Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/12 E. 2021/344 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/12 Esas – 2021/344
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/12 Esas
KARAR NO : 2021/344

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/01/2021
KARAR TARİHİ : 08/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/01/2021 tarihli dava, 08/02/2021 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin … tescil sayılı “…” ibareli dünyaca tanınan markasını 15/11/1993 tarihinde tescil ettirdiğini, … tescil sayılı “… liman” ibareli markasını 24/05/2018 tarihinde tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin yoğun çalışma ve tanıtım faaliyetleri sonucunda bu iki markanın çimento, beton ve liman hizmetleri pazarında önemli bir paya sahip olduğunu ve tanınmış marka haline geldiğini, müvekkili şirket tarafından 03.08.2018 tarihinde … başvuru numarası ile tanınmış marka başvurusu yapıldığını, başvurunun henüz sonuçlanmadığını, davalı adına tescil edilen … sayılı “… Gümrük Müşavirliği” ibareli markanın müvekkili şirket markaları ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edildiğini, müvekkili şirkete ait “… Liman” ibareli markanın liman hizmetleri yaptığını, davalı markasının gümrük müşavirliği hizmetlerini kapsadığını, aynı türdeki hizmetleri kapsayan markaların karıştırılması ve davalının müvekkili şirket markasının tanınırlığından haksız bir şekilde yarar sağlaması ihtimali bulunduğunu, 6769 sayılı SMK m. 6/5 gereğince davalı marka başvurusunun reddedilmesi gerektiğini, müvekkiline ait ticaret unvanı ile davalı marka başvurusu arasında da benzerlik bulunduğunu, davalı markasını gören kişilerin aklına ilk olarak müvekkili şirketin geleceğini, davalı şirketin bu nedenle haksız kazanç sağlayacağını, müvekkili şirketin zarara uğrayacağını, davalı markasındaki ayırt edici unsurun “…” kelimesi olduğunu, “Gümrük Müşavirliği” ibaresinin 36. sınıfta sayılan hizmetin adı olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı marka başvurusuna itiraz edildiğini, itirazın reddi kararı üzerine YİDK nezdinde yeniden itiraz edildiğini, YİDK kararı ile itirazın reddine karar verildiğini, davalı kurumun cevaplarının aksine davanın süresinde açıldığını, dava dilekçesi içeriğinden anlaşılacağı üzere YİDK kararının ortadan kaldırılarak markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiklerini, davalı kurumun husumet itirazının yerinde olmadığını, “… Çimento” markasının Türkiye ve dünya çapında tanınan ve bilinen bir marka olduğunu, müvekkili şirketin 15/11/1993 tarihinde “… Çimento Sanayi A.Ş.” markasını tescil ettirdiğini, markanın asli unsuru olan “…” ibaresinin müvekkili şirket ve bağlı iştiraklerinin ulusal ve uluslararası ticari faaliyetleri ve özellikle dünya ve ülke çapındaki tanıtım faaliyetleri ile tanınan ve bilinen marka haline ulaştığını, “…” kelimesinin özellikle “… Çimento” ve “… Beton” ile özdeşleştiğini, davalı şirketin hedeflediği tüketici kitlesi ile müvekkili şirket ve iştiraklerinin müşteri kitlesinin farklı olmadığını, davalı markasını gören tüketicinin davalı şirketin müvekkili şirket bünyesinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu düşüneceğini, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, … sayılı marka başvurusunun hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 25/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından … başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkininin talep edildiğini, hükümsüzlük davasında müvekkili Kuruma husumet düşmediğini, taraf sıfatı bulunmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, taraf markalarında “…” ibaresinin asli unsur olarak yer aldığını, aynı ya da benzer mal ve/veya hizmetler yönünden markaların karıştırılacak düzeyde benzer olduğunu, ancak başvuru markasında tescili talep edilen “Sınıf 36: Gümrük müşavirliği hizmetleri”nin itiraz gerekçesi markaların tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerle aynı ya da benzer olmadığının tespit edildiğini, itiraz gerekçesi markaların bu hizmetler için kullanımı ya da bu alanda bilinirliğine ilişkin yeterli bilgi ve delile rastlanmadığından ilgili hizmetler yönünden markalar arasında karıştırılma, ilişkilendirilme ya da itiraz gerekçesi markaların ün ve itibarından yararlanma ihtimallerinin bulunmadığını, taraf markalarının bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, 6769 sayılı SMK m. 6/5’de belirtilen koşulların somut olayda oluşmadığını, davacı tarafın kötü niyet iddiası yönünden yeterli delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Gümrük Müşavirliği Lojistik Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi, dava dilekçesine karşı yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “Şekil+… GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alakalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+… GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ” ibaresinin 36. sınıfta bulunan “Gümrük müşavirliği hizmetleri”nin tescili amacıyla 12.07.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 15.08.2019 tarih ve 330 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 15.10.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında … sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 21.05.2020 tarihinde karara yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 06.10.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 08.10.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 06.11.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, ticari sicil kayıt bilgileri, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan 36. sınıfta bulunan “Gümrük müşavirliği hizmetleri”, davacı yanın itiraza mesnet … sayılı markaları kapsamında aynen yer almamaktadır. Ancak dava konusu marka kapsamında yer alan “gümrük müşavirliği” hizmeti ile davacıya ait … sayılı marka kapsamında yer alan “liman hizmetleri”nin benzer oldukları tespit edilmiştir.
Şöyle ki; içinde sektörden kimselerin de bulunduğu bilirkişi heyetinin tanzim ettiği raporda ifade edildiği üzere; gümrük müşavirliği hizmetleri, tüm taşıma şekilleri için (kara, deniz, hava, demir) ithalata/ihracata konu eşyanın mevzuata uygun bir şekilde beyan edilmesi, gümrük vergilerinin ödenerek eşyanın millileşmesini kapsarken, liman işlemleri, denizyolu ile taşınan ithalat, ihracat veya transit yönlü eşyanın limandaki fiziki hareketlerini kapsamaktadır. Örnek üzerinden her iki hizmeti anlatacak olursak; A firmasının ithal ettiği bir eşyanın deniz yolu ile getiriliyor olması halinde bu eşya önce liman sahasına indirilerek gerekirse iç boşaltım yapılması işlemi liman hizmeti kapsamına girmekte iken, A firması adına ithalat beyannamesi açılarak vergilerin ödenmesi gümrük müşavirliği hizmeti kapsamına girmektedir. Aynı eşyanın gümrük işlemlerinin tamamlanmasının ardından eşya sahibi/ dolaylı temsilcisi gümrük müşavirine teslim işlemini yine liman işletmesi yapacaktır. Bu itibarla gerek yetkilendirme şartları, gerekse de sunulan hizmetin niteliği farklılık arz etmekle birlikte, deniz yolu ile taşımacılığı söz konusu olduğunda her iki hizmetin sunulduğu kitle ve hizmete konu eşyanın kesiştiği durumlar olabilmektedir. Açıklanan gerekçeler çerçevesinde dava konusu marka kapsamında yer alan “gümrük müşavirliği” hizmeti ile davacı markasında yer alan “liman hizmetleri”nin benzer olduğu, taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; büyük harflerle üst satırda siyah renkle yazılmış “…” ibaresi ile alt satırda büyük harflerle ve “…” ibaresine nazaran çok küçük punto ile yazılmış “GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ” ibaresinden oluşturmaktadır. “…” kelimesinin sol başında yer alan figüratif unsurun; altıgen bir geometrik şekil içinde yeşil renk ile oluşturulmuş “N” harfinden oluştuğu, bu figüratif unsurun “…” kelimesinin baş harfine atıf yapacak şekilde oluşturulduğu ve bu kelimeye göre markasal ayırt edici etkisi bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Markada yer alan “GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ” ibaresi ise, aynı zamanda, dava konusu markanın emtia sınıfını oluşturan “gümrük müşavirliği hizmetleri”ni tanımlayan bir ibare olup, herhangi bir marka vasfı bulunmayan, sektörde herkes tarafından kullanılan bir ibaredir. “…” ibaresi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “İnat etmek, ayak diremek anlamındaki … deyip peygamber dememek ve çok eski, çoktan modası geçmiş, köhnemiş anlamındaki … Nebi’den kalma deyimlerinde geçen bir söz.” olarak tanımlanmıştır. Dava konusu markayı oluşturan kelime unsurlarının tamamı Türkçe kelimeler olup, yazıldıkları gibi okunmakta ve telaffuz edilmektedir. Buna göre dava konusu marka umumi intiba bakımından incelendiğinde; “gümrük müşavirliği” ibaresinin direkt olarak emtia sınıfında yer alan hizmeti tanımlaması ve çok küçük punto ile yazılması nedeniyle markanın tali unsurunu oluşturduğu, “N” harfini barındıran şekil unsurunun ise “…” ibaresine atıf yapar nitelikte olup marka algısı yaratmadığı, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin ise markanın esaslı unsurunu oluşturduğu, dava konusu ibarede marka algısı yaratan unsurun “…” kelimesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın itiraza mesnet markaları incelendiğinde; tamamının ortak olarak “…” ibaresini içerdiği tespit edilmiştir. Davacıya ait markalardan yalnızca biri, büyük harflerle ve siyah renk ile yazılmış “…” ibaresini içermekte olup, kapsamında herhangi bir şekil unsuru barındırmamaktadır. Buna karşın, davacıya ait diğer markaların tamamı hem kelime hem şekil unsurunu barındıran karma nitelikte markalardır.
Davacıya ait 9 adet marka üstte daire içinde bir kısmen görünen ve deniz üzerinde konumlandırıldığı anlaşılan bir “gemi” şeklini içermektedir. Bu markaların ikisinde salt “…” ibaresi yer almakta iken diğer 7 adet markada “…+kelime” ibarelerini barındırmakta olup, kelime unsurları kırmızı renk ile yazılmıştır. “…” kelimesine eklenen kelimeler ise “CEM, CEMENT, WELL, NCI, LİMAN, KİMYA” ibareleridir. İngilizce’de “cement” ibaresi “çimento”, “well” ibaresi “kuyu” anlamı taşımaktadır. “cem” ibaresi ise, “Hidrolik sertleşmesi öncelikle kalsiyum silikatların hidratasyonu sonucu meydana gelen ve içindeki reaktif CaO ve reakstif SiO2 toplamının kütlece en az %50 olması gereken çimentodur.”
Davacıya ait diğer 2 adet şekil markası ise, diğer markalarda yer alan gemi şeklini haiz figüratif unsurun siyah-beyaz halinden oluşmakta ve “…” ibaresini içermektedir. Bu markalarda “…” ibaresine eklenen ikincil kelime unsuru “ÇİMENTO SANAYİ” ibaresidir. Davacı markalarında “…” kelimesi ile birlikte yazılan kelimelerin tanımlayıcı, ilgili sektörlerde anlamı olan ve marka algısı yaratmayan unsurlardır. Dolayısıyla davacı markalarının esaslı unsurlarından biri “…” ibaresi olup, bir diğer esaslı unsur ise “gemi ” şeklidir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerle benzer hizmet içeren tek itiraz markasının davacıya ait … sayılı marka olduğu, bu nedenle davacıya ait diğer itiraz markaları ile dava konusu marka arasında hizmet benzerliği bulunmadığından, SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahi karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, ancak; davacıya ait … sayılı marka kapsamındaki “Liman Hizmetleri” ile dava konusu marka kapsamındaki “Gümrük Müşavirliği” hizmetleri arasında, her iki hizmetin sunulduğu nihai tüketici kitlesi ve hizmete konu eşyanın benzer olması nedeniyle hizmet benzerliği bulunduğu, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet markanın esas unsurunun da “Şekil+…” kelimesinden oluştuğu, markada yer alan “LİMAN” kelimesinin, tanımlayıcı vasfı nedeniyle markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kaldığı, bu hale göre; gerek dava konusu markada, gerekse davacıya ait itiraza mesnet markada “…” ibaresinin müşterek olarak ve esas unsur olacak şekilde bulunduğu, her ne kadar davaya konu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin nispeten dikkatli ve bilinçli olduğu düşünülse bile, karşılaştırılan markalar arasında; “…” ibaresinin müşterekliğinden kaynaklı görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, davacı markasında bulunan “gemi” şeklinin, “…’un Gemisi”ne kavramsal olarak çağrışım oluşturduğu, bu nedenle itiraza mesnet markada yer alan “…” kelimesinin ayırt edici etkisini ortadan kaldıran bir unsur olduğunun söylenemeyeceği, tam aksine bu gemi figürünün, davacı markasında esas unsur olarak “…” kelimesini kavramsal olarak pekiştiren bir işlevinin bulunduğu, bu hale göre; daha önce itiraza mesnet … sayılı markayı “Liman Hizmetleri” üzerinde gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu … sayılı markayı “Gümrük Müşavirliği” hizmetleri üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı itiraza mesnet marka ile ilişkilendirebileceği, bu markayı davacıya ait marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla; dava konusu marka ile itiraza mesnet … sayılı marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının itiraz aşamasında marka işlem dosyasına tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• … Çimento Sanayi A.Ş. tanıtım yazısı (7 sayfadan ibaret yazıda, şirketin faaliyetleri, büyüklüğü, sosyal sorumluluk faaliyetleri anlatılmıştır.)
• 2017 yılı Entegre Faaliyet Raporu (184 sayfa)
• 01.01.2018-31.03.2018 Dönemi Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu (16 sayfa)
• Gümrük beyannameleri (10 adet olup, Fransa, ABD, Rusya, İspanya, İsviçre, Malta, İtalya gibi ülkelere ihracat yapılmıştır.)
• … Çimento şirketinin aldığı 51 milyon dolarlık yatırımı haberleştiren 2013 tarihli gazete yazıları
Davacının dava aşamasında dosyaya tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• Davacı şirkete ait ayrıntılı bilanço ve gelir tabloları (2009-2017 tarih aralığına ait)
• Eşantiyon ürünlere ilişkin faturalar, (2011-2017 tarih aralığına ait 26 adet fatura)
• … Çimento Sanayi A.Ş. tanıtım yazısı (Marka İşlem Dosyasına da sunulmuştur.)
• 01.01.2018-31.03.2018 Dönemi Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu (Marka İşlem Dosyasına da sunulmuştur.)
• Gümrük beyannameleri (Marka İşlem Dosyasına da sunulmuştur.)
Davacının dayanak gösterdiği “…” markası, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde T/3326 sayı ile 03.08.2018 tarihinde tanınmış marka başvurusuna konu edilmiş olup, başvuru hakkında henüz bir karar verilmediği tespit edilmiştir. Somut olayda, davacının dava dosyasına ve marka işlem dosyasına sunmuş olduğu delillerden “…” markasının davacı firma ile özdeş hale geldiği ve “ÇİMENTO SANAYİİ” bakımından tanınmış marka olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde ise; davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında, davacı yana ait markanın “ÇİMENTO SANAYİ” bakımından tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluşmakla birlikte, davacının tanınmış olduğu “çimento” sektörü ile davalının markası kapsamında yer alan “gümrük müşavirliği” hizmetinin birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı faaliyet konuları olduğu gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davalıya ait markanın esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “…” ibaresidir. Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru ise “…” ibaresidir. Bu anlamda, taraflara ait marka ve ticaret unvanının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu kanaatine varılmıştır. Davacının dosyaya sunduğu belgeler incelendiğinde, davacının faaliyet alanının çimento sanayi olduğu ve bu faaliyet alanının aynı zamanda davacı markasının tanınmış olduğu sektör olduğu tespit edilmiştir. Davalı markası ile davacı ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmakla birlikte, davacının faaliyet alanı ile dava konusu markanın kapsamında yer alan hizmet bakımından aralarında ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığı tespit edilmiş olup, dava konusu markanın davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davaya konu marka ile itiraza mesnet bir markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı anlaşıldığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 189,50 TL posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.056,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ LOJİSTİK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/10/2021