Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/136 E. 2022/14 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/136 Esas – 2022/14
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/136 Esas
KARAR NO : 2022/14

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/05/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/02/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/05/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … adıyla halk arasında ve sektörde tanındığını, konsept itibariyle müvekkilinin alıcılarının her gelir düzeyine sahip tüketiciler olduğunu, müvekkilinin …. tescil numaralı “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının … başvuru numaralı “…” markası için yapılan itirazın reddedildiğini, davalı markasının hiçbir ayırt edici, baskın unsuru olmadığını, SMK 5 ve 6. maddelerince reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin 5, 29 ve 30. Sınıflarda tescilli “…” markalı ürünlerinin satışını yaptığını, davalının müvekkilinin tanınmışlığından kaynaklı ekstra avantaj sağlayacağını, seri marka imajı elde edeceğini, başvuru markasının müvekkili markası kapsamında yer alan mal/hizmetlerle aynı, bağlantılı ürünler için tescilinin talep edildiğini, müvekkilinin konserve balık satışını yaptığını, davalının müvekkili markalarının bilinirliğinden yararlanma gayreti içerisinde olduğunu, kötü niyetli başvuru olduğunu, … markasının piyasa değeri, sponsorlukları reklam tanıtım faaliyetleri değerlendirildiğinde markanın tanınmış olduğunu iddia ederek; Türk Patent Ve Marka Kurumu YİDK tarafından verilen … numaralı kararın aleyhe hususlarının iptaline, davalı adına … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/07/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların benzer olmadığını, başvuru markasının önünde yer alan “…” ibaresinin itiraza mesnet markalardan farklılaştırdığını, tüketicilerin benzerlik değerlendirmesinde kelimenin başlangıç kısmına ilk heceye yoğunlaşacağını, benzerlik değerlendirmesinin parçalara ayrılarak yapılmaması gerektiğini, markanın bir bütün olarak genel izlenime bakılması gerektiğini, taraf markaları benzer olmadığı için tanınmışlık koşulları oluşmadığını, davacı tarafından … markalarının tanınmış olduğu hususunun da ispat edilemediğini, dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 22/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markası …’nın, minikliği ile ünlü bir köpek cinsinin ismi olduğunu, 29 ve 30. sınıflarda tescili talep edilen … markasının da bu köpek cinsinin isminden türetildiğini, Türkçe’nin soldan sağa okunan bir dil olduğunu, müvekkili markası ile karşılaşacak tüketicilerin hem görsel hem de işitsel olarak önce … kısmını algılayacağını, davalı kurum nezdinde tescilli 23 adet … ve 65 tane de … ibareli markanın bulunduğunu, … ibaresinin sektörde çok kullanılan ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, … kelimesinin Batı Afrika’da bir ağaç türünün ve bu ağacı temsil eden dünyaca ünlü logonun adı olduğunu, bu ağaç türünün Latince sınıflandırma ismi Triplochiton Scleroxylon olup, Gana dilindeki karşılığının ise … olduğunu, … ibaresinin, … olarak da bilinen Batı Afrika ülkesi olan Nijerya”daki bir toplum ile bu toplumun dillinin de ismi olduğunu, “… Ağacının Tohumları” anlamına gelen “… …” sloganının, Gana’da düzenlenen 2008 Afrika Uluslar Futbol Kupası’nın resmi sloganı olduğunu, hem bu isim hem de Batı Afrika kültüründe … ağacının simgesi olarak kullanılan logonun da turnuva ile bu turnuvada kullanılan resmi maç topunun üzerinde kullanıldığını, … ibaresi Arap dünyasında ünlü olan Lübnanlı şarkıcı … tarafından seslendirilen “al-…” isimli bir şarkının da adı olduğunu, davacının … ibareli markaların tanınmışlığına yönelik delil de sunmadığını, YİDK kararının yerinde olduğunu, markaların karşılaştırılmayacağını, markanın tescil edildiğini, davanın konusuz kaldığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca iltibas, SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 29 ve 30. sınıfta bulunan “29. Sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30. Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez ” emtialarının tescili amacıyla 26.03.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 13.08.2020 tarihinde 2010/19023, 2017/19521, 2017/75928 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 02.10.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahıs tarafından 25.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 29.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 29.07.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında 29.sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri” ve 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtialarının davacının 2010 19023 tescil numaralı, 2017 19521 tescil numaralı markalarında aynen yer aldığı, yine davacının redde mesnet gösterdiği markalardan 2017 75928 tescil numaralı marka kapsamında kalan 29. sınıf malların da yine davalı başvuru markasındaki 29.sınıf malları ile aynı, aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı “…” markasının yazıldığı gibi salt kelime markası olduğu, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların; 2010/19023 sayılı “…” kelime markası, 2017/19521 sayılı “…” kelime markası ve 2017/75928 sayılı “Şekil+…” karma markasından oluştukları, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün halinde “…” ibaresi olduğu, davacıya ait markaların esas unsurunun ise “…” ibaresi olduğu, taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; aralarında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede görsel, işitsel veya kavramsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu markanın bitişik şekilde yazıldığı, bu nedenle bölünüp parçalanmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılamayacağı, zira; makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, markaların ayırt edici unsurlarını bir bütün halinde algıladıkları, bu nedenle söz konusu ortalama tüketici kesiminin davaya konu markayı “…-…” olarak değil, “…” olarak algılayacağı, bu nedenle dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin, markanın bütününden ayrı otonom bir niteliğinin bulunmadığı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında salt “…” hecelerinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak markalar arasında iltibas tehlikesi doğuracak derecede bir benzerlikten söz edilemeyeceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/11/2021 tarih 2018/11-84 Esas 2021/1401 Karar sayılı kararda belirtildiği üzere; ortalama tüketicilerin algısında markaların baskın kısmının, soldan sağa okunan sözcük markalarında ilk harf ve hece olduğu, buna göre; dava konusu “…” markası ile karşılaşan ortalama tüketici kesiminin, markanın ilk hecesini oluşturan “…-” hecesine, “-…” hecesine göre daha çok dikkat edeceği, dolayısıyla dava konusu marka ile davacıya ait markaların başlangıç hecelerinin birbirlerinden farklı olması nedeniyle, markaların genel görünümleri itibari ile birbirlerinden yeter düzeyde farklılaştığının söylenebileceği, dava konusu markanın “… şeklinde, davacıya ait markaların “Va-va” şeklinde telaffuz edileceği, işitsel olarak markaların ilk hecelerinin farklı olması nedeniyle iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduklarının söylenemeyeceği, dava konusu “…” markasının ve davacıya ait “…” markalarının davaya konu emtiaların hitap ettiği genel tüketici kesimine hitap eden halk nezdinde anlamı bilinen kelimeler olmadıkları, başka bir deyişle; “…” markası ile karşılaşan ortalama tüketici kesiminin kahir ekseriyetinin bu markayı “….ya da …” isminin geçtiği köpek cinsi olarak algılamayacağı, aynı şekilde “…” markaları ile karşılaşan ortalama tüketici kesiminin kahir ekseriyetinin bu markaları “Batı Afrika’nın simgesi olan bir ağaç türü ve bu ağacı temsil eden logo adı” olarak algılamayacağı, zira; davaya konu emtiaların hitap ettiği halk kesiminin, oldukça spesifik bilgi kapasitesini haiz olduğunun kendilerinden beklenemeyeceği, dolayısıyla bu tüketici kesiminin gerek dava konusu markayı, gerekse davacıya ait markaları anlamı bilinmeyen kelimeler olarak algılayacakları, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında kavramsal düzeyde bir benzerlik bulunduğunun da söylenemeyeceği, belirtilen nedenlerle; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca iltibas ve SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafın itiraza mesnet gösterdiği markaların dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelere göre tanınmışlık mertebesine ulaştığının ispatlanamadığı, ayrıca dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet markaların bütününe hakim olan görünümlerinin benzer olmadığı tespit edildiğinden SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; Davaya konu marka başvurusu ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine
karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 20,00 TL vekalet harcı, 102,00 TL posta, tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 1.990,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin ve davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/01/2022