Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/9 E. 2021/42 K. 27.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/9 Esas – 2021/42
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/9 Esas
KARAR NO : 2021/42

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/01/2020
KARAR TARİHİ : 27/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/01/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yaklaşık 50 adet grup şirketin arasında yer alan bir firma olarak 1980’li yıllarda başlayan faaliyeti ile bünyesinde barındırdığı dev perde ve ev tekstili üretim tesisleri, pazarlama şirketi ve dünyaca ünlü markaları ile ev tekstilinin lider kuruluşları arasında yerini aldığını, müvekkilinin “…” seri markalarının sahibi olduğunu, davalı tarafın gerçekleştirilen … sayılı “… …” ibareli başvurunun müvekkili markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, müvekkili tarafından gerçekleştirilen itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca kısmen kabul edildiğini, ancak 23.12.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı neticesinde başvuru kapsamından çıkartılan 08 ve 21. sınıf mallar yönünden de başvurunun devamına karar verildiği, davalı şirket adına önceki tarihlerde tescilli markaların varlığının dava konusu markanın da müvekkili markaları ile benzer olmadığı sonucunu doğurmayacağını, davalı tarafın önceki markaların tescil kapsamlarının dar olduğunu, ayrıca önceki markalarındaki görsel unsurların farklılaştırıldığını, 97/020675, 98/019473, 2000/28662 sayılı markalar ile bu anlamda kazanılmış hak sağlamayacağını, kaldı ki önceki markalar üzerinden yapılan değişiklik ile müvekkili markalarına yanaşıldığını, 2010/24924 ve 2015/04539 sayılı markaların ise görsel unsurlar bakımından zaten farklı olduğunu, davalının daha evvel de benzer şekilde gerçekleştirdiği 2010/67905, 2011/84502, 2014/10407, 2014/102411, 2014/110122, 2016/08108, 2016/13724, 2016/52019 ve daha birçok markasının tamamına karşı hükümsüzlük davaları ikame edildiğini, tüm markalar hakkında davacı müvekkili lehine kararlar tesis edildiğini, “…” ibaresinin günlük dilde kullanımı olan bir kelime olduğunun kabulü halinde dahi tanınmışlık seviyesine ulaştığının kabulünün gerekeceğini, davalı tarafın açıkça kötü niyetli olduğunu, davalı markalarının hükümsüzlüğü yönünde verilmiş pek çok karar bulunduğu halde davalının müvekkili markalarına yaklaşan renk ve kaligrafi ile bilerek ve isteyerek yeni başvurularda bulunduğunu beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 06/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İhtilaf konusu “…” ibaresinin işbu başvuru sahibi adına 8. ve 21. sınıftaki bazı mallar için 1990 yılından itibaren muftelif sayılarla tescilli olduğunu, ayrıca … ibaresinin Türkçe’de belirli bir anlama sahip ve günlük dilde kullanımı olan bir ibare olması da dikkate alındığında itiraz gerekçesi olan markalar ile ilişkilendirme ve iltibas ihtimallerinin oluşmayacağını, 6769 sayılı SMK’nın 6/4 fıkrasında belirtilen koşulların da ortaya çıkmayacağı düşünüldüğünden … sayılı YİDK kararının iptali istemi yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … MUTFAK EŞYALARI AMBALAJ İNŞAAT İMALAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ vekili 02/03/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında süregelen çok sayıda davanın mevcut olduğunu ve karara bağlanmış davaların bulunduğunu, davacının açtığı davaların çoğunun lehine sonuçlandığı gibi bir algı yaratmaya çalışmış ise de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın lehine sonuçlanan davaların sadece kırmızı logolu olan marka başvurularına ilişkin davalar olduğunu, dava konusu markanın davacı markaları ile iltibasa neden olacak bir benzerlik ise taşımadığını, davacının 20, 22, 23, 24, 25, 26, 27.sınıflarda yer alan emtiaları kapsayan markaların bulunduğunu, müvekkilinin ise 07, 08, 11 ve 21. sınıflarda tescil almak istediğini, salt markaların ev kadınlarına hitap etmesi ve aynı yerlerde satılabilir olmasının benzerlik şartını sağlamayacağını, günümüzde çoğu ürünün aynı yerlerde satıldığını, taraflara ait markaların kapsamında yer alan emtiaların hiçbir mahkeme kararında benzer ya da bağlantılı bulunmadığını, tüm kararlarda tarafların uzun zamandır yan yana faaliyet göstermeleri nedeniyle tüketici nezdinde farklı markalar olduğu imajının yerleştiğinin belirtildiğini, davacının markasının ancak sektörel anlamda tanınmış olarak kabul edilebileceğini, bu durumun farklı mal ve hizmetlere sirayet edecek mahiyette olmadığını, Yargıtay tarafından da verilen kararlarda davacı tanınmışlığının yalnızca tekstil sektöründe özgülenmiş kabul edildiğini, kaldı ki müvekkilinin de züccaciye ve mutfak eşyaları sektöründe bilinen ve tanınan bir marka olmasının göz ardı edilmemesi gerektiğini, davacı tarafın gerçekte bir tanınmışlığı mevcut olsa dahi bu tanınmışlığın müvekkile karşı kullanamayacağını, müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde müktesep hakkının bulunduğunu, huzurdaki davaya konu logo kırmızı rengin taraflar arasında hukuki sorun teşkil etmesi nedeniyle seçildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlıklardaki mahkeme kararlarına saygı duyularak müvekkili markasında “gold” rengin tercih edildiğini, müvekkilinin evvelki markalarında logoya hakim olan her unsuru korunmak suretiyle logonun modernize edilerek sadece renklendirmesinin yapıldığını, davacının 08 ve 21. Sınıfta tescil almaya çalıştığını, bu başvuruların müvekkili markaları nedeniyle reddedildiğini, sonuç olarak somut olayımızda davacı markasına bir yakınlaşmadan ziyade müvekkilinin kendi eski tescilli markasına benzer olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının gerek davacının itirazının reddi bakımından gerekse davalı şirketin itirazının kabulü bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… …+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında davaya konu emtialar bakımından iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin önceki tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin … nolu “… …+Şekil” ibaresinin 08 ve 21. sınıflarda bulunan “08. Sınıf: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. Kesici ve dürtücü silahlar. Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar. Makine, cihaz ve taşıt onarımı, inşaat, ziraat, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili elle çalışan (elektrikli olmayan ve motorsuz) aletler. Elektrikli-elektriksiz, buharlı ütüler. Her türlü malzemeden mamul alet sapları.21. Sınıf: Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri: boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları. Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular.
” emtialarının tescili amacıyla 30.11.2017 tarihinde gerçekleştirdiği marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-ç hükmü gereği “Elektrikli – elektriksiz buharlı ütüler. Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar” emtialarının başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, akabinde kalan emtialar bakımından başvurunun 12.01.2018 tarih ve 292 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 09.03.2018 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında T/00100, 2017/09787, 2017/02271, 2017/01197, 2017/01114, 2017/01106, 2017/01102, 2017/01096, 2016/43047, 2016/41478, 2016/41468, 2016/38677, 2016/36759, 2016/35897, 2016/35871, 2016/35364, 2016/35361, 2016/35359, 2016/35352, 2016/35286, 2016/35275, 2016/35268, 2016/35261, 2016/31907, 2014/87210, 2014/87202, 2011/29814, 2006/23061, 2006/03814, 2001/02637, 95/004749, 94/002039, 89/009617, 85/085779, 85/085778 sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 16.05.2018 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, T/00100, 2011/29814, 2006/23061, 2006/03814, 2001/02637, 95/04749, 94/002039, 89/009617, 85/085779, 85/085778 sayılı markalara ilişkin kullanmama def’i ileri sürüldüğü, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın incelenmesi sonucunda marka tescil başvurusundan “08.sınıf: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. Kesici ve dürtücü silahlar. Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar. Makine, cihaz ve taşıt onarımı, inşaat, ziraat, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili elle çalışan (elektrikli olmayan ve motorsuz) aletler. Her türlü malzemeden mamul alet saplar. 21.sınıf: Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri: boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları. Düdüklü tencere, tava, sini, tas, çaydanlık, demlik, tencere, sahan, maşrapa, kevgir, leğen, tepsi, semaver hariç Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kapkacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular.” emtialarının çıkartılmasına karar verildiği, başvuru sahibi tarafından 01.10.2018 tarihinde karara itiraz edildiği, 16.10.2018 tarihinde davacının yeniden itirazda bulunduğu, davalı şirketin 05.11.2018 tarihli itiraza karşı görüş bildirdiği, davacı yanın 06.11.2018 tarihinde itiraza karşı görüş sunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 23.12.2019 tarih ve … sayılı kararı ile davacının itirazının reddine, başvuru sahibinin itirazının kısmen kabulüne karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 25.12.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 28.04.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında yayınına karar verilen emtialar (her ne kadar MDB kararı sonrasında bir kısım emtia reddolunmuş ise de YİDK kararı neticesinde reddine karar verilen emtialar yönünden de tescil kararı verilmiştir) ile davacı yanın işlem ve hükümsüzlük taleplerine gerekçe markaları kapsamında yer alan emtialar teknik açıdan ele alınarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte davalı yanın T/00100, 2011/29814, 2006/23061, 2006/03814, 2001/02637, 95/8004749, 94/002039, 89/009617, 85/085779, 85/085778 sayılı davacı markaları bakımından kullanım ispatı talebinde bulunduğu, davacı yanın ise bu savunmaya karşı markaların fiili kullanımlarını gösterir deliller sunmadığı, nitekim dava konusu YİDK kararı neticesinde de kullanım ispatına konu edilebileceği belirtilen markalardan 2011 29814 sayılı markanın tescil tarihinin 03.07.2013, işbu başvurunun başvuru tarihinin ise 30.11.2017 olması dikkate alındığında, itiraz gerekçesi 2011 29814 sayılı markanın tescil tarihinin üzerinden 5 yıl geçmediği ve söz konusu markanın kullanım ispatı yükü altında olmadığı gerekçesiyle, 2006 23061, 2006 03814, 2001 02637, 159110, 149293, 115619, 85779, 85778 sayılı markaların ise kullanımlarının ispatlanamamış olması nedeniyle dikkate ve değerlendirmeye alınmadığı görülmüştür. Gerçekten de davacı yanın işlem dosyasına yalnızca birtakım emsal mahkeme kararlarını sunduğu görülmekte ise de sunulan bu delillerin “markasal kullanımların varlığını” göstermekten ziyade taraf markaları arasındaki iltibas ihtimali iddiaları çerçevesindeki kararlara yönelik oldukları görüldüğünden, bahsi geçen markalar bakımından kullanımın ispatlanamamış olduğu yönündeki kurum tespitlerine iştirak edildiğinden ilgili markalar yönünden bir emtia karşılaştırmasında bulunulmamıştır.
Belirtilen açıklamalardan sonra karşılaştırılan markalar kapsamındaki emtiaların benzerliği değerlendirmesine geçilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan “08. Sınıf: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri.Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar. 21.Sınıf: Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.” emtiaları ile davacıya ait itiraza mesnet 2016/35261, 2016/31907, 2016/35268, 2016/35275, 2016/35286, 2016/35352, 2016/35359, 2016/35361, 2016/35364, 2016/35871, 2016/41459, 2016/41468, 2016/41478, 2016/43047, 2017/01106, 2017/09787, 2017/02271, itiraza mesnet gösterilmeyen ancak dava aşamasında markanın hükümsüzlüğü istemine mesnet gösterilen 2009/66400 ve 2017/27738 sayılı markaların kapsamındaki bilirkişi raporunda koyu olarak altı çizili şekilde belirtilen mal ve hizmetlerin benzer emtialar oldukları tespit edilmiştir.
Şöyle ki; taraf markaları arasında 08. sınıftaki “Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar” emtiaları ile davacı yana ait bazı markalar kapsamında yer alan “Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar” emtiaları arasında ilgili tüketici nezdinde benzer algılar oluşturacak bağlantılar mevcuttur. Zira davacı markaları kapsamında yer alan ve diş bakımına yönelik olduğu görülen aletlerin dava konusu marka kapsamında 08. Sınıfta yer alan “güzellik amaçlı kişisel bakım amaçlı aletler” üst başlığı altında değerlendirilebilecek, benzer şekilde kişisel bakıma yönelik ihtiyaçları gidermeye yönelik aletler oldukları, bu emtiaların benzer hedef tüketici kitlesine hitap eden, birbirlerini tamamlayan, benzer satış noktaları ile tüketiciye ulaştırılan emtialar oldukları değerlendirilmektedir. Özellikle günümüz koşullarında “kozmetik market” olan bilinen satış noktalarında, tüketicinin tek bir satış noktasında kişisel bakımında yönelik ihtiyaç duyduğu malzemeleri aynı reyonlarda görmesi mümkün olduğundan, ürünler arasında doğrudan bir ilişki bulunmasa dahi genel bir ihtiyaç bütününü tamamlar nitelikte mallar oldukları değerlendirilmektedir. Bununla birlikte dava konusu marka kapsamında yer alan 21.sınıftaki “Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.” emtiaları da yine davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 35. Sınıf altında satışa özgülenmiş aynı gruptaki emtialar ile benzerdir. Zira uygulama ve doktrinde de kabul edildiği üzere mal üreten işletmenin karineten o malı da aynı ayırt edici işaret altında satabileceği açık olup bu anlamda emtia gruplarında yer alan mallar ile 35. Sınıfın perakendecilik hizmetleri alt grubunda özel olarak sınırlandırılmış mallar arasında da bir benzerlik bulunduğu kabul edilmektedir.
Ayrıca yine davacı yanın, işlem dosyasına dayanak göstermediği ve fakat hükümsüzlük talepli dava dosyası kapsamında dayanak yaptığı markalar arasındaki 2009/66400 sayılı markası bakımından da taraf markalarının, başvuru kapsamında yer alan “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri.” emtiaları bakımından benzer oldukları değerlendirilmektedir. Zira anılan marka kapsamındaki “Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler” ile aynı amaçlara yönelik ve fakat elektrikli olmayan mutfak aletlerinin de çoğu zaman bir arada, aynı satış noktalarında ve aynı tüketici kitlesine hitaben ticarete konu edildiği, elektrikli ve elektriksiz bu malların da genel olarak tüketicinin mutfak ve yeme-içme setleri ihtiyaçlarını karşılayan, tamamlayan, tüketicinin birinden yararlandığı takdirde aynı marka altında satılan diğer ürünleri de gördüğünde zihninde önceki markanın verdiği güven ve intiba doğrultusunda tercihlerini yönlendirebileceği emtialardır. Söz konusu emtialar dışında, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacı yanın işlem ve dava dosyasına itiraz gerekçesi yaptığı ve kullanmama def’i kapsamında kalmayan markalar arasında bir emtia benzerliğinin mevcut olmadığı değerlendirilmektedir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; başvurunun üst kısmında … görseli yer alan gri/beyaz renklerde dairesel bir logonun tam ortasına yerleştirilmiş altın renkli, uç kısımları kıvrımlandırılmış bir kuşağın yer aldığı, bu kuşak üzerinde beyaz renkle ve logonun bütününe hakim unsur olarak “…” ibaresinin kullanıldığı, fonda yer alan gri renkli dairenin alt kısmında ise “…” ibaresine nazaran son derece küçük şekilde ve beyaz renklerle yazılmış, İngilizce düğün anlamına gelen “…” ibaresinin yer aldığı görülmektedir. Bu bağlamda dava konusu marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde “…” ibaresinin asli ve ayırt edici unsur olarak kullanıldığı görülmektedir. “…” ibaresi de TDK güncel sözlüğünde kelime anlamı olarak “soyluluk, iktidar, güç veya hükümdarlık sembolü olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm” gibi anlamlara gelmektedir.
Davacının itirazına dayanak oluşturduğu markaları incelendiğinde; “… … gibi “…” ibaresinin gri konturlu ve kırmızı renkli, soldan sağa dalgalı bir kuşak içerisinde yer alan “…” ibaresi ve tali nitelikteki ek unsurlardan oluşan markaları mevcut olduğu gibi ayrıca “…” ibaresinin bağımsız karakterini koruduğu ve markaya yönelik düzenlenmiş “Her gününüz aşkla … lansın”, “Yeni yılınızı … landırın” gibi slogan markalarının ve son olarak tek başına “…” markasının da mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla davacı markalarının da esas unsurunun “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; “…” ibaresinin bilinen bir kelime olması, otomatik olarak anılan ibarenin dava konusu emtialar bakımından ayırt edici vasfının zayıf olarak yorumlanması sonucunu doğurmayacağı, “…” ibaresinin davaya konu emtiaları doğrudan tanımlamadığı, bu emtiaları veya bu emtiaların karakteristik özelliklerinden birini doğrudan çağrıştırmadığı, dolayısıyla “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin her iki taraf markasının da birebir aynı asli unsuru taşıdığı bir durumda, emtialar arasındaki benzerlik düzeyi ile birlikte tüketici taraf markalarının ayni iktisadi kaynağa ait olduklarını düşünme riski ile karşı karşıya kalabileceği, önceden deneyimlediği davacı markaları ile daha sonra karşılaşacağı dava konusu markayı birbirlerinin serisi olarak algılayabileceği, taraf markaları kapsamındaki 08. sınıftaki “Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar” ve 21. Sınıftaki “Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.” emtiaları bakımından hem YİDK kararı hem de hükümsüzlük talebi, ayrıca salt hükümsüzlük talebi bakımından; “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri.” bakımından ise yalnızca hükümsüzlük istemi yönünden aralarında tüketiciye yanıltabilecek bir benzerliğin var olduğu, “…” ibaresinin taraf markalarındaki tek ayırt edici unsur olduğu ve bu ibarenin her iki taraf markasının da asli ayırt edici unsuru olduğu, bu anlamda işaretler arasında yüksek düzeyli işitsel, kavramsal ve görsel benzerliklerin mevcut olduğu, emtia benzerliği ve işaret benzerliği bir bütün olarak ele alındığında markaların aynı iktisadi – idari kaynağa ait markalar olarak algılanabilecekleri, ortalama tüketicinin taraf markaları ile her koşulda yan yana karşılaşma imkanı olmadığından, farklı zamanlarda farklı yerlerde anılan markalar ile aynı ya da benzer mal ve hizmetlerde karşılaştığında, önceden tanıdığı davacı markaları ile dava konusu markayı doğrudan ilişkilendirme eğiliminin kuvvetli olacağı, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul miktarda ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, sonuç olarak yukarıda tespit olunan mallar bakımından taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğu tespit edilmiştir.
… 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/146 Esas sayılı dava dosyasında; dosyamız davalısı şirketin, dosyamız davacısı şirkete karşı, 2016/31907, 2016/32561, 2016/35268, 2016/35286, 2016/35871 sayılı markaların bir kısım mal ve hizmetler bakımından hükümsüz kılınması için dava açıldığı, bu davanın eldeki yargılama yürütülürken derdest olduğu, bu markaların gerek YİDK kararının iptali, gerekse markanın hükümsüzlüğüne ilişkin eldeki davada itiraza mesnet gösterilen davacı markaları olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/01/2010 tarih 2008/4266 E. 2010/586 K. Ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19/11/2003 T. 2003/11-578 E. 2003/703 K.) YİDK kararının yerinde olup olmadığının, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilebileceği, YİDK kararının verilmesinden sonra gerçekleşen olguların YİDK kararının iptali için açılan davalarda önemi haiz olmadığı, zira kurumun karar aldığı tarihteki koşulları değerlendirmek suretiyle dava konusu yapılan kararı oluşturduğu, bu nedenle yukarıda hükümsüzlük davasına konu olduğu belirtilen markaların YİDK kararının verildiği tarihte geçerli ve tescilli olduğu anlaşıldığından, YİDK kararının iptali istemine ilişkin davada bu markaların SMK m.6/1 hükmü uyarınca yukarıda belirtilen emtialar bakımından dava konusu marka ile iltibas tehlikesi oluşturduğunun söylenebileceği, bu markaların YİDK kararının iptali istemli davada iltibas değerlendirmesinin dışında bırakılamayacağı, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak ise söz konusu itiraza mesnet markaların hükümsüzlük tehdidi altında bulunmalarının dikkate alınması gerektiği, zira bir marka hükümsüz kılındığı takdirde SMK m.27/1 hükmü uyarınca geçmişe etkili olarak etkinliğini yitireceği, dolayısıyla eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından SMK m.6/1 hükmü bağlamında yapılacak iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı, bu nedenle kural olarak markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu markaların hükümsüzlüğüne ilişkin davanın iş bu davadaki markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından bekletici mesele yapılması gerektiği, ancak yukarıda belirtildiği üzere davacıya ait hükümsüzlük tehdidi altında bulunan markalar haricinde kalan diğer markalar bakımından da SMK m.6/1 hükmü koşulunun bir kısım emtialar bakımından kısmen gerçekleştiği, hükümsüzlük davasına konu davacı markalarının bir an için hükümsüz kılınması olasılığında dahi davacıya ait diğer itiraza mesnet markalar nedeniyle yukarıda belirtildiği şekli ile SMK m.6/1 hükmü koşullarının yine aynı emtialar bakımından gerçekleşeceği, bu nedenle davacıya ait markaların hükümsüzlüğü davasının neticesinin beklenmesinin eldeki davadaki markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından da sonuca etkili olmadığından, … 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/146 Esas sayılı dava dosyasının neticesi beklenmeksizin yargılama sonuçlandırılmıştır.
… 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17.06.2019 tarih 2019/104 E 2019/263 K sayılı kararı ile; dosyamız davalı şirketinin dosyamız davacısına açtığı içinde 2009/66400 sayılı markanın da bulunduğu bir kısım markaların kullanılmaması nedeniyle iptali davasının Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/224 E sayılı dava dosyası ile birleştirildiği, yargılamanın derdest olduğu, kullanmama nedeni ile iptal davasına konu 2009/66400 sayılı markanın davacıya ait olduğu ve yukarıda açıklandığı üzere markanın hükümsüzlüğü istemli davada davacı tarafından hükümsüzlük iddiasına mesnet marka olarak gösterildiği, söz konusu itiraza mesnet markanın iptal tehdidi altında bulunmasının kural olarak eldeki uyuşmazlıkta dikkate alınması gerektiği, zira bir marka iptal edildiği takdirde SMK Geçici m.4 ve m.27/2 hükümleri uyarınca iptal davasının açıldığı tarih itibariyle etkinliğini yitireceği, dolayısıyla eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından SMK m.6/1 hükmü bağlamında yapılacak iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı (eldeki dava iptal davasından sonra açıldığı için), bu nedenle kural olarak markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu itiraza mesnet markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin davanın iş bu davadaki markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından bekletici mesele yapılması gerektiği, ancak aşağıda tanınmışlık iddiasından kaynaklı değerlendirmede izah edileceği üzere, salt 2009/66400 sayılı itiraza mesnet markanın kullanmama nedeniyle iptali davasının sonucunu beklemenin yargılamaya etkisi bulunmadığı tespit edildiğinden, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/224 Esas sayılı dava dosyasının neticesi beklenmeksizin yargılama sonuçlandırılmıştır.
Davalı şirket, dava konusu marka başvurusu bakımından, önceki tarihli markalarını mesnet göstererek, müktesep hak iddiasına dayanmıştır.
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “Ece Lady / Ece Toff” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava konusu … sayılı markanın başvuru tarihi olan 30.11.2017 tarihinde başvuru konusu edilmiş olduğundan, anılan başvuru tarihinden daha önce tescil edilmiş ve tescilinin üzerinden 5 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ve çekişme konusu olmaktan çıkmış davalı markalarının öncelikli olarak tespiti gerekmektedir. Davalının kurum kayıtlarında dava konusu başvurudan önceki tarihli toplam 23 adet “…” ibaresi içerir markasının mevcut olduğu, ancak bu markalardan yalnızca aşağıda yer verilen 4’ünün müktesep hak bakımından değerlendirilme kriterinin ilki olan tescili üzerinden asgari hak düşürücü sürelerin geçmiş olması şartını sağladığı tespit olunmuştur.
Davalı şirkete ait 2000/28662 sayılı “…” markasının kapsamında “Düdüklü tencere, tava, sini, tas, çaydanlık, demlik, tencere, sahan, maşrapa, kevgir, çatal, bıçak, kaşık, leğen, tepsi, semaver” emtialarının yer aldığı, bu emtialardan “çatal, bıçak, kaşık, kevgir” emtialarının başvuru konusu markadaki emtialar ile aynı tür olduğu, ancak işbu markanın “…” ibaresini içermekle birlikte uyuşmazlığın temelindeki markanın sahip olduğu ek görsel unsurların varlığı ve bu görsel unsurların varlığı nedeniyle taraflar arasında ortaya çıktığı ve uzun yıllardır devam etmekte olduğu anlaşılan seri uyuşmazlıklar kapsamında, işbu markanın dava konusu marka açısından müktesep bir hak sağlamayacağı, zira dava konusu marka başvurusunun davalıya ait önceki tarihli bu markanın yeni bir versiyonu olarak dizayn edilmesinden ziyade, özellikle davacıya ait “gri çerçeveli ve kırmızı renk zeminden oluşan dalgalı kuşak üzerine beyaz renkli harflerle yazılı … kelimesi” işaretini taşıyan markaların yenilenmiş bir versiyonunu andırdığı ve bu nedenle davacı markalarına yakınlaştığı,
Davalı şirkete ait 98/019473 sayılı “…+Şekil” markasının kapsamında “Düdüklü tencere, tava, sini, tas, çaydanlık, demlik, tencere, maşrapa, kevgir, çatal, kaşık, legen, tepsi, semaver.” emtialarının yer aldığı, bu emtialardan “çatal, kaşık, kevgir” emtialarının başvuru konusu markadaki emtialar ile aynı tür olduğu, ancak bu markanın “Dünya şekli ve üzerindeki beyaz dalgalı kuşak zemininde siyah harfle …” kelimesinden oluştuğu, halbuki dava konusu markada bu dünya şeklinin geri planda kalacak şekilde ve davacının “gri çerçeveli ve kırmızı renk zeminden oluşan dalgalı kuşak üzerine beyaz renkli harflerle yazılı … kelimesi” işaretini taşıyan markalarının sahip olduğu görselliğe daha yakın olacak (davalının daha evvelki başvurularında kullandığı kırmızı rengi altın sarısına çevirdiği görülmüştür) şekilde markasını güncellediği, davalının adına tescilli markaları yeni biçimleriyle düzenleme ve tescil ettirme hakkı bulunmakta ise de bu düzenlemenin önceki markasının kapsamından uzaklaşıp başkasına ait bir markasının koruma sınırlarını tehdit etmesi halinde artık yeni bir uyuşmazlık tehlikesinin oluşabileceği, nitekim taraflar arasında bu nedenle çok sayıda uyuşmazlığın da mevcut olduğu, dolayısıyla işbu markanın dava konusu marka açısından müktesep bir hak sağlamayacağı,
Davalı şirkete ait 97/020675 sayılı “…******” markasının kapsamında “Düdüklü tencere, tava, sini, tas, çaydanlık, demlik, tencere, maşrapa, kevgir, çatal, kaşık, leğen, tepsi, semaver.” emtialarının yer aldığı, bu emtialardan “çatal, kaşık, kevgir” emtialarının başvuru konusu markadaki emtialar ile aynı tür olduğu, ancak işbu markanın da esas unsur olarak “…” ibaresini içermekle birlikte uyuşmazlığın temelindeki markanın sahip olduğu ek görsel unsurların varlığı ve bu görsel unsurların varlığı nedeniyle taraflar arasında ortaya çıktığı ve uzun yıllardır devam etmekte olduğu anlaşılan seri uyuşmazlıklar kapsamında, işbu markanın dava konusu marka açısından müktesep bir hak sağlamayacağı, zira dava konusu marka başvurusunun davalıya ait önceki tarihli bu markanın yeni bir versiyonu olarak dizayn edilmesinden ziyade, özellikle davacıya ait “gri çerçeveli ve kırmızı renk zeminden oluşan dalgalı kuşak üzerine beyaz renkli harflerle yazılı … kelimesi” işaretini taşıyan markaların yenilenmiş bir versiyonunu andırdığı ve bu nedenle davacı markalarına yakınlaştığı,
Davalı şirkete ait 2010/24924 sayılı “ŞEKİL+…” markasının kapsamında “8.Sınıf: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama,soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. Kesici ve dürtücü silahlar. Makine, cihaz ve taşıt onarımı, inşaat, ziraat, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili elle çalışan (motorsuz) aletler. 21.Sınıf: Bu sınıfa dahil elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri, çamaşır mandalları, kap-kacak, vazolar ( değerli metalden olanlar dahil ). Ev hayvanları için kafesler ve malzemeler, evlerde kullanılan bitki ve hayvan yetiştirme yerleri (terraryumlar). Fare kapanları, haşarat tuzakları, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri (sineklik), tuvalet taşı delikleri için kapaklar. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan).” emtialarının yer aldığı, bu emtiaların dava konusu marka başvurusu kapsamındaki bir kısım emtiayı kapsadığı tespit edilmişse de, davaya konu marka başvurusunun 2010/24924 sayılı markanın asli unsuru korunarak oluşturulduğunun söylenemeyeceği, zira 2010/24924 sayılı markada diğer unsurlara nazaran daha büyük boyutlarda bir aşçı figürünün bulunduğu, bu aşçı figürünün elinde servis tabağı tutmaya benzer şekilde “Dünya şekli ve üzerindeki beyaz dalgalı kuşak zemininde siyah harfle …” yazılı figürü tuttuğu, “…” yazılı bu figürün aşçı figürüne göre oldukça küçük puntolu olduğu, “…” ibareli figürün ayırt edici niteliği haiz bir unsur olduğu düşünülse de, markanın genel görünümünü sadece bu “…” ibareli figürün oluşturmadığı, aşçı figürünün de en az “…” ibareli figür kadar markasal ayırt edici niteliğinin bulunduğu, markanın asli unsurunu aşçı figürü ile “…” figürünün birlikte oluşturduğu, dava konusu marka başvurusunun davalıya ait önceki tarihli bu markanın yeni bir versiyonu olarak dizayn edilmesinden ziyade, özellikle davacıya ait “gri çerçeveli ve kırmızı renk zeminden oluşan dalgalı kuşak üzerine beyaz renkli harflerle yazılı … kelimesi” işaretini taşıyan markaların yenilenmiş bir versiyonunu andırdığı ve bu nedenle davacı markalarına yakınlaştığı, dolayısıyla davalı şirkete ait bu markanın da davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hak oluşturmayacağı tespit edilmiştir.
Davacı, gerek YİDK aşamasında, gerekse dava aşamasında tanınmışlık iddiasına dayanmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, … 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanın işlem dosyası kapsamında tanınmışlık iddiaları ile ilgili sunduğu delillerin emsal nitelikteki mahkeme kararlarından ibaret olduğu, hükümsüzlük talepli dava dosyasına ise ek çok sayıda delil ve yine mahkeme kararı sunduğu gibi ayrıca TÜRKPATENT kurumu nezdinde de T/00100 sayılı tanınmış marka kaydının mevcut olduğu, mezkur delillerden ve özellikle emsal mahkeme kararlarından davacı yanın “…” markasının “ev tekstili ürünlerinde” yoğun kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığının kabul edilebileceği, … BAM 16.Hukuk Dairesi’nin 03.07.2020 tarih 2017/4713 E 2020/1205 K sayılı kararında belirtildiği üzere; 8 ve 21.sınıflardaki davalı şirkete ait somut olaydaki gibi “…” esas unsurlu marka başvurusunun, davacının tanınmış “…” ibareli markalarının tanınmışlığından haksız yere yararlanma ihtimalini taşıdığı, yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 01.04.2019 tarih 2018/728 E 2019/2468 K sayılı kararında da; davacının “…” ibareli tanınmış markasına benzer davalı şirkete ait marka başvurusunun davacının tanınmış markasından haksız yere yararlanma sonucuna yol açacağının benimsendiği, davacının ev tekstili sektöründe tanınmışlık mertebesine ulaşan “…” markasını bilen, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, davaya konu … sayılı “… …” markasını daha sonra yukarıda iltibas tehlikesi oluşturduğu belirtilen emtialar haricinde kalan diğer davaya konu 8 ve 21.sınıftaki emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davacının tanınmışlık mertebesine ulaştırdığı “…” ibaresinin oluşturduğu olumlu imajı, bu emtialara da sirayet ettirebileceği, bu nedenle davacının “…” ibareli markasının oluşturduğu tanınmışlıktan davalı şirketin haksız avantaj elde edebileceği tespit edilmiştir. Yukarıda yer verilen aksi yöndeki yargı kararları dikkate alınarak bilirkişi heyetinin tanınmışlık olgusuna ilişkin olarak tanınmışlık olgusunun davacıya ek koruma sağlamayacağına ilişkin görüşüne iştirak edilmemiştir.
Davacı vekili, marka hükümsüzlüğü istemi bakımından davalının kötüniyetli olduğunu dava aşamasında ileri sürmüştür.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu karşılaştırılan markalar arasında bir kısım emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü bağlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, yine SMK m.6/5 hükmü koşullarının gerçekleştiği tespit edilmişse de, her iki tarafın da “…” esas unsurlu markaları bulunduğu, bu markalardan kaynaklı olarak çık sayıda uyuşmazlıklarının bulunduğu, somut olaydaki gibi marka başvurusu yapılırken davalı şirketin kötü niyetli olarak hareket ettiğini gösterir sair somut olgu bulunmadığından kötü niyet iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca bazı emtialar bakımından iltibas tehlikesi bulunduğu, SMK m.6/5 hükmü uyarınca benzer olmayan emtialar bakımından da olumlu imaj transferi ihtimali bulunduğu tespit edildiğinden davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği karar kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.640,05 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 1.757,10 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … MUTFAK EŞYALARI AMBALAJ İNŞAAT İMALAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/01/2021