Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/120 E. 2022/52 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/120 Esas – 2022/52
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/120 Esas
KARAR NO : 2022/52

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/05/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/05/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının dünya çapında çaylarıyla meşhur, eski adı … (Seylan) olan Sri Lanka adasında yerleşik bir firma olarak, bilhassa Türkiye’ye çok miktarda çay ihracatı gerçekleştirmekte olduğunu, “…” markasını ilk olarak 1997 yılında tescil ettirdiğini ve bu markaya yatırımlar yaparak markasının tanınmışlığını arttırdığını, Türkiye’de de “…” markasının davacı adına 191582, 202199 ve 2016 31819 tescil no.ları tahtında TÜRKPATENT nezdinde tescilli olduğunu, davalı firmaya ait … sayılı markanın, davacının tescilli ve tanınmış “…” ibareli markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer bir marka olduğunu, dava konusu edilen markanın davacının söz konusu markaları ile aynı/benzer emtialar için tescil edilmek istendiğini, dava konusu markada geçen “…” ibaresinin davalı firmanın çatı markası olduğunu, dolayısıyla dava konusu edilen markada esas unsur olarak ele alınamayacağını, nitekim bu ibarenin davalı firma adına kadar 9 markada kullanılmış olduğunu, zaten dava konusu edilen markada büyük puntolarla yazılmış olan “…” ibaresinin ilk anda göze çarptığını ve markanın esas unsuru olduğunu, davacı tarafından davalı TÜRKPATENT’e yapılan “…” ibareli dava dışı kişi ve kuruluşlara ait marka başvurularının davacının “…”li markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazlar üzerine reddediliyor olduğunu, dava konusu edilen işlemin bu açıdan emsal TÜRKPATENT kararlarına da aykırı düştüğünü, davacının “…” markalarının gerçek hak sahibi olduğunu ve bu markaları dünya çapında tanınmış marka haline getirdiğini, bu markaları Türkiye genelinde de etkin bir biçimde kullandığını, davacının “…” markalı ürünlerinin ambalaj şekillerinin de endüstriyel tasarım olarak korunuyor olduğunu, dava konusu edilen YİDK kararında belirtilenin aksine, “…” ibaresinin 30. Sınıfa giren emtialar açısından ayırt edici niteliği düşük/zayıf bir ibare olmadığını, taraf markalarının hitap ettiği tüketici kesiminin dikkat/bilgi/özen seviyesinin düşüklüğünün dava konusu edilen YİDK kararında dikkate alınmadığını, davacının tescilli/tanınmış markaları ile aynı esas unsuru ihtiva eden bir markanın tescili için başvuru yapılmasının davalı firmanın kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 06.04.2021 tarihli ve … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/05/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadığını, zira davalının markasında kullanılmış olan kelime unsurlarının ve genel kompozisyonun markaların görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, markalarda ortak olan “…” ibaresinin, Türkçe’de “kiraz” anlamına gelmesi nedeniyle davacının tekelinde olamayacak bir ibare olduğunu, davalının markasında bu ibarenin ne konumlanış biçimi ne de sesçil olarak ön plana çıkan bir ibare olmadığını, taraf markalarında bu ibarenin ortaklığından hareketle markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, bu nedenlerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının SMK m.6/5 hükmü kapsamındaki şartların gerçekleştiğine dair bir delil sunamadığını belirterek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 31/05/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının 1952 yılından bu yana Türkiye ve dünyada şekerleme ve gıda sektörünün kalite sembolü haline gelmiş, öncü ve tanınmış firmalarından biri olduğunu, davalının “…” ibareli bir çok markasının TÜRKPATENT nezdinde tescilli olduğunu, dava konusu edilen markanın da kendine özgü bir tasarıma sahip olduğunu, markada uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresinden başkaca kelime unsurlarının da kullanıldığını, “…” ibaresinin “kiraz” anlamı itibariyle herkes tarafından bilinen bir kelime olduğunu ve markasal hüviyette ayırt edicilikten yoksun olduğunu, bu yüzden karşılaştırılan markalarda “…” ibaresinin ortaklığından hareketle markaların benzediği yönündeki davacı iddiasının yerinde ve doğru olmadığını, dava konusu edilen markada “… … Chocolate You’ll Fall in Love” ibaresinin bir bütün olarak algılandığını ve bu ibarenin davacının markalarıyla ilişkilendirilmesi ihtimalinin bulunmadığını, taraf markalarının aynı emtialarda kullanılacak olmasının markaların tüketici nezdinde karıştırılacağını söylemek için tek başına yeterli bir sebep olmadığını, davacının iddialarının aksine davacı markalarının tanınmış olmadığını, zaten taraf markalarının birbirine benzemediğini, kaldı ki davacının SMK m.6/5 hükmü kapsamındaki şartların gerçekleştiğine dair bir delil de sunamadığını, davacının kötü niyet iddialarını da ispat edemediğini belirterek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… you’ll fall in love … Chocolate” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış markalar olup olmadıkları, davalı marka başvurusunun davacıya ait markaların tanınmışlığından haksız yere yararlanma, onlarını itibarını lekeleme ya da ayırt ediciliği zedeleme riskini taşıyıp taşımadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… you’ll fall in love … Chocolate” ibaresinin 30. sınıfta bulunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtialarının tescili amacıyla 17.10.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.11.2019 tarih ve 336 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.01.2020 tarihinde 98/009928, 97/009848, 2016/31819 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.06.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 24.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.04.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 18.11.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacıya ait markaların kapsamında yer alan “çaylar” ile dava konusu marka kapsamında yer alan“çaylar, buzlu çaylar” emtialarının aynı olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen diğer emtialar incelendiğinde, bunlardan “kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler”in davacı markalarında yer alan “çay” emtiaları ile ortak/ilişkili yönleri vardır. Zira; bu emtia grubu ile çay emtiasının benzer alıcı çevresine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları giderdiği, son kullanıcılarının ve hedeflenen tüketici profillerinin yakın olduğu, dağıtım kanallarının/satışa sunuldukları yerlerin aynı olduğu, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin ve birbirleri yerine ikame imkanlarının bulunduğu gözetildiğinde, davalının markasının kapsamına giren “çaylar, buzlu çaylar, kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Davacının markalarının tescilli olduğu “çaylar” ile davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve yukarıda sayılan emtialar haricinde kalan gıda ürünlerinin ise; benzer alıcı çevresine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları giderdiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu, dağıtım kanallarının/satış sunuldukları yerlerin aynı olduğu, birbirleri yerine ikame imkanlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunduğu, benzer markaları bu farklı yiyecek ve içecek maddelerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu, aralarında herhangi bir ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin de bulunduğu, söylenemeyecektir.
Sonuç olarak; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, “çaylar, buzlu çaylar, kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 30. Sınıfa giren diğer emtialar açısından ise gerçekleşmediği değerlendirilmiştir.
Davaya konu … sayılı marka incelendiğinde; renk ve şekil unsurlarından yoksun, ancak kelime unsurlarının belli bir kompozisyon içine yerleştirildiği ve her birinin farklı yazım karakterlerinde ve puntolarda yazıldığı bir işaret olduğu, işaretin en tepesine “…” kelimesi, yatık ve kalın harflerle, el yazısı stilinde, altı çizilerek ve baş harfi büyük biçimde yazıldığı, bu kelimenin altına, nispeten küçük puntolarda ve ince harflerle “you’ll fall in love” kelime öbeğinin yerleştirildiği, bunların da altına, büyük puntolarla ve karakteristik bir yazım biçimi ile “…” ibaresi ve bu ibarenin ortasına da küçük puntolarla, el yazısı karakterinde “Chocolate” ibaresinin konuşlandırıldığı, dava konusu edilen bu işarette birbirlerinden oldukça farklı yazım özelliklerinde ve puntolarda yazılmış ve belli bir kompozisyon içinde kullanılmış bu farklı kelime öbeklerinden “…” ibaresi en büyük puntolarda ve dikkat çekici biçimde yazılmış ise de, tüm kelime öbeklerinin birlikte oluşturduğu kompozisyonda, görsel açıdan göz ardı edilebilecek ve diğer kelime öbeklerinin arka planda kaldığını söyleyebilecek bir durumun oluşmadığı, diğer bir ifadeyle; her ne kadar davalının markasında kullanılmış olan “…”, “you’ll fall in love”, “chocolate” ibareleri, “…” ibaresine nispeten daha küçük puntolarda yazılmış ise de, bütün bu kelime öbeklerinin oluşturduğu kompozisyon ve bütünlüğün, markanın genel görünümü itibariyle “…” ibaresinin baskınlığı sebebiyle tek başına göze çarptığı şeklinde bir tespit yapılmasını engellediği, “you’ll fall in love”, “chocolate” ve “…” kelimelerinin tasviri/tanımlayıcı ibareler olması nedeniyle işarete kattıkları ayırt ediciliğin düşüklüğü, işarette geçen son kelime unsuru olan “…” ibaresinin de davalının çatı markası olması, işaretteki kelime öbeklerinin birleşik kompozisyonunun, işarete en yüksek derecede ayırt edicilik katan unsur olduğunu, yani dava konusu edilen markanın ancak ve sadece genel görünümü/imajı ve kompozisyonu itibariyle markasal hüviyette ayırt edici bir işaret olarak algılandığını ve korunabileceği tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar incelendiğinde ise; bunlardan bir tanesinin “…” ibareli sırf kelime markası olduğu, diğerlerinin de kelime unsurları yanında şekil ve renk unsurlarını da ihtiva ettiği, hatta davacının “Şekil” görselli 2016/31819 sayılı markasının bütünüyle bir ambalaj şeklinin görselinden oluştuğu görülmektedir. Bu markalarda ortak unsur “…” ibaresidir; hatta davacının 202199 sayılı markasında bu ibare, markanın tek unsurudur. Davacının diğer/karma markalarında bu kelime öbeği, kiraz/vişne meyvesinin görseli, yabancı bir dilde/farklı bir alfabede yazılmış kelimeler, geometrik zemin şekilleri ve farklı renklerle birlikte kullanılmıştır. Böyle, basit şekil ve renk unsurları ile birlikte kullanılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Dolayısıyla, davacının ambalaj şeklini ihtiva eden görselli markası hariç, diğer iki markasında, markaların esas unsurunun “…” kelime öbeği olduğu söylenebilecektir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında;
Dava konusu edilen markada geçen “…”, “chocolate”, “you’ll fall in love” ibarelerinin hepsi, İngilizce kökenli sözcükler olup, Türkçe’de de yaygın olarak bilinen anlamları, sıra ile “kiraz, vişne” ve “çikolata” cins isimleri ile “aşık olacaksın” sloganıdır. Bu özellikleri itibariyle bu kelimelerin/sloganların hiçbiri, markasal hüviyette ayırt edici niteliği haiz olmadığından, bir markada tek başlarına esas unsur olarak yer alamazlar. Bu yüzden de, dava konusu edilen markada ayırt ediciliği en yüksek unsurun, Türkçe’de yerleşik/bilinen bir anlamı olmayan, ayrıca da işarette altı çizili halde, kalın ve dikkat çekici yazım karakterinde yazılmış olan “…” ibaresi olduğu düşünülebilmektedir. Ancak; davacının dava dosyasına sunduğu dilekçe ve delillerden ve davalı firmanın dilekçelerinden de anlaşıldığı üzere, “…” markası davalı firmanın çatı markasıdır ve davalı firma adına tescilli 10’a yakın “…”lı marka vardır. Halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının kılavuz unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası kural olarak arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir. Ancak, bu, her hal ve şartta çatı markanın arka planda kaldığı anlamına da gelmemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2018 tarih 2017/11-114 Esas 2018/1995 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu olduğudur.
Buna göre; dava konusu marka incelendiğinde; uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresi, Türkçe’de “kiraz, vişne” anlamlarına gelir ve bilhassa 30. sınıfa giren gıda ürünlerinin tadı, aroması, malzemesi gibi nitelikleri işaret ediyor yani ürünleri nitelendiriyor olmasından dolayı, markasal hüviyette ayırt edici niteliğinin çok düşük/zayıf olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle dava konusu markanın genel görünümünde “…” ibaresinin markanın esas unsurunu oluşturduğu söylenemeyecek olup, bu durumda markada “çatı marka” hüviyetini haiz “…” ibaresi ile birlikte markanın ayırt ediciliğinin ilgili tüketici kesiminde oluşacağı kanaatine varılmıştır. Bu kabulden hareketle; daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… you’ll fall in love … Chocolate” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı anlaşıldığından karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer olmadığından ve her ne kadar davacının yıllardır “…” markalı “çay” ürünlerini Türkiye’ye ihraç ettiği davacının dava/marka işlem dosyasına sunduğu faturalardan tespit edilebilse de, davacının bu markalarının ilgili sektörde/piyasada bilinirliği, bu markalara yapılan yatırım, bu markaların piyasa payı, dava/marka işlem dosyası içeriğindeki belge ve delillerden anlaşılamadığından, bu markanın çay emtiaları açısından “tanınmış” olduğunun söylenmesi mümkün görülmemiş, tanınmışlık iddiasına dayalı nispi tescil engelinin/hükümsüzlük sebebinin somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 28,50 TL vekalet harcı, 175,00 TL posta, tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.072,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 25,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022