Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/124 E. 2021/178 K. 11.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/124 Esas – 2021/178
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2021/124 Esas
KARAR NO : 2021/178

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/08/2020
KARAR TARİHİ : 11/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :11/05/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili mahkememizin 2020/207 Esas sayılı dava dosyasına ibraz ettiği 17/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1953 yılında faaliyete başladığını, stratejik önemi olan ilaç konusunda, üretim ve pazarlama faaliyeti gösteren yüzde yüz türk sermayeli bir şirket olduğunu, ilaç sektöründe Türkiye’nin ilk 500 firması içerisinde olduğunu, birçok başarı ödülü aldığını, kendisini hem yurt içinde hem de yurtdışında kanıtladığını, müvekkilinin davalı tarafından dosyalanmış … numaralı … ibareli başvurunun ilanına karşı 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi gerekçesiyle itiraz ettiğini, bu itirazın YİDK tarafından değerlendirilerek 16.03.2020 tarih ve … sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, … numaralı … ibareli başvuruya karşı 6769 sayılı SMK’nın 6.maddesi uyarınca dosyalanan itirazda gerekçe gösterilen müvekkil markalarının; … sayılı sayıyla tescilli “…”, “…”, “…” ibareli markalar olduğunu, “…” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesi … “…”, “…” ibareli markaların “…” harf dizilimili ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte, markalarda ortak olarak yer alan “…” harf diziliminin, ilgili tüketici kesimi tarafından özellikle çekişme konusu ilaçlar yönünden tahriş, yaralanma veya infeksiyona karşı vücudun tepkisi, iltihap anlamına gelen tıbbi bir terim olan “…” kelimesini çağrıştıran, anımsatan bir ibare olarak algılanacağını ve çekişme konusu markaların bu kök unsura farklı eklentiler yapılmak suretiyle oluşturulmuş olduğunun tespit edildiğini, YİDK kararı, kurumun nihai kararı olduğundan kararın iptali istemini içeren iş bu davanın açılması zarureti doğduğunu, her iki markanın da harf diziminin birebir aynı ve taraf markalarının büyük kısmınını oluşturan “… ” harflerinin aynı olduğunu, taraf markalarındaki ortak olan ibare salt “…” ibaresinden teşekkül etmediği halde kurum tarafından ortak kökün “…” ibaresine indirgenmesinin marka hukuku bakımından yerinde olmadığını, kurum kararında “…” harf dizilimini ortak olarak içerdikleri ve “…” kök unsuruna yapılan eklentiler bakımından herhangi bir benzerlik taşımadığı belirtilse de bu dayanağın hatalı olduğunu, taraf markalarında ortak ibare … değil ınflas ibaresi olduğunu, taraf markalarının aynı malları kapsadığını, dava konusu taraf markalarında harf dizilimlerinin birebir aynı olması, markayı oluşturan kelimedeki harf ortaklığının markanın büyük kısmını teşkil eden “… ” harflerinin aynı olması markaların birbirlerinin bir başka versiyonu, serisi olduğu yönünde iç içe girmesine yol açarak hangi markanın kastedildiğinin anlaşılamamasına, kaldı ki anlaşılsa dahi markalar arası bir bağlantı olduğu yönünde intiba uyanmasına yol açacak nitelikte bir benzerlik arzettiğini, müvekkilinin ınflased markasının yanısıra itiraza gerekçe “…” markasının varlığı karşısında davalının ınflason markası teşkil tarzı itibariyle bir başka verisyon, serisi olduğu yönünde bir benzerliğin oluşmasına sebebiyet verdiğini, taraf markaları arasında görsel ve işitsel olarak güçlü bir benzerlik bulunduğunu, bu benzerliğin markalar arasında bir bağ olduğu intibası uyandırdığını, markaların “refleksif” olarak birbirlerini çağrıştırdıklarını, davacının markasının 05. sınıf için tescilli bir marka olduğunu ve 05. Sınıfın tüm malları için dosyalandığını, müvekkilinin tescilli markasının kapsamında yer alan malların davalının markasının kapsamında bulunduğundan, davaya konu markanın, müvekkilin tescilli markası karşısında seri marka intibası uyandırdığını ve müvekkiline ait bir diğer marka olarak algılandığını, markaların, aynı firma tarafından piyasaya sürülmüş marka olduğu veya birbirlerinin serisi olduğu veya markalar/sahipleri arasında bağlantı olduğu yönünde bir intiba uyandırma riski yüksek olduğundan ilişkilendirme de kaçınılmaz olacağını, taraf markalarının kapsamında aynı mallar bulunduğunu, bu markaların “aynı mal ve aynı tedaviye yönelik” olarak kullanımı halinde daha büyük bir tehlike ortaya çıkacağını, bu kez de markalar birbirlerinin yerine ikame edilebilir olacağından tüketicinin diğer markayı tercih etme riski bulunduğunu, markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri yapan işletmeler arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek; 5/1 sınıf malları için YİDK 16.03.2020 tarih ve … sayılı kararının iptal edilmesine, 5/1 sınıf malları için … numaralı … ibareli markaya ilişkin tescil kararının (belgelendirme kararının) iptaline veya tescil edilmişse markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, … numaralı … markasının hüküm kesinleşinceye kadar 3. kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Bavet İlaç Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili mahkememizin 2020/207 Esas sayılı dava dosyasına ibraz ettiği 17/09/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin veteriner ilaçları ve çevre sağlığı alanlarında faaliyet gösteren, sektörün önde gelen ve tanınmış firmalarından biri olduğunu, tahriş, tahrip ve enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılmak üzere ürettiği ilaca, bu hastalığın tıbbi literatürdeki karşılığı olan “…” kelimesinin ilk iki hecesine, bu hastalığı sona erdireceği anlamında “SON” ekini ekleyerek “…” kelimesini türeterek, marka tescili için TPMK’ ya müracaat ettiğini, bu esnada davacı tarafın, kendi tescilli markası olan “…” ibaresiyle müvekkilinin başvurusuna konu olan “…” ibaresinin iltibasa neden olacağı iddiası ile, müvekkilinin tescil başvurusuna itiraz ettiğini, itirazı inceleyen TPE Markalar Daire başkanlığı’nın 29.11.2019 tarih ve 2019–OE–501991 sayılı kararıyla itirazı reddettiğini, bunun üzerine davacı yanın itirazın yeniden değerlendirilmesi amacıyla TPE YİDK başvurulduğunu, TPE YİDK’nın 17.03.2020 tarih, … sayılı Kararı ile “…”” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesinin … “”…””, “…” ibareli markaların “…” harf dizilimili ortak olarak içerdiklerini, markalarda ortak olarak yer alan “…” harf diziliminin, ilgili tüketici kesimi tarafından özellikle çekişme konusu ilaçlar yönünden tahriş, yaralanma veya infeksiyona karşı vücudun tepkisi, iltihap anlamına gelen tıbbi bir terim olan “…” kelimesini çağrıştıran, anımsatan bir ibare olarak algılanacağı ve çekişme konusu markaların bu kök unsura farklı eklentiler yapılmak suretiyle oluşturulmuş olduğunun tespit edildiğini, diğer yandan, çekişme konusu markaların “…” kök unsuruna yapılan eklentiler bakımından herhangi bir benzerlik taşımadığı, yapılan eklentiler arasındaki belirgin farklılığın markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenimi de birbirinden belirgin biçimde farklılaştırdığının düşünüldüğünü, markalar arasındaki farklılıkların benzerliklere göre daha belirgin şekilde ortaya çıktığı ve somut olay açısından markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek ölçüde benzer olmadıkları görüşüne varıldığını, dolayısıyla, çekişme konusu malların niteliği de göz önüne alındığında, markalar arasında 6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, YİDK tarafından reddedilen mezkur itirazın akabinde davacı tarafın bu kez YİDK kararının iptali ile markanın tescil kararının iptali ve eğer marka tescil edilmişse markanın hükümsüz kılınması istemiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının dava dilekçesinde öne sürdüğü iddiaların hukuki temelden yoksun olup kabulü mümkün olamayacağını, huzurdaki dava konusu uyuşmazlığa ilişkin ürünlerin 5. Sınıf mal ve hizmet kategorisi olan tıbbi, kimyevi veya veterinerlik amaçlı ilaçlar hakkında olduğunu, taraf markaları arasındaki iltibas ihtimali değerlendirilirken ilaçların doktor ve eczacılar gözetiminde kullanıldığının göz önünde bulundurulması gerektiğini, öte yandan davacı tarafın, kendine ait “…” ile “…” ürünleri karşısında “…” markasının seri ürünü olarak algılanabileceğini öne sürmüş ve görsel-işitsel bir yakınlaşmadan tüketiciler nezdinde bir karışıklığa neden olacağı ihtimalinden bahsettiğini ancak bu iddianın temelsiz olduğunu, markalar arasında iltibasa neden olacak ölçüde görsel ve işitsel bir benzerlik bulunmadığını, davacı yanın görsel-işitsel benzerlik olduğunu düşündüğü kelimenin esaslı benzerlik içeren “…” bölümü zaten kök sözcüğü “…” olan bir tıp terimi olduğundan, bilim insanları tarafından adlandırılarak tıp literatüre girdiğini, hiçkimsenin kullanım tekelinde olmayan “…” ibaresinin, sırf benzerlik oranının yüksek olduğu algısını yaratmak için karşı tarafça iltibas iddialarına dahil edilmesi davacı tarafın iddialarının zayıflığına en büyük emaresi olduğunu, davacının mezkur beyanlarıyla, adeta anılan hastalığı kendisi bulmuş, üstüne tıp literatürüne … ismini kendisi kazandırmış, dahası bu kelimeyi kullanma hakkının kendi tekeli ve tasarrufunda olduğu gibi bir düşünce çerçevesinde iddialarını sıraladığını, davacı tarafın isim karmaşası yaşayacağını varsaydığı tüketici kitlesinin özelliklerini ortaya koymaksızın başka bir ürün çeşidine ait bir yargı kararı paylaşması isabetli olmadığını, davacının marka hükümsüzlüğüne talebine yönelik terditli davasının, YİDK kararına itiraz davasından farklı bir usule tabi olduğunu, anılan davanın münhasıran marka sahibine karşı açılması gerektiğini ve yetkili mahkemenin davalının iştigal yeri mahkemesi olması gerektiğini, bu sebeple anılan terditli davanın huzurdaki davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine ve tefrik olunan bu davanın yetkili İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’ne gönderilmesini, neticeten haksız ve mesnetsiz ikame edilen davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Mahkememizin 2020/207 Esas sayılı dava dosyasının 09/12/2020 tarihli duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlık; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının 5/1 altsınıftaki emtialar bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, … ve …” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının 5/1 altsınıftaki emtialar bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, davalı şirket vekilinin ileri sürdüğü yetki ilk itirazının yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizin 22/12/2020 tarih 2020/347 E 2020/373 K sayılı kararı ile; SMK 156/5 maddesi uyarınca mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE karar verilmiştir.
Davacı vekili mahkememiz tarafından verilen kararı istinaf başvurusuna konu etmesi üzerine Ankara BAM. 20. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2021 tarih 2021/644 Esas 2021/529 Karar sayılı ilamında; davalının başvuru markası, 17.08.2020 dava tarihinden önce, 21.05.2020 tarihinde tescil edilmiş ise de, 6100 sayılı HMK.’nın 7. maddesi uyarınca, davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir. Somut olayda da hem davacı hem de davalı şirketlerin yerleşim adresleri İstanbul olup, davacının işbu davayı, sırf davalı şirketi kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açtığı hususu, iddia ve ispat edilemediği gibi, dosyada bu konuda herhangi bir delil veya belirti de bulunmamaktadır. O halde mahkemece somut uyuşmazlık yönünden birbirinden bağımsız olan bu iki davanın birlikte görülmesinde bir engel bulunmadığının kabul edilmesi ve YİDK kararının iptali ile birlikte açılan hükümsüzlük davasında davaya bakmakla yetkili ve görevli mahkemenin mahkememiz olduğunu belirtmiştir.
Dosya incelenmiş ve davaya bakmakla yetkili ve görevli mahkemenin mahkememiz olduğu anlaşılmış ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkememizin 2020/207 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
1-Mahkememizin iş bu dosyasının Mahkememizin 2020/207 Esas sayılı dosyasıyla BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Mahkememizin 2021/124 Esas sayılı dosyasının bu şekilde kapatılmasına, bundan sonraki tüm işlemlerin birleştirilen dosya üzerinden yürütülmesine,
3-Yargılama giderlerinin asıl dosya içinde ele alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK m.168 hükmü gereği esas hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.11/05/2021