Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/57 E. 2021/313 K. 16.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/57 Esas
KARAR NO : 2021/313

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 27/02/2020
KARAR TARİHİ : 16/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/09/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1932 yılında kurulan, ana faaliyet alanı alçı ve levha sistemleri olan, sektöründe lider kuruluşlardan biri olduğunu, Amerika’dan sonra Türkiye ve Avrupa pazarına sunulan cam elyaf şilte kaplamalı ilk dış çephe levhası olan … markalı ürününü piyasaya çıkardığını, “…” markalı dış cephe kaplama levhası ürününün, su ve neme karşı güçlendirilmiş çekirdeği ve özel turuncu renkli cam elyaf şilte kaplaması ile dış duvar imalatında kullanılan dış çephe kaplama levhası olduğunu, müvekkili şirketin … markasını 2010 yılından bu yana son derece yoğun bir şekilde kullandığını, yine müvekkiline ait “…” ve “…” ibareli seri markaların 06,17,19 ve 35. Sınıflarda tescilli olduğunu ve sektörde tanındığını, en çok tercih edilen arama motoru üzerinden “dış cephe levha” şeklinde arama yapıldığında ilk sırada çıkan ve birçok içeriği bulunan markanın müvekkili şirkete ait … markası olduğunu, davalı tarafından başvurusu yapılan “…” markasının müvekkili markaları ile aynı mal ve hizmet sınıflarında tescil edilmek istendiğini, başvuru konusu markanın müvekkili markaları ile SMK m.6 anlamında görsel, işitsel ve kavramsal olarak karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, kavramsal, işitsel, bütünsel olarak benzer olan dava konusu markalara mal ve hizmet sınıfları yönünden bakıldığında da mal ve hizmet sınıflarının ve faaliyet alanlarının aynı olduğunu, dava konusu markadaki tek farkın “F” harfi olduğunu ve markaya ayırt edicilik katmadığını, tüketicilerin itiraz konusu başvuruyu müvekkili şirkete ait tescilli markalar ile ilişkilendireceğini ve başvuru sahibi ile müvekkili şirket arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlantı bulunduğu yönünde yanlış bir intibaya kapılacağını, bu durumun müvekkilinin ticari itibarının ve piyasada oluşan kalite ve garanti fonksiyonunun geri dönülmez bir şekilde zarar görmesine yol açacağını, … ibaresinin tanımlayıcı bir işaret olduğunu, ayırt ediciliğinin bulunmadığını ve İngilizcede levha, tahta anlamına geldiğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, davalı tarafın sunduğu hizmetle ilgili marka olarak seçebileceği yüzlerce ibare varken müvekkilinin tescilli markasının neredeyse tamamen aynısını kullanmayı tercih etmesinin başvuru sahibinin kötü niyetinin önemli bir göstergesi olduğunu iddia ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline, 19.11.2018 tarih, … no ile tescil başvurusu yapılan ve tescil işlemleri devam eden “…” ibaresinin tescili halinde sicilden terkin edilmek suretiyle hükümsüzlüğüne, “…” ibaresinin tescil edilmemiş ise huzurdaki dava sonuçlanana kadar tüm tescil işlemlerinin durdurulmasına, tescil edilmiş ise huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ve kullanımının önlenmesine dair ihtiyati tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;Başvuru konusu markanın … ibaresinden, davacı markalarının ise … ve … ibarelerinden oluştuğunu, bütüncül açıdan bakıldığında markalar arasında karıştırılmaya yol açacak derecede görsel, sesçil ve kavramsal bir benzerliğin bulunmadığını, başvuru konusu marka davacı markalarına benzer olmadığından tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığını, başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtların itiraz ekinde sunulmadığını ve müvekkili kurum nezdinde de başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığını, dolayısıyla kötü niyet iddiasının yerinde görülmediğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan davalı şahsa ait markanın tescili halinde hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusunun somut ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmadığı, tasviri nitelikte olup olmadığı, bu marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalar hususunda bilirkişi kök ve ek raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı … tarafından 19.11.2018 tarihinde … sayılı “…” ibareli markasının “19.sınıf: 19/01 Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. 19/02 Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. 19/03 Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. 19/04 Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. 19/05 İnşaatlar için cam ürünleri. 19/06 Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. 19/07 Akvaryum kumları. (TÜM ALT GRUPLAR)” emtiasını kapsayacak şekilde tescili için başvuruda bulunulduğu, başvurunun 27/11/2018 tarih ve 313 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davacının 28/01/2019 tarihinde ilana …. sayılı markaları gerekçe gösterilerek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 hükmü kapsamında (iltibas) ve 6/9 hükmü kapsamında (kötüniyet) gerekçesiyle itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 22.05.2019 tarihli kararı ile itirazın haklı bulunmayarak reddedildiği, bu karara karşı davacının 22.07.2019 tarihli itirazın yeniden incelenmesine ilişkin itiraz dilekçesi sunduğu, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile davacının itirazlarının reddine karar verildiği görülmüştür. Verilen kararın davacı marka vekiline 27/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 03/03/2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu “…” ibaresi markasal tüm fonksiyonlara sahiptir. “…” ibaresi genel olarak mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etme vasfına sahiptir. Bu kapsamda söz konusu ibare soyut ayırt edici niteliği haizdir. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Davacı yan her ne kadar … ibaresinin “levha, tahta” anlamına geldiğinden bahisle, somut ayırt ediciliği olmadığını ileri sürmüşse de; “levha, tahta” anlamına gelen … değil, … kelimesidir. Bu kapsamda … ibaresinin çekişme konusu 19. Sınıftaki mallar bakımından somut ayırt edici niteliği bulunmaktadır. Zira 19. Sınıftaki malların ortalama tüketici olan kişilerce … kelimesinin anlamlı bir ibare olarak algılanması ve/veya ilk bakışta, herhangi bir zihni çaba harcanmadan … olarak anlaşılması mümkün değildir. Sondaki F harfi … ve … ibarelerini yeterince farklılaştırmıştır. Bu bağlamda … kelimesi 19. Sınıftaki mallar bakımından SMK 5/1-b bendi kapsamında tescil engeli içermemektedir. … ibaresi, … kelimesinden farklılaştığından, bu markanın 19sınıftaki emtiaların karakteristik özelliklerinden birini hemen ve ilk bakışta tüketici zihninde oluşturmayacağı anlaşıldığından, bu markanın tanımlayıcı olduğu da söylenemez.
Belirtilen nedenlerle; dava konusu markanın SMK m.5 hükmünde düzenlenen herhangi bir mutlak tescil engelini içinde barındırmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka başvurusuna ait işlem dosyası yukarıda özetlenmiş olup, davacının TÜRKPATENT nezdindeki itirazlarında iltibas iddiası bakımından 2015 … sayılı markaları dayanak gösterdiği tespit edilmiştir. Huzurdaki davada hükümsüzlük istemi bakımından da aynı markalara dayanılmış olup, yapılan iltibas değerlendirmesi hem YİDK karar iptali hem hükümsüzlük istemi bakımından geçerlidir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; … ibareli davalı marka başvurusu ile davacının itiraza mesnet gösterilen … sayılı … ve … ibareli markaları, çekişme konusu 19. sınıftaki mallar bakımından aynı/aynı tür malları kapsamaktadır. Davacıya ait itiraza mesnet gösterilen … sayılı … markaları kapsamında yer alan 19.sınıf emtiaların mağazacılığı hizmetleri ile dava konusu marka kapsamında yer alan 19.sınıf emtialar arasında birbirini tamamlayıcılık ilişkisi bulunduğundan benzerlik vardır.
Dava konusu … markası ile davacının itiraza mesnet … …, … …, …, …, …, …, …, …, … ve … markaları karşılaştırıldığında;
Davalı markasının düz yazı karakteri ile siyah renkte ilk harfi büyük, diğerleri küçük harflerle yazılmış … kelimesinden oluştuğu; bu ibarenin dışında markada herhangi bir şekil unsurunun bulunmadığı görülmektedir. Davacı markalarının bir kısmı siyah renkte düz yazı karakteri ile yazılmış … …, … ve … kelimelerinden, bir kısmı turuncu zemin üzerine siyah renkte yazılmış … kelimesinden bir kısmı ise … ibaresi siyah, EX eki turuncu renkte yazılmış … kelimesinden oluşmaktadır. Düz yazı karakteri ile yazılmış …, … ve … markaları arasında … ortak unsurunun yazım stilinden kaynaklı kısmi görsel benzerlik bulunmaktadır. Diğer markaların ise renk ve tasarım kompozisyonları farklı olduğundan, aralarında görsel benzerlik bulunmamaktadır.
Taraf markalarında ortak ibare “…” kelimesi olup, bu kelime “levha, tahta, pano” anlamına gelmektedir. Bu kapsamda davacı markalarının … ve … kelimelerinden oluştuğu, davalı markasının … şeklinde olduğu dikkate alındığında; … kelimesinden türetilen taraf markaları arasında, kavramsal kurgulanışa bağlı olarak, dolaylı da olsa anlamsal benzerlik bulunmaktadır.
Davalı markası “…” şeklinde okunurken, davacı markalan “…” ve “…” şeklinde okunmaktadır. Taraf markaları arasında işitsel benzerlik bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta çekişme konusu olan 19. Sınıftaki mallar; inşaat sektöründe genellikle inşaat işleri ile iştigal eden profesyonel kişilerce (müteahhitler, mühendisler, yapı ustaları vs.) satın alınan mallar olup tüketici kesiminin özen ve dikkat seviyesi ile sektörel bilgisi ve marka farkındalığı oldukça yüksek düzeydedir. Bu durum söz konusu mallar bakımından hem iltibas eşiğini oldukça yükseltmekte, hem de sektörel terminolojiyi bilen kişilerin tüketim sürecine dahil olması ile zayıf markaların küçük farklılıklarla dahi ayırt edilebilmelerini kolaylaştırmaktadır. Herhangi biri için … ve … markaları karıştırılabileceken; “…” kelimesinin özellikle dış cephe kaplama ürünleri bakımından sektördeki yaygın kullanımını, hatta “BORD KAPLAMA” tabirini bilen ya da literatürdeki “building …” kelimesine aşina olan bir inşaat mühendisinin, … kelimesinden türetilen … ve … markaları arasındaki görsel ve işitsel farklılığı kolaylıkla kavrayacağı ve farklı markalar olduklarını algılayacağı değerlendirilmektedir. Yine İngilizce “fibreboard”, inşaat sektöründe yaygın kullanımı olan “sunta” ürününü tarif eden bir tabirdir. Bu ibareyi inşaat alanında eğitim almış bir profesyonelin bilmemesi mümkün değildir.
“Building …” ürünleri, çeşitli malzemelerden yapılan kaplama malzemelerinin yanı sıra, inşaatlarda kullanılan her tür levhayı da ifade etmektedir. Bu bağlamda dava konusu marka kapsamında yer alan; “19/01 Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer.” emtiasının, “building …” ürünlerinin hem ham maddesi hem de birlikte kullanılan tamamlayıcısı olması; “19/02 Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler” ürünlerinin ise bizzat “building …” ürünleri kategorisinde bulunması sebebiyle … kelimesinin bu emtialar için tanımlayıcı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca dava konusu marka kapsamında yer alan “19/03 Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri.” ürünleri bakımından ise; bu trafik işaretlerinin, dilimizde kategorik olarak “trafik levhası” olarak ifade edilmesi, İngilizce’de ise “traffic …” olarak tanımlanması sebebiyle … kelimesinin bu emtialar için tanımlayıcı olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “19/04 Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. 19/05 İnşaatlar için cam ürünleri. 19/06 Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. 19/07 Akvaryum kumları.” malları bakımından ise … kelimesinin bu şekilde sektörel bir tanımlayıcı kullanımı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu emtialar bakımından … ve … markalarının zayıf karakterli markalar olmadıkları tespit edilmiştir.
Belirtilen açıklamalara göre;
… ibareli davalı marka başvurusu ile … ve … ibareli davacı markaları arasında başvurunun kapsadığı “19.Sınıf: 19/01 Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. 19/02 Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. 19/03 Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri.” bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede bir benzerlik bulunmadığı, bu emtialar bakımından … kelimesinin “Levha, tahta, pano” anlamına geldiğini bu emtiaların hitap ettiği inşaat sektörü profesyonellerinin bilebileceği, dolayısıyla … kelimesinin bu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği düşük zayıf karakterli bir marka olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu hale göre; yukarıda belirtilen emtialar bakımından zayıf karakterli … kelimesini içinde barındıran … ve … markalarını kendisine marka olarak seçen davacının, içinde zayıf karakterli … kelimesini barındıran başkaca markaların tesciline katlanması gerektiği, somut olayda dava konusu markanın bir bütün halinde … şeklindeki mizanpajı ile davacıya ait itiraza mesnet markalardan uzaklaşıldığı, dolayısıyla daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı yukarıda belirtilen emtialardan yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin daha sonra davaya konu … markasını aynı emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla yukarıda belirtilen emtialar bakımından karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak; “…” ibaresi, davaya konu “19/04 Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. 19/05 İnşaatlar için cam ürünleri. 19/06 Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. 19/07 Akvaryum kumları.” bakımından ise tanımlayıcılık içermeyen, ayırt edici bir marka işaretidir. Bu bakımdan da … ibaresini ortak esaslı unsur/esaslı unsurun bir parçası olarak içeren “…” ve “…”, “…” markaları arasında görsel ve işitsel açıdan, benzerlik bulunmaktadır. Davalının … markasını, davacı markaları ile 19/04, 05, 06, 07 alt gruplarındaki aynı/aynı tür ve benzer mallar üzerinde gören bir tüketicinin; davalı mallarının, davacı markası ya da işletmesi ile ilişkili olduğu yanılgısına kapılması kuvvetle muhtemeldir. “…” markasını taşıyan “19/04 Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. 19/05 İnşaatlar için cam ürünleri. 19/06 Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. 19/07 Akvaryum kumları.” mallarını, davacının … veya … markalı mallarının farklı bir versiyonu ya da yenilenmiş hali olduğunun düşünülmesi de iltibas kapsamındadır. … ibareli davalı marka başvurusu, davacının … veya … ibareli markalarının yeni bir versiyonu veya türevi gibidir. Bu sebeple de tüketicilerin, önceden bildikleri … veya … markasının zihinde bıraktığı imajdan hareketle, “seçici tutma” yoluyla yeni karşılaştıkları … markasını 19/04, 05, 06, 07 mal gruplarındaki aynı/aynı tür ve/veya benzer hizmetler üzerinde gördükleri takdirde tercih etme olasılıkları oldukça yüksektir. Öyle ki markalar arasındaki benzerlik düzeyi özenli ve dikkatli tüketicilerin dahi yanılmasına yol açabilir. 
Açıklanan nedenlerle; … ibareli davalı marka başvurusu ile … ve …, ibareli davacı markaları arasında başvurunun kapsadığı “19.sınıf: 19/04 Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. 19/05 İnşaatlar için cam ürünleri. 19/06 Metalden olmayan prefabrik, yüzme havuzları. 19/07 Akvaryum kumları.” bakımından 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın tanınmışlık iddiası, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı … markasının tanınmışlığını ispata yönelik olarak;
• Davacı şirketin markalarını ve şirketin tarihçesini, WIPO Marka Tescili Dokümanını,
• … markasına ilişkin Google arama sonuçlarının çıktısını,
• www.insaatdunyasi.com ve www.alcim.com.tr sayfalarından alınmış … ürününe
ilişkin tanıtım yazılarını,
• … ürün katalogunu ve ürün standı görsellerini,
• … ürününün tanıtıldığı (tarihi okunaksız) Pegasus Dergilerini
delil olarak sunmuştur. Her ne kadar aksi ileri sürülmüş olsa da, dava dilekçesi ekindeki işbu belgeler dışında bir delile dosya kapsamında rastlanmamıştır.
Söz konusu deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının … markasının tanıtımına yönelik bir takım faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak markanın satış rakamlarını, piyasa payını, ilgili tüketici kesimi nezdindeki bilinirliğini tevsik eden faturalar, piyasa araştırma sonuçları ya da tüketici anketleri vb. gibi veriler dosya kapsamında yer almadığından; davacının tanınmış marka iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım emtialar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları.” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalı TÜRKPATENT’in kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRPATENT’e verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL başvurma ve vekalet harcı, 347,00 TL posta ve müzekkere, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.809,20 TL yargılama giderinin 1/2 si olan 904,60 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 904,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’nin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/07/2021