Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/6 E. 2021/49 K. 29.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/6 Esas – 2021/49
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/6 Esas
KARAR NO : 2021/49

DAVA : Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımla İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 08/01/2020
KARAR TARİHİ : 29/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımla İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/01/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …ve 9 sıra numaralı tasarımlarının, davalı tarafça itiraza gerekçe gösterilen 135667 sayılı “…” markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde kullanıldığını ve bu durumun bir fikri mülkiyet hakkının izinsiz kullanımı olarak görülerek, müvekkili tasarımlarının reddine karar verildiğini, müvekkilinin 2004/09206 sayılı “…” ibareli marka tescilinin bulunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin 2004 yılından beri çay ve bitki çayları emtialarında tescilli … ibaresini içerir markasının bulunduğunu, davalının redde gerekçe tutulan 135667 sayılı markasının ise “bisküvi” emtialarını kapsadığını, dolayısıyla kurumun verdiği kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin bahsi geçen emtialar bakımından öncelik hakkının bulunduğunu, kaldı ki müvekkilinin bu markasını uzun yıllardan beri kullanmakta olduğunu, kaldı ki davalı adına tescilli söz konusu “…” markası ile davaya konu ambalaj deseni başlıklı tasarımın karşılaştırması yapıldığında da tasarımların yenilik ve ayırt edicilik anlamında birbirleri ile benzer olmadıklarını, davalı markasının şekil unsurundan bağımsız düşünülmemesi gerektiğini, müvekkili tasarımı bir bütün olarak ele alındığında kullanılan renk ve şekil unsurları açısından farklılaştığını beyan ederek; … sayılı YİDK kararının müvekkili aleyhine olan kısmının iptalini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 07/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuruya konu tasarımın yeni ve ayırt edici vasfının bulunmadığını, 2019/02002 – 8,9 sıra numaralı tasarımlar ile itiraz ekinde sunulan ve itiraza gerekçe gösterilen ürünlerin genel izlenim itibariyle benzer olduğunu beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş vekili 20/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1990 yılından bu yana “…” markalarının sahibi olduğunu, bu markanın tanınmış marka statüsünde olduğunu ve müvekkilinin lider markası olan “…” markası ile özdeşleştiğini, müvekkilinin “…” markalarının tanınırlığına dair çok sayıda mahkeme kararının mevcut olduğunu, işbu dava konusu tasarımın bir gıda ürününün ambalajı olduğunu, bilgilenmiş tüketici olarak nihai kullanıcıyı/ortalama tüketiciyi ele almak gerektiğini, Yargıtay tarafından başvuru sahibi tarafından tescil edilmek istenen tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yaratmış olduğu genel izlenim açısından belirgin bir farklılığa sahip olmadığı hallerde, tescil edilmemesi gerektiğinin vurgulandığını, dava konusu tasarımda müvekkili tanınmış markası olan “…” markalarının aynen kullanıldığını ve bu kullanımda yine doğrudan nihai tüketicinin dikkatinin çekilmek istendiğini, müvekkilinin “…” ibareli markalarının muhtelif yargı kararlarından da görülebileceği üzere toplum nezdinde bilinir hale geldiğini, bu markanın dava konusu tasarımda aynen kullanılmasının açık ve net bir şekilde benzerlik sebebi olduğunu, davacının tescil ettirmek istediği tasarımın benzerlerinin piyasada evvelden beri kullanıldığını, davacı piyasada birçok firmanın kullandığı ambalaj modellerini kendi tasarımı gibi tescil ettirmek istediğini, davacının 2004/09206 sayılı markasına dayalı olarak ileri sürdüğü hakkın somut olayda dinlenebilir olmadığını beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacı aleyhine olan kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait …ve 9 nolu çoklu tasarımların başvuru tarihi itibari ile mutlak anlamda yeni ve ayırt edici olup olmadıkları, tasarım koruması kapsamında kalıp kalmadıkları, bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımı mahiyetinde bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tasarım tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, redde mesnet marka tescil belgesi celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 26.03.2019 tarihinde 2019/02002 sayılı çoklu tasarım başvurusunda bulunduğu, başvurunun 09.04.2019 tarihli 314 sayılı Resmi Tasarım Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirketin 05.07.2019 tarihli dilekçesi ile yayına itiraz ettiği, 2019/02002-8, 9 ve 12 nolu tasarımların kendisine ait “…” ve “… KEYFİ” markalarını kapsaması nedeniyle yenilik ve ayırt edicilik vasfını haiz olmadığını, bu nedenle ya bu tasarımların iptalini ya da “…” ve “… KEYFİ” markalarının söz konusu tasarımların üzerinden çıkartılmasını talep ettiği, 2006/00904-4, 2004/02317, 2002/01776, 2002/01680, 2002/01533 sayılı tasarımları ve “…” ile “… KEYFİ” ibarelerini içerir markaları itirazına mesnet gösterdiği, davacı şirket tarafından 23.07.2019 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun … sayılı kararı ile; “itirazın kısmen kabulüne ve …ve 9 sıra numaralı tasarımların tescilinin iptaline ve 2019/02002-12 sıra numaralı tasarımın tescilinin devamına” şeklinde oybirliği ile karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 08.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Tasarım, bir ürünün veya onun bir kısmının görmek veya dokunmak gibi insan duygularıyla fark edilen görünümüdür. Görünüm, ürünü veya onun üstündeki süslemeyi oluşturan çizgilerin, özel şekillerin, çevre çizgisinin, renklerin, biçimin ve/veya malzemenin sonucudur.
6769 sayılı SMK’nın 56. maddesinde koruma koşulları düzenlenmiş olup, bir tasarımın tescili için yeni ve ayırt edici nitelikte olması gerektiği vurgulanmıştır. 6769 sayılı SMK’nın 56/4. maddesine göre bir tasarımın “yeni” olması o tasarımın aynısının daha önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması anlamına gelir. Eğer herhangi iki tasarım arasında sadece küçük ayrıntıda farklılık varsa o tasarımlar aynı kabul edilir. Yenilik değerlendirmesinde temel alınan kriter mutlak yenilik, yani dünyada yenilik ilkesidir. Yenilik mutlaktır; çünkü, tescili istenen tasarımın aynısının kamuya sunulması halinde, Türkiye’de dünyanın neresinde, ne zaman yapılmış olursa olsun, yenilik ortadan kalkar. Bundan tescil başvurusunda bulunan tasarımcının haberinin bulunup bulunmaması, hiçbir etki yapmaz.
Ayırt edicilik kriterini düzenleyen 56/5. Madde uyarınca, “Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir.” Bir tasarımın ayırt edici nitelikleri o tasarıma has, yani sadece o tasarıma ait özelliklerdir. Yine 56/5. maddeye göre tasarımlar arasındaki kıyaslama bilgilenmiş kullanıcı tarafından yapılacak olup, 56/6. maddeye göre ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınacaktır.
Bilgilenmiş kullanıcı, tasarımı kullanarak bilgi sahibi olmuş, tasarımı tanıyan, deneyim sahibi kullanıcı demektir. Bilgilenmiş kullanıcı, sıradan bir kullanıcının gözden kaçırabileceği tasarımın önemli özelliklerini fark eder. Ama bir tasarım uzmanı kadar da bilgi birikimine sahip olmadığı için ayrıntılarla ilgilenmez.
Seçenek özgürlüğü kavramı ile ilgili olarak, koruma dışı hallerin değerlendirildiği 58/2. Maddede “Koruma kapsamının değerlendirilmesinde, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınır.” ifadesi yer almaktadır. Bir ürün, tasarımcısına ne kadar seçenek özgürlüğü bırakıyorsa koruma kapsamı da o denli genişler; seçenek özgürlüğü ne denli darsa koruma kapsamı da o denli daralır. Bir ürün işlevini yerine getirebilmesi için ancak belirli bir şekilde tasarlanması zorunluysa, bu ürünün tasarımı hiç koruma görmez.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, tasarım işlem dosyası, itiraza mesnet gösterilen tasarımlar ve markalar, hukuki nitelendirme hariç maddi tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Somut olayda dava konusu …ve 9 nolu tasarımlar; ambalaj tasarımları olup bu tasarımların paketli çay ürünleri için bir ambalaj tasarımı olduğu görülmektedir. Bu tür tasarımlar açısından teknik anlamda bir zorunluluğun bulunmadığı düşünülmektedir. Bu açıdan sektörü ne olursa olsun ambalaj tasarımları çok geniş seçenek özgürlüğüne sahip, üzerine sonsuz tasarımsal faaliyette bulunulması mümkün olan nitelikteki tasarımlardır. Bazı sektörlerdeki mutat renk uygulamaları (örneğin doğal ürünleri temsil için yeşil/mavi, diyet ürünleri temsil için pembe/metalik gribi, acılı ürünleri temsil için kırmızı renk gibi renklerin kullanımı) haricinde ambalaj görselleri açısından hiçbir sınırlamanın mevcut olamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca yine ambalaj ürünlerinde, ürünün içerisinde yer alan mamuller ile ilgili görsellerin yer alması da yine mutat bir uygulamadır. Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök raporunda ambalaj tasarımları bakımından seçenek özgürlüğünün geniş olduğuna ilişkin örneklendirilmiş sair tasarımlara yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; bilgilenmiş kullanıcının bu tasarımların kullanım alanının bulunduğu market, bakkal, büfe, şarküteri vb gıda ürünlerinin satışının yapıldığı yerde çalışan bir satış danışmanı veyahut tasarıma konu ürünleri pek çok defa deneyimleyerek bilgi sahibi olmuş, tasarımı tanıyan herhangi bir kimsenin/tüketicinin olabileceği kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi kök raporunda tablolaştırıldığı üzere; YİDK tarafından verilen kısmi ret kararına gerekçe olan davalı yana ait önceki tarihli marka tescil görseli ile dava konusu tasarım başvurusunun bütünsel şekil itibarı ile birbirleri ile herhangi bir benzerlik taşımadıkları, tasarımlar arasında görsel anlamda ortak tek unsurun “…” ibaresi olduğu, ancak sözcük unsurundan ibaret bu ortaklığa bağlı olarak dava konusu tasarımların “yenilik” ve “ayırt edicilik” vasfını yitirmiş olduğunun söylenmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Zira bir ambalaj tasarımı bütün olarak belirli bir zemin üzerinde şekil, renk, tipografik eleman gibi unsurların düzenlemesi, kompozisyonu ile oluşur ve bu düzen kendi içerisinde bir bütünlük arz eder. Tipografik elemanları markayı oluşturan unsur olarak dışarıda tuttuğumuzda; geriye kalan tasarım elemanlarının (çizgi, şekil, zemin, renk, doku vb.) düzenlenme ilkeleri ve birbirleri ile kurduğu ilişkiler, tasarımların incelenmesine dayanak oluşturmakta olup bu çerçevede taraf logo/ambalajları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığı görülmektedir. Yine gerek kök bilirkişi incelemesinde, gerekse ek bilirkişi incelemesinde dava konusu çoklu tasarımların mutlak anlamda yeni olup olmadığı da incelenmiş olup, söz konusu tasarımların mutlak anlamda yeni olmadıklarını gösterir aksi yöndeki herhangi bir bulguya rastlanmadığı tespit edilmiştir.
Bununla birlikte iptali talep olunan YİDK kararının gerekçesi dava konusu tasarımların yeni ve ayırt edici olmaması değil, tasarımın sahip olduğu görsel unsurlarda, davalıya ait bir fikri mülkiyet hakkının, tescilli bir markanın, izinsiz kullanımının mevcut olduğu yönündeki kanaatidir.
SMK m. 67/2 ve 77/1-a düzenlemelerine göre tescil başvurusuna konu edilen tasarım görsel anlatımı içerisinde başkasına ait bir marka, (yahut başkasına ait bir tasarımın veyahut da tescilli başka bir sınaî hakkın) bulunması, başka bir ifadeyle bir fikri mülkiyet hakkının izinsiz kullanımı gibi bir nedenle tasarımın kısmen ya da tamamen iptali mümkündür.
Bu düzenlemenin temel hareket noktası, sınai mülkiyet hakkına tecavüzdür. Zira marka tescili yoluyla elde edilemeyecek olan bir korumanın tasarım tescil yoluyla elde edilmesi amaçlanmakta ise de marka tescili yoluyla kullanımın mümkün olmadığı hallerde bu hakkın tasarım tescili yoluyla da korunmaması gerektiği düşünülmektedir. Hal böyle olunca davacının tasarım başvurusuna konu ettiği ambalaj tasarımındaki “… … BİTKİ ÇAYI” ibaresinin davalının tescilli “…” markasından doğan hakkı ihlal edip etmediği dikkatle incelenmelidir.
Davacının 2004/09206 sayısı ile “Tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler; bitki karışımları ve konsantreleri; şifalı bitki çayları, zayıflatıcı çaylar, ginseng çayı . Çaylar, buzlu çaylar” emtialarında tescilli “…” şeklinde bir markasının mevcut olduğu, anılan markanın koruma süresinin de halen devam ettiği görülmektedir. Dolayısıyla davacının “…” ibaresini de içerir şekilde tescilli bir markasının mevcut olduğu görülmektedir.
Dava konusu tasarımlar, bir ambalaj görselinin açılmış hali olup, tasarım görselleri incelendiğinde; her iki görselin de bütünsel mizanpajının aynı olduğu, aralarındaki farkların ürün içeriğinden (kayısı – kiraz) kaynaklı renk (turuncu – kırmızı) ve yine buna bağlı meyve görsellerinden (kayısı – kiraz) ibaret olduğu, bunun dışındaki tüm unsurların konumlandırması ve ambalajların blok yapısının aynı olduğu görülmektedir. Bu anlamda her iki ambalajın da tek bir ambalaj gibi ele alınarak incelenmesi mümkündür.
Dava konusu ambalajlarda üst kısımda “…” markasının yeşil bir … içerisine beyaz renklerle konumlandırıldığı, bu ibarenin altında “…” sözcüğünden biraz daha büyük harf karakterleri ile yazılmış “…” kelimesi, bu kelimenin altında ise yine aynı büyüklükte harfler ile yazılmış “bitki çayı” kelimelerinin konumlandırıldığı görülmektedir. Daha alt kısımda ise daha küçük harf karakterleri ile yazılmış “kayısılı” ve “kiraz saplı” sözcükleri yer almaktadır. Dava konusu tasarımlarda, davacının tescilli markasındaki “…” ve “…” ibaresinin yer aldığı görülmekle birlikte, anılan markada her bir unsurun birbirine eş boyut ve vurguda, yan yana olacak şekilde kullanıldığı, ancak dava konusu tasarımlarda, “…” ibaresinin üstte ve bağımsız bir logo içerisinde, “…” ibaresinin ise altta ve yine bağımsız bir karakerde kullanıldığı görülmektedir. “TEA” ibaresinin ise bu kullanımlarda yer almadığı, ancak “TEA” kelimesinin zaten “çay” anlamı taşıyor olmasından kullanıma konu edilmemesinin bir önemi olmadığı, tescilli marka sahiplerininin, düz sözcüklerden oluşan markalarını ticari ihtiyaçlar ve pazarlama teknikleri çerçevesinde çeşitli görsel unsular ve kompozisyonlarda, ambalajlar üzerine konumlandırılarak kullanmasının mümkün olduğu, bu noktada önemli olanın tescile konu görseldeki bütüne hakim olan algı olduğu, davacı tasarımlarında kullanılan markanın, davacı adına tescilli 2004/09206 sayılı markası ile aynı kelime unsurlarından oluştuğu, ancak anılan markada “…” ibaresinin, markadaki asli ayırt edici sözcük unsuru olan “…” kelimesi ile eş boyutta yazılmışken, dava konusu tasarımda “…” kelimesinin bağımsız bir logo içerisinde ve üstte yer alacak şekilde kullanıldığı, “…” ibaresinin ise yine bağımsız bir şekilde ambalajın orta noktasında tekil bir şekilde kullanıma konu edildiği, hatta “…” kelimesinin, “bitki çayı” kelimeleri ile bütünlük oluşturduğu, halbuki tescile uygun bir kullanımda “…” ibaresinin “…” kelimesi ile bir bütünlük içerisinde olmasının bekleneceği, dolayısıyla bu nitelikteki bir kullanımın davacının tescilli markasının kapsamını değiştiren ve yeni uyuşmazlıklar ortaya çıkarabilecek bir kullanım olarak ele alınabileceği, bu nedenle de davacının tescilli tasarımındaki kullanımının, kendisine ait bir fikri mülkiyet hakkının kullanımı olarak yorumlanamayabileceği, kanaatine varılmıştır.
Bu durumda tartışılması gereken husus; dava konusu tasarımdaki kullanım ile davalı yanın ret gerekçesi markası arasında, ortak unsur olan “…” ibaresinin varlığı nedeniyle tüketiciyi yanılgıya düşürebilecek bir benzerliğin mevcut olup olmadığıdır.
Öncelikle dava konusu ambalajın “bitki çayı” ürünlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış bir ambalaj olduğu, davalı yanın ret gerekçesi markasının ise tescili kapsamında “Her çeşit bisküvi, bisküviler” olduğu görülmektedir. Genel anlamda gıda sektörü üst başlığında sınıflandırılabilecek bu emtialar arasında, tüketicinin, çay ve bisküvinin birlikte tüketilebilir olmasından kaynaklı alışkanlıkları çerçevesinde emtialar arasında dolaylı bir ilişkinin var olduğu kabul edilebilir.
Taraf markalarındaki ortak unsur olan “…” ibaresinin sağlıklı gıda ürünlerini ifade etmek adına sektör içerisinde yaygın kullanımı bulunduğu ve tüketicilerin de anılan ibareye bu yönde bir anlam yükleme eğiliminin mevcut olduğu da bilinmektedir. Öyle ki tüketicinin, ambalajında “…” yazan bir ürün satın alındığında, bu ürünün diyet bir ürün olduğu, kalorisinin eşlenik ürünlere göre (üzerinde “…” yazmayan) daha düşük olduğu algısıyla hareket etmesi mümkündür. Somut olayda, dava konusu tasarımda “…” ibaresinin “çay” emtiası için hazırlanan bir ambalaj tasarımında kullanıldığı görülmektedir. Halk arasında zayıflama çayı olarak bilinen … çayları da aslında birer bitki çayıdır. Bilirkişi ek raporunda görselleştirildiği üzere; halk arasında zayıflama çayı olarak bilinen çayların, “… ÇAY” şeklinde özel kategorilerde satışa konu edildiği dahi görülmektedir. … bitki çaylarının zayıflamaya doğrudan bir etkisi olmamakla birlikte dolaylı etkilerle zayıflamaya yardımcı olurlar. Zayıflama çayı olarak bilinen bu çayların içinde yer alan bitkilerin kan dolaşımını arttırarak metabolizmayı hızlandırma ve sindirim sistemini düzenleme gibi etkileri sayesinde zayıflamaya yardımcı olduğu bilinmektedir. … çayları içeriğinde yağ yakımına, idrar sökümüne, ödem atımına ve metabolizmanın hızlanmasına yardımcı bitkiler barındırır. Bu sayede düzenli olarak tüketildiği takdirde kilo vermeye büyük ölçüde yardımcı olduğu bilindiğinden birçok kişinin zayıflamak amacı ile sıvı tüketimini artırdığı dönemde bu çaylardan yararlandığı da bilinmektedir. Dolayısıyla özellikle “çay-bitki çayı” ürünlerinde “…” ibaresi ile karşı karşıya kalan tüketicinin, bu ibareyi, sair nitelikteki gıda ürünlerine göre çok daha somut bir şekilde çay ürününün bir cinsi, vasfı, özelliği ile ilgili olarak algılayacağı düşünülmektedir. Böyle bir durumda ise tüketicinin “…” ibaresinden kaynaklı ürünü tercih etmesi, bu ibarenin markasal niteliğinden kaynaklı değil, ürün içeriğinin sağlayacağı fayda temelli olacaktır. Böyle bir durumda ise dava konusu tasarım örneğindeki gibi bir kullanımda dahi, tüketici, “…” ibaresini bitki çayı ile ilgili kavramsal bir unsur olarak algılayacak, ambalajdaki markasal nitelik arz eden sair unsurlara odaklanması çok daha yüksek olacak ve “…” şeklinde ayırt edici bir sözcük unsuru varken, markadaki “…” ibaresi nedeniyle önceki tarihli davalı markası ile anılan marka arasında ne iktisadi ne de idari anlamda bir yanılgı yaşamayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2018 tarih 2017/11-114 Esas 2018/1995 Karar sayılı kararında; … ibareli lider marka yanına eklenen ve tescil kapsamındaki mallar yönünden … lider markasını takip eden, ayırt ediciliği düşük zayıf ibarelerin bulunması halinde, asıl vurgunun “…” lider markası üzerinde olduğunun belirtildiği, söz konusu Hukuk Genel Kurulu kararı içeriğinde de kabul edildiği üzere, lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu olduğu, bu ilke dikkate alınmak suretiyle her somut olayda iltibas tehlikesinin değerlendirilmesi gerektiği, bu hale göre dava konusu tasarımlarda markasal ayırt edici etkinin “…” ibaresinden ziyade “…” ibaresinde bulunduğu, zira yukarıda izah edildiği üzere kayısı ve kiraz bitki çayları bakımından “…” ibaresinin söz konusu bitki çaylarının karakteristik özelliklerinden birine atıf yapan, ayırt ediciliği düşük tanımlayıcı bir ibare olduğu, bu hale göre daha önce davalı şirkete ait “…” esas unsurlu markayı tescilli olduğu bisküvi emtialarında gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin davaya konu çoklu tasarımları gördüğünde, bu tasarımları davacı markası ile bağdaştırmayacağı, bu tasarımların … bitki çaylarına ilişkin olduğunu hemen ve ilk bakışta algılayacağı, bu nedenle tasarımlar üzerinde bulunan “…” ibaresine markasal etki atfetmeyeceği, bu ibareyi tasviri bir ibare olarak algılayacağı, dolayısıyla markalar arasında iltibas tehlikesi oluşmayacağından somut çoklu tasarımlar bakımından davalı şirkete ait tescili markanın yetkisiz kullanımından da bahsedilemeyeceği tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kabulü ile, … sayılı YİDK kararının davacı aleyhine olan kısmının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının davacı aleyhine olan kısmının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.976,00 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.092,60 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/01/2021