Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/5 E. 2021/289 K. 09.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/5 Esas
KARAR NO : 2021/289

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 08/01/2020
KARAR TARİHİ : 09/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/01/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yanın … sayılı başvurusunun, müvekkilinin “…” esas unsurunu taşıyan markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, müvekkilinin hem … hem … ibareli markalarının bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin 1991 yılından beri “…/…” serisi markalarını kullandığını, davalının müvekkili firmanın en yakın rakiplerinden biri olduğunu, buna rağmen 27 yıl sonra gerçekleştirmiş olduğu başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalı markasındaki “…” ibaresinin davalının lider markası olduğunu, dolayısıyla markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu bakımdan taraf markaları arasında “…” ibaresinin kullanımından kaynaklı benzerlik oluştuğunu, markaların esas unsurlarının okunuş ve işitsel olarak benzer olduklarını, davalı başvurusundan bir kısım emtia çıkartılmış olunsa dahi çatal, kaşık, bıçak, mutfak aletleri, heykeller, biblolar, ev tekstil ürünleri vs ürünlerin çıkartılmadığını, müvekkilinin “…” markalarını porselen yemek takımlarında kullandığını, “…” markasını ise çatal – bıçak setlerinde kullandığını, bu ürünlerin tamamının birbiri ile benzer olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 06/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının itiraza mesnet markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davacının kötü niyet hususununu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunamadığını, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 21/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davacı yana ait 2000/10838 sayılı markasına ilişkin olarak … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 2018/56 Esas sayılı dosyasında kullanmama nedeniyle iptal davası açtıklarını, SMK m.25/7 hükmü uyarınca davacı tarafça 126813 ve 144025 tescil numaralı markaların, kapsamında bulunan tüm mallar ve hizmetler için hem dava tarihinden önceki beş yıllık süre içerisinde, hem de müvekkile ait markanın başvuru tarihi olan 11.05.2018 tarihinden önceki beş yıllık süre içerisinde ciddi biçimde kullanıldığına dair delillerin Sayın Mahkemeye sunulmasını ve böylece hükümsüzlük istemine dayanak gösterilen markaların ilgili zaman diliminde davacı tarafça kullanıldığının ispat edilmesini talep ettiklerini, taraf markaları arasında zaten bir karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, dava konusu başvurunun müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, taraf markaları arasında biçimsel olarak herhangi bir benzerliğin bulunmadığını, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olarak kabul edilmesi gerektiğini, taraf markalarının bütün olarak karşılaştırılmaları gerektiğini, “…” kelimesinin ayırt ediciliği zayıf olduğundan markalar arasında bu ibareden kaynaklı karıştırılma ihtimalinin de bulunmayacağını, “…” ibarelerinin davacı markalarının asli ve ayırt edici unsuru da olmadığını, davacı markalarının asli unsurunun “… PORSELEN” olduğunu, davacı her ne kadar … markasını, çatal bıçak takımları bakımından kullandığını iddia etmişse de ilgili markanın, çatal bıçak takımlarının bulunduğu 8. Sınıfta tescilli olmadığını, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E sayılı dosyasında sunulan uzman görüşünde davacı markalarının asli unsurunun “… porselen” olduğunun tespit edildiğini, davacı ile dava dışı Karaca Züccaciye arasında görülen Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasının reddedilmiş olduğunu, davacının tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, ispata muhtaç olduğunu, savunarak davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hem davalı şirketin itirazının kabulü, hem de davacının itirazının reddi bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… … Serisi” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… porselen, … Porselen … Düz Tabak+Şekil ve …+Şekil” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, “…+Şekil” ibareli markanın kullanmama nedeniyle iptali davasının eldeki dava bakımından bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği, davalı şirketin önceki tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/56 Esas sayılı dosyası UYAP ortamında temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 11.05.2018 tarihinde … sayılı “… … Serisi” ibareli 08, 11 ve 21. sınıfta bulunan emtialara ilişkin başvurunun 28.05.2018 tarih ve 301 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davacı şirketin 13.07.2018 tarihinde 93/005440, 91/003841, 2000/10838 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/3 ve m.6/9 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirket tarafından 12.09.2018 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, karşı görüş dilekçesinde 91/003841, 93/005440, 2000/10838 sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürüldüğü, davacının 10.11.2018 tarihinde kullanıma ilişkin ispat formu ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazların incelenmesi sonucunda, başvurunun yayınına yönelik olarak davacı ve dava dışı hak sahipleri tarafından ileri sürülen her bir itirazın kısmen haklı bulunduğu, davacı yanca ileri sürülen itirazın yalnızca 144025 sayılı “…” markası açısından kabul edildiği ve davacı itirazları sonucunda başvurudan 08. sınıftaki “Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.” emtialarının çıkartılmasına karar verildiği, bununla birlikte başvuru kapsamından 11. sınıfta “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri). Katı, sıvı, gaz yakıtlı ve elektrikli ısıtma amaçlı cihazlar: kombiler, boylerler, kaloriferler petekleri, eşanjörler, sobalar, kuzineler; güneş enerjisi kollektörleri. Buhar, gaz ve sis (duman) üreteçleri (jeneratörleri): buhar jeneratörleri (kazanları), asetilen jeneratörleri, oksijen jeneratörleri, nitrojen jeneratörleri. İklimlendirme ve havalandırma cihazları. Soğutucular ve dondurucular. Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları. Sıhhi tesisat ürünleri: musluklar, duş takımları, klozet iç takımları, banyo-duş kabinleri, küvetler, klozetler, evyeler, lavabolar, musluklar için contalar, salmastralar (musluk iç takımı). Su yumuşatma cihazları, su arıtma cihazları, su arıtma tesisatı, atık arıtma tesisatı. Tıbbi amaçlı olmayan elektrikli alt yaygıları ve elektrikli battaniyeler, ısıtıcı yastıklar, elektrikli veya elektriksiz ayak ısıtıcıları, sıcak su torbaları (termoforlar), elektrik ısıtmalı çoraplar. Akvaryumlar için filtreler ve filtre-motor kombinasyonları. Sanayi tipi pişirme, kurutma ve soğutma tesisatı. Pastörize ve sterilize edici makineler.”; 21. sınıfta “Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri: boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları. Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terraryumlar. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Fare kapanları, haşerat tuzakları, sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan).” ve 08.sınıfta “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. Kesici ve dürtücü silahlar. Güzellik amaçlı ve kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil aletler: tıraş, epilasyon, manikür, pedikür aletleri, saç düzleştirme ve kıvırma amaçlı el aletleri, makaslar. Makine, cihaz ve taşıt onarımı, inşaat, ziraat, bahçecilik ve ormancılıkla ilgili elle çalışan (elektrikli olmayan ve motorsuz) aletler. Elektrikli-elektriksiz, buharlı ütüler. Her türlü malzemeden mamul alet sapları.” emtialarının çıkartılmasına karar verildiği, tescil işlemlerinin kalan emtialar için devam ettirilmesine karar verildiği, davacı şirket tarafından 22.03.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirket tarafından 27.03.2019 tarihinde karara itiraz formu sunulduğu, davalı şirket tarafından davacının yeniden itiraz dilekçesine karşı 29.04.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunulduğu, itirazları değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile; başvuru sahibi adına yapılan itirazın kabulüne ve Markalar Dairesi Başkanlığınca verilen kısmi ret kararının kaldırılmasına, davacı …Ş. Adına yapılan itirazın reddine şeklinde itirazın reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 03.03.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; davalı şirketin gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında, itiraza mesnet gösterilen davacı markalarının kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğünden, bu husus ön sorun olarak incelenmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline neden olabileceği kanaatine varılan davacı markaları 126813 sayılı “… PORSELEN … DÜZ TABAK” ve 1440025 sayılı “… PORSELEN” markalardır. Her iki markanın da tescili oldukça eskiye dayanmakta olduğundan dava konusu markanın başvuru tarihi olan 11.05.2018 tarihi ve 08.01.2020 olan dava tarihi esas alınmak üzere hususiyetle 11.05.2013 ve sonrasına ait sunulan delillerin incelenmesi gerekmekte olup davacı yanca işlem dosyasına sunulduğu görülen deliller incelendiğinde;
1- … 1. AHM’nin 2018/56E sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu (anılan raporda davacının “…” markasını 2014-2018 tarihleri arasında aktif olarak kullanıldığının tespit edildiği görülmüştür)
Sunulan bu delillerin bir kısmı (özellikle internet sitesi görselleri ve …broşürleri) tarihsiz olduğundan değerlendirmede dikkate alınması mümkün olmamış ise de özellikle 2015-2017 yılları aralığına ait çok sayıda faturada davalı yanın “…” markasını “yemek – sofra servis takım ve sair parçaları” emtialarında kullanımları gösterir delillerin varlığı tespit edilmiş olup mezkur delillerin davacı yanın “…” esas unsurlu markalarının ilgili emtialarda, kullanımını ortaya koyan deliller oldukları değerlendirilmiştir.
Bu çerçevede davacı yan markalarının kullanımının ispatlandığı bu emtiaların dava konusu marka kapsamında yer alan emtialarla benzer olup olmadığı incelendiğinde; dava konusu markada, davacı markalarının kullanımının ispatlandığı “yemek servis takımları” emtiaları ile benzerlik gösteren emtialarının yalnızca 08.sınıftaki “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri”; 21. sınıftaki “Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, elektriksiz pişirme aletleri.” olduğu, zira bu emtiaların benzer tüketici kesimine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları karşıladıkları, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame ilişkisi bulunduğu, benzer yerlerde satıldıkları tespit edilmiştir. Davacı markalarının kullanımını ispatladığı emtialar haricinde kalan ve davacı markalarının tescili kapsamında yer alan diğer emtialar bakımından ileri sürülen kullanmama def’i haklı görüldüğünden, kullanılmayan emtialar bakımından davacı markaları ile dava konusu marka kapsamında yer alan sair emtialar arasında benzerlik ilişkisi kurulamayacaktır. Zira; kullanmama def’i, SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak nispi tescil engeli değerlendirmesini bertaraf eden, marka başvuru sahibi lehine sonuç doğuran hukuki bir mekanizmadır.
Dava konusu … sayılı marka; “… … Serisi” şeklinde bir kelime grubu markası olduğu görülmektedir. Markanın ön sesi olarak yer alan “…” ibaresi aynı zamanda davalının ticaret unvanının da kılavuz unsuru olup uydurulmuş/yaratılmış bir kelime olmakla birlikte davalı firmanın çatı/lider markasıdır. “Çatı” marka olarak da kabul edilen firmaların lokomotif markalarının (ülker, eti, turkcell, vodafone vs) işaretin (somut uyuşmazlıkta “…”) kaynak bildirme fonksiyonuna katkı yapan unsurlar oldukları, ancak bu şekilde yapılan başvurularda genelde marka ile koruma altına alınmak istenen unsurun “çatı” marka değil bu markanın yanına eklenen ayırt edici sözcük ya da şekil unsurlarının olduğu, bu bakımdan çatı markanın ve bu marka yanında yer alan işaretin, bütün içerisindeki konumu, ek ibarenin ayırt edici olup olmadığı gibi unsurların her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmede bulunulması gerektiği aşikardır. Zira kimi zaman çatı markaların bütün içerisindeki konumları veya nitelikleri nedeniyle arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem gösterdiği, kimi zaman ise diğer tüm unsurlarla aynı öneme sahip oldukları yönünde değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu anlamda çatı marka ile birlikte yapılan başvurularda, başvuruda yer alan çatı markanın haricinde kalan unsurların ayırt edici niteliğinin bulunması durumunda markada aslen korunmak istenen ibarelerin çatı marka değil bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Dolayısıyla bu ek unsurların, daha önceki tarihli bir markanın da asıl unsuru konumunda bulunması halinde, çatı marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurulması kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir. Somut uyuşmazlıkta davacı yan markasında yer alan “… SERİSİ” tamlamasının jenerik, herkesin kullanımına açık nitelikte bir tamlama olmadığı, özellikle “…” ibaresinin ayırt edici vasfı bulunan bir kelime olduğu, dolayısıyla dava konusu markada asli olarak korunmak istenilen unsurun “… SERİSİ” tamlaması olduğu değerlendirilmektedir. İçinde pazarlama ile gastronomi ve mutfak sanatlarında uzman bilirkişilerin de bulunduğu bilirkişi heyetinin mahkememize ibraz ettiği 28/05/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda belirtildiği üzere; her ne kadar “…” ibaresinin farklı firmalarca da kullanıma konu edildiği/başvuru konusu edildiği tespit edilebilir bir durum ise de tarafların dosya kapsamındaki beyanlarından bu ibare üzerine yaratılmış, yatırım yapılmış ve pazarda belli bir pay sahibi olmuş markaların var olduğu ve bu markaların “…” ibaresinin kullanımlarından kaynaklı olarak çok sayıda davanın görülmekte olduğu göz önüne alındığında, … ibaresinin tercih edilme nedeninin anılan ibarenin ürünün cinsine yönelik doğrudan verdiği tanımlayıcı anlamından kaynaklı değil, ibarenin sektördeki kaynak gösterme fonksiyonunun niteliğinden kaynaklı olduğu yönünde bir yorum yapılması mümkündür. Bu bağlamda “…” sözcüğünün ayırt ediciliği bulunmayan ve herkesin kullanımına açık kalması gereken bir ibare olduğu yönünde bir kanaate varılamamış ve bu ibarenin ortak – baskın unsur olarak kullanımlarının karıştırılma ihtimalini doğurabileceği kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın itiraza mesnet markaları incelendiğinde ise; Davacı yana ait 144025 sayılı markasının asli unsurunun doğrudan “…” ibaresinden oluştuğu noktasında hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Keza davacı yana ait 126813 sayılı markasında ise “… PORSELEN” ibaresinin bu defa davacının lider/çatı markası olduğu, marka ile asli korunmak istenen unsurun “…” kelimesi olduğu, markanın sol kısmında yer alan tabak görseli ve “düz tabak” ibarelerinin bütünsel ayırt ediciliğe katkılarının tali nitelikte oldukları değerlendirilmektedir. Son olarak davacı yanın 2000/10838 sayılı markasında, bir istiridye kabuğu içerisinde konumlandırılmış … figürü ve “…” sözcüğünün İngilizce karşılığı olan “…” ibaresinden oluşan markasında da esas unsurun şekil ile birlikte “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Her iki taraf markalarında ortak ve baskın unsur konumunda bulunan “…” ibaresinin, tesciller kapsamındaki mallar açısından somut ayırt edicililiği bulunan bir sözcük olduğu aşikardır. Anılan ibare uyuşmazlık konusu emtiaların herhangi bir özelliğini, vasfını, türünü, niteliğini doğrudan belirten bir ibare olmadığı gibi tüketicinin “…” şeklinde bir marka ile karşı karşıya kaldığında da zihninde bu doğrultuda bir anlam oluşmayacağı düşünülmektedir.Bu bağlamda davacıya ait önceki tarihli markaları taşıyan mallar üzerinde “…” markası ile bir şekilde karşılaşmış, duymuş, görmüş, tecrübe etmiş ortalama bir tüketici, sonraki tarihli dava konusu marka ile, aynı, aynı tür ya da benzer mallarda karşı karşıya kaldığında, işaretler arasında “…” kelimesinden kaynaklı oluşan benzerlik ve bu benzerliğin her iki markada da baskın unsur olarak kullanımı nedeniyle bir ilişki kuracak ve yine taraf markalarını aynı iktisadi kaynağın yarattığı yeni bir marka olarak algılaması kuvvetle muhtemel olacaktır Hatta öyle ki tüketicinin, sonraki karşılaştığı dava konusu markada “…” çatı markasını gördüğünde, daha evvelden deneyimlediği davacı markasının esas unsuru olan “…” markası ile davalı yanın markasının farklı işletmelere ait olduğunu algılayabilse dahi bu defa taraflar arasında ticari bir ortaklık kurulduğu veyahut davalı markasının, davacı markasında bir lisans sözleşmesi çerçevesinde kullanıldığını zannetmesi de mümkün olabilecektir. Bu çerçevede dava konusu “… … SERİSİ” markasında, “…” ibaresinin davalının çatı markası olması, marka bütününde aslen korunmak istenen kelimenin “…” olması, makul düzeyde bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama bir tüketicinin davalı markasını yorumlarken “…” tanınmış markasının “…” isimli yeni bir ürün serisinin adı olarak markayı yorumlayacağı, başka bir ifadeyle bu markayı taşıyan ürünleri alırken “…” serisi ürünleri talep edeceği, dolayısıyla markanın asli unsurunu “…” kelimesine atfedeceği, davacının ise tek başına “… PORSELEN” şeklindeki markasının ise tek başına “…” ibaresini esas unsur olarak taşıması nedeniyle taraflar arasında iktisadi – idari bir bağ varmış izlenimi oluşturacak düzeyde dava konusu marka ile benzerlik taşıdığının kabulünün gerekeceği, bu benzerliğin ise tüketiciler nezdinde markaların ilişkilendirilmesi ihtimali dahi karıştırılması ihtimali sonucunu doğurabilecek düzeyde olduğu, keza yine davacı yanın “… PORSELEN … DÜZ TABAK” markasında da aslen korunmak istenen ibarenin “…” sözcüğü oluşu nedeniyle her ne kadar markada, davacının “… PORSELEN” tanınmış markası asli unsur gibi değerlendirilebilir ise de aynen yukarıda “…” ibaresi açısından yapılan açıklamada belirtildiği gibi tüketicinin de bu markayı aslen “…” ibaresi ile özdeşleştireceği, bu anlamda ortalama bir tüketici taraf markaları ile karşı kaşıya kaldıklarında farklı iki markanın aralarında ticari bir bağlantı varmışçasına ortak olarak “…” markasını kullanmak suretiyle faaliyet gösterdikleri algısını kaçınılmaz olarak edinebileceği değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte davacı yanın “Şekil+…” bakımından ayrı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Doktrin ve uygulamada işaretlerin farklı dillerdeki birebir karşılıklarının da tüketici nezdinde iltibasa yol açıp açmayacağı hususunda tartışmalar bulunmaktadır. Zira özellikle ülkemizde ortalama tüketici olarak kabul edilen tüketicinin, İngilizce dahil yabancı dil bilme oranı zayıf olduğundan, temel İngilizce düzeyinde kullanımı bulunan kelimeler haricinde (hello, goodbye, morning, go, come, home vs) tüketicinin İngilizce kelimelerin anlamsal karşılığını bilmeyeceği kabul edilmektedir. “…” ibaresinin de günlük hayatta yaygın bilinen kelimelerden olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak günümüzde ticari markaların ve özellikle de yurtdışına ihracat yapan firmalarca, ülkemizde kullandıkları ve Türkçe kelimelerden oluşan markalarını, yurtdışında İngilizce karşılıklarını kullanarak satışını gerçekleştirdikleri bilinen bir durumdur. Başka bir ifadeyle yerel satıcı, yurtdışına ürününü tanıtırken, yabancı karşılığını kullanması mümkün bir kelimeyi kendisine marka olarak seçmiş ise bu ibarenin sözgelimi İngilizce karşılığı ile de ilgili pazarda bilinebilmektedir. Taraf markaları arasında bu kapsamda bir ilişki kurulmasını gerektirecek bir benzerliğin özellikle görsel anlamda mevcut olmadığı, ilgili markalar açısından tüketicinin “… … SERİSİ” markasını ve davacı yan “Şekil+…” markasını gördüğünde, zihninde işaretler arasında derhal bir bağlantı kurmasının mümkün olmayacağı, standart bir tüketicinin, tüketim anında karşılaştığı markaları farklı dillere çevirerek anlamlandırmaya çalışmayacağı, bu tür markalar açısından kurumsal kimliğe etkisi bulunan ek unsurların (özellikle şeklen) varlığının gerektiği, halbuki somut olayda bu yönde bir yakınlaşmanın mevcut olmadığı, bu anlamda anılan markaların farklı iktisadi kaynaklarca yaratılmış görsel ve sözel kimliklere sahip markalar olarak algılanacakları değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak; davacıya ait “… PORSELEN” ve “… PORSELEN … DÜZ TABAK” markası ile dava konusu “… … SERİSİ” markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, “… PORSELEN” ve “…” kelimelerinin davacı ve davalı şirketin ticaret unvanlarının ayırt edici unsuru olup, davaya konu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği bulunan “…” kelimesine göre markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kaldıkları, “DÜZ TABAK” ve “PORSELEN” gibi kelimelerin davaya konu emtialardan bir kısmını tanımlaması nedeniyle markasal ayırt edici etkilerinin bulunmadığı, dava konusu markada yer alan “SERİSİ” kelimesinin “…” kelimesine bağlı olarak ve “…” kelimesinin yanına eklenen tamamlayıcı bir unsur olduğu, bu hale göre; yukarıda belirtilen davacı markaları ile dava konusu marka arasında esas unsur olan “…” kelimesinin varlığından kaynaklı olarak müştereklik bulunduğu, davalı tarafından ileri sürülen kullanmama def’inin incelenmesi neticesinde; davacının “…” esas unsurlu markalarını; “yemek – sofra servis takım ve sair parçaları” emtiaları üzerinde kullandığını ispatladığı, her ne kadar davacıya ait 2000/10838 sayılı markasının iptali istemi ile … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/56 E sayılı derdest dosyası bulunduğu tespit edilmişse de, bu davacı markası ile dava konusu marka arasında iltibas teşkil edecek derecede benzerlik bulunmadığı tespit edildiğinden adı geçen mahkeme dosyasının neticesinin iş bu dava bakımından bekletici mesele yapılmasının gerekmediği, davacının kullanımını ispatladığı “…” esas unsurlu markalarının kullanıldığı emtialar ile dava konusu marka kapsamında yer alan 08.sınıftaki “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri”; 21. sınıftaki “Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları arasında benzerlik bulunduğu, bu hale göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaların kullanıldığı “yemek – sofra servis takım ve sair parçaları” emtiaları üzerinde davacı markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları her zaman bir arada görme imkanından yoksun, markaların detaylarını analiz etmeyen, önceki tarihli markaların hatırında kalan ayırt edici unsuru ile tüketim tercihini belirleyen ortalama tüketici kesiminin daha sonra davaya konu markayı, davacı markalarının kullanıldığı emtialar ile benzer, dava konusu marka kapsamında yer alan 8.sınıftaki “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri”; 21. sınıftaki “Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu bu emtialardan faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalarla ilişkilendirebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceğıi, dolayısıyla davacıya ait “… PORSELEN” ve “… PORSELEN … DÜZ TABAK” markaları ile dava konusu “… … SERİSİ” markası arasında, 8.sınıftaki “Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri”; 21. sınıftaki “Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı şirket, önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğundan, bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Dava konusu marka başvurusu 11.05.2018 tarihinde tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davalı yanın TÜRKPATENT sicil kayıtlarında “…” ibaresini içerir başkaca bir markasına rastlanılmamıştır. Davalının önceki tarihli “…” esas unsurlu markalarının ise dava konusu marka açısından davalı lehine müktesep hak sağlaması mümkün değildir. Zira uyuşmazlık temeli taraf markalarında “…” ibaresinin ortak kullanımından kaynaklı olup davalının salt “…” çatı markasından kaynaklı bir müktesep hakkının var olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacının dava aşamasında ileri sürdüğü markalarının tanınmış olduğu iddiası aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın marka işlem dosyası ve dava dosyasına sunduğu deliller genel anlamda “…” ve “…” markalarına dair (çoğunluğu “…” olmak üzere) önceki tarihli (1999-2017 yılları arasındaki döneme ilişkin) çok sayıda fatura ve sınırlı sayıda haber/web sitesi kaynağına ilişkin olup sunulan faturaların tamamının davacı yanın fiili faaliyet alanı olan züccaciye ürünlerine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Herhangi bir markanın standart ve asgari şekilde gerçekleştirmesi gereken kullanımlar çerçevesinde kaldığı düşünülen bu delillerin davacı markalarının tanınmış olduğuna kanaat getirilmesi için yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır. Belirtilen nedenlerle somut olayda SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet bir kısım markaların bir kısım emtialar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı, taraflar arasında yargı mercilerine yansımış marka uyuşmazlıkları bulunsa da bu durumun tek başına davalı yanın kötü niyetle hareket ettiğini göstermeyeceği, bunun haricinde davalı şirketin engelleme, spekülasyon, tuzak, haksız kazanç vb gibi kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile; “8.SINIF: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. 21.SINIF: Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava konusu … sayılı markanın “8.SINIF: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. 21.SINIF: Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “8.SINIF: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. 21.SINIF: Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “8.SINIF: Değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri. 21.SINIF: Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri.” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 4,90 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç ve 33,30 TL vekalet harcı, 1.650,00 TL bilirkişi ücreti, 154,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.946,60 TL yargılama giderinin 1/2 si olan 973,30 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 973,30 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2’si olan 3,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ ye verilmesine, bakiye 3,90 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza