Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/143 E. 2022/74 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/143 Esas – 2022/74
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/143 Esas
KARAR NO : 2022/74

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 02/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2015/16538, 2015/16532, 2014/60927, 2014/60922,2014/60908, 2014/60901,2014/56420, 2013/6664, 2013/66627 sayılı “…” markalarının sahibi olduğunu, davalının 17. sınıfta “… premium” markasının tescili için başvuruda bulunduğunu, markaların ayniyet derecesinde benzer olduğunu, “…” markasının müvekkilinin çatı markası olduğunu, inceleme sırasında çatı markanın arka planda bırakılmasının gerektiğini, “Premium” kelimesinin ayrıcalıklı, seçkin anlamlarına geldiğini, Türkiye’de yaygın olarak kullanıldığını, markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markanın tescili halinde müvekkiline ait elektronik alanında tanınmış markanın ayırt ediciliğinin zarar göreceğini, müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanlara benzer mal ve hizmetler açısından da iltibas ihtimali bulunduğunu, müvekkiline ait markanın tanınmış olması sebebiyle SMK 6/5. Madde anlamında da tescil engeli bulunduğunu, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu belirterek; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline ve davaya konu ,… başvuru sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 21/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, markaların tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olmadığını, bu nedenle iltibas ihtimali bulunmadığını, SMK 6/5. maddenin uygulanması için bulunması gereken şartların sağlanmadığını, kötü niyete ilişkin delilin sunulmaması karşısında SMK’nın 6/9. madde hükümlerinin uygulanamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 24/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında ayniyet derecesinde benzerlik bulunmadığını, karşılaştırılan markaların farklı mal-hizmet sektöründe yer aldığını, kötü niyet ve iltibasın söz konusu olmadığını beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan tescili halinde Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+… PREMIUM” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “Şekil+… PREMIUM” ibaresinin 17. sınıfta bulunan “17.Sınıf: Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri: yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç). Taşıtlar için sentetik malzemelerden mamul profil çıtalar (dekorasyon amaçlı).” emtialarının tescili amacıyla 12.09.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.12.2019 tarih ve 338 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 31.01.2020 tarihinde 2013/66627, 2013/66644, 2014/56420, 2014/60901, 2014/60908, 2014/60922, 2014/60927, 2015/16532, 2015/16538 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 27.02.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafından 21.08.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.04.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 26.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında yer alan emtialar; “Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri: yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç). Taşıtlar için sentetik malzemelerden mamul profil çıtalar (dekorasyon amaçlı).” şeklindeyken, davacı yana ait 2013/66627, 2013/66644, 2014/56420, 2014/60901, 2014/60908, 2014/60922, 2014/60927, 2015/16532, 2015/16538 sayılı markalar ise 09. Sınıfta yer alan emtialar bakımından tescilli olup, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan emtiaların; tamamen farklı sektörlere hitap eden emtialar olduğu tespit edilmiştir.
Şöyle ki; davaya konu markanın başvuru sınıfı
olan 17. sınıfta yer alan emtialar; nihai tüketiciye yönelik nihai ürünler olmayan, özel satış ve dağıtım
kanallarına sahip olan, bilinçli tüketicilere hitap eden geniş perspektifte inşaat başta olmak
üzere sanayiinin çeşitli alanlarında kullanılan ham maddelerdir. Davacıya ait markalar ise 09.
sınıfta tescilli olup, tamamen farklı sektörlere hitap eden, yine özel satış ve dağıtım kanallarına
sahip olan genişi perspektifte teknolojik malzemelerdir.
Tüm bu kapsamda somut uyuşmazlığa bakıldığında başvuru konusu markanın başvuru emtialarının nispeten özel ürünler olması, davacıya ait tescilli markaların tescil sınıfları arasında 17. sınıfın bulunmaması, farklı sınıflardaki mal ve hizmetlerin benzerliği ile ilgili olarak dünyadaki pek çok patent ofisi tarafından kullanılan “trademark cross search list” lerde 17. sınıflardaki mal ve hizmetlerle benzer olan mal ve hizmetler arasında davacıya ait markaların tescil sınıflarının bulunmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan emtiaların benzer ihtiyaçları karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunmadığı, birbirleri yerine ikâme ya da tamamlayıcı ürün olmadıkları, dağıtım kanallarının farklı olduğu, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılmadıkları, aynı toptancılarda satılmadıkları sonucuna ulaşılmakla bu emtialar bakımından SMK 6/1 madde bağlamında mal/hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olma şartının sağlanmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; beyaz zemin üzerine üstte ve arka planda yıldız işareti ile üstünde kırmızı renkle yazılmış “…” ibaresi ve altında mavi renkli “PREMIUM” ibaresinden oluştuğu görülmektedir. Markada bulunan “PREMIUM” ibaresinin, dilimizde hemen her sektörde “üst seviye ürün” anlamına gelecek şekilde kullanılmakta olduğu, yine markada bulunan “yıldız” şeklinin de tüm dünyada sıklıkla kullanılması ve markaya özel bir imaj katmaması karşısında anılan unsurların ayırt edici gücünün düşük olduğu, bir başka anlatımla tali unsurlar olduğu, markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “…” ibaresinin bağımsız olarak yazılması, “…” ibaresinin davacı adına başka markalara konu edilmiş olması, bu durumun “…” ibaresine çatı marka mahiyeti kazandırması, bu nedenle markasal ayırt edicilik incelemesinde çatı markanın “…” ibaresine göre arka planda kalması, “…” ibaresinin bağımsız olarak korumaya da sahip olması, markalarda bulunan sair unsurların herhangi bir ayırt edicilik katmaması karşısında davacıya ait markaların esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Markalar arasında “…” ve “…” ibarelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak müşterekliğinden kaynaklı benzerlik bulunduğu tespit edilse de, dava konusu marka başvurusu kapsamındaki emtialar ile davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan emtiaların farklı olduğu, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirime ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada, “…” ibaresinin herhangi bir kişi adına tanınmış marka olarak tescil edilmediği görülmüştür. Bununla birlikte dosyaya sunulan deliller incelendiğinde; davacı markalarının, akıllı telefonlar üzerinde kullanıldığı, bu ürünler için yoğun reklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunulduğu görülmüş olup bu emtia üzerinde belirli bir bilinirliğe ulaştığı anlaşılmıştır. Ancak; davacının “…” ibaresine bilinirlik kazandırdığı akıllı telefon emtiaları ile dava konusu marka kapsamında yer alan 17.sınıftaki emtiaların birbirinden oldukça uzak emtialar olması hasebiyle, dava konusu marka başvurusunun tescil edilmesi ve tescilli olduğu emtialar üzerinde kullanılması halinde, davacıya ait markaların özellikle akıllı telefon emtiaları bakımından tüketicide oluşturduğu olumlu imajın davalı markasına transferi riski bulunmadığı, yine dava konusu marka başvurusunun tescili halinde davacı markalarının itibarının lekeleneceği veya ayırt ediciliğinin zedeleneceğine dair risk de bulunmadığı anlaşıldığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 164,50 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.041,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2022