Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/87 E. 2022/178 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/87 Esas
KARAR NO : 2022/178
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/07/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 20/03/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin “…” seri markalarının sahibi olduğunu, Türkiye genelinde 409 adet “…” markası adı altında mağaza işletmekte olduğunu, “…” mağazalarında “…” markası adı altında ayakkabı, bot, çizme terlikler, patikler, kemer, çanta ve benzeri birçok ürün satıldığını, müvekkilinin Türkiye Genelinde “…” markası ile tanınmış olduğu gibi dünya çapında 33 ülkeye de ihracat yaptığını, dava konusu 2018/47336 sayılı başvurunun da aynı emtiaları kapsar şekilde başvuru konusu edildiğini, anılan başvuruya itirazda bulunduklarını, ancak başvurunun kurum tarafından reddolunduğunu, müvekkilinin … markalarını yıllardır kullanmakta olduğunu, müvekkili markalarından biri olan “…” markasının TÜRKPATENT nezdinde 03, 09, 14, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,29, 30, 31, 32, 33, 34, 35,..sınıflarda tescilli olup, tanınmış marka olarak korunduğunu, davalı yanın müvekkilinin markasının yıllar içinde oluşturulmuş ayırt ediciliğinden yararlanmak istediğini, dava konusu markanın müvekkili markaları ile karıştırılma ihtimalinin son derece yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi ile çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalının müvekkili markalarından yararlanmayı amaçladığını, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davalının itiraz sürecinde davacının itiraza dayanak markalarının tescil kapsamlarında bulunan mal ve hizmetler bakımından kullanıldıklarının ispatlanmasının istendiği, ancak davacının kullanım ispatı talebine yönelik delil sunmadığını, davacı markalarından 2013/10154, 2013/16873, 2013/81756 sayılı markaların 5 yıllık süre şartını taşımadığından kullanım ispatı talebinin söz konusu markaların itiraz incelemesinde dikkate alınamayacağını, dava konusu marka başvurusunun … ibaresinden olup, bir bütün olarak ibarenin markanın esas unsurunu oluşturduğunu, davacının 2013 10154, 2013 16873, 2015 94126, 2015 94138 ve 2015 94141 sayılı markaları incelendiğinde, markalar arasında ayırt ediciliğin sağlandığını, tüketicilerin, iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabileceklerini, markaların seri olarak algılanmayacağını, dava konusu markanın, davacıya ait bu markalara zarar vermeyeceğini ve sulandırmayacağını, davalı marka başvurusu ile davacının 2013 10154, 2013 16873, 2015 94126, 2015 94138 ve 2015 94141 sayılı markalarının görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde farklı olduğunu, aralarında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunmadığını, itiraza dayanak 2013 81756, 2014 100154, 2014 100160, 2016 76390, 2017 05650, 2017 110135 ve 2017 110151 sayılı davacı markalarının dava konusu marka başvurusuyla belli düzeyde benzer olmalarına karşın, davalı marka başvurusu ile benzer/ilişkili mallarda tescilli olmadıklarını, kapsamlarında yer alan emtiaların farklı olduğunu, bu kapsamda çifte benzerlik şartlarının oluşmadığını, tanınmışlığı iddia edilen davacı markasının, kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan mallarda söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının, kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğun savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …, dava dilekçesine karşı yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.

UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2018/47336 sayılı “…” ibareli marka ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirket markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 07.sınıfta bulanan “Pompalar; su pompaları; diyafram pompaları; elektrikli motorla çalışan diyafram pompaları; hava ile çalıştırılan diyafram pompaları; içecek dağıtım sistemleri için pompalar, valflar, şalterler ve bunların parçaları ; pompalar , giriş filtreleri ve akümülator haznelerinden oluşan entegre edilmiş su yükseltme sistemleri ; sentrifüj pompaları; gel-git pompaları; rejeneratif pompalar; dozaj pompaları; resirkülasyon pompaları; içecek dağıtıcı pompalar; suyun soğutulması için pompalar ve karıştırıcılar; sintine pompalar;dren pompaları; dalgıç pompaları; dönel pompalar.” emtialarının tescili amacıyla 14.05.2018 tarihinde gerçekleştirdiği 2018/47336 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.06.2018 tarih ve 303 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 19.08.2018 tarihinde 99/013922, 2000/07083, 2001/12960, 2001/13392, 2001/22441, 2002/09295, 2002/30620, 2006/48708, 2008/23168,2008/28354, 2008/28355, 2008/51332, 2009/57903, 2010/11219, 2010/13855, 2010/48427, 2010/63236, 2010/71605, 2010/71609, 2011/89155, 2011/89175, 2013/10154, 2013/16873, 2013/81756, 2014/100154, 2014/100160, 2015/91426, 2015/94138, 2015/94141, 2016/76390, 2017/05650, T/02251, 2017/110135, 2017/110151 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, itiraza karşı davalı şirketin 02.10.2018 tarihli karşı görüş dilekçesi sunduğu, karşı görüş dilekçesinde 99/013922, 2000/00825, 2000/07083, 2001/12960, 2001/13392, 2001/22441, 2002/09295, 2002/30620, 2006/48708 2008/23168, 2008/28354, 2008/28355, 2008/51332, 2009/57903, 2010/11219, 2010/13855 2010/48427, 2010/63236, 2010/71605, 2010/71609, 2011/89155, 2011/89175, 2013/10154, 2013/16873, 2013/81756 sayılı markalara ilişkin kullanmama def’inde bulunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 14.05.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 24.06.2019 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 13.03.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava dilekçesinde delil olarak gösterilen davacıya ait markaların 2010/11219, 2006/48708, 2010/13855, 2001/12960, 2009/57900, 2008/51332 sayılı markalar oldukları, davacı yanın dava malzemesini bu markalar ile sınırladığı, 6100 sayılı HMK m.25 hükmü uyarınca hukuk yargılamalarında kural olarak “taraflarca getirilme ilkesi”nin mevcut olduğu, buna göre; davacı yanın eldeki davada mesnet göstermediği itiraz/hükümsüzlüğe mesnet markaların yapılacak yargılamada inceleme dışı tutulması gerektiği kabulü ile yargılama yürütülmüş ve sadece davacı vekilinin dava malzemesi olarak delil olarak gösterdiği yukarıda numaraları belirtilen markalar nazara alınarak gerek YİDK kararının iptali istemi, gerekse markanın hükümsüzlüğü istemi incelenmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, delil olarak bildirilen itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı yanın itiraz/hükümsüzlüğe mesnet gösterdiği 2008/51332 sayılı markasının sicil kayıtlarında müddet olduğu görüldüğünden aşağıda yapılacak değerlendirmede inceleme dışı tutulmuştur.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusu 07. Sınıfta “Pompalar; su pompaları ; diyafram pompaları; elektrikli motorla çalışan diyafram pompaları; hava ile çalıştırılan diyafram pompaları; içecek dağıtım sistemleri için pompalar, valflar, şalterler ve bunların parçaları ; pompalar , giriş filtreleri ve akümülator haznelerinden oluşan entegre edilmiş su yükseltme sistemleri ; sentrifüj pompaları; gel-git pompaları; rejeneratif pompalar; dozaj pompaları; resirkülasyon pompaları; içecek dağıtıcı pompalar; suyun soğutulması için pompalar ve karıştırıcılar; sintine pompalar;dren pompaları; dalgıç pompaları; dönel pompalar.” yer alan malları kapsamaktadır.
Davacı yanın delil olarak bildirdiği itiraz ve hükümsüzlüğe mesnet markaları ise; 03, 09, 10, 16, 18, 25, 35, 41. sınıfta yer alan mal ve hizmetleri kapsamaktadır.
Dava konusu marka başvurusu kapsamındaki emtialar ile davacı yana ait olup bilirkişi raporunda tablolaştırılan markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında aynılık veya aynı türlük söz konusu olmadığı gibi aralarında benzerlik ilişkisi de bulunmamaktadır. Zira karşılaştırılan mal ve hizmetlerin; kullanım amaçları, işlevleri, dağıtım kanalları birbirinden farklıdır.
Davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet tuttuğu markaları incelendiğinde; “… akademi”, “…”, “…ve ayakkabımı seviyorum”, “… …” ve “…” şeklinde olup markaların baskın sözcük unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu anlamda davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresinin kendisi olduğu, … kelimesi etrafında oluşturduğu seri bir marka ailesinin yer aldığı değerlendirilmektedir.
Davalının dava konusu edilen markası ele alındığında ise; “…” şeklinde bir kelime markası olduğu, anılan ibarenin dilimizde bilinen bir anlamının bulunmadığı, anlamı bulunmayan “…” kelimesi ve “hızlı ve tepkili uçak olarak” anlamına gelen “JET” kelimelerinin birleşimi ile oluştuğu, tüketicinin bu tür markaları yabancı bir sözcük markası olarak algılayacakları, markanın bütün olarak “…-JET” şeklinde telaffuz edilerek algılanacağı değerlendirilmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Markalar arasında “…” ibaresinin müşterekliğinden doğan işaret benzerliği bulunsa da, karşılaştırılan markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik ilişkisinin bulunmadığı anlaşıldığından; SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın dosya kapsamına ek olarak sunduğu çok sayıda delil, davacı markalarının TÜRKPATENT tanınmış markalar sicilinde özel olarak korunan markalar arasında olması ve dahası muhtelif tarihlerde muhtelif mahkamelerce verilmiş kararlarda, davacı markalarının hususiyetle “ayak giysileri” ürünlerinde sektörel tanınmışlığının kabul edildiği değerlendirilmiştir. Tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde tescile engel olabilmesi için tescil durumunda, davalı markasının, davacı markalarının Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabileceği, davacı markanın itibarına zarar verebileceği ya da ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ihtimallerinden birinin de bulunması gerekir. Bu hallerden en az biri mevcutsa sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.
Dava dosyasında ve işlem dosyasında yer alan belgeler incelendiğinde, davacının iddialarını destekler nitelikte somut olayın gerçekleşeceğine ilişkin bilgi ve belgelerin sunulmadığı, ayakkabı sektöründe bilinen ve tanınan davacı markalarının, kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan, aynı veya benzer görülmeyen emtialarda tescilli marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olmadığı, dava konusu başvuru kapsamında 07. Sınıfta yer alan ve pompa ürünlerine yönelik mallar bakımından, dava konusu başvurunun tescilinin, davacı markalarının ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, zaman içerisinde sulanmasına neden olabilecek sonuçlar doğurmayacağı, davacının tanınmışlığının, kendi segmentinde tüketicinin zihin kütüphanesinde yer edinimi sonucunu doğurduğu, bu bağlamda taraf markalarının oldukça farklı sektörleri içeren ürün gamına sahip olduklarından davacı yanın ayrıca tanınmışlıktan kaynaklı olarak da bir korumadan yararlanamayacağı, buna bağlı olarak; davacı yanın, markalarının tanınmışlığı iddiasından kaynaklı olarak dava konusu marka başvurusunun reddini veya hükümsüzlüğünü talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen kötü niyet iddiası aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 16,30 TL vekalet harcı, 58,20 TL posta, 207,00 TL yurtdışı tebliğ harcı, 3.020,00 TL yurtdışı tebligat evrakı tercüme ücreti, 285 ABD doları yurtdışı tebliğ masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.160,30 TL ve 285 ABD doları yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı Şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/06/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza