Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/132 E. 2022/58 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/132 Esas – 2022/58
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/132 Esas
KARAR NO : 2022/58
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 18/05/2021
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 18/05/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … tarafından 2019/99037 başvuru numaralı “…” markasının 16 ve 41. sınıfta tescili talebinde bulunulduğunu, söz konusu markanın yayınına karşı müvekkili tarafından 22/04/2020 tarihli ve 2020-GE178342 sayılı dilekçe ile itiraz sunulduğunu, itirazın Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 05/11/2020 tarihli, 2020-OE-516346 sayılı yazısı ile reddedildiğini, bu karara karşı müvekkili tarafından yapılan itirazın 18/03/2021 tarihli … sayılı YİDK kararı ile reddedildiğini, taraf markalarının, ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olma ihtimalinin bulunduğunu, davaya konu “…” markasında bulunan “…” ibaresinin esas unsur olduğunu ve müvekkiline ait markalarla iltibas yaratacağını, davaya konu markanın, müvekkiline ait markalarla aynı seriden olduğunun düşünüleceğini, itiraz konusu marka başvurusunun tescilinin talep edildiği 16. ve 41. sınıflarda müvekkiline ait itiraza mesnet markaların da hali hazırda tescilli olarak koruma altında olduğunu, “…” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın kullanmakta olduğu esas unsuru “…” ve “…” ibaresi olan seri markaların devamı olduğu yönünde intiba oluşacağını ve müvekkili tarafından yeni bir marka yaratıldığının düşünülebileceğini, itiraza konu “…” ibareli markanın, müvekkiline ait www…..com.tr ibareli alan adı ile benzer olduğunu ve SMK’nın 6/6. maddesi anlamında da tescil engeli bulunduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış markalar olduğunu, davalı Kurum tarafından verilmiş kararlarda müvekkiline ait markanın “tanınmış marka” olarak kabul edildiğini, itiraza konu markanın tescili durumunda, söz konusu marka başvurusu sahibinin bu tanınmışlıktan haksız olarak yararlanacağını, müvekkiline ait markaların ayırt ediciliğinin düşeceğini, davaya konu marka açısından SMK’nın 6/4 ve 6/5. Maddeleri kapsamında tescil engeli bulunduğunu, itiraza konu marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ifade ederek “2019/99037 başvuru no.lu “… markası ile mal ve hizmet üretimi, pazarlaması, satış ve dağıtımı, tanıtımı, reklamı yapılmaması ve dava konusu markanın yargılama süresince 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesine, markanın tescil sürecinin devam etmesi halinde ise Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki 2019/99037 başvuru no.lu “… marka başvurusunun tescil işlemlerinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, dava konusu edilen 2019/99037 başvuru no.lu “… markasının müvekkiline ait itiraza mesnet markalar ile iltibas oluşturduğunun tespitine, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 18/03/2021 tarihli, … sayılı red kararının iptaline ve 2019/99037 başvuru no.lu “…” marka başvurusunun başvurusu devam eden tüm mal ve hizmetler için tümden reddi ile tescil işlemlerinin durdurulmasına, markanın tescil edilmiş olması durumunda SMK’nın 25. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 10/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İşbu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davaya konu markanın, bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imaj; ibarelerin ayırıcı birçok unsuru içeren bütününde odaklandığını, markaların aynı firmaya ait olduğunun düşünülemeyeceğini, davaya konu markada bulunan “…” ibaresinin esas unsur olmadığını, markalar arasında benzerlik bulunmadığını, zayıf markaların ayırt ediciliği yüksek markalar gibi korunamayacağını, davaya konu markalarda ortak olmayan unsurların birbirlerine benzemediklerini, SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığını, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. Maddesi anlamında benzerlik olmadığı gibi “…” ibaresinin davacının alan adında aynen bulunmadığını, dolayısıyla davacının SMK’nın 6/6. Maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığını, bir markanın yalnızca tanınmış olmasının, o markanın farklı mal ve hizmetler yönünden otomatik tescil engeli oluşturmayacağını, kanunun aradığı diğer şartların somut olayda gerçekleşmediğini, davacının, davaya konu başvurunun kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığını beyan ederek “davanın reddine” karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/99037 nolu “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, ……” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahıs markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “Şekil+… … … EXPRESSIONS” ibaresinin 16 ve 41. Sınıfta bulunan “Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” mal ve hizmetlerinin tescili amacıyla 14.10.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/99037 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 22.04.2020 tarihinde 2014/44579, 2018/83521, 2010/60282, 2009/42372, 2004/41535 sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 17.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, davacı şirket tarafından 30.12.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 09.01.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 19.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 22.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2018/83521, 2010/60282, 2009/42372, 2004/41535, 2014/44579, hükümsüzlüğe mesnet 2018/44367, 2018/83521, 2016/22627, 2016/18427, 2016/103493, 2016/18267, 2014/44575, 2014/46615, 2014/93101, 2014/93106, 2014/46630, 2014/46608, 2014/46637, 2014/43693, 2014/43688, 2014/44564, 2014/44579, 2013/13136, 2010/60282, 2012/06560, 2011/32520, 2011/32522, 2009/42372, 2009/42374, 2009/42371, 2009/42373 sayılı markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile renklendirilen mal ve hizmetler; aynı/aynı türdür.
Dava konusu 2019/99037 sayılı marka incelendiğinde; beyaz zemin üzerine, solda, insan başının profilden görünümünü oluşturan gri renkli sinir sistemi/damar ağından oluşan “şekil” ile, bu şeklin sağda yukarıdan aşağıya doğru büyük puntolarla ve ilk harfleri kırmızı renkle yazılmış “…”, “…” ve “…” kelimeleri ile altta nispeten daha küçük puntoyla yazılmış “EXPRESSIONS” kelimesinden oluştuğu görülmüştür. Davaya konu mal ve hizmetlerle birlikte düşünüldüğünde, dava konusu markanın esaslı unsurunun bütün olarak “Şekil+… … …” kelimesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları incelendiğinde; bir kısmının yazı, renk ve şekil unsurlarından oluşan kompozisyon markalar olduğu, bir kısmının ise herhangi bir şekil yahut renk unsuru içermeyen sözcük markaları olduğu, davacının “…/…” kelimeleri etrafında seri markalar oluşturdukları tespit edilmiştir.
“…/…” ibaresi Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir.(Ankara BAM 12/12/2019 Tarih 2018/1773 E 2019/1290 K) Nitekim bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14005 Esas, 2015/59 Karar sayılı ilamında da kabul edilmiştir. Yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13/09/2017 tarih 2016/1578 Esas 2017/4311 Karar sayılı kararında da “…/…” ibareli davacı markalarının yüksek ayırt ediciliğinin bulunmadığı benimsenmiştir.
Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 25.09.2020 tarih 2019/390 E 2020/763 K sayılı bir kararında da; “…” kelimesinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu belirtildikten sonra,”… SOFT” markası ile “… SUPERCENTER” markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.02.2021 tarih 2020/1414 E 2021/787 K sayılı kararına konu bir uyuşmazlıkta da; “…/…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu, davacıya ait bu ibareleri içerir markalar ile “…” markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; markalar arasında davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, davacı markalarında yer alan “…/…” ibarelerinin tek başlarına ayırt edicilikleri düşük zayıf ibareler oldukları, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda dava konusu markanın şekil ve kelime unsurundan müteşekkil olarak bir bütün halinde “Şekil+… … …” şeklinde somut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, bir bütün halinde bu ibarenin davacıya ait markalardan iltibas tehlikesini bertaraf edecek derecede farklılaştığı, zira ortalama tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını bölüp, parçalamadan bir bütün halinde algılayacağı, bir bütün halinde “Şekil+… … …” işaretinin davacıya ait markalarla görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik ihtiva etmediği, bu hale göre davacıya ait önceki tarihli markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “Şekil+… … …” markasını gördüğünde, ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı, “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu beyan etmiştir. Bu doğrultuda Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada, “…” ibaresinin davacı adına tanınmış marka olarak tescil edildiği görülmüştür. Bununla birlikte; dava konusu marka başvurusu ile “…” markası arasında işaret benzerliği bulunmadığından somut olayda tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli/hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin dava dilekçesinde belirttiği “….com.tr” alan adına ilişkin “nic.tr” sorgulamasında, bu alan adı sahibinin Migros Ticaret A.Ş olduğu, alan adı tahsisinin 21.12.2000 tarihinde yapıldığı görülmüştür. Site içeriğinde yapılan incelemede, davacıya ait internet sitesinin online alışveriş sitesi olduğu, “…” ibaresinin markasal olarak “perakendecilik hizmetinde” kullanılmakta olduğu tespit edilmiştir. Davacıya ait alan adı ile dava konusu marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından, dava konusu markaya ilişkin olarak, davacı yanın alan adından kaynaklı üstün hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştıı.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.3750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 181,50 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.058,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/02/2022