Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/77 E. 2021/7 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/77 Esas – 2021/7
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/77 Esas
KARAR NO : 2021/7
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/03/2020
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
YAZIM TARİHİ : 24/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/03/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin özel bir eğitim kurumu olduğunu, “…” markası ile hizmet verdiğini, sektöründe tanınan ve bilinen bir marka olduğunu, müvekkiline ait markalar ile davalıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar aynı/benzer olduğunu, davaya konu markanın müvekkili markalarının serisi mahiyetinde olduğunu, müvekkilinin ayrıca “…” ibareli markalarının da bulunduğunu, davaya konu markada yer alan “com” ibaresinin 09. sınıf bakımından yardımcı unsur mahiyetinde olduğunu, markaların işitsel olarak kulakta bıraktığı intibaının aynı olduğunu, davalıya ait markanın müvekkili markalarının tescilli olduğu sınıfta tescil edilmek istendiğini, müvekkiline ait “…” ibareli markaların tanınmış olduğunu, davaya konu markanın müvekkilinin ticaret unvanı ile benzerlik teşkil ettiğini, davaya konu markanın kötü niyetli şekilde tescil ettirildiğini, markaların hecelere bölünmeden bütünsel açıdan benzerlik teşkil ettiğinin kabulü gerektiğini, markaların genel olarak da benzer olduğunu, … ibaresinin de … şeklinde okunduğunu, … ibaresinde arada i harfinin olmamasının mezkur ibareyi görsel ve işitsel olarak müvekkilinin … ibareli markalarından ayırmadığını, müvekkilinin “…” dışında sessiz harflerden oluşturduğu “…”, “…” ibareli markaları da bulunduğunu, davaya konu markada yer alan şekil unsurunun kelime unsurunun önüne geçmediğini, şekil unsurunun hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmadığını beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 20/04/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, “…” olan davalı markası ile davacı markasının, görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirinden son derece farklı olup, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadığını, davalının “…” ibaresini, bir bütün halinde, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullandığını, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, başvuru markasının “…” ibaresi ile, kullanılan harfler ve oluşturulan şekil kullanılarak tamamen spesifik hale getirildiğini ve ayırt ediciliğin sağlandığını, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/5. Maddesindeki (Mülga md. 8/4’teki) şartların oluşmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ELEKTRONİK OTOMASYON TİCARET LTD. ŞTİ., dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, …” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edildi.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile davacının ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+…” ibaresini 09. sınıfta bulunan “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.” emtialarının tescili amacıyla 05.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.03.2019 tarih ve 321 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 07.05.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1 ve m.6/6 hükümleri kapsamında 2017/33492, 2017/10123, 2017/04948, 2016/91780, 2016/80063, 2016/80028, 2016/70477, 2016/36371, 2016/36358, 2016/31277, 2016/31250, 2016/31236, 2016/31229, 2016/31017, 2015/13477, 2014/97433, 2014/77879, 2014/74030, 2014/40199, 2014/40167, 2014/40159, 2013/99139, 2013/99130, 2013/99080, 2013/96923, 2013/74365, 2013/28310, 2013/24049, 2013/24047, 2013/24046, 2013/24044, 2013/101944, 2013/100866, 2013/100853, 2013/100843, 2013/100830, 2013/100814, 2013/07243, 2012/86201, 2012/86195, 2012/79127, 2012/79119, 2012/41131, 2011/87201, 2011/87174, 2011/82799, 2011/82786, 2011/41669, 2011/41659, 2011/36532, 2011/36525, 2011/36515, 2011/36504, 2011/36495, 2011/36481, 2011/36470, 2011/36451, 2011/36434, 2011/32166, 2011/101542, 2011/101513, 2010/83912, 2010/72664, 2010/35831, 2010/33599, 2009/63001, 2009/42405, 2009/42399, 2009/41385, 2009/41376, 2009/39262, 2009/22123, 2007/55281, 2006/30478, 2006/30477, 2005/06039, 2005/01024, 2005/01023, 2005/01022, 2004/30533, 2003/27755, 2003/05681, 2003/05680, 2003/05678 sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 05.11.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 09.01.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 13.01.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 04.05.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan 09. sınıf : “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.” emtialarının, davacı yanın itiraza mesnet 2006/30477, 2016/31250, 2016/31277, 2016/36358, 2016/36371, 2016/70477, 2017/04948 sayılı markalarında bilirkişi raporunda kırmızı ile renklendirilen mallarla aynı/aynı tür olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla yukarıda belirtilen davacı markaları ile dava konusu marka arasında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Somut olayda, taraf markalarının benzer olduğu emtiaların hitap ettiği kitlenin, bilinçli tüketicilerden oluştuğu, yeterli dikkat ve bilgi seviyesine sahip olduğu, görece yüksek fiyatlı ürünlerden oluşan dava konusu emtialar bakımından hedef kitlenin bilinçli olduğu düşünülmektedir.   
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; kelime ve şekilden oluşan karma marka şeklinde oluşturulduğu, kelime unsurunun mavi renk, büyük harf ve bir bütün halinde yazılmış “…” ibaresi olduğu, şekil unsurunun ise kelimenin başında yer alan yuvarlak, renkli bir daire şeklinde oluşturulduğu gözlemlenmiştir. Markada yer alan kelime unsuru bir bütün olarak yazılmışsa da, “com” ibaresi çok sık kullanılan bir domain uzantısı olması nedeniyle marka algısı yaratmamaktadır. “…” ibaresini gören bir tüketicinin “…” ibaresi üzerinde yoğunlaşması ve bu kelimeyi marka olarak algılaması muhtemeldir. Zira iki ibare, bitişik yazılmasına karşın bütünleşmemiş, marka algısı birleşik kelimenin tamamına aktarılamamıştır. Dava konusu marka, bir internet sitesi adresi algısı yaratmaktadır. “…” ibaresi, anlamı olan bir kelime değildir. Dava konusu marka, tüketiciler tarafından “…” ya da “….” şeklinde telaffuz edilecektir.
Davacı yanın itiraza mesnet ve dava konusu marka ile emtia benzerliği bulunduğu yukarıda belirtilen markaları incelendiğinde ise; “…” ibareli kelime markası, “…” ibareli kelime markası, “…” ibareli kelime markası, “…” ibareli kelime markası, “1r … … Eğitim Yayınları” ibareli kelime markası, “…” ibareli kelime markası, “Şekil+…” ibaresinden oluşan kelime+şekil (karma) markası olduğu gözlemlenmiştir. “…” ve “…” kelimelerine eklenen “….” gibi kelime ve ekler, markaların sonunda yer almaktadır. Davacıya ait 2016/36371 sayılı marka ise büyük punto ile yazılmış “1r” ibaresi ile, çok daha küçük punto ile yazılmış “… … Eğitim Yayınları” ibaresinden oluşmaktadır. İş bu markanın, davacıya ait diğer markalara nazaran “1r” ibaresini esaslı unsur olarak içermektedir. Diğer ibareler, dikkat çekmeyecek derecede küçük punto ile yazılmıştır. “…” kelimesi Türk Dil Kurumu nezdinde “Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert:” anlamına gelmekte olup, “…” kelimesinin herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. “…” kelimesi yazıldığı gibi okunmakta ve telaffuz edilmektedir.
Taraf markaları esas unsur nazarında değerlendirildiğinde, dava konusu markanın esas unsuru “…”, davacı markalarının esas unsuru ise “…” ve “…” ibareleridir. Bu kapsamda, dava konusu markanın “…” ibaresi ile 1 adet, “…” ibaresi ile iki harf farkı bulunmaktadır. Dava konusu markadaki harf eksikliği/fazlalığı kelimenin ikinci ve dördüncü sesli harften kaynaklanmaktadır. Taraf markalarının kısa kelime markası olarak nitelendirilemeyeceği gözetildiğinde, kelimenin ortasında yer alan ve sesli harflerden kaynaklı bir veya iki harf farklılığının taraf markalarının ayırt edilmesine yetmeyeceği, bu nedenle taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Kelimelerin okunuşu nazara alındığında ise, “…” kelimesinin de “…” şeklinde okunması/telaffuz edilmesi mümkündür. Bu durumda taraf markaları arasında yüksek seviyede işitsel benzerlik oluşmaktadır.
Kavramsal olarak incelendiğinde “…” ibaresinin tek başına kavramsal bir karşılığının bulunmadığı, ancak davaya konu emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin söz konusu ibareyi gördüğünde çağrışım yolu ile zihninde “…” şeklinde kavramsal bir anlamın da şekillenmesi mümkün olduğundan, davacı markaları ile bu anlamda da benzerlik bulunduğunun söylenmesi mümkündür.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; davacıya ait gerekçe olarak gösterilen 2006/30477, 2016/31250, 2016/31277, 2016/36358, 2016/36371, 2016/70477, 2017/04948 sayılı markalarda yer alan mallar ile dava konusu markada yer alan malların ayniyet derecesinde benzerlik taşıması, ayniyet taşıyan mallar yönünden ilgili tüketici kesimi bilinçli tüketici olarak nitelendirilse dahi, taraf markalarının görsel ve işitsel olarak yüksek seviyede benzer olması, dava konusu markada yer alan “COM” ibaresinin dünyada en sık kullanılan domain uzantısı olması nedeniyle marka algısının “…” ibaresi üzerinde yoğunlaşması, “…” ve “COM” ibareleri birleşik halde yazılmasına karşın bu kelimelerin bütünleşmemesi ve esasen dava konusu markanın bir internet sitesi adresi algısı yaratması ve ibarede marka işlevini gören unsurun “…” ibaresi olması, kısa olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan ibarelerde bir veya iki harf farklılığının markaları farklı olarak nitelendirmeye yetmeyeceği, karşılaştırılan markaların ilk ve son harflerinin ayniyet taşıması, soldan sağa okuma kuralı gereğince ilk telaffuz edilen ve vurgunun üzerindeki harfin ilk harf/hece olması ve somut olayda ilk harfte ayniyet olması, gerek davacı gerekse davalı markasında ayırt ediciliğe katkı sağlayan başkaca unsur bulunmadığı, tüketicinin iki ayrı marka ile karşı karşıya kaldığını fark etse dahi her iki markanın aynı iktisadi veya idari kaynağa ait olduğu yanılgısına düşebilecek olması nedeniyle somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 23/09/2020 tarihli yazısında, davacı şirketin çalışma konusu “İlgili mercilerden izin almak kaydı ile her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunmak ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak Türkçe ve yabancı diller üzerinde genel mesleki ve teknik özel eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunmak… ve anonim şirket mukavelesinde yazılı olan diğer işler” şeklinde belirtilmiştir. Dava konusu markanın kapsamında ise, yukarıda ayrıntılı olarak yazılı 09. sınıf emtialar bulunmaktadır. Bahsi geçen mal ve hizmetler, birbiri ile aynılık/benzerlik taşımamaktadır, ilişkilendirilemeyecek derecede farklı mal ve hizmetlerdir. Davacı unvanının çekirdek unsuru “… …” ibaresi iken, dava konusu marka “…” ibaresinden oluşmaktadır. Karşılaştırılan bu işaretler arasında benzerlik bulunduğu düşünülse dahi, dava konusu marka kapsamındaki emtialar ile davacıya ait ticaret unvanından kaynaklı iştigal alanları arasında benzerlik bulunmadığından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Davacı vekili marka işlem dosyasında itiraz sebebi olarak ileri sürmese de, eldeki davada markalarının tanınmışlığı ve davalı şirketin kötüniyetli olduğu iddialarını gerekçe olarak ileri sürmüştür. Söz konusu iddialar, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde irdelenmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça “…”, “…” markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet bir kısım markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle bir kısım davacı markası ile dava konusu marka arasında SMK m.6/1 hükmü koşullarının oluştuğu tespit edildiğinden davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.973,00 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.089,60 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/01/2021