Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/111 E. 2022/11 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/111 Esas – 2022/11
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/111 Esas
KARAR NO : 2022/11

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 15/04/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/02/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 15/04/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 4+4+4 eğitim sisteminin tüm basamaklarında bir ilke imza atarak 4×5 inovatif eğitim sistemini gelecek odaklı bir bakış açısıyla anaokulu, ortaokul, anadolu lisesi ve anadolu sağlık meslek lisesi olarak hizmet veren bir eğitim kurumu olduğunu, müvekkilinin eğitim sektöründe gerek öğrenciler gerek veliler tarafından … KOLEJLERİ olarak bilindiğini ve tanındığını, … esas ögeli seri markalarının bulunduğunu, http://www…..com/ internet adreslerinin bulunduğunu, … markasına yatırımlarının ve reklam harcamalarının olduğunu, müvekkilinin tescilli “… OKULLARI” markasının Madrid Protokolü kapsamında da sicil kaydının gerçekleştirildiğini, dava konusu “… KOLEJİ” ibareli … numaralı marka başvurusuna itiraz ettiklerini, bu marka başvurusunun müvekkilinin markasının başına tek bir harf eklenmek suretiyle hazırlandığını, davalının bizzat müvekkilinin markaları ile özellikle de 2014 10854 “… koleji”, 2016/78330 “… kolejleri eğitimde rasyonel açılımlar”, 2014/12064 “… eğitimde rasyonel açılımlar” markalarına benzetme amacı güttüğünü ve müvekkilinin tanınmışlığından yararlanarak ortalama tüketici bazında tüketicide benzerlik oluşturarak haksız kazanç elde etme amacında olduğunu, davalı markasının ilk bakışta ortalama tüketici bazında “… koleji” olarak algılandığını, davalı tarafın müvekkilinin markasıyla birebir aynı şekilde başvuruda bulunduğunu, dava konusu yapılan YİDK kararında davalının markası ile müvekkilinin markaları arasında iltibas bulunmadığının belirtildiğini, bu kararın yanlış olduğunu, davalının markasını müvekkili ile aynı olan 41. sınıfta tescil ettirmeye çalıştığını, davalı tarafın markasının tescil edilmesi halinde eğitim gibi hassas bir alanda özel tercih yapacak olan tüketiciler tarafından davalının markasının müvekkiline ait olduğunun düşünüleceğini, müvekkilinin sadece İstanbul’da değil Bursa ve Sakarya’da ve ilerleyen zamanlarda da diğer illerde şubesi olan bir kuruluş olduğunu, davalının müvekkilinin tescilli markalarından haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının ayırt edici eki olduğunu, müvekkilinin önceye dayalı kullanım hakkı bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek; 30.03.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline, … numaralı marka başvurusunun reddine, markanın tesciline karar verilmesi halinde tescilin iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 29/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinin bütüncül olarak yapılması gerektiğini, somut olayda davacı markalarının asli unsuru olan “…” ibaresinin başvuru markasının içinde harf dizini olarak yer almaktaysa da başvuru markasının “…” ibaresi ile tamamen farklı sözcük içerdiğini, her iki markanın da kısa ibarelerden oluşması nedeniyle aralarındaki ufak farklılıkların kolayca ayırt edilebileceğini, başvuru markasının ilk harfinin farklı olduğunu, tüketicilerin dikkatinin ilk harf üzerinde yoğunlaşacağını ve aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, 41. Sınıf kapsamında yer alan hizmetlerin niteliği itibariyle hitap ettiği tüketicilerin bilgi ve özeninin daha yüksek olacağını ve tercih hususunda iki marka arasındaki farkı ayırt edeceklerini, davacının tanınmışlığını ileri sürdüğü markalarına verilecek zararın nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde düzenlemede belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından davacının 6/5’e ilişkin itirazı uyarınca başvurunun reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Kurum kararının hukuka uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 26/05/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin markasının çocuğunun isminden yola çıkarak oluşturulduğunu, markalar arasındaki işaret benzerliği değerlendirilirken markaların ihtiva ettigi ibare veya şekil unsurlarının ayrıştırılarak tek tek ele alınması yerine bütün olarak bir değerlendirme yapılması gerektiğini, tanınmışlık iddiasının kanıtlanması gerektiğini, müvekkilinin kurulduğu günden bugüne kadar tescilli markaları üzerinde bulunan emtiların neredeyse tamamında faaliyet gösteren, faaliyetine ara vermeksizin devam eden her geçen gün büyüyen bir altyapı ile faaliyet gösterdiğini, 2013 yılından bu yana www…..com.tr web sitesi üzerinden eğitim ve öğretim hizmetinde ticari etki doğuracak şekilde yoğun, yaygın, fasılasız ve şekilde markasını kullanmakta olduğunu, ilk kez müvekkili tarafından 2013 yılında ….hakkı (www…..com) alındığını, sonrasında 2017’de 41. sınıf için 2017/35955 tescil numaralı … ibareli markanın, sonrasında yine 2019 ve 2020 yıllarında müvekkil tarafından 41. sınıflarda … ibareli markanın tescilinin alındığını, web archive görüntülerinin müvekkilinin kullanımlarını ortaya koyduğunu, müvekkiline ait … esas ibareli markanın tescilli ilk kullanımının 10 yılı aşkın bir süreye ait olduğunu, bu bağlamda müvekkilinin markalarının itiraz sahibi firmaya ait itiraza gerekçe markanın başvuru tarihinden çok öncesinde ve sonrasında bir çok sınıfta tescil ettiğini ve anılan ibareyi kullandığını, müvekkilinin SMK uyarınca … esas ibareli marka üzerinde öncelik hakkı bulunduğunu, müvekkiline ait marka başvurusu ile itiraza mesnet marka arasında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olma şeklinde bir iltibas olması veya tüketicilerin bu markaları karıştırma ihtimalinin bulunmasının söz konusu olmadığını, itiraz edilen emtialar açısından bilinçli tüketicilerin söz konusu olduğunu, müvekkilinin markasının orijinal ve ayırt edilecek bir yapıya sahip olduğunu, itiraz sahibinin markası ile benzemediğini, müvekkilinin markasının itiraz sahibi markalarına benzemeyen bir şekilde dizayn edildiğini, ne kelimenin yazı karakteri ne kullanılan logodaki şekilsel unsurların itiraz sahibinin markasına benzer yapıda olmadığını, müvekkilinin iltibas yaratma gibi bir çabasının olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+… KOLEJİ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin mevcut olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’nün “Şekil+… KOLEJİ” ibaresinin 41.sınıfta bulunan “41.Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerinin tescili amacıyla 30.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca “Eğitim ve öğretim hizmetleri.” nin re’sen reddine karar verildiği, kalan hizmetler için başvurunun 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Resmi Marka Bülten’inde yayımlandığı, söz konusu ilana karşı davacı yanın 12.08.2020 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 05.10.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafından 21.01.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 26.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.03.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içerisinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Muteriz davacının marka işlem dosyası ve dava aşamasında (hükümsüzlük istemi bakımından) dayanak yaptığı markalar, 80’den fazladır. Ancak, tamamı çekişme konusu bakımından dikkate alınabilecek nitelikte değildir. Bu markalardan 2020 82056 tescil numaralı markanın dava konusu yapılan … numaralı marka başvurusundan sonraki tarihli olması nedeniyle değerlendirmeye dahil edilmesi mümkün değildir. 2015/36647, 2015/71906, 2015/72597 numaralı davacı başvuruları tescile bağlanmamış olup MÜDDET durumdadır. 2015 67675 ve 2014 10863 tescil numaralı markalar salt şekil unsurundan ibaret olup itiraz ve iddialara dayanak olan “…” ibaresini içermemektedir. Aynı durum müddet olan 2015/36647 numaralı “kayıtsız kalmayın” ibareli davacı dayanağı bakımından da geçerlidir. Ayrıca 2014 86972 tescil numaralı davacı markası da “eğitimde rasyonel gelişim çağı şekil” ibaresinden ibaret olup yine iddialara dayanak olan “…” ibaresini içermemektedir.
Bunlara ilaveten muteriz davacının iddialarının tamamı 41. sınıf eksenindedir. Zira dava konusu marka başvurusu da 41. sınıfta tescil talebine konu edilmiştir. Bu noktalar dikkate alındığında ve dosya kapsamına TÜRKPATENT’ten celp edilmek suretiyle kazandırılan (değerlendirmeye esas alınabilecek) davacı markalarından 2015 72954 (43. Sınıf), 2015 72951 (09, 35. Sınıf), 2015 72599 (44. Sınıf), 2015/72597 (müddet – 43. Sınıf), 2015 72245 (42. Sınıf), 2015/71906 (müddet – 39, 43. Sınıf), 2015 71452 (09, 35. Sınıf), 2014 12064 (16. Sınıf), 2014 11377 (16, 35. Sınıf), 2017 78836 (44. Sınıf) çekişme konusu olan hizmetlerle ilgili herhangi bir kapsama sahip değildir.
Dava konusu marka başvurusunun dava konusu yapılan YİDK kararına konu olan kapsamı, muteriz davacının (değerlendirmeye esas alınabilecek olan) dayanak markalarından 2007 62946, 2013 35539, 2013 41992, 2014 10854, 2014 10858, 2015 36645, 2015 57971, 2015 67407, 2015 68018, 2015 68402, 2015 69113, 2015 71446, 2015 71452, 2015 71460, 2015 71464, 2015 71594, 2015 71597, 2015 71598, 2015 71600, 2015 71601, 2015 71903, 2015 72244, 2015 72949, 2016 104743, 2016 104747, 2016 44569, 2016 78315, 2016 78319, 2016 78327, 2016 78330, 2017 103467, 2017 118229, 2017 118234, 2017 118241, 2017 12456, 2017 12476, 2017 14136, 2017 73703, 2017 73704, 2017 73707, 2017 73710, 2017 73713, 2017 74070, 2017 74074, 2017 74080, 2017 74083, 2017 74085, 2017 74469, 2017 74470, 2017 74471, 2017 74473, 2017 74474, 2018 09680, 2018 115721, 2018 120376, 2018 120383, 2018 120466, 2018 120468, 2018 19898, 2019 116262, 2019 116269, 2019 116275, 2019 117053, 2019 117062, 2019 117697, 2019 117703, 2019 118858, 2019 118915 numaralı markaların kapsamında yer alan 41. Sınıftaki hizmetlerle (41.01. alt sınıf hariç) aynı/aynı türdür. Aynılık durumu bakımından hizmetlerin aynı ihtiyaçları karşılaması, aynı alanlarda kullanılması söz konusudur. Belirtilen nitelikteki hizmetler, bilirkişi raporunda kalın olarak gösterilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu ve davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; renk, şekil ve kelime unsurlarını birlikte ihtiva eden karma markalardır. Bu markalarda geçen “…” ve “…” ibarelerinin yanı sıra başkaca sözcük unsurları da yer almaktadır. Örneğin kolej, eğitim merkezi, eğitim kurumları, gelecek odaklı inovatif eğitim sistemi, tv, vakfı, bilimsel gelişim merkezi, ilkokul, eğitimde rasyonel açılım okulları, elt English Language Teaching, turuncu minder sohbetleri, ekranlara bir mola, yaz okulları, mun gibi unsurlar bulunmaktadır. Örnek olarak gösterilen bu unsurlar, taraf markalarında asli unsurun tamamlayıcı olarak yer almaktadır. “…” ibaresi İngilizce olup Türkçede “devir, çağ, dönem” anlamlarına, “…” ibaresi ise Türkçede “ağıl, davar ağılı” anlamlarına gelmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; marka işaretlerinde “…” ibaresine konu olan harf dizisi ortak durumdadır. Ancak, davacı markalarında bu ibare yer alırken dava konusu yapılan marka başvurusunda “…” ibaresi yer almaktadır. Salt harf dizisinin ortak olması markaların birbirini çağrıştırmasının veya ilişkilendirilmelerinin söz konusu olmasını ortaya çıkarmayacaktır. Taraf markaları ilgili tüketici kitlesinin bilinç/dikkat düzeyi dikkate alınarak bütünsel olarak karşılaştırıldığında; içerdikleri görsel unsurların herhangi bir yakınlaşmaya sebep olmayacağı düşünülmektedir. İşitsel olarak “…” ve “…” olarak telaffuza konu olan ibareler yakın bir ses etkisi yaratmaktadır. Ancak gerek başvuru markası gerek muterizin değerlendirmeye esas alınabilecek markalarında “…” ve “…” ibarelerinin yanı sıra başkaca sözcük unsurları da yer almaktadır. Örneğin kolej, eğitim merkezi, eğitim kurumları, gelecek odaklı inovatif eğitim sistemi, tv, vakfı, bilimsel gelişim merkezi, ilkokul, eğitimde rasyonel açılım okulları, elt English Language Teaching, turuncu minder sohbetleri, ekranlara bir mola, yaz okulları, mun gibi unsurlar bulunmaktadır. Örnek olarak gösterilen bu unsurlar, taraf markalarında asli unsurun parçası olarak yer almaktadır. Dolayısıyla bu unsurlar da telaffuza konu olacak ve ilgili tüketicilerin algısında bir karşılığa konu olacaktır. Bu durum da taraf markalarının işitsel olarak bir benzerlik içermeyeceklerini düşündürmektedir. Anlamsal bakımdan ise “…” ve “…” ibarelerinin analizi yapılırsa; “…” ibaresi İngilizce olup Türkçede “devir, çağ, dönem” anlamlarına, “…” ibaresi ise Türkçede “ağıl, davar ağılı” anlamlarına gelmektedir. Bununla birlikte; “…” ülkemizde kişi adı olarak da kullanılmaktadır (Bkz; https://….&ad=…). Bu nedenle “…” ve “…” kelimelerinin kavramsal olarak birbirlerinden farklılaştıkları tespit edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin …Karar sayılı kararında belirtildiği üzere 41.sınıfta yer alan hizmetlerin ortalama tüketicisi dikkatli ve bilinçlidir. Somut olayda da çekişme konusu hizmetler 41.sınıfta yer aldığından, dikkatli ve bilinçli tüketici kesimi nazarı ile iltibas değerlendirmesi yapılmalıdır. Buna göre; daha önce “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” esas unsurlu markayı 41.sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının marka işlem dosyasında sunduğu deliller, internet sitesi görsellerine ilişkindir. Söz konusu delillerle ilgili olarak tarih kaydının genel olarak yer almaması, ulaşılan kitle hakkında bilgi içermemesi ve dava konusu başvurunun çekişme konusu olan kısmı (41.01. sınıf hariç) ile ilgili olmaması nedeniyle tanınmışlık düzeyi bakımından ispat kuvvetinin bulunmadığı gözlemlenmiştir. Dolayısıyla marka işlem dosyası kapsamında tanınmışlık düzeyine ilişkin iddianın ispat edilemediği, bu iddia ispat edilmiş olsa dahi karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde belirtildiği üzere karşılaştırılan işaretler arasında bütünsel olarak benzerlik ilişkisinin de bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda somut uyuşmazlıkta başvuru markası bakımından muteriz davacının markalarının tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı muteriz tarafından itirazları ile ilgili olarak önceki tarihli marka tescilleri dışında fiilen marka kullanımına ilişkin bir dayanak gösterilmemiş olması karşısında bu konuda değerlendirme yapılabilmesi mümkün değildir. Nitekim tanınmışlık düzeyine ilişkin değerlendirmelerde de itirazlarla ilgili deliller detaylı şekilde incelenmiştir. Davacının sunduğu deliller tarih kaydı içermemeleri veya çekişme konusu hizmetlerle ilgili olmaması nedeniyle fiilen kullanıma ilişkin olarak kabul edilebilecek nitelikte değildir. Bu nedenle kullanım ile işaret için hak elde edilmesi durumunu ispat kuvvetini haiz değillerdir. Kaldı ki; karşılaştırılan işaretler arasında ilgili tüketici bakımından benzerlik ilişkisinin de bulunmadığına ilişkin kanaat de dikkate alındığında davacının dava konusu marka bakımından gerçek hak sahipliğinin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının ticaret unvanının kılavuz unsuru “…” ibaresidir. Dava konusu markanın bütünsel izlenimi ve ilgili tüketici kitlesinin algısı dikkate alındığında karıştırılma ihtimaline ilişkin işaret benzerliği kısmında yapılan değerlendirmeler burada da geçerli olacaktır. Ayrıca, davacının ticaret unvanının fiilen kullanımına (hangi mal ve hizmetlere ilişkin olduğunu gösterir nitelikte) dair dosya kapsamında delil ibraz edilmemiştir. Başka bir ifadeyle çekişme konusu hizmetler bakımından ticaret unvanının markasal nitelikte kullanımını ispata ilişkin delil ibraz edilmediğinden fiili kullanım koşulunun gerçekleşmediği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla değerlendirme konusu tescil engeli bakımından davacının iddiasına konu herhangi bir hak sahipliği ispat edilemediğinden somut uyuşmazlıkta değerlendirme konusu tescil engelinin oluşmasının söz konusu olmayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Her ne kadar yargılamanın sonucunu etkilemese de, herhangi bir eksikliğe mahal vermemek adına davalı yanın müktesep hak iddiası da irdelenmiştir.
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “Ece Lady / Ece Toff” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Davalı tarafından marka işlem dosyası kapsamında müktesep hak iddiasına dayanak yapılan markaların numaraları; 2020/29209, 2020/29207, 2019/85122, …, 2019/135584, 2019/01795 tir. Bunlardan sadece 2019/85122 ve 2019/01795 numaralı markalar çekişme konusu … numaralı marka başvurusundan önceki tarihli olup başvuru tarihleri sırasıyla 10.09.2019 ve 08.01.2019 tarihleridir. Davalının önceki tarihli markalarından 2019 85122 tescil numaralı markası 18.11.2020 tarihinde tescil edilmiştir. 2019 01795 tescil numaralı davalı markası ise 17.11.2020 tarihinde tescile bağlanmıştır. Davalının önceki tarihli bu markalarının tescil tarihleri dava konusu marka başvurusunun yapıldığı 30.12.2019 tarihinden sonra olması nedeniyle somut uyuşmazlık bakımından tescilli olarak uzun süre kullanım koşulunu sağlamayacağı açıktır. Bundan dolayı davalının müktesep hak iddiasına dayanak yaptığı markaların, başvuru markası için müktesep hak oluşturmayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 263,60 TL posta, tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 2.149,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı …’nün yapmış olduğu 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin ve davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/01/2022