Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/108 E. 2021/387 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/108 Esas – 2021/387
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/108 Esas
KARAR NO : 2021/387

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 09/04/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1995 yılında faaliyete başlayan, yıllara dayalı mağazacılık ve perakendecilik hizmeti ile Türkiye’nin 81 ilinde bulunan 7661’i aşkın mağazaları, 24 dağıtım merkezi ve 25.000’i aşkın çalışan sayısı ile kaliteli hizmetin uğrak adreslerinden biri haline geldiğini, müvekkili markalarının tanınmış hale geldiğini, bunlardan ön önemlilerinden birinin de “…” ibareli markalar olduğunu, bu markaların … Holding A.Ş’den devralındığını, 1970’li yıllarda “…” süt fabrikası ile başlayan üretimin, 1970’li yıllardan günümüze kadar süt, yoğurt, peynir, dondurma, sütlü tatlılar, meyve suları vb birçok ürün ile ürün çeşitliliğini arttırarak günümüze kadar ulaştığını ve üretilen bu ürünlerin tüketiciler tarafından sevilerek kullanılmaya devam ettiğini, buna mukabil “…” ibareli seri markaların oluşturulduğunu, bu kapsamda söz konusu seri markaların 2012 yılında müvekkili tarafından devralındığını, devir işleminin TÜRKPATENT siciline tescil edildiğini, hal böyleyken davalı şirketin, müvekkili markalarının tüketici nezdinde kazandığı haklı itibardan haksız ve kötü niyetli bir şekilde yararlanmak amacıyla … sayılı “…” markasını 30.sınıfta tescil ettirmek için TÜRKPATENT’e müracaat ettiğini, bu marka başvurusuna müvekkilince itiraz edilmişse de, söz konusu itirazların davalı TÜRKPATENT tarafından haksız bir şekilde reddedildiğini, müvekkiline ait “…” ibareli markalarla davalı şirkete ait “…” ibareli marka arasında halk nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğunu, davaya konu marka başvurusunun müvekkiline ait tanınmış markaların itibarından haksız yere yararlanma riski taşıdığını, davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olduğunu belirterek; davalı TÜRKPATENT tarafından tesis edilen … sayılı YİDK kararının iptaline, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 25/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının haksız ve yersiz olduğunu, başvuru konusu markanın “…” ibaresinden, davacı markalarının ise “…” esas unsurlu ibarelerden oluştuğunu, markalar bütüncül bir şekilde karşılaştırıldığında benzer olduklarının söylenemeyeceğini, davacı markalarının tanınmış olduğu iddiasının otomatik olarak SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluşacağı anlamına gelmeyeceğini, somut olayda; davaya konu marka başvurusunun tescil edilmesi halinde, davacıya ait markalardan haksız bir yarar sağlanması, davacı markalarının itibarına zarar verilmesi ve bu markaların ayırt ediciliklerinin zedelenmesi risklerinden birinin somut marka başvurusu bakımından mevcut olmadığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğu iddialarının ispatlanamadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Çikolata Sanayi Ticaret Anonim Şirketi vekili 12/05/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı markasının orijinal tasarıma sahip olduğunu, dava konusu markalar arasında benzerlik ve halk tarafından ilişkilendirme ihtimali bulunmadığını, davacının … markalarını süt ve süt ürünlerinde, davalının ise şekerleme ve çikolatalarda kullanılmak üzere tasarladığını, markaların uyandırdığı görsel kanaatin tamamen farklı olduğunu, davacı markalarının tanınmış marka kategorisinde olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresini 30. sınıfta bulunan “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” emtiaların tescili amacıyla 19.07.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.10.2019 tarih ve 335 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 25.12.2019 tarihinde …, …, …, … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 29.01.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, … …, … sayılı markalara ilişkin olarak, “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” emtiaları bakımından kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğü, davacı şirketin kullanım ispatına ilişkin olarak 06.04.2020 tarihli kullanım ispatı formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 27.10.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirket tarafından 06.11.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.02.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 14.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; marka işlem dosyasında davalı şirket tarafından ileri sürülen kullanmama def’i değerlendirilmiştir.
6769 sayılı SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Marka işlem dosyası incelendiğinde; başvuru sahibi davalı firmanın itiraza karşı görüş dilekçesi ile birlikte …, …, … sayılı davacı markaları kapsamındaki “30. sınıf: Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” malları bakımından kullanımın ispatı talebinde bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığının 02/09/2020 tarihli kararında “Kullanımın ispatı talebine konu mallar bulunmayan … sayılı marka dışındaki gerekçe markalar bakımından geçerli nitelikte olmayan talebin değerlendirmeye alınmadığı, … sayılı markanın ise “Puding, süt, yoğurt, peynir, krema, kaymak, meyve suyu, tereyağı” malları için kullanımının ispatlandığı kanaatine varıldığı” ifade edilmiştir.
Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kullanmama def’i hakkında vermiş olduğu bu karara karşı itiraz edilmediğinden, … sayılı markanın “Puding, süt, yoğurt, peynir, krema, kaymak, meyve suyu, tereyağı” malları için kullanımının ispatlandığı, … sayılı marka kapsamında kullanılması ispatlanan emtialar tescil kapsamında bulunmadığından bu marka bakımından ileri sürülen kullanmama def’inin geçerli olmadığı, … sayılı markanın mal veya hizmet markası olmaması nedeniyle bu marka kaydı bakımından da ileri sürülen kullanmama def’inin geçerli olmadığı kanaatiyle YİDK kararının iptali istemli davanın denetimi yapılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davalı şirketin dava aşamasında davacı markalarının kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmediği nazara alınarak, davacıya ait hükümsüzlük iddiasına mesnet markaların tamamı, tescilleri kapsamlarında yer alan emtialar bakımından fiili olarak kullanılıp kullanılmadıkları dikkate alınmaksızın, kapsadıkları emtiaların tamamı bakımından dava konusu marka ile mal veya hizmet benzerliği karşılaştırması yapılmıştır.
Buna göre; Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında yer alan “30.sınıf:”Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” mallar, davacıya ait … sayılı marka kapsamında yer alan “Süt ve süt ürünleri; Her türlü süt, beyaz peynirler, kaşar peynirleri, yoğurt, ayran, kaymak, krema, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar. Tereyağlar. Gözlemeler, hamurlar, börekler, ekmekler, pizzalar, pideler, lahmacunlar, sandviçler. Sütlü tatlılar, sıvı tatlılar, kazandibi, sütlaç, sup, tavuk göğsü, krem karamel, muhallebiler, aşureler. Pudingler. Dondurmalar.” malları ve 99/011071 sayılı marka kapsamında yer alan “Her türlü süt beyaz peynirler, kaşar peynirler, yoğurt, ayran, kaymak, krema, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar. Tereyağlar. Fırıncılık mamülleri; pastacılık mamulleri; unlu mamüller;hamur işleri; bisküviler, gofretler, krakerler, unlu tatlılar, pastalar, tartlar, petifürler, kekler, waffle (krep), hazır kek karışımları, gözlemeler, hamurlar, börekler, ekmekler, pizzalar, pideler, lahmacunlar, sandviçler. Sütlü tatlılar, sıvı tatlılar, kazandibi, sütlaç, sup, tavuk göğsü, krem karamel, muhallebiler, aşureler. Şekerlemeler, lokumlar, helvalar, pişmaniyeler. Donmuş yoğurt (şekerleme), çikolata, çikolata ürünleri çikolata veya şekerle kaplanmış ürünler, yılbaşı ağacı süsü olarak şekerli ve çikolatalı ürünler. Sakızlar. Dondurmalar.” malları ile aynı/aynı türdür. Ayniyetten kasıt; malların birebir aynı şekilde yazılmasıyken, aynı tür kavramı; kural olarak malların aynı sınıfın aynı alt grubu içinde bulunmalarını ifade eder. Bu meyanda özel genel mallar arasında aynı tür bir ilişki söz konusudur.
Bununla birlikte; davacı markaları kapsamında bulunan; Süt ve süt ürünleri; Her türlü süt, beyaz peynirler, kaşar peynirleri, yoğurt, ayran, kaymak, krema, süttozu, kefir, süt oranı fazla sütlü içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar, tereyağları, dondurmalar malları Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar kapsamındaki puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül malları ile sütle yapılan/ süt oranı fazla tatlılar olması, bu tatlılar ile süt ve süt ürünlerinin aynı reyonlarda, soğutucu dolaplarda yan yana ve benzer alıcılara hitap edecek şekilde satışa sunulması, bu tatlıların bazılarının dondurma ile de tüketilebilmesi yine bol sütlü özellikle çocuklar için satılan soğuk keklerin bu kapsamda olması sebebiyle özellikle 29. sınıfın 05 alt grubundaki malların dava konusu mallar ile benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda koyu yazı fontu ile gösterilen emtiaların; aynı, aynı tür veya benzer oldukları kanaatine varılmıştır.
Dava konusu 30. sınıfın 03, 10, 11. altsınıflarında yer alan gıda emtialarının; anlık kararlarla alınan, çok vakit ayrılmayan hızlı tüketime konu mallar olduğu, her yaş ve beğeni grubuna hitap ettiği, hızla tüketilen ve birim değeri düşük, sık alınan, her yerde satılan, satın alınırken fazla zaman harcanmayan ürünler olduğu kabul edilmektedir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; “…” ibaresinden müteşekkil kelime markasıdır. Marka işaretinin “…” ve …” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, “…” sözcüğünün Portekiz dilinde “tam, kusursuz, mükemmel” anlamlarına geldiği tespit edilmiştir. Portekiz dilinin ülkemizde yaygın bilinen yabancı dillerden biri olmadığı, davaya konu markanın bütünlük oluşturacak şekilde “…” şeklinde yazıldığı, “…” ve “…” kelimelerinin otonom bir şekilde dizayn edilmediği, bu nedenle davaya konu emtiaların hitap ettiği tüketici kesimi nezdinde, davaya konu markanın bir bütün halinde “…” şeklinde anlamsız bir kelime olarak algılanacağı, ortalama tüketici kesiminin bu markayı “…” ve “…” şeklinde ayrıştırarak değerlendirmeyeceği, dolayısıyla davaya konu marka bakımından, markayı oluşturan “…-” ibaresine, markanın bütününden ayrı olarak bağımsız bir kavramsal etki izafe etmeyeceği kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; Davacı markalarının bir kısmı salt kelime, diğer bir kısmı ise kelime ve şekil unsurlarından müteşekkil karma markalardır. Davacı markalarında bulunan “…” kelimesi; “Güzel” anlamına gelen, başlangıçtaki ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu, ancak; davacının “…” markasını özellikle “Süt ve süt ürünleri” sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardan beri kullandığı ve tanıttığı, bu markanın sektörde iyi bilindiği ve tanındığı, bu tanınmışlığın TÜRKPATENT nezdinde … sayı ile sicile kaydedildiği, dolayısıyla davacının “…” kelimesinin başlangıçtaki ayırt ediciliği düşük zayıf karakterini, kullanım yolu ile ortadan kaldırdığı ve markasal olarak somut ayırt edici gücü haiz bir ibare haline getirdiği, bu nedenle davacıya ait “…” ibareli markalarda, gerek müstakil olarak tescilli olanlar bakımından, gerekse şekil ve tali kelime unsurlarını ihtiva edenler bakımından, “Söz görünümden yüksek sesle konuşur.” ilkesi de dikkate alındığında, “…” kelimesinin markaların esas unsurunu oluşturduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak değerlendirildiğinde; aralarında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede görsel, işitsel veya kavramsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün halinde “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarının esas unsurunun ise “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarında geçen “…” kelimesinin bir bütün halinde dava konusu markada yer almasının, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzerliğe sebebiyet vermeyeceği, zira; dava konusu markada “…-” kelimesinin “-…” kelimesine nazaran ön plana çıkartılmadığı, ayrıca ve açıkça “…-” ibaresinin markasal kompozisyonda vurgulanmadığı, bir bütün halinde ve bileşik şekilde “…” şeklinde dava konusu markanın markasal mizanpajının yapıldığı, markada yer alan “-…” ibaresi her ne kadar Portekiz dilinde “Tam, kusursuz, mükemmel” gibi anlamlara gelse de, dava konusu emtiaların hitap ettiği makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, bu kelimenin Portekizce olduğu ve “Tam, kusursuz, mükemmel” gibi anlamları bulunduğunu bilerek markayı “…-…” şeklinde kavramsal olarak ayrıştırmasının beklenemeyeceği, zira Portekizce’nin ülkemizde yaygın bilinen bir yabancı dil olmadığı, sınırlı ve sofistike bir kesime hitap eden dillerden olduğu, bu nedenle dava konusu emtiaların hitap ettiği makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin dava konusu markayı bir bütün halinde “…” olarak anlamı bilinmeyen yabancı kökenli bir kelime olarak algılayacağı, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” kelimesini ise; “Güzel” kavramsal karşılığı ile algılayacağı, bu hale göre; markaların umumi intibaları dikkate alındığında, görsel, işitsel ve kavramsal olarak asgari düzeyde ayrıştıklarının söylenebileceği, dolayısıyla, daha önce itiraza mesnet “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını, davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içinde, bu markayı, davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 04.11.2020 tarih 2020/551 E 2020/4729 K sayılı bir emsal kararında; Davacıya ait “…” markaları ile dava konusu “TİREMİS” markası arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede bir benzerlik bulunmadığı yönünde karar verilmiş olup, söz konusu uyuşmazlıkta, eldeki uyuşmazlığa benzer şekilde, davacıya ait “…” markaları bir bütün halinde “TİREMİS” markası içinde yer almış olsa bile markaların genel görünümleri nazara alınarak, markayı oluşturan kelime unsurlarının parçalanmadan bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucu benzerlik değerlendirmesi yapıldığı tespit edilmiş olup, mahkememizce eldeki davaya konu uyuşmazlıkta da, dava konusu “…” markası, genel görünümü itibari ile değerlendirilmiş, “…-…” şeklinde bölüp parçalama yapılmadan ortalama tüketicinin markayı bir bütün halinde algılayacağı, bu algılayış neticesinde de, dava konusu markayı, davacı markalarından hemen ve ilk bakışta ayırt edebilecekleri kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede, davacının tanınmışlık iddiasına ilişkin delilleri şunlardır:
1-Tanınmış markalar siciline … sayılı ile kayıtlı … markasının 15.07.2015 tarihli tanınmışlık kararı,
2-Tarihsiz … markalı ambalaj görselleri,
3- 2014 yılı marka araştırma raporları,
4- 2012, 2014, 2015 yıllarına ait fatura örnekleri,
5- Satışa sunulan yoğurt, krema, çocuk yoğurdu, peynir çeşitleri, dondurmalara ilişkin tarihsiz ürün görselleri,
6- Süt, kutulu meyve suları, tereyağı, puding, çocuk yoğurdu, ayran, peynir çeşitlerinde … markasının 2018 yılında kullanıldığına dair ürün görselleri,
7- 2014 ve 2015 yıllarına ait radyo ve tv reklamları,
8- Şok Market’in 2016 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül aylarına ait … markalı ürünlerin yer aldığı tanıtım broşürleri,
9- TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 05.08.2015 tarihli … markasının m. 8/4 kapsamında tanınmışlığına ilişkin kararı,
10- Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen Ankara 1. FSHHM’nin …K. sayılı “…” markasının tanınmışlığına ilişkin kararı.
Davacı tarafın yukarıda yer verilen delillerine göre, davacının “…” ibareli markayı özellikle “Süt ve Süt Ürünleri” emtiaları üzerinde kullanım ve reklam yolu ile tanınmış marka mertebesine ulaştırdığı tespit edilmiş olsa bile davacıya ait “…” ibareli tanınmış marka ile davaya konu “…” markası arasında yukarıda da ifade edildiği üzere işaret benzerliği bulunmadığından, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 115,50 TL posta tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.001,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Çikolata Sanayi Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Çikolata Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/10/2021