Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/51 E. 2021/247 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/51 Esas
KARAR NO : 2021/247

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/02/2020
KARAR TARİHİ : 23/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; … başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun, müvekkilinin “…” seri markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, bu kapsamda yapılan itirazlar sonucunda başvurunun 41, 43 ve 44. Sınıflar bakımından reddine karar verildiğini, ancak nihai olarak 41. Sınıftaki bir kısım hizmetler bakımından YİDK kararında ret kararının kaldırıldığını, taraflar arasında daha önce Bakırköy 1. FSHHM’de 2018/336E, 2019/390K sayılı davanın müvekkili lehine sonuçlandığı, anılan dosyada 2015/09865 sayılı “… cyprus” markası ile müvekkili markalarının benzer görüldüğünü, somut olayda da taraf markalarının karıştırılacak düzeyde benzer olduklarını, davalının kendi beyanlarında markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu vurguladığını, taraf markalarının seri marka izlenimi yarattıklarını, taraf markalarının görsel, yazımsal ve işitsel olarak benzer olduklarını, davalı firmanın daha önceki başvurularının da itirazlar üzerine kurum tarafından reddedildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek; işbu … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İtiraza mesnet 2015/15223 ve 2015/09865 sayılı “…” ve “… cyprus” ibareli markalarda, markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, başvuru markasında ise “…” ibaresinin “…” ibaresine nispeten küçük ve ikinci planda olacak şekilde dizayn edildiğini, dava konusu marka başvurusunun itiraza mesnet markalardan bir kısım harfler bakımından farklılaşması ve dava konusu marka başvurusu kapsamındaki 41.sınıf hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin bilgi ve dikkat seviyesinin yüksek olduğu düşünüldüğünde, davaya konu başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığını, müvekkili kurum tarafından verilen YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 21/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin turizm sektöründe … markaları ile 2015 yılından beri faaliyet gösterdiğini, gerek Türkiye’de, gerekse de KKTC’de otellerinin tanınır ve bilinir olduğunu, müvekkilinin bu ibareyi aynı zamanda ticaret unvanı olarak da kaydettirdiğini, müvekkiline ait olan bu markanın davacı tarafça marka tescillerine konu edildiğini, müvekkilinin “…” ve “… cyprus” markalarının gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin markasını davacıdan daha önceden beri kullandığını, halen de aktif olarak kullandığını, davacı şirketin ise markalara dair aktif bir kullanımının dahi mevcut olmadığını, davacı şirketin kötü niyetli olduğunu, markaları kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, dava dışı …’un davacı şirketin tek ortağı olduğunu, anılan kişinin aynı zamanda müvekkili şirkette de hak sahibi olduğunu ve “sekreter” olarak yer aldığını, dolayısıyla anılan şahsın 2015 yılı ve öncesinde “… HOTEL” olarak markaların tescil edileceği ve tanıtımına başlanacağı noktasında bilgi sahibi olduğunu, anılan şahsın “sekreter” olarak imzaladığı çok sayıda belgenin mevcut olduğunu, davacı şirketin markaları hiçbir şekilde kullanmadığı gibi müvekkili tarafından işletilen … Hotel markası ile herhangi bir bağlantısı bulunmadığını, davacının sadece “…” değil “… cyprus” markasını da tescil ettirmesinden müvekkili markalarını bildiğinin anlaşılabileceğini, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2018/336E sayılı dosyasının henüz istinaf aşamasında olduğunu, kaldı ki taraf markalarının zaten benzer dahi olmadıklarını, davacının kötü niyet iddialarının yersiz olduğunu, asıl kötü niyetli olanın davacı firma olduğunu beyan ederek; işbu davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı, davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davalı şirketin itirazının kabulü yönünden hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında YİDK kararı ile başvuruya eklenen hizmetler bakımından iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… …” ibaresinin 41, 43 ve 44. sınıflarda bulunan hizmetlerin tescili amacıyla 27.12.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2019 tarih ve 318 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.04.2019 tarihinde 2015/15223 ve 2015/09865 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 ve 6/9 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 17.06.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca kabul edilerek marka tescil başvurusunun reddedildiği, redde mesnet olarak; 2015/15223 ve 2015/09865 sayılı markaların gösterildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 15.10.2019 tarihinde itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; “İtirazın kısmen kabulü ve “Sınıf 41:Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).”nin başvuru kapsamına iadesi gerekmiştir. ” şeklinde karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 25.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; “…” ve “…” kelimelerinden oluştuğu, ilgili markada “…” ibaresinin dilimizde ya da İngilizce’de bilinen somut bir anlamı bulunmayan üç harfli ve “Mİ-A” şeklinde telaffuz edilecek bir kelime olarak markanın bütününe hakim unsur şeklinde konumlandırıldığı, “…” ibaresinin ise yine dilimizde ya da İngilizce’de bilinen bir anlamının bulunmadığı ve “E-LEK-SUS” şeklinde telaffuz edileceği, anılan ibarenin markanın sol üst kısmında bir üst marka gibi konumlandırıldığı görülmektedir. Marka görseli bu haliyle incelendiğinde markanın esas ve baskın unsuru “…” ibaresi olarak yorumlanmış olup “…” kelimesinin ise tali konumda ve fakat tamamen gözardı edilebilir bir pozisyonda ise olmadığı tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar; markaların her birinin şekil ve kelime unsurlarının bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, markalarda ön plana çıkan ve ayırt ediciliği bulunan kelime unsuru olarak “…” ibaresinin yer aldığı, bu ibarenin hemen üstünde ise bir E harfinin yer aldığı, “E” harfinin üst çizgisinin ise “taç” figürü ile oluşturularak meydana getirildiği ve bu sayede ayırt edici nitelikte bir logo yaratıldığı, davacı markalarında ayrıca “cyprus” gibi tali ve markasal niteliği bulunmayan ibarelerin de yer aldığı görülmektedir. Davacı markaları bu bağlamda ele alındığında markalardaki ön plana çıkan unsurun tereddütsüz bir şekilde “…” kelimesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu markada yer alan “…” ibaresi, davacı taraf markalarının esas unsurudur. Her ne kadar dava konusu markada “…” kelimesi tali bir nitelikte kullanılmış gibi görünmekte ise de “…” kelimesinin uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından ayırt edici vasfı yüksek, orijinal ve özgün bir kelime olduğu, dolayısıyla sonraki markadaki “…” ibaresinin bu şekildeki bir kullanımında dahi, tüketicinin, davacı yan önceki markalarını bildiği bir durumda, sonraki markadaki kullanımı da bu markalar ile ilişkilendirebileceği ve markadaki “…” ibaresini, “…” üst markası altında yaratılmış bir marka olarak yorumlayarak, taraf markalarının iktisadi – idari anlamda aynı kaynağa ait olduğu yanılgısını yaşayabileceği ve bu durumun da karıştırılma ihtimalini doğurabileceği kanaatine varılmıştır. Tabiki tüketicinin bu yönde bir benzerlik kurabilmesi için taraf markaları kapsamında aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi içerisinde bulunan mal veya hizmetlerin mevcudiyeti gerekmektedir. Bu nedenle dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerle, davacıya ait itiraza mesnet markalar kapsamındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunup bulunmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
Buna göre; mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusundan Markalar Dairesi Başkanlığı kararınca çıkartılan, ancak davalı şirketin itirazı üzerine YİDK’ce başvuruya dahil edilen 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetler ile itiraza mesnet 2015/15223 ve 2015/09865 sayılı markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmamaktadır. Dava konusu bu hizmetlerin bulunduğu sektörden kimselerin de yer aldığı bilirkişi heyetinin mahkememize ibraz ettiği raporda belirtildiği üzere; dava konusu marka başvurusuna iade edilen ve eldeki davaya konu olan 41.sınıftaki her bir hizmet bakımından taraf markalarının farklı ihtiyaçları karşıladıkları, farklı iş kollarına yönelik bu hizmetlerin birbirinden farklı şekillerde tüketiciye sunulduğu, satış noktalarınının farklı olduğu, birbirleri yerine ikame edilebilir hizmetler olmadıkları görülmüştür.
Karıştırılma ihtimalinin ilk koşulu, taraf markaları arasında mal veya hizmet sınıfları bakımından bir benzerlik bulunmasıdır. Bu koşul somut olayda karşılanmadığından, taraf markaları arasında, her ne kadar işaret benzerliği bulunsa da, karşılaştırılan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle, ilgili tüketici algısında, ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceği tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, taraflar arasında davaya konu markalar üzerinde hak sahipliği bulunduğu iddiasından kaynaklı olarak çekişme bulunduğu, dosyamız davalısı şirketin, dosyamız davacısı şirketin, eldeki davada itiraza mesnet gösterdiği markalarının hükümsüzlüğü talepli olarak Bakırköy 1.FSHHM’nin 2018/336 E sayılı dosyası ile açtığı davanın kesinleşmediği, bu husustaki nizanın dava tarihi itibariyle sonuçlanmadığı, davalı tarafın önceki tarihli “…” ibareli başkaca marka başvurularında bulunmasının, eldeki dava bakımından tek başına davalı şirketin kötü niyetli olduğu şeklinde yorumlanamayacağı, zira her bir marka başvurusu bakımından kötü niyet olgusunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından ise karşılaştırılan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığından iltibas tehlikesinden söz edilemeyeceği, iltibas tehlikesi oluşturmayan bir marka bakımından, marka başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunun marka işlem dosyası kapsamında ispatlanamadığı anlaşıldığından, davacı tarafın kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 63,00 TL posta, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.879,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,

7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
23/06/2021