Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/10 E. 2022/138 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/10 Esas – 2022/138
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/10 Esas
KARAR NO : 2022/138

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 12/01/2021
KARAR TARİHİ : 20/05/2022
YAZIM TARİHİ : 24/05/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 12/01/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; … sayılı marka başvurusuna davalı şirket tarafından itiraz edildiğini ve itiraz üzerine dava konusu marka başvurusunun … sayılı YİDK kararı ile reddedildiğini, dava konusu markanın müvekkili tarafından 1995 yılında 08, 21, 35. sınıflarda kullanılmaya başlandığını, 13.03.1995 tarihinde 95/002088 numaralı ve 21. sınıfta marka başvurusu yapıldığını, koruma süresinin bitiminden sonra bu markanın yenilenmediğini, 2000-2005 yılları arasında da 08, 21, 35. sınıflarda marka başvurusu yapıldığını ve koruma süresinin bitiminden sonra bu markanın da yenilenmediğini, 10.03.2010 tarihinde … ve … arasında markanın … tarafından kullanılmasına ilişkin toplantı yapıldığını, sonrasında tarafların yaptığı çeşitli başvuruları olduğunu ve bunların bir kısmı bakımından itiraz yapıldığını, bir kısmı için de itiraz olmadığını, 21.04.2016 tarihinde … tarafından 07, 08, 11. sınıfta 2016/36142 sayılı başvurudan sonra gerçekleşen başvurular bakımından taraflar arasında çekişme olduğunu ifade eden bir kronolojik tablonun oluştuğunu, özellikle 2000’li yılların başından itibaren “…” markasının tencereler başta olmak üzere züccaciye ürünlerinde Türkiye çapında etkin olarak kullanılmaya başlandığını, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizden etkilenilmesi nedeniyle markaların yenileme işlemlerinin yapılamadığını, 2016 yılında ekonomik olarak kısmen iyileşme gösteren davacının yeniden “…” markası için 2016/74285 sayı ile tescil başvurusunda bulunduğunu, ancak …’in 2016/36142 sayılı “…” tescil başvurusu ile karşılaştığını, o zamandan bu yana da marka tescil başvuruları ve bunlara itirazlara dayanan uyuşmazlıkların yargıya taşındığını, davalı …’in huzurdaki YİDK karar iptal davası ikame edilmeden önce aynı gün 2019/97870 ve 2019/97897 sayılı ile 11. Sınıfta “…” markalarının tescili için başvuruda bulunduğunu, bu başvuruya itiraz ettiklerini ve aşamaların devam ettiğini, … tarafından itiraz aşamalarında taraflar arasındaki durumun gizlendiğini, davalı şirketin üreterek piyasaya sunduğu çay makinası, kahve makinası, el blenderi, kettle, ekmek kızartma makinası vb. ürünler nedeniyle İstanbul 2. FSHHM’nde görülmekte olan 2019/384 E. sayılı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet davasını ikame ettiklerini, dava konusu yapılan YİDK kararının eksik inceleme ile oluşturulduğunu, uyuşmazlığın çözümünün salt çekişmeli markaların benzer mallarının tespit edilmesinden ibaret olmaması gerektiğini, taraflar arasındaki çekişme ile davalının dava konusu marka listesi üzerinde marka hakkının bulunmadığının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, …’in davaya konu marka başvurusunun reddedilmesine gerekçe 2016 yılındaki başvurusundan önce …’in “…” markasından haberdar olmasına rağmen ticari hayatta iltibasa neden olabilecek “…” markasını seçtiğine ilişkin delillerin TÜRKPATENT nezdinde ortaya konulduğunu, …’e ait “…” markasını taşıyan ürünlerin …’e ait … ve Beko bayilerinde satılması, reklam ve pazarlama konusunda işbirliği yapılması konularında taraflar arasında 10.03.2010 tarihinde görüşme yapıldığını, olumlu sonuçlanmayan görüşmelerden bir süre sonra …’in davaya konu marka başvurusuna itirazına gerekçe 2016/36142 numaralı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, bu marka ile ilgili olarak tarafların arasında ihtar vs. süreçler devam ederken …’in 2018/95502 sayılı marka başvurusunu yaptığını, sonrasında da başvuruların bulunduğunu, davaya konu marka başvurusuna … tarafından yapılan itirazın …’in kötü niyetli aksiyonlarından biri olduğunu iddia ederek; 09.11.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline, … numaralı marka başvurusunun tescil işlemlerine devam edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 24/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları karşılaştırıldığında her iki markada da “…” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığını, başvuru konusu markada tali nitelikteki şekil unsurunun ya da yazı stilinin taraf markaları arasındaki benzerliği ortadan kaldırmadığını ya da gelen izlenimini değiştirmediğini, başvuru kapsamında yer alan 11. sınıftaki emtiaların redde mesnet markada da aynı tür/benzerinin bulunması nedeniyle ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden olabileceğini, YİDK kararının gerekçesinde yer alan 2018-OE-455005 sayılı Kurul kararının 2017/114753 numaralı “…” ibareli başvuru ile ilgili olduğunu ve bu başvurunun da davalı şirketin 2016 36142 sayılı markası nedeniyle reddedildiğini, somut olayda davacının yine 2017/114753 başvuru numaralı markanın aynı ibaresi için işbu davaya konu … sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, Kurum kararının hukuka uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Anonim Şirketi vekili 09/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusuna müvekkili tarafından yapılan itiraz üzerine verilen YİDK kararına karşı açılan davanın son derece çelişkili olduğunu, müvekkilinin karşı karşıya kaldığı kötü niyet iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ilk olarak 21.04.2016 tarihinde 2016/36142 sayılı …marka başvurusunu yaptığını, müvekkilinin bu başvuruyu yaptığı tarihte davacı tarafın herhangi bir tescilli hakkının bulunmadığını ve bu tarihten sonra hızla marka başvuruları yapmaya başladığını, daha önceki hiçbir markasında yer almayan ve müvekkilinin marka başvurusunda yer alan 11. sınıfı da marka başvurularına eklemeye başladığını, müvekkilini kötü niyetle suçlayan davacı tarafın bu girişimlerinin izaha muhtaç olduğunu, davacı tarafından yapılan ilk marka başvurusunun müvekkilinin başvurusundan sonraki bir tarihte olan 20.09.2016’da yapılan 2016/74285 sayılı başvuru olduğunu, söz konusu başvuruya müvekkili tarafından önceki marka hakkına dayalı olarak itiraz edilmediğini, müvekkilinin amacının davacının kullanımını engellemek yahut markanın müstakil sahibi olmak olmadığını, bu vasıtayla davacı tarafı sıkıştırabilecekken bu yolu tercih etmeyen ancak kendisine karşı alınan aksiyonlara cevap veren ve markayı sadece kendi sektörü ve ürünleri üzerinde tescil ettirmek niyetinde olan müvekkili şirketin kötü niyetli olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın dilekçesinde de belirtildiği üzere züccaciye sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu ve hiçbir surette elektrikli ev aleti üretimi ve satışı bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan davalı şirkete ait 2016/36142 sayılı “…” ibareli marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, dava konusu marka başvurusu bakımından birlikte var olma şartlarının mevcut olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin “…” ibaresinin 11. Sınıf: “Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları ” emtialarının tescili amacıyla 22.08.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında, 12.09.2019 tarih ve 332 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı yanın 11.11.2019 tarihinde 2016/36142 sayılı markayı mesnet göstererek SMK m.6/1 ve 6/9 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, davacı şirketin 26.12.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazların incelenmesi sonucunda marka tescil başvurusunun SMK m.6/1 hükmü uyarınca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 22.04.2020 tarihinde itirazda bulunulduğu, davalı şirketin itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın ve başvurunun reddedilmesine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.11.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 09.11.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök ve ek raporunda tablolaştırıldığı üzere; Davaya konu olan … numaralı marka başvurusunun tescil talebine konu olan 11. Sınıftaki “Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları. mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları.” emtiaları ile redde mesnet alınan 2016/36142 numaralı markanın kapsamında yer alan 7. Sınıftaki “Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil)”, 8. Sınıftaki “Manikür, pedikür, güzellik amaçlı kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil alet ve cihazlar (elektrikli saç düzleştiricileri ve kıvırıcıları, makaslar dahil)” ve 11. Sınıftaki “İsıtma ve buhar üretme tesisatı için cihazlar (katı, sıvı, gaz yakıtlı ve elektrikli sobalar, kuzineler dahil)” malları aynı veya benzerdir.
Şöyle ki; başvurunun reddedildiği 11. Sınıftaki “Pişirme ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler.” ile dava konusu başvurunun reddine mesnet alınan 2016/36142 numaralı markanın kapsamında yer alan 7. Sınıftaki “Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler.”, gerek profesyonel nitelikteki gerekse profesyonel nitelikte olmayan mutfaklarda herhangi bir yemeğin hazırlanması sırasında kullanılan elektrikli mutfak gereçleridir. Bunlar pişirmenin çeşitli aşamalarında kullanılan ve bütün olarak pişirme eyleminin gerçekleştirilmesi sırasında birbirinin yerine veya tamamlayıcısı olarak kullanılabilen mallardır.
Başvurunun reddedildiği 11. Sınıftaki “Elektrikli çamaşır kurutucuları.” ile bu başvurunun reddine mesnet alınan 2016/36142 numaralı markanın kapsamında yer alan 7. Sınıftaki “Yıkama makineleri (çamaşır makineleri. Isıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil)” malları, birbirinin yerine ikame edilebilen veya tamamlayıcısı olan mallardır.
Başvurunun reddedildiği 11. Sınıftaki “Saç kurutucuları ve el kurutma cihazları.” ile bu başvurunun reddine mesnet alınan 2016/36142 numaralı markanın kapsamında yer alan 8. Sınıftaki “Manikür, pedikür, güzellik amaçlı kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil alet ve cihazlar (elektrikli saç düzleştiricileri ve kıvırıcıları, makaslar dahil).” aynı işlevi üstlenmiş olmalarının yanı sıra birbirinin tamamlayıcısı olan mallardır. Örneğin; manikür ve pedikür işleminin sonucunda oje sürülmesine ilişkin uygulama yapıldığında bunun kurutulması için kullanılan cihazlar da bulunmaktadır. Saç kurutucuları bakımından da benzer bir örnek söz konusu olup; elektrikli saç düzleştiricileri ve kıvırıcıları gibi mallarla ilişkilendirilmesi kaçınılmazdır. Zira bu mallar birbirinin yerine kullanılabildiği gibi birinin kullanılmasının ardından diğerinin kullanılması da mümkündür.
Başvurunun reddedildiği 11. Sınıftaki “Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: mangallar, barbeküler.” ile bu başvurunun reddine mesnet alınan 2016/36142 numaralı markanın kapsamında yer alan 11. Sınıftaki “Isıtma ve buhar üretme tesisatı için cihazlar katı. sıvı, gaz vakitli ve elektrikli sobalar, kuzineler dahili.” malları hem pişirme eylemi sırasında kullanılabilen hem ısınma eylemi sırasında kullanılabilen malları içermektedir. Örneğin; elektrikli sobalarda aynı zamanda çay demlenmesi veya ısıtılması gibi işlemler gerçekleştirilebilecektir. Aynı şekilde geleneksel kullanımı söz konusu olan kuzinelerde ısınma için kullanımın yanı sıra bu süreçte herhangi bir yiyeceğin pişirilmesi veya ısıtılması gibi işlemler gerçekleştirilebilmektedir.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan emtialar ile redde mesnet marka kapsamında yer alan ve yukarıda belirtilen emtialar arasında “emtia ayniyeti/benzerliği” bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar mahkememizin 17/02/2021 tarih 2019/196 Esas 2021/85 Karar sayılı kararını mesnet göstererek; mahkememize ibraz edilen bilirkişi raporunda emtia benzerliğine ilişkin değerlendirmede, mahkememizin yukarıda künyesi belirtilen kararında yer verilen tespitler ile çelişki bulunduğunu ileri sürmüşse de söz konusu argümana itibar edilmemiştir. Zira; mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda izah edildiği üzere, dava konusu marka başvurusu kapsamından çıkartılan ve redde mesnet marka kapsamında yer alan 7 ve 11.sınıftaki emtialardan bazıları arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu tespit edilmişse de, mahkememizin 2019/196 Esas sayılı dosyasında redde mesnet alınan marka kapsamında 7 ve 11.sınıfta yer alan herhangi bir emtia bulunmamaktadır. Başka bir deyişle; mahkememizin 2019/196 Esas sayılı dava dosyasında redde mesnet alınan marka kapsamında yer alan emtialar ile iş bu davada redde mesnet alınan marka kapsamındaki emtialar aynı değildir. Dolayısıyla, mahkememizin 2019/196 Esas sayılı dava dosyası ile iş bu davada emtia benzerliğine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede çelişki bulunmamaktadır.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; beyaz bir zemin üzerine siyah harflerle yazılmış “…” ibaresi ile bu ibarenin önüne eklenmiş kırmızı tencere görselinden ibaret olan bir kelime+şekil markası olduğu tespit edilmiştir.
Davalıya ait redde gerekçe 2016/36142 sayılı marka incelendiğinde; beyaz bir zemin üzerine siyah baş harfi büyük şekilde yazılmış “…” ibaresinden oluşmuş bir kelime markası olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; her iki markada müşterek olarak bulunan “ETERNITY” ibaresinin Türkçe “sonsuzluk” anlamına geldiği, anlamı itibariyle bu ibarenin davaya konu emtiaları doğrudan tanımlamadığı, bu nedenle somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, dava konusu marka başında yer alan ve kırmızı renkli tencere görselini çağrıştıran şekil unsurunun kelime unsuruna göre arka planda kaldığı, buna göre; daha önce redde mesnet “…”markasını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları her zaman bir arada görüp karşılaştırma imkânından yoksun ortalama tüketici kitlesinin daha sonra davaya konu “…” esas unsurlu davaya konu markayı redde mesnet marka kapsamındaki emtialarla aynı, aynı tür veya benzer olduğu tespit edilen dava konusu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, redde mesnet marka ile ilişkilendirebileceği, bu markayı redde mesnet markanın serisi zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet marka arasında, birlikte var olma iddiasına dayandığından, söz konusu iddia aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
İlk kullanılmaya başlandıkları noktada karıştırılma tehlikesi yaratabilecek nitelikteki markaların, uzun yıllar piyasada kullanılması ve hukuki bir çatışmanın gündeme gelmemesi halinde, tüketicilerin de ilgili markaları ayırt edebildiği ve bu noktada karıştırılma tehlikesi yaratmayacağı kabul edilmektedir. (Bkz; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 03.06.2013 T, 2012/8617 E 2013/11464 K)
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ilk unsur; tarafların uzun bir dönem boyunca piyasada çatışma yaşamaksızın birlikte var olmasıdır. Tarafların hali hazırda karşı tarafın kullanımını bilmesi ya da bilmemesi, iş bu doktrin bağlamında önem arz etmez. Esas olan, çatışma yaşanmaksızın, uzun bir döneme yayılmış aktif bir kullanımın gerçekleştirilmiş olmasıdır. Piyasada uzun süre barış içinde var olunduktan sonra ortaya çıkan ihtilaflar, durumun barışçıl şekilde var olma olarak nitelendirilmesine engel olmaz.
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ikincil unsur; gerçekleştirilen uzun süreli yoğun kullanım neticesinde, markaların piyasada ayırt edilebilmesidir. İlgili kullanımın belli bir yoğunluğa ulaşması ve markaların farklılığını ortaya koyması gerekir (Gün, Buket (2019) Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, 2019, Onikilevha, s.211-214).
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.11.2019 tarih 2018/2050 E 2019/7034 K sayılı kararında da;”Dairemizin daha önceki bir çok kararına konu olan ve Öğretide “birlikte var olma” olarak tanımlanan ilke (Buket Gün, Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, Oniki Levha Yayıncılık, 2019) uyarınca, itiraza gerekçe markanın tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden, anılan markaya kural olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olan bir işaretin uzun yıllar marka olarak kullanılması, kullanımın sürekli ve yoğun şekilde olması ve kuvvetli tanıtımla markanın ayırt edici kılınması, buna karşılık tescilli marka sahibinin marka başvuru tarihine kadar niza çıkarmaması halinde her iki markanın uzun yıllardır barış içinde birlikte var oldukları ve artık tescilsiz markanın başvuru tarihi itibariyle kullanım sonucu ayırt edici hale geldiğinin ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir. Önceki markanın sahibince kullanılmaması halinde, markanın kullanım sonucu ayırt edici kılınmasının daha kolay olacağının da kabulü gerekir.” şeklinde değerlendirmede bulunularak, birlikte var olma ilkesinin uygulama alanı açıklanmıştır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda marka işlem dosyası ile sınırlı olarak yapılan incelemede; davaya konu emtialar bakımından dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet alınan markanın piyasada uzun süreli olarak birlikte kullanıldıklarına ilişkin delil bulunmamaktadır. Davacı yan, kendisi tarafından uzun süreli kullanımlardan söz etmişse de, söz ettiği kullanımlar ve bu kullanımların kapsamına ilişkin olarak marka işlem dosyasına yeterli nitelik ve nicelikte delil sunmamıştır. Davacının ileri sürdüğü hususlar, taraflar arasında çeşitli çekişmeler ve bunlara ilişkin dilekçe veya raporlarla desteklenmeye çalışılmıştır. Ancak, bu türden verilerin markasal kullanım ile ilgili olmamaları nedeniyle dikkate alınabilmeleri mümkün değildir. Bu durumda “birlikte var olma” koşullarının somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak; davacı yan her ne kadar “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliğinin bulunduğunu ve davalı şirketin kötü niyetli olduğunu ileri sürmüşse de, bu hususlar, davalı TÜRKPATENT’in dava konusu marka başvurusuna karşı redde gerekçe gösterilen marka nedeniyle yapacağı SMK m.6/1 hükmü incelemesinde dikkate alınabilecek argümanlar değildir. Bu hususlar, ancak redde gerekçe gösterilen markanın olası hükümsüzlüğü davasında ileri sürülebilecek savlar olup, davalı TÜRKPATENT’in, dava konusu marka başvurusu bakımından yaptığı SMK m.6/1 hükmü incelemesinde davacı yanın ileri sürdüğü bu hususları irdeleme yükümlülüğü bulunmadığından davacı yanın söz konusu iddialarının nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetlerinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 34,00 TL vekalet harcı, 185,50 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.088,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Anonim Şirketi’nin yapmış olduğu 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Anonim Şirketi”ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekillerinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/05/2022