Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/102 E. 2022/65 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/102 Esas – 2022/65
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/102 Esas
KARAR NO : 2022/65

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 05/04/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/04/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin hizmet vermekte olduğu “gıda/ temizlik ve her türlü tüketim maddesi üretimi ve toptan satış” sektörüne adım attığı ilk günden bu yana birçok alanda faaliyet gösteren, hem tüketici kesimi olan müşterilerince, hem de ticari ilişkilerinde beraber iş yaptığı kişi ve kurumlarca takdir edilen bir firma olduğunu, uzun yıllardır “…” markası altında tüketicilere aralıksız şekilde hizmet sunmakta olduğunu, itiraza gerekçe olan “…” ibareli müvekkili markasının tüketici nezdinde tanınmışlığının yüksek olduğunu, itiraza gerekçe olarak gösterilen müvekkili markaları ile itiraza konu olan markanın tüketici nezdinde iltibas meydana getirecek düzeyde benzer olduğunu, başvuru sahibinin, müvekkili markasını faaliyet gösterilen alanda bilmesine rağmen iltibas düzeyinde böyle bir başvuruda bulunduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalı marka başvurusunun aynı zamanda müvekkilinin ticari unvanı ile de iltibas oluşturduğunu, dava konusu marka başvurusunun aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu beyan ederek; “…” marka yayınına itirazları üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 04.02.2021 tarih ve 29822383 – 2019/112610 f7E2021-0E-71805 sayılı marka başvurusuna ilişkin itirazın reddi kararının iptaline karar verilmesini, davalının Kurum nezdinde 14.11.2019 başvuru tarihli 2019/112610 başvuru no’lu “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve iptaline karar verilmesini, iptal kararının ilgili bültende yayınlanmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 26/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “…” ibaresinden oluşan başvuruda çekişme konusu “…” ibaresinin, diğer
ibarelere göre oldukça küçük puntolarla ve markanın alt kısmında olacak şekilde yazıldığını, bu
kapsamda 2013 45997 sayılı “çağrım içiniz rahat olsun!…” ibareli marka ile başvuru markasının hiçbir şekilde
ilişki kurulamayacak şekilde tamamen farklılaşmakta olduğunu, 2019 69648, 2016 23694 sayılı “…”, “… şekil” ibareli itiraz gerekçesi davacı
markalarının kapsadığı mal veya hizmetler ile başvurunun 30 uncu sınıf kapsamında kalan
emtialar farklı mal/ hizmetler olup, farklı tüketici kitlelerine hitap etmekte, farklı üretim ve dağıtım
kanalları ile tüketiciye sunulmakta olduğunu, bu kapsamda bu iki marka bakımından çifte benzerlik şartının
gerçekleşmemiş olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … TÜRK, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen, yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.

UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği 2021-M-1030 sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/112610 nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı … TÜRK’ün “…” ibaresinin 30. sınıfta bulunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtialarının tescili amacıyla 14.11.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/112610 sayılı marka başvurusunun incelemesi üzerine 27.12.2019 tarih ve 339 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 27.02.2020 tarihinde 2019/69648, 2016/23694, 2013/45997, 2012/56293, 2012/36799, 2012/13499 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca başvurunun ilanına yapılan itirazın incelenmesi sonucunda “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” ın başvurudan çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan mallar için devam ettirilmesine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 11.12.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2021-M-1030 sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.02.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içerisinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizin 22/10/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında 6 nolu ara karar ile; “Dosyanın re’sen seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetine (1 marka uzmanı – 1 gıda sektörü – 1 pazarlama sektörü) tevdii ile;
YİDK Kararının İptali İstemi Bakımından Salt Marka İşlem Dosyası ve bu işlem dosyasında itiraza mesnet gösterilen markalar, diğer iddia ve deliller değerlendirilerek,
Hükümsüzlük İstemi Bakımından Marka İşlem Dosyası’nın yanısıra dava, cevap, replik ve düplik dilekçeleri ile ileri sürülen itiraza mesnet markalar, diğer tüm iddia, savunma ve deliller birlikte değerlendirilerek,
Davacıya ait markalar ile davalıya ait marka başvurusu karşılaştırılarak
a)Marka ve işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olup olmadığı,
b)Emtiaların aynı veya benzer olup olmadığı, (Karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler dikkate alınarak, sektör bilirkişilerin mesleki deneyim ve tecrübelerinin somut verilere dayalı olarak benzerse neden benzer oldukları, benzer değilse neden benzer olmadıkları, taraf ve mahkeme denetimine elverişli olarak açıklanmak kaydıyla),
c)Davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin bilinç düzeylerinin ne olduğu,
d)Aralarında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı,
e)Davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markasından haksız yararlanma sağlayıp sağlamadığı, davacı markasının itibarına zarar verip veremeyeceği, ayırt ediciliğini zedeleyip zedelemeyeceği,
f)Davacının ticaret unvanı ile davalıya ait marka arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı (ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler üzerinden inceleme yapılmak suretiyle),
Hususlarında mütalaa alınmasına,
Marka Uzmanı bilirkişi için 750,00 TL, sektör bilirkişileri için 500,00’er TL ücret takdirine,
Bilirkişi ücreti için eksik 1.750,00 TL’yi mahkeme veznesine yatırmak üzere davacı vekiline HMK m.324/2 hükmü gereği iki hafta kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde eksik avansın ikmal edilmemesi, davalıların da bu eksikliği ikmal etmek istememesi halinde davacı tarafın bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarına, (İHTARAT YAPILDI)” şeklinde bilirkişi incelemesi yapılması yönünde karar verilmiş olmasına rağmen, davacı vekili, kendisine verilen yasal süre içinde bilirkişi incelemesine esas eksik delil avansını mahkeme veznesine ikame etmemiştir.
Davacı vekili mahkememizin 08/12/2021 tarihli duruşmasında; bilirkişi ücretini yatırmak üzere süre talep etmiş, davalı TÜRKPATENT vekili ise aynı duruşmada; bilirkişi ücreti yatırılmadığı için davacı tarafın bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesini, ücretin yatırılması için davacı tarafa yeni bir süre tanınması istemine muvafakatlerinin olmadığını beyan etmiştir.
Mahkememizin 08/12/2021 tarihli duruşmasında verilen 1 nolu ara karar ile; davacı yanın kendisine verilen ve usulüne uygun yapılan ihtarata rağmen eksik delil avansını süresi içinde yatırmaması, davalı TÜRKPATENT vekilinin de eksik avansın ikamesi için yeniden süre verilmesi istemine muvafakati bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.324/2 hükmü uyarınca davacı tarafın bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayıldığının tespitine karar verilmiştir.
Davacı vekili 16/12/2021 tarihli dilekçesinde özetle; Mahkemenin 08/12/2021 tarihli 1 nolu ara kararı ile eksik delil avansının yatırılmadığından bahisle bilirkişi incelemesinden vazgeçildiğini, bakiye avans ödemesinin sehven gözden kaçırıldığını, bununla birlikte dava açılırken yatırılan bilirkişi inceleme gider avansının mahkemece bilirkişi ücret hesabı yapılırken dikkate alınması gerektiğini, bir kısım avansın dosyada mevcut olduğunu, bu nedenle belirlenen ve ödenmesi istenen bilirkişi ücretinin fazla tayin edildiğini, ihtar edilen bir kısım ücretin dosyada mevcut olması sebebiyle kesin süre ihtarat koşullarının gerçekleşmediğini, 08/12/2021 tarihli ara karardan rücu ile dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep etmiştir.
Dosya incelendiğinde; Mahkememizin 22/10/2021 tarihli duruşmasında verilen 6 nolu ara karar gereği uyarınca bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ara karar kurulmuş olup, ara karar gereği, bilirkişi ücreti için eksik 1.750,00 TL’yi mahkeme veznesine yatırmak üzere davacı vekiline HMK m.324/2 hükmü gereği iki hafta kesin süre verilmiştir. Bu süre içerisinde eksik avansın ikmal edilmemesi, davalıların da bu eksikliği ikmal etmek istememesi halinde davacı tarafın bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılacağı hususu, duruşmada hazır davacı vekilinin yüzüne tefhimle ihtar edilmiştir.
Davacı vekili kendisine verilen iki haftalık kesin süre içerisinde eksik delil avansını ikmal etmediği için mahkememizin 08/12/2021 tarihli duruşmasında verilen 1 nolu ara karar ile davacı tarafın bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Zira; duruşmada hazır bulunan davalı TÜRKPATENT vekili, bilirkişi ücreti için eksik avansı ikmal etmek üzere davacı vekilinin ileri sürdüğü ek süreye ilişkin isteme muvafakat da etmediğinden, davacı tarafın bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılması gerekmiştir.
Davacı taraf her ne kadar dava dosyasında bulunan gider avansı nazara alınmayarak bilirkişi ücreti için belirlenen delil avansının olduğundan fazla tayin edildiğini ileri sürmüşse de, 05/04/2021 tarihli tevzi formu incelendiğinde; davacının, dava açılışı ile birlikte toplamda 345,00 TL gider avansını mahkemeye yatırdığı, 6100 sayılı HMK m.114/1-2 hükmü uyarınca gider avansının dava şartlarından biri olduğu, HMK m.120/1 hükmüne göre; Davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 24/09/2020 tarih 31254 sayılı Resmi Gazete’de yayımlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi m.3 hükmüne göre; Davacının, bu Tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, gider avansının her türlü tebligat ücreti, dosyanın bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’a gidiş dönüş ücreti ile diğer posta ücretleri gibi giderleri kapsadığı, m.4 hükmüne göre; davacının, taraf sayısının beş katı tutarında tebligat ücreti ile diğer iş ve işlemler için 100,00 TL toplamını avans olarak ödemesi gerektiği,
Somut olayda davacı ve davalıların toplam sayısının 3 olduğu, Gider Avansı Tarifesi m.4 hükmü uyarınca 3 X 5 = 15 adet tebligat ücreti ile diğer iş ve işlemler için 100,00 TL’yi gider avansı olarak yatırmış olması gerektiği, UYAP ortamında yapılan incelemede 2021 yılı için 1 adet tebligat ücretinin 19,00 TL olduğu, buna göre; 19,00 TL X 15 = 285,00 TL tebligat ücreti ve 100,00 TL de diğer iş ve işlem masrafı olmak üzere, davacının toplamda dava açılışı ile birlikte 385,00 TL gider avansını mahkememize yatırmış olması gerektiği, eldeki uyuşmazlıkta davacının yatırdığı gider avansının 345,00 TL olduğu, başka bir deyişle; davacının, dava açılışı ile birlikte gider avansı olarak yatırdığı 385,00 TL’nin tebligat ile diğer iş ve işlemlere dair giderlere ilişkin olduğu, bu miktarın içinde delil avansının bulunmadığı, dolayısıyla mahkememizce eksik olarak tespit edilen 1.750,00 TL delil avansının davacı vekilinin iddia ettiği gibi olduğundan daha fazla olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; mahkememizce bilirkişi incelemesi için tespit edilen eksik delil avansının olduğundan daha fazla olmadığı, bu delil avansının ikame edilmesi için davacı vekiline usulüne uygun olarak kesin süre verildiği ve kesin süreye uymamanın yaptırımının ihtar edildiği, buna rağmen, davacı tarafın yasal süre içinde eksik delil avansını ikame etmemesi nedeniyle HMK m.324/2 hükmü uyarınca bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin, 08/12/2021 tarihli ara karardan rücu ile dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talebinin reddine karar verilmiştir.
Delil avansının süresi içerisinde yatırılmamasının yaptırımı, tarafın dayandığı delilden vazgeçmiş sayılması, yani o delil incelenmeden karar verilmesidir. (Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.936) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/02/2018 tarih 2017/15-422 Esas 2018/114 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Delil avansının yatırılmaması hâlinde, bu yükümlülüğün üzerine düştüğü tarafın o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı kabul edilerek, yargılamaya devam edilir ve o delille ispatlanacağı düşünülen vakıa ispatlanamamış sayılır. Böyle bir durumda hâkim, mevcut delil durumuna göre karar verir.
Somut olayda bilirkişi ücreti olarak belirlenen eksik 1.750,00 TL delil avansını ikmal etmek üzere davacı vekiline iki hafta kesin süre verildiği, belirtilen süre içerisinde eksik delil avansının ikmal edilmemesi halinde uygulanacak yaptırımın davacı vekilinin yüzüne açıkça ihtar edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememiz tarafından HMK hükümlerine uygun bir usul işlemi yapılmış olup delil avansının, kesin süre içinde yatırılmadığı, bu durumda HMK m.324/2 hükmü açık olup davacının bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçmiş sayılacağının Kanunun amir hükmü olduğu, yorumla ya da başka bir yolla bu hükmün değiştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, HMK m.324/2 açık hükmü gereğince davacının bilirkişi incelemesi talebinin reddine karar verilmiştir. Yargılama dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgeler ışığında incelenerek sonuçlandırılmıştır.
Buna göre dava dosyası kapsamında yer alan mevcut delil durumuna göre mahkememizce yürütülen yargılamada;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden, davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemi hakkında; karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
YİDK kararının iptali istemi bakımından ise; ilk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 04.02.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir. Dolayısıyla marka işlem dosyasında itiraza mesnet tutulmayan ancak dava aşamasında ileri sürülen davacı markaları YİDK kararının iptali istemine ilişkin değerlendirmede kapsam dışı tutulmuştur.
Belirtilen açıklamalardan sonra somut olayda yapılan incelemede;
Dava konusu 2019/112610 sayılı marka başvurusu kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan emtialar; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” mallarından ibarettir.
Dava konusu marka kapsamında kalan emtialar muhtelif gıda ürünlerine ilişkindir. Davacıya ait itiraza mesnet 2012/56293 sayılı marka kapsamında 30.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü, 2012/36799 sayılı marka kapsamında 29, 30 ve 32.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü, 2012/13499 sayılı marka kapsamında 30.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü, 2019/69648 sayılı marka kapsamında 29, 32 ve 35.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü ve gıda ürünlerinin mağazacılığı hizmetleri, 2016/23694 sayılı marka kapsamında 29, 32 ve 35.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü ve gıda ürünlerinin mağazacılığı hizmetleri, 2013/45997 sayılı marka kapsamında 29, 32 ve 35.sınıfta yer alan bir kısım gıda ürünü ve gıda ürünlerinin mağazacılığı hizmetleri bulunmaktadır. Dava konusu marka kapsamında yer alan gıda emtiaları ile bu emtiaların 35.sınıfta mağazacılığına ilişkin hizmetler arasında birbirlerini tamamlayıcı ilişki nedeniyle benzerlik bulunmaktadır. Yine dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacıya markaların kapsamlarında yer alan gıda ürünleri arasında da; benzer tüketici kesimine hitap etmeleri, benzer ihtiyaçları gidermeleri, bazılarının birlikte tüketilmeleri, bir kısmının arasında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunması nedeniyle derecesi değişmekle birlikte az veya çok benzerlik ilişkisi de mevcuttur.
Davacıya ait marka başvurusu incelendiğinde; Şekil ve kelime unsurlarından mürekkep karma bir marka olduğu, markanın ortasında turuncu renkli “…” kelimesinin vurgulu bir şekilde yazıldığı, kelimenin başında bulunan “H” harfinin sol üst ve sağ alt bacaklarının uzatılarak, “H” harfini çevreleyen altıgen bir şekil ile birleştiği, “…” kelimesinin üstünde “.. ibaresinin standart yazı karakteri ile yer aldığı, “…” kelimesinin altında “USTA” ibaresinin standart yazı karakteri ile yer aldığı, “USTA” kelimesinin altında ise diğer marka unsurlarına nazaran küçük punto ile yazılı “… DÖKME HELVA” ibaresinin bulunduğu, markanın genel görünümü içinde, markayı oluşturan unsurlardan biri olan “…” kelimesinin markanın esaslı unsuru veya esaslı unsurlarından biri olduğunun söylenemeyeceği, zira; markasal mizanpajda ön plana çıkan unsurun şekil unsuru ile birlikte “…” kelimesinin olduğu, “BB ve “USTA” kelimelerinin kimsenin tekeline verilemeyecek markasal ayırt ediciliği bulunmayan tali unsurlar oldukları, yine “DÖKME HELVA” ibaresinin malın cinsini belirten tasviri bir ifade olduğundan markasal ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınamayacağı, markada yer alan “…” kelimesinin, “Şekil+…” ibaresine göre görsel anlamda oldukça küçük puntolu olmasından kaynaklı olarak arka planda kaldığı, dolayısıyla davaya konu marka başvurusunun esas unsurunun “Şekil+…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “…” kelimesi etrafında şekillenen muhtelif markalardan oluştukları, davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadıkları, dava konusu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin markanın esaslı unsurunu oluşturmadığı, markasal mizanpajda arka planda kaldığı, dava konusu markanın esas unsurunun “Şekil+…” ibaresi olduğu, davacı markalarının esas unsurunun ise “…” ibaresi olduğu, bu hale göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı mal veya hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “Şekil+…… USTA … dökme helva” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayabileceği gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu YİDK kararında dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet 2019/69648 ve 2016/23694 sayılı markalar arasında işaret benzerliği bulunduğu yönünde saptamada bulunulmuşsa da; ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde; mal ve hizmet benzerliği, işaret benzerliği, ilgili tüketici kesiminin dikkat ve bilinç düzeyi, markaları oluşturan işaretlerin somut ayırt ediciliği, önceki tarihli markaların ilgili tüketici kesimi nezdinde bilinirliği gibi unsurlara bağlı olarak, bu unsurların tamamının birlikte değerlendirilmesi sonucu bir neticeye varılmalıdır. Yine; idari bir makam olan Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun markaları oluşturan işaretlerin birbirlerine benzer olup olmadığı noktasındaki tespitleri, bu Kurul kararının yargısal denetimini yapan mahkememizi bağlayıcı nitelikte değildir. Dolayısıyla bir bütün olarak; her ne kadar itiraza mesnet 2019/69648 ve 2016/23694 sayılı markalar bakımından tesis edilen YİDK kararı ile farklı gerekçelerle de olsa, itiraza mesnet markalar ile dava konusu marka başvurusu arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığına yönelik YİDK kararının sonucu itibariyle hukuka uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait markaların esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu marka başvurusunun esas unsurunu oluşturan “Şekil+…” ibaresi arasında işaret benzerliği bulunmadığından ve davacı yanın “…” esas unsurlu markalarını yaygın kullanım, promosyon, reklam, propaganda gibi yöntemlerle “tanınmışlık” mertebesine ulaştığına yönelik yeterli nitelik ve nicelikte marka işlem dosyasında ispat aracı bulunmaması nedeniyle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edici unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu marka başvurusunun esas unsurunu oluşturan “Şekil+…” ibaresi arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı şahsın; engelleme, spekülasyon, tuzak, şantaj vb gibi ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan bir amaçla dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğuna yönelik marka işlem dosyasında maddi bulgu olmaması nedeniyle SMK m.6/9 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 37,00 TL vekalet harcı, 178,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 334,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … TÜRK’ün yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2022