Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/135 E. 2022/55 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/135 Esas – 2022/55
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/135 Esas
KARAR NO : 2022/55

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/05/2021
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/05/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin İngilitere’de kurulan ilk GSM operatörü olduğunu, Türkiye’de kullanıcı pazar payında 2. sırada olduğunu, davaya konu … sayılı “…” ibareli markanın müvekkiline ait “…” ibaresi taşıyan seri markalarla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalardan bir kısmının 2000 17287, 2000 21346, 2010/11866, 2000/19681, 2000/19680, 2000/06453, 2003/15187, 2012/59703, 2002/08806, 2000/19683, 2000/26089, 2000/06453, 2000/19679, 2000/19682, 2013/32512, 2014/05584, 2011/64245 ve 2011/64241 sayılı markalar olduğunu, dava konusu markanın; müvekkiline ait 2000/06453 sayılı marka ile birebir aynı olduğunu, markaların aynı seriden algılanacağını, işletmesel bağlantı kurulacağını, karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibaresine ekli ibarelerden oluşmuş 181 adet tescilli olmak üzere 242 marka sahibi olduğunu, davaya konu marka ile müvekkiline ait tescilli 2000/17287 numaralı “…” ve 2000/19681 numaralı “… alışveriş,” 2002/08806 numaralı “cepservice”, 2000/ 19683 numaralı “… club”, 2010/11866 numaralı “… esnaf’, 2000/21346 numaralı “… 2”, 2000/26089 numaralı ’’cepyayın”, 2000/06453 numaralı “…”, 2000/19679 numaralı “… pocket”, 2000/ 19682 numaralı “… not”, 2013/32512 numaralı “… fatura şekil”, 2014/05584 numaralı “… bakiye”, 2011/64245 numaralı “… cüzdan”, 2011/64241 numaralı “… taksit”, 2000/19681 numaralı “… alışveriş”, 2000/19680 numaralı “… shopping”, 2000/06453 numaralı “… shop”, 2003/15187 numaralı “… pazar”, 2012/59703 numaralı “… pazarı”, markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış markalar olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline ve davaya konu … başvuru sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 04/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden tüketici gözünde bıraktığı izlenim itibariyle birbirlerinden ayrıldığını, Yargıtay 11. HD. 2016/3172 E. – 2017/6257 K. Sayılı kararda “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğunun tespit edildiğini, davacının her ne kadar 2000/06453 sayılı “…” markası bulunsa ve markaların benzer olduğu tespit edilmişse de tescil sınıflarının farklı olduğunu, davaya konu markalar arasında SMK m.6/1 anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, tescil sınıflarının farklı olması karşısında SMK’nın 6/4 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığını, SMK 6/5 maddesinde sayılan şartların gerçekleşeceğine dair delil ve argümanlar sunulmadığından bu maddenin uygulama şartlarının oluşmadığını, davalının kötü niyetli olduğuna dair delil sunulmadığından kötü niyetli olduğuna dair bir kanaat oluşmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili 29/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; SMK’nın 9. maddesi uyarınca tescilinden itibaren 5 yıl kullanılmayan markanın iptaline karar verileceğinin düzenlendiğini, bu sebeple kullanılmayan markaların davacıya koruma sağlamayacağını, davaya konu markalar arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek ölçüde benzerlik bulunmadığını, müvekkiline ait markanın lacivert, beyaz ve sarı renklerden oluştuğunu, sağ üst köşesinde şebeke çekim gücünü gösterir üç çizgiden oluşan bir imge olduğunu, müvekkiline ait mağazanın bir başka GSM operatörü olan Turkcell bayisi olarak işletildiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı … …’nin “…+Şekil” ibaresinin 35. sınıfta bulunan hizmetlerin tescili amacıyla 20.01.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 35/3 alt sınıfta yer alan hizmetlerin SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, kalan hizmetler bakımından başvurunun 12.02.2020 tarih ve 342 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 13.04.2020 tarihinde 2000/17287, 2000/06453, 2015/103726, 2012/79747, 2000/19680, 2015/84627, 2013/12351, 2001/26371, 2004/23861, 2002/02061, 2000/18009, 2013/32525, 2001/19494, 2002/08806, 2000/27857 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 27.12.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 26.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 21.06.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan hizmetler, davacıya ait; 2000/17287, 2000/21346, 2010/11866, 2000/19861, 2000/19680, 2000/06453, 2003/15187, 2012/59703, 2002/08806, 2000/19683, 2002/26089, 2000/19679, 2000/19682, 2013/32512, 2014/05584, 2011/64245, 2011/64241 sayılı markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ve mavi ile renklendirilen mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik ilişkisi bulunmaktadır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; siyah zemin üzerine sarı renkli “…”, beyaz renkli “shop” ve “shop” ibaresi üzerinde mavi renkli üç çizgiden müteşekkil bir marka olup markada bulunan unsurların hiçbirisinin yüksek ayırt ediciliğe sahip olmaması, markada bulunan şekil unsurunun markaya radikal bir katkı sağlamaması, herhangi bir unsurun ön plana çıkartılmaması karşısında markanın esaslı unsurunun bir bütün olarak “…+ŞEKİL” işareti olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait gerek yayına itiraz aşamasında gerekse dava dosyasında gerekçe olarak gösterilen markalar incelendiğinde; “…” kök sözcük unsuru ve bu unsur etrafına eklenen ek sözcük unsurları veya şekil unsurları ile oluşturulmuş işaretlerden ibaret olduğu görülmüştür. Bununla birlikte davacının markaları arasında “…” şeklinde tescilli bir markası da bulunmaktadır.
Markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresi, günümüzde … telefonu olarak tanımlanan mobil telefonlar için halk arasında yaygın olarak kullanılmakta olan bir ibaredir. Yine örneğin PDA (Personal Data Assistant) olarak da bilinen taşınabilir küçük bilgisayarlar için de “… bilgisayarı” tabiri halk arasında bilinen ve yaygın olarak kullanılan başka bir ibaredir. Başka bir örnekte ise yine günümüzde … telefonları aracılığıyla erişilebilen bankacılık hizmetleri için de “… bankacılığı” adının yaygın bir isim haline geldiği bilinmektedir. Dolayısıyla gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkan ve “akıllı cihazlar” olarak tabir edilen … telefonları, … bilgisayarları, tabletler vb. elektronik iletişim cihazlarının yaygınlaşması ile birlikte bu cihazlar için çok daha fazla uygulama ve programlar geliştirilmeye başlanmış ve ticaret hayatında faaliyet gösteren firmalar, verdikleri hizmetlere tüketicinin daha kolay, hızlı ve istedikleri yerden anında ulaşabilmesini sağlamak adına geliştirdikleri bu programlara genel olarak “…” ibaresini de ekleyerek isimler tercih etmişlerdir. Dolayısıyla “…” ibaresinin günümüz şartlarında elektronik cihazlar, haberleşme, bilişim, telekomünikasyon ve iletişim alanındaki mal ve hizmetler başta olmak üzere bankacılık hizmetleri, market alışverişi, yayıncılık hizmetleri, e-ticaret sitelerinin mobil uygulamaları, elektronik kitaplar, restoran faaliyetleri, temizlik hizmetleri, araç kiralama ve makine kiralama, satış hizmetleri vs. hemen her türlü mal ve hizmette ticari işletmelerce oldukça yaygın olarak kullanıldığı ve ileride de kullanılacağı, başka bir ifadeyle ticaret hayatında herkesin kullanımına açık olması gereken “…” ibaresinin tüketici algısında son derece zayıf ve kimsenin tekeline bırakılmaması gereken bir ibare olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16.11.2017 tarih 2016/3172 E 2017/6257 K sayılı kararında da; “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu belirtilmiştir.
Belirtilen açıklamalara göre; davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2000/06453 sayılı “…” ibareli marka hariç olmak üzere, davacıya ait sair itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar ile dava konusu marka global olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak aralarında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, her ne kadar taraf markaları, başvuru kapsamındaki hizmetlerin tamamı açısından aynı tür ya da benzer hizmetleri kapsamakta iseler de bahsi geçen hizmetlerin ilgili tüketici kitlesinin niteliği de gözetildiğinde, tüketicinin, davacıya ait markayı taşıyan mal ya da hizmetlerden yararlanmak isterken, davalıya ait markayı taşıyan hizmetleri satın alma olasılığının bulunmadığı, kaldı ki sadece “…” ibaresinin varlığından kaynaklı olarak önceki ve sonraki markalar arasında bir ilişki kurulma ihtimalinin yukarıda açıklanan nedenlerle mevcut olmadığı, davacının “…” şeklinde bir seri marka ailesi var ise de bu seri marka ailesinin her bir üyesinin zayıf ayırt edici nitelikte olduğu, dolayısıyla sonraki yaratılan markanın herhangi bir şekilde önceki markadan imaj teminine neden olacak özellik taşımaması halinde, günümüz koşullarında, “…” ibaresinin, herhangi bir hak sahibine münhasır bir aidiyet taşımayacağı ve tüketicinin de bu bilinç ile hareket ederken salt “…” ibareleri nedeniyle herhangi iki marka arasında iktisadi – idari bir bağlantı kurmayacağı ve “…+sözcük” şeklindeki kombinasyonları “… telefonları aracılığıyla verilen bir hizmetin adı” olarak algılayacağı, dava konusu markanın da bir bütün olarak davacı markaları ile herhangi bir şekilde benzerlik taşımadığı, dolayısıyla taraf markaları arasında, ilgili tüketici algısında iltibasa neden olabilecek, iktisadi – idari bağlantı tesisi yanılgısı doğurabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak; davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2000/06453 sayılı “…” ibareli marka ile dava konusu marka global olarak karşılaştırıldığında; her iki markanın kelime unsurunun birebir ve müşterek olarak “…” ibaresinden oluştuğu, her ne kadar dava konusu markanın siyah zemin üzerine sarı, beyaz ve mavi renklerle oluşturulmuş kelimeler ve basit figüratif unsurlar yönünden farklılık bulunsa da, markaların kelime unsurlarının birebir aynı harfleri içermesi nedeniyle markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak yüksek düzeyli benzerlik bulunduğu, dava konusu markanın genel görünümü üzerinde yukarıda tasvir edilen şekil unsurunun asgari düzeyde markaya ayırt edicilik kattığı düşünülse bile “Söz görünümden yüksek sesle konuşur.” ilkesi uyarınca, bu figüratif farklılığın, markalar arasındaki benzerliği bertaraf etmeye yeter yoğunlukta olmadığı, o halde, daha önce davacıya ait 2000/06453 sayılı “…” markasını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…+ŞEKİL” markasını, 2000/06453 sayılı marka kapsamında yer alan emtialarla benzer olduğu tespit edilen davaya konu; “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: … telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait 2000/06453 sayılı marka ile ilişkilendirebileceği, bu markayı davacıya ait markanın serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan bu markalar arasında, yukarıda belirtilen hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu tespit edilmekle; davaya konu YİDK kararının yukarıda belirtilen hizmetler bakımından iptal edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte; davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, davalı şahıs vekili davaya karşı yönelttiği cevap dilekçesinde; davacı markalarının kullanılmadığına ilişkin def’i de bulunduğundan, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen bu def’inin, SMK m.6/1 hükmü incelemesinde nazara alınması gerekmektedir. 6769 sayılı SMK m.25/7 hükmü uyarınca, davacıya ait 2000/06453 sayılı markanın, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından ciddi surette kullanıldığının ispatlanamaması halinde, davacıya ait bu marka, SMK m.25 ve m.6/1 hükümleri uyarınca dava konusu markanın hükümsüzlüğüne mesnet olamaz.
Belirtilen açıklamalara göre somut olayda yapılan incelemede; davacıya ait 2000/06453 sayılı markanın, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde, tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından ciddi surette kullanıldığını gösterir yeterli nitelik ve nicelikte ispat aracının dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla; davacı yanın üzerine düşen kullanım ispat külfetini yerine getiremediği kanaatine varılmış, bu nedenle, her ne kadar söz konusu marka ile dava konusu marka arasında, davaya konu bir kısım hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunsa da, SMK m.25/7 hükmü uyarınca, davacının, adı geçen markasını mesnet göstererek, dava konusu markanın hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.

Somut olayda yapılan incelemede; Davacı, “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu beyan etmiştir. Bu doğrultuda Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada, “…” ibaresinin herhangi bir kişi adına tanınmış marka olarak tescil edilmediği görülmüştür. Dava aşamasında ibraz edilen delil evrakı da incelendiğinde, her ne kadar davacı adına tescilli “…” markaları bulunmakta ise de anılan ibarelerin davacı ile özdeşleştiğinden bahsedilebilmesinin mümkün olmaması karşısında, davacı markalarının ayırt ediciliğinin düşebileceği, marka itibarından haksız şekilde yararlanılabileceğine ilişkin bir kanaat oluşmadığı ve davacının markalarının tanınmış olduğu iddiasını ispat edememesi nedeniyle değerlendirme konusu SMK m.6/4 ve m.6/5 tescil engelinin somut uyuşmazlığa uygulanma imkânı bulunmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markalardan birinin, bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: … telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu markanın hükümsüzlüğü isteminin REDDİNE,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; YİDK kararının iptali isteminden farklı red sebebi bulunduğu dikkate alınarak, davalı … … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … …’ye verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/4 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma ve 17,00 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 236,75 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.063,05 TL yargılama giderinin 1/4’ü olan 515,76 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.547,29 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 3/4 ü olan 6,38 TL’nin davacıdan alınarak davalı … …’ye verilmesine, bakiye 2,12 TL yargılama giderinin davalı … … üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2022