Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/11 E. 2021/342 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/11 Esas
KARAR NO : 2021/342

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/01/2021
KARAR TARİHİ : 08/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/01/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … sayılı “… & …” ibareli markası ile müvekkili şirkete ait “…” markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasında iltibasın kaçınılmaz olduğunu, müvekkili şirket markasının esas unsurunun münhasıran “…” kelimesinden ibaret olduğunu, davalı şirkete ait markada “…” ibaresinin ön planda, “International Testing&…” ibaresinin çok daha küçük puntolarla arka planda yer aldığını, “International Testing&…” ibaresinin markada tanımlayıcı unsur olduğunu, Türkçe’de karşılığının “Uluslararası Test ve Eğitim Akademisi” olduğunu, doğrudan markanın kapsadığı hizmetleri işaret ettiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli seri markaların bulunduğunu, taraf markalarının fonetik olarak neredeyse birebir aynı olduğunu, dava konusu markada sadece ekstra “T” harfi eklendiğini, harf eklenmesinin markaları farklılaştırmaya yeterli olmadığını, markaların aynı şirkete ait olduğu izlenimi doğduğunu, müvekkili şirket markasının uzun yıllardır müvekkili tarafından fiilen ve tescilli olarak kullanılmak suretiyle müvekkili ile özdeşleştiğini, dava konusu markaların görsel, işitsel ve bütünsel olarak benzer olduğunu, ortalama tüketici nezdinde davalı markasının müvekkili şirket markasından türetilmiş seri bir marka olduğu algısı oluşacağını, markaların aynı/benzer mal ve hizmetleri kapsadığını, firmaların aynı piyasada faaliyet gösterdiğini ve aynı tüketici grubuna hitap ettiklerini, her iki markanın da 41. sınıfı aynen içerdiğini, her iki şirketin uluslararası eğitim veren şirketler olduğunu, hitap ettikleri kesimin öğrenciler olduğunu, müvekkili şirketin davalı markasının başvuru tarihi olan 2019 yılından çok öncesine dayanan tescili ve kullanımı olduğunu, müvekkili şirketin asıl ve öncelikli hak sahibi olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı yanca “…” markasının tesadüfen seçilmediğini, davalı şirketin müvekkili şirket markalarını ve pazar payını bilmemesinin söz konusu olamayacağını, davalı şirket markasının kötü niyetli tescile konu edildiğini, davalı markasının TTK anlamında haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkili şirket markasındaki “…” ibaresinin kapsadığı ürün/hizmetler için ayırt ediciliği son derece yüksek bir ibare olduğunu, eğitim kurumu olmak ile eğitim akademisi olmak arasındaki farkın taraf markaları arasındaki karıştırılma tehlikesini etkileyecek bir etkisinin bulunmadığını, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği alanın davalı taraf gibi dil ağırlıklı bir eğitim alanı olduğunu, taraf şirketlerin hitap ettikleri kesimin büyük ya da küçük fark etmeksizin öğrenciler olduğunu, tüketicinin dikkat ve bilinç seviyesinin yüksek olması sebebiyle “…-…” markalarını karıştırmayacağının kabul edilemeyeceğini, müvekkili şirketin tanınmış marka olduğu iddiası bulunmadığını, ancak sektöründe tercih edilen bir eğitim kurumu haline geldiğini, bu sebeple tüketicinin … okullarının … akademisi olarak da faaliyet gösterdiğini düşünebileceğini ve davalı tarafın hizmetine yönelmekle hataya düşebileceğini, her iki markanın da eğitim-öğretim sektöründe kullanıldığını beyanla; … sayılı “… & …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı … vekili 01/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında görsel, sesçil ve anlamsal bir benzerliğin olmadığını, tarafların sunduğu mal ve hizmetler ile müşteri kitlelerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, davacı markası olan “…” ibaresinin “İtalya, İtalyan” sözcüklerinin kısaltması olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibaresinin “international testing & …” ibaresinin kısaltması olduğunu, davacının ticari faaliyetlerinde … başvuru numaralı “…+şekil” ibareli markasını aktif olarak kullandığını, müvekkili şirketin İngilizce diline yönelik IELTS ve TOEFL gibi dil sınavlarına hazırlık hizmeti sunduğunu, öğrenci değil öğretmen yetiştirme kapsamında ticari faaliyette bulunduğunu, davacı şirketin anaokulu, ilkokul ve ortaokul eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunan bir İtalyan okulu niteliğinde olduğunu, markasında İtalya bayrağını şekil olarak kullandığını, müvekkili şirketin bir eğitim öğretim kurumu olmadığını, internet sitesinin tamamen İngilizce olduğunu, “…” ibaresinin Türkçe bir anlam ifade etmediğini, şirketlerin faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunu, davacı şirketin ticari faaliyetinin 3-15 yaş arası çocuklara yönelik olduğunu, müvekkili şirketin sunduğu hizmetin yetişkinlere yöneldiğini, eğitim-öğretim hizmetlerinin tüketicilerinden oluşan ortalama tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin yüksek olduğunu, taraf markalarının bariz şekil farklılıkları sebebiyle ilk bakışta ayırt edilebilen markalar olduğunu, davacı markalarının tanınmış marka olmadığını, davacı tarafın kötü niyetli tescil ve haksız rekabet iddialarının kabulünün mümkün olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıya ait … sayılı “Şekil+ITTA international testing&…” ibareli marka ile davacıya ait “…/… OKULLARI+Şekil/…+Şekil” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25/1 hükmüne göre; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
SMK m.25/3 hükmüne göre; Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
SMK m.25/1 hükmüne göre SMK m.5 hükmünde sayılan mutlak tescil engelleri veya SMK m.6 hükmünde sayılan nispi tescil engellerine dayalı olarak, tescilli bir markanın hükümsüz kılınması istenebilir. Bu davayı SMK m.25/2 hükmüne göre; Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları açabilir.
SMK m.6/1 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka tescil belgeleri, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalıya ait hükümsüzlüğü istenen … sayılı “Şekil+ITTA international testing&…” markası 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından 22.09.2020 tarihinde tescil edilmiştir. Bu markanın tescil tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan SMK m.25/6 hükmü uyarınca, somut olayda hak düşürücü süre noksanlığı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacıya ait 2019/127696 sayılı marka, dava konusu … sayılı markadan sonraki tarihli marka başvurusuna sahip olduğundan, SMK m.25 ve m.6/1 hükümleri uyarınca, davacının bu markasının dava konusu markanın hükümsüzlüğüne mesnet olamayacağı tespit edilmiştir.
Davalıya ait … sayılı marka kapsamında yer alan; “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetleri ile davacıya ait … ve … sayılı markalarının tamamında aynen yer aldığı tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; bir adet markanın salt kelime unsurundan oluştuğu, diğer iki markanın ise hem kelime hem şekil unsurları içeren karma nitelikte bir marka olduğu anlaşılmaktadır. Davacıya ait kelime markasının tek ve esaslı unsuru “…” ibaresidir. Kelime yazıldığı gibi okunmakta ve telaffuz edilmektedir. “…” ibaresi, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde anlamı “verme, ödeme” olarak belirtilmiştir. Davacıya ait karma nitelikte markaların da kelime unsuru “…” ibaresinden oluşmaktadır. Davacıya ait markalardan birinde ayrıca “OKULLARI” ibaresi yer almakta ise de bu ibare eğitim ve öğretim hizmetleri bakımından tanımlayıcı nitelik arz etmekte olup, “…” ibaresine nazaran marka algısı yaratmayan, herkes tarafından kullanılması mümkün olan ibarelerdir. Davacıya ait markaların kelime unsurunu oluşturan “…” ibaresi, şekil unsurunun içerisinde konumlandırılmıştır. Davacı markalarında yer alan şeklin üst kısmında İtalya Bayrağının renkleri kullanılmış olup, markalarda başka bir renk unsuru bulunmamaktadır. Davacıya ait tüm markaların ortak noktası “…” ibaresini içermeleridir. Davalı şirket savunmasında “…” ibaresinin “İtalya, İtalyan” kelimelerinin kısaltması olduğunu ifade etmişse de “İtalya”nın uluslararası alanda kısaltması “IT” harfleridir.
Davacıya ait … ve … sayılı markalarla dava konusu … sayılı marka global olarak karşılaştırıldığında; Davaya konu 41.sınıf hizmetlerin; yetişkinlere hitap eden, gündelik ve ucuz olarak nitelendirilemeyecek hizmet grubundan oluşan, bu hizmetleri satın alacak tüketicilerin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulundukları hizmetler oldukları, dolayısıyla bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin dikkatli ve bilinçli kimselerden oluştukları, nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarih 2018/3154 E 2019/4816 K sayılı kararında belirtildiği üzere; 41.sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunun kabul edildiği, dava konusu markanın esas unsurunu her ne kadar “ITTA” ibaresi oluştursa da, bu markanın tali unsuru konumunda bulunan “International Testing & …” kelimelerinin baş harflerinin bir araya getirilmesi nedeniyle, bu markayı gören veya işiten 41.sınıf hizmetlerin hitap ettiği dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin; “ITTA” kelimesini, “International Testing & …” kelimelerinin baş harflerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir kısaltma olduğunu hemen ve ilk bakışta algılayabilecekleri, bu algı neticesinde; “ITTA” kelimesini, “Uluslararası Test ve Eğitim Merkezi” kavramsal karşılığının ingilizce kelimelerinin baş harflerinin kısaltması olarak algılayacakları, davacıya ait … sayılı markanın esas unsurunun kelime ve şekil unsurlarından oluşan bir bütün halindeki “Şekil+…” kelimesi olduğu, markayı oluşturan şekil unsurunda yer alan yeşil, beyaz ve kırmızı şeritlerin aynı zamanda İtalya Devleti’nin bayrak renkleri olduğu, bu şekil unsuru ile birlikte “…” kelimesini gören dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, İtalya Devleti bayrak renkleri ile birlikte bulunan “…” kelimesini, İtalyan Devleti’nin kısaltması olarak algılayacağı, bayrak renkleri nedeniyle “…” kelimesi ile İtalya Devleti’ne çağrışım oluşturacakları, bu algı dolayısıyla davacının bu markası ile dava konusu marka arasındaki kavramsal farklılıkları hemen ve ilk bakışta algılayacakları, davacıya ait … sayılı markanın salt “…” ibaresinden oluşan bir kelime markası olduğu, bu markada İtalya Devleti’ne çağrışım oluşturacak ek kelime ya da şekil unsurlarının bulunmadığı, İtalya Devleti’nin resmi kısaltılmış kodunun “IT” ibaresi olması nedeniyle, “…” kelimesini gören veya işiten dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin hemen ve ilk bakışta bu kelimeyi İtalya Devleti ile bağdaştıracağının söylenemeyeceği, bu tüketici kesiminin “…” kelimesini, anlamsız bir kelime olarak algılama ihtimalinin daha olası olduğu, ancak bu ihtimalde dahi dava konusu markanın kavramsal olarak “Uluslararası Test ve Eğitim Merkezi” ibaresinin, ingilizce kelimelerinin baş harflerinin kısaltması olduğunu bilen bu tüketici kesiminin, yine kavramsal olarak bu marka ile davacıya ait “…” markasını birbirinden ayırt edebileceği, her ne kadar karşılaştırılan bu markalar arasında müşterek harf benzerliğinden kaynaklı görsel ve işitsel benzerlik bulunsa da, markaların kavramsal olarak farklı nesneleri çağrıştırması nedeniyle kavramsal olarak farklı oldukları, bu kavramsal farklılığın; markalar arasındaki görsel ve işitsel benzerliği bertaraf ettiği, zira; aslında görsel ve işitsel algının, kavramsal algının oluşumunda yardımcı birer unsur oldukları, kavramsal farklılığın mevcut olması durumunda, davaya konu hizmetler gibi araştırarak, düşünerek seçim yapılan hizmetler bakımından, görsel ve işitsel kısmi benzerliğin iltibas tehlikesini meydana getirmede yeterli olduğunun söylenemeyeceği, bu hale göre; daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı, davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı itiraza mesnet markalardan farklı bir marka olduğunu algılayabileceği gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalının kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davalı markasının hükümsüzlüğünü gerektirir şartların oluşmadığı tespit edildiğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 85,00 TL posta, tebligat ücreti, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.970,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatı ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … ‘ ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/10/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza