Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/125 E. 2022/49 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/125 Esas
KARAR NO : 2022/49

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 10/05/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/05/2021 tarihli dava, 16/06/2021 ve 07/07/2021 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Davacının 1995 yılında sakız üretimiyle ticari faaliyetlerine başladığını, ilerleyen yıllarda “…” markası altında yumuşak şeker üretimine geçtiğini, bu ürünlerini yurt dışına da ihraç ettiğini, hatta “…” markalı yumuşak şekerlerin İngiltere’de “yılın yumuşak şeker ödülü”nün sahibi olduğunu, davacının sahibi olduğu pek çok tescilli marka arasında, “…” ibareli 191117, 2006 34106, 2007 50571, 2014 80898, 2015 67080 ve 2016 26059 sayılı seri markaların da bulunduğunu, davacının yine “…” ibaresi ile bir ambalaj şekli ihtiva eden 2020/30804 sayılı marka başvurusuna karşı davalı firmanın TÜRKPATENT nezdinde SMK m. 6/3 ve m. 6/9 hükümlerine dayalı olarak dosyaladığı itirazların önce Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından haksız bulunarak reddedildiğini, ancak davalı firmanın itirazını yinelemesi üzerine YİDK’nın bu itirazı kabul ederek haksız ve hukuka aykırı bir işlem tesis etmiş olduğunu, zira davacının reddedilen marka başvurusunda “pembe ve beyaz” anlamına gelen “… & …” ibaresini tercih etmesinin işin doğası gereği olduğunu, sektörde pek çok aktörün yumuşak şeker/marşmelov ürünlerinin ambalajlarında ve markalarında aynı renkleri tercih ettiğini, yani bu renklerin marşmelow ürünü ile özdeşleştiğini, ayrıca pek çok aktörün “… & …” ibarelerini bu üründe markasal hüviyette kullandığını, dolayısıyla bu kelimelerin kimsenin tekelinde olmasının mümkün olmadığını, davalının itiraz dosyasına sunduğu belgelerin davalının gerçek hak sahibi olduğunu ileri sürdüğü ambalaj şeklinin markasal olarak kullanıldığını ispatlamaya yeterli olmadığını, bir an için aksi kabul edilse dahi söz konusu işaret ile dava konusu edilen işaretin birbirlerinden farklı olduğunu, davacının markasında kullanılan işaretin özgün olduğunu, davalının “…” markasına yaptığı medya yatrımlarının ve bu markanın pazar hacminin, çatı marka için yapılmış olduğunu, uyuşmazlık konusu ambalaj şekline yapıldığının ispat edilememiş olduğunu, ayrıca delil olarak sunulmuş olan kamuoyu araştırmalarının da “…” markası için yapılmış olan kamuoyu araştırmaları olduğunu, bu raporlarda geçen alt marka adları arasında “… & …” şeklinde bir marka bulunmadığını, zaten dava konusu edilen ambalaj şeklinin davacı firma adına 2019 00120 numaralı tasarım kapsamında tescilli olduğunu, davalı firmanın davacının dava konusu marka başvurusunu dosyalarken kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir kanıt sunmamış olmasına rağmen YİDK’nın davacının kötü niyetli olduğuna karar vermiş olmasının da yerinde ve doğru olmadığını, asıl davalı firmanın kötü niyetli olduğunu ve piyasada tekel olma gayesi ile hareket ettiğini, itirazları dosyalamış olan “… Gıda A.Ş.”nin, markasal kullanımların sahibi olarak görünen … GmbH şirketi ile organik bağı olduğunu gösteren güçlü delillerin davalı firma tarafından marka işlem dosyasına sunulmamış olmasının dahi davalının itirazlarının reddini gerektirdiğini, davalı firmanın dava dosyasına sunduğu esasa cevap dilekçesinin yasal süresi içerisinde sunulmamış olduğunu, davalının marka işlem dosyasına sunmuş olduğu delillerin Türkçe olmadığını ve noter onaylı tercümelerinin dosyaya sunulmaması halinde dikkate alınmaması gerektiğini iddia ederek; TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 01/06/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı firmanın “…” çatı markası altında “… & … …” ibaresini içeren şekerleme ürününü dava konusu edilen markanın başvuru tarihinden önce Türkiye’de ticaret alanında kullandığı yönünde yeterli belge ve delilin marka işlem dosyasına davalı tarafından sunulmuş olduğunu, ayrıca, dava konusu işaret ile davalı firma tarafından önceden kullanılan işaret arasında genel görünüm ve kompozisyon açısından benzerlik bulunduğunu, “… & … marsmallow” ibaresinin her iki işarette de mevcut olduğunu ve tüm ambalaj tasarımının da karşılaştırılan işaretlerde benzer olduğunu, davacının aynı sektörde faaliyet gösteren ve sektörde önemli bir konuma sahip olan markadan ve bu marka altında sunulan ürün ambalaj görünümünden haberdar olmaksızın tesadüf eseri dava konusu marka başvurusunu yapmış olmasının beklenebilir olmadığı, davacının basiretli bir tacir olarak sınırsız sayıda seçenek özgürlüğü varken daha önce davalı tarafından ihdas edilen ve kullanılan bir işaretin genel görünüm olarak benzeri bir işareti herhangi bir haklı sebep olmaksızın Türkiye’de kendisi adına tescil ettirmek için yapmış olduğu başvurunun iyi niyetli kabul edilemeyeceğini belirterek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 25/06/2021 tarihli cevap ve 28/072021 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davalının, … Trading S.A. ve … Holding GmbH & Co. ile birlikte … Türkiye’yi oluşturduğunu, …’nun Türkiye’deki şekerleme fabrikalarının 2001 yılından beri faaliyette olduğunu, Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi Türkiye’de de tüketici nezdinde özellikle “şekerleme” denince ilk akla gelen markanın “…” olduğunu, davalı firmanın 2009/54759 sayılı, hükme bağlanmamış marka başvurusunda kullanılmış olan işaret ile dava konusu edilen markanın aynı kompozisyonu haiz olduğunu, davalının bu marka başvurusundaki görselin aynısını kullandığı hususunun, davalının “… Türkiye” Instagram hesabında 2014 yılına kadar geriye giden görsellerden açıkça görüldüğünü, dava konusu başvuruda davalı ile özdeşleşmiş silindir şekerleme figürlerine yer verildiğini ve bu şekerlemelerin renklerinin dahi aynı seçildiğini, ayrıca işaretlerde geçen “… & …” ibaresinin de birebir aynı olduğunu, yani dava konusu edilen markada geçen işaret üzerinde davalının önceki kullanımlara dayanan gerçek hak sahipliğinin bulunduğunu, davacının bu işaretin bu derecede benzerini kendisine marka olarak seçerken iyi niyetli olmasının mümkün olmadığını, zira tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini ve davacının, davalının markalarından ve ürün ambalajlarından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, … sektöründe lider firmanın “…” olduğuna dair marka işlem dosyasına sunulmuş olan kamuoyu araştırma raporlarının mevcut olduğunu, davacının “…” çatı markasının yazılım stilinde dahi davalının “…” çatı markasına benzemeye/yakınlaşmaya çalıştığını, “…” ve “…” markalı ürünlerin marketlerde aynı reyonlarda, yan yana satıldıklarını, bu durumun markalar arasında iltibas doğma ihtimalini daha da güçlendirdiğini belirterek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, 2020/30804 sayılı “Şekil+… …&WHITE …” ibareli marka başvurusu bakımından, davalı şirketin SMK m.6/3 hükmü uyarınca gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacının marka tescil başvurusunda SMK m.6/9 hükmü uyarınca kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 11.03.2020 tarihinde 2020/30804 nolu “Şekil+… …&WHITE …” ibareli 30.sınıfta yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirketin 27.05.2020 tarihinde SMK m.6/3 ve m.6/9 hükümlerine dayalı olarak yayına itiraz ettiği, davacı şirketin 17.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazların incelenmesi sonucunda haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davalı şirketin bu karara karşı 31.12.2020 tarihinde yeniden itiraz ettiği, YİDK nezdinde gerçekleştirilen itiraz üzerine yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda 10.03.2021 tarih ve … sayılı karar ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddedilmesine karar verildiği, redde mesnet olarak SMK m.6/3 ve m.6/9 hükümlerinin mesnet alındığı, bu kararın davacı marka vekiline 15.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 10.03.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Belirtilen açıklamaya göre marka işlem dosyası ile sınırlı kalmak kaydıyla somut olayda yapılan incelemede;
Davalı şirketin delilleri meyanında marka işlem dosyasına; …’nun tarihçesini, organizasyon şemasını, sertifikalarını ve davalı firma ile bağlantısını gösteren belgeleri, davalının 2009/54759 sayılı marka başvurusunun sicil kaydını, …’nun 2017-2019 yıllarına ait medya yatırımlarını, uyuşmazlığa konu “… … … & … …” ürünü de dahil olmak üzere davalının ürünlerinin pazar payını gösteren belgeleri, Nielsen, Ipsos, Mindshare, Dora Research firmalarının, uyuşmazlığa konu “… … … & … …” ürünü de dahil olmak üzere davalının ürünlerinin bilinirliğini gösteren kamuoyu araştırma raporlarının örneklerini sunduğu tespit edilmiştir.
Davalı firmanın, marka işlem dosyasına sunduğu delilleri birlikte değerlendirildiğinde; eskiye dayalı yoğun ve ciddi kullanımı tevsik eder mahiyette yeterli nitelikte/nicelikte/içerikte belge ve delil sunduğu görülmekle; bu belgelerden davalı firmanın, “… … … & … …” görselli ambalaj şekline, ciddi, yoğun ve yaygın kullanım sonucunda markasal hüviyette korunması gereken bir ekonomik değer kazandırdığının ispat edilebildiği sonucuna varılmıştır. Zira; davalının sunmuş olduğu pazar/kamuoyu araştırma raporlarından ve davalının ürünlerinin pazar payını gösteren tablolardan, davalının “…” ürününün aynı cins ürünler arasında piyasada lider konumda bulunduğu, …’nun “…” kategorisindeki şekerlemelerde akla ilk gelen marka ve ürünü en çok tüketilen marka olduğunun belirlendiği, davalının “… & … …” ürününe ilişkin pazar payının ve hacminin piyasadaki diğer aktörlerin ürünlerinin payından büyük oranda daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının marka olarak tescil ettirmek istediği dava konusu işaret; pembe bir zemin üzerine konuşlandırılmış “…”, “… & …”, “…” ibarelerinden, pembe ve beyaz renkli … olarak bilinen birden fazla ürün görselinin elips şeklinde çerçevelenmiş bir resminden ve işaretin sağ alt tarafına yerleştirilmiş, … ürününden oluşturulmuş kurgusal iki karakterden müteşekkil bir ürün ambalaj şeklidir.
Davalı şirketin önceki tarihli olup tescilsiz olarak kullandığı işaret de; mor-lacivert tonlu bir zemin üzerine konuşlandırılmış “…”, “…”, “… & … …” ibarelerinden, pembe ve beyaz renkli … olarak bilinen birden fazla ürün görselinin dikdörtgen şeklinde çerçevelenmiş bir resminden ve yine işaretin sağ alt tarafına yerleştirilmiş, … ürününden oluşturulmuş kurgusal bir karakterden müteşekkil bir ürün ambalaj şeklidir. İşaretlerde kullanılan “… & …” ile “…” ibareleri, ambalaj zeminine konuşlandırılmış çok sayıda ürün görseli ve sağ alt tarafa yerleştirilmiş, ürün şeklinden oluşan çizgi karakter kurgusu, işaretlerde ortaktır. Karşılaştırılan işaretler, ambalajın zemin rengi, “…-…” ibareleri ve “… & …” ibarelerinin konumlandırılış şekilleri açısından ise farklıdır. Bu durumda, işaretlerin benzer olup olmadığının söylenebilmesi için, ortak olan unsurların somut ayırt ediciliklerinin derecesinin ve işaretlerde geçen “…-…” ibarelerinin çatı marka hüviyetlerinin sorgulanması gerekmektedir.
Halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası ile birlikte kullanılan ikincil unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde kural olarak çatı markası arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir. Zira; böyle işaretlerde markasal hüviyette asıl koruma altına alınmak istenilen unsurlar, bu ikincil unsurlardır.
Somut olayda da, tarafların dava dosyasına yansıtılan önceki marka tescillerinden, işaretlerde geçen “…/…” ibarelerinin tarafların “çatı markası” olduğu tespit edilmektedir. Dolayısıyla bu kelimelerin karşılaştırılan işaretlerin esas unsurları olamayacakları ve işaretlere kattıkları ayırt ediciliğin arka planda kaldığı düşünülmektedir. Zaten; somut uyuşmazlığa konu markaların “…” olarak bilinen yumuşak şekerlemelerde marka olarak kullanılacağı ve bu ürünlerin daha ziyade çocuklara hitap ettiği gerçeği göz önüne alındığında; hedef kitledeki çocukların büyük bir kısmının henüz okuma/yazma bilmiyor olabileceği ve tercihini ürün üzerinde yer alan, daha önce gördüğü şekillere dayalı olarak yapmasının yüksek ihtimal olduğu, dolayısıyla işaretlerde geçen çatı marka kelime unsurlarının işaretlerin ayrıştırılmasında geri planda kaldığı değerlendirilmiştir.
Karşılaştırılan işaretlerde ortak olarak yer alan “… & …” ve “…” ibareleri ile, ambalaj zeminine yayılmış … ürünü görsellerinin ve bu ürün şeklinden oluşturulmuş kurgusal karakterin, işaretlerin üzerinde kullanılacağı “yumuşak şekerleme” ürünü açısından markasal hüviyette somut ayırt ediciliğinin olup olmadığı hususu, uyuşmazlığın çözümünde önem arz eden diğer bir husustur. Zira; söz konusu işaretlerin, piyasaya … ürünü arz eden birçok aktör tarafından ürün ambalajlarında kullanılıyor/tercih ediliyor olduğu, davacının 16.06.2021 tarihli replik dilekçesinin ekindeki görsellerden anlaşılmaktadır. Bu ambalajlarla piyasaya sürülen “…” ürünü, modern bir şekilde tipik haliyle şeker, su ve bir süngerimsi madde kıvamına çırpılmış, genellikle sığır jelatininden oluşan şeker bazlı şekerlemedir. Küçük silindirik parçalar halinde kalıplanır ve mısır şurubu ile kaplıdır. Eş anlamlı olarak, birçok ülkede bu şekere “…” da denilmektedir. Nitekim davalının tescilsiz olarak kullandığı ambalaj tasarımında, hem “…” hem “…” ibareleri geçmektedir.
Davalının TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı itirazları ekinde sunduğu pazar/kamuoyu araştırma raporlarından, davalının “…” ürününün aynı cins ürünler arasında piyasada lider konumda bulunduğu anlaşılmaktadır. Piyasa liderinin ürünlerini sunuş biçiminin/ambalajlarında kullandığı kompozisyonun/tanıtma vasıtasının piyasadaki diğer aktörler tarafından örnek alınması, sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Somut olayda da, karşılaştırılan işaretlerde ambalaj zeminine yayılmış ürün görsellerinin, “… & …” ibarelerinin, ambalajların aynı yerinde ürün şeklinden tasarlanmış bir çizgi/kurgusal karakterin aynı biçimde kullanılmış olması, bu durumdan kaynaklanmaktadır. Yoksa, davaya konu işaretlerde bu kompozisyonların, ibarelerin ve unsurların hepsinin bu şekilde, yani aynı özelliklerde kullanılması, teknik bir zorunluluktan kaynaklanmamaktadır. Diğer bir ifadeyle; “ürün ambalajlarında ‘pembe ve beyaz’ kelimelerinin kullanılması, bu kelimelerin Türkçe değil de İngilizce olarak ve ‘&’ ayracı kullanılarak ‘…’ ve ‘…’ şeklinde kullanılması, ürün görsellerinin toplu bir biçimde ambalaj zemininde gösterilmesi, ürün şeklinden kurgulanmış bir çizgi karakterin ambalajın sağ alt kısmına konuşlandırılması”, tüm aktörlerin ambalajlarında bulunması teknik olarak zorunlu bir kompozisyon değildir. Dolayısıyla; ortada teknik bir zorunluluk yokken ve sayısız kompozisyonun seçilmesi özgürlüğü mevcut iken, davacının dava konusu edilen ambalaj şekli markasında, davalının tescilsiz olarak kullandığı ambalaj şekli tanıtma vasıtasının genel görünümüne, kompozisyonuna, imajına yaklaşmış olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan; “… & … …” ürünü açısından “pembe” ve “beyaz” renk adlarının ve ürün şeklinin (ki bunlar ürünün özelliklerine ilişkindir), tek tek ve ayrı ayrı ele alındığında ürünü doğrudan işaret etme (tanımlayıcı olma) ihtimalinin zayıf düzeyde olduğu diğer bir ifadeyle somut ayırt ediciliğinin düşük olduğu da göz ardı edilmemelidir. Ancak yine de; işaretlerin genel tasarımında, somut ayırt ediciliği düşük olan bütün bu unsurların hep birden/bir arada aynı biçimde/özelliklerde kullanılması ile oluşan kompozisyonun bir bütün olarak somut ayırt ediciliğinin düşük olduğunu söylemenin de mümkün olamayacağı kanaati hakim olmaktadır. Markalarda ortak olan unsurun yarattığı yakınlaşmanın; potansiyel müşterilerin (bilhassa çocukların) daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının ambalajlarını/tanıtma vasıtasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının benzer/ortak unsurlar içeren ambalaj markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini doğurduğu değerlendirilmiştir.
Davacının markasını tescil ettirmek istediği “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” ile davalının markasını tescilsiz olarak kullandığı tespit edilen “yumuşak şekerlemeler, …” emtiasının aynı/benzer/türdeş emtialar olduğu değerlendirilmektedir. Zira bu emtialar; benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen alıcı profilleri aynıdır, birbirleri yerine ikame edilebilirler, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi mevcuttur ve bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurması ihtimali doğar.
Bu yüzden de, somut olayda; davacının markasının kapsamına alınmak istenilen “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu, davacının markasının kapsamına giren diğer emtialar açısından ise bu şartın gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” emtiaları açısından SMK m.6/3 hükmü uyarınca davalı şirketin gerçek hak sahipliği iddiasından kaynaklı olarak davacıya ait marka başvurusunun tescilini engelleyebileceği, sair davaya konu emtialar bakımından ise davalı şirketin bu yönde bir üstün hakkının bulunmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
ABAD “KOTON & STYLO KOTON” (C-104/18P) kararında; marka tescil başvuru sahibinin adil rekabete girme amacı taşımaksızın, dürüst ticari uygulamalarla aykırılık oluşturacak şekilde başkalarının menfaatlerini baltalama ya da belirli bir başkasını hedef almaksızın markanın köken göstermeye ilişkin temel fonksiyonundan ziyade başka amaçlar için marka tescilinin sağladığı tekelci yetkileri elde etme amacı taşımasının ilgili ve tutarlı göstergelerden bariz bir şekilde anlaşılması halinde, markanın kötü niyet gerekçesi ile hükümsüz kılınabileceğini belirtmiştir. Mahkeme, marka tescil başvurusu yapan kimsenin niyetinin sübjektif bir olgu olduğunu, ancak buna rağmen, bu olgunun yetkili idari makamlar veya yargı mercilerince nesnel bir şekilde belirlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, herhangi bir kötü niyet iddiası, somut olaydaki tüm ilgili nesnel olguların dikkate alınması suretiyle genel bir değerlendirme yapılmasını gerektirir.
Somut olayda yapılan incelemede; davacının, davaya konu marka başvurusu kapsamında kalan bir kısım emtialar bakımından, davalı … önceki tarihli tescilsiz kullanımına dayalı gerçek hak sahipliğinin bulunduğu, bunun haricinde, davacının; spekülasyon, engelleme, tuzak, şantaj gibi ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan bir kasıtla hareket ederek dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğuna ilişkin yeterli nesnel olgunun marka işlem dosyasında bulunmadığı, 4721 sayılı TMK m.3 hükmü uyarınca asıl olanın “iyi niyet” olduğu, davacının kötü niyetli olarak dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğuna ilişkin marka işlem dosyasında yeterli ispat aracı bulunmadığı anlaşıldığından davacının kötü niyetli olduğuna yönelik TÜRKPATENT YİDK değerlendirmesi yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı şirketin gerçek hak sahipliğinden kaynaklı SMK m.6/3 hükmü uyarınca nispi tescil engelinde bulunabileceği “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” emtialar haricinde kalan mallar bakımından YİDK kararının iptalini isteyebileceğinden, davanın kısmen kabulü ile; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin maktu harcın mahsubu ile alınması gereken bakiye 21,40 TL karar ve ilam harcının müteselsilen davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 4/5 olarak kabulüne,
6-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 76,30 TL başvurma ve vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 174,50 TL tebligat, posta masrafı olmak üzere toplam 2.000,80 TL yargılama giderinin 4/5′ i olan 1.600,64 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 400,16 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 1/5’i olan 3,40 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine, bakiye 13,60 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022

Katip …
E-imza

Hakim…
E-imza