Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/44 E. 2021/66 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/44 Esas – 2021/66
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/44 Esas
KARAR NO : 2021/66

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 19/02/2020
KARAR TARİHİ : 05/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 19/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin mağazacılık ve perakende sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli ve herkes tarafından bilinen bir firma olduğunu, ağırlıklı olarak mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımlarının, tencerelerin, çatal kaşık setlerinin, bardak takımlarının, elektrikli ev aletlerinin ve ev tekstili ürünlerinin satışını gerçekleştirdiğini, tescilli çok sayıda “…”, “…”, …”lu markalarının tanınmış marka olduğunu, davalı firmanın … numaralı marka başvurusun tescilinin SMK m. 6/1 hükümlerine aykırı olduğunu, zira davalının “… … KÜNEFE” ibarelerini ihtiva eden markasının davacının tescilli “…”lu markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, karşılaştırılan markaların da aynı mal/hizmetlerde kullanılacak olduğunu, davacının markalarında esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, markalarda geçen diğer unsurların tanımlayıcı nitelikte olduğunu, davalının markasında geçen “…” ibaresinin bu esas unsurlarla aynı benzer olduğunu, davalının bu markasını gören her yönden vasat seviyedeki tüketicilerin bu markayı davacının “…”lu seri markalarından biri sanma ihtimalinin yüksek olduğunu, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, davacıya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, davalı firmanın dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını, dava konusu edilen YİDK kararının davacının “…”lu markalarıyla benzer başka markalarda TÜKRPATENT’in vermiş olduğu kararlarla da çeliştiğini, davalı firmanın, davacının markalarının 43. sınıfa giren hizmetleri kapsamadığı yönündeki savunmalarına itibar edilemeyeceğini, zira davacının “…’nın Test Mutfağı” ve “… Gastronomi Rehberi” tanıtımlarında bu hizmetlere yaklaştığını ve bu hizmetlerin tüketici nezdinde davacının markalarıyla ilişkilendirilebileceğini beyan ederek; TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın başvurulan tüm sınıflarda reddini ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadığını, bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanacaklarını, davacının markasının tanınmışlığı koşulu gerçekleşmişse de SMK m. 6/5 hükmü gereğince bu hükümde sayılan diğer koşulların varlığının incelenmesi gerektiğini, davacının dava konusu edilen markanın kullanımının önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını ve markanın ayırt edici karakterine veya itibarına zarar vereceği iddiasını destekler herhangi bir sav ileri sürmeksizin, bu koşulların peşinen ortaya çıkacağı ön kabulü ile hareket ettiğini, halbuki somut olayda davaya konu markanın kullanımının bu durumlardan herhangi birisinin gerçekleşmesine yol açacağını varsayacak hiçbir haklı sebep bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarını destekleyen delil sunamadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … … Künefecilik Gıda ve Pazarlama Ltd. Şti. vekili 30/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardır tatlıcılık sektöründe faaliyet gösteren ve kurumsallaşma ve marka çalışmalarına 2017 yılı itibariyle başlamış bir firma olduğunu, İstanbul’un çeşitli semtlerinde 4 adet, Türkiye’nin farklı il ve ilçelerinde de 7 adet şubesinin bulunduğunu, davacının davasına mesnet aldığı markaların davacı dışında da bir firma adına tescilli olduğunu, bu yüzden huzurdaki davada usuli bir hata/aktif husumet eksikliği olduğunu, taraf markalarının birbirlerine benzemediğini, zaten de dava konusu edilen markada geçen “…” kelimesinin … fıstık üreticilerinin en lezzetli, en dolgun ve yenmesi diğer fıstıklara göre ayrı bir keyif veren büyük fıstıklara verilen bir isim olduğunu, Türkçe’de de “dev”, “çok büyük” yerleşik anlamlarına geldiğini, anlamı sebebiyle “… karides”, “… çöp torbası”, “… pizza” gibi yerleşik kullanımları olduğunu, bu yüzden uyuşmazlık konusu edilen “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin çok düşük olduğunu ve markasal anlamda kimsenin tekeline verilemeyeceğini, gerek TÜRKPATENT nezdinde gerekse dünya çapında tescilli pek çok “…”lu markanın mevcut olduğunu, taraf markalarının bütünsel açıdan da, yani genel görünümleri itibariyle benzemediğini, taraf markalarının kapsadığı emtiaların sınıfları aynı olsa da markaların farklı alt sınıflara giren emtiaları kapsadığını, ayrıca davacının hiçbir markasının 43. sınıfa giren hizmetleri kapsamadığını, davacının dava konusu edilen markanın kullanımının önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı ve markanın ayırt edici karakterine veya itibarına zarar vereceği iddiasını destekler herhangi bir sav ileri sürmeksizin, bu koşulların peşinen ortaya çıkacağı ön kabulü ile hareket ettiğini, halbuki somut olayda davaya konu markanın kullanımının bu durumlardan herhangi birisinin gerçekleşmesine yol açacağını varsayacak hiçbir haklı sebep bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarıyla ilgili de bir delil sunamadığını beyan ederek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… … KÜNEFE” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… … KÜNEFE” ibaresinin 30, 35 ve 43. sınıflarda bulunan “30.Sınıf:Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül.35.Sınıf:Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)43.Sınıf:Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmelerinin tescili amacıyla 26.02.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.03.2019 tarih ve 320 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 09.05.2019 tarihinde T/00115, 2019/10090, 2014/00558, 2013/31875 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 31.05.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 07.11.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 18.12.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 31.01.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İtiraza mesnet markaların tescil belgelerine göre; marka sahibi olarak davacının yanı sıra, dava dışı … Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin de kayıtı olduğu, bu markaların biri davacı olmak üzere iki ayrı hak sahibi bulunduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.12.2018 tarih 2017/1801 E 2018/7821 K sayılı kararında belirtildiği üzere; 4721 sayılı TMK 701. maddesine göre, kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir. TMK 688. maddesi uyarınca da, paylı mülkiyette birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe paylar eşit sayılır. Somut uyuşmazlıkta, itiraza mesnet markaların 556 sayılı KHK hükümlerine dayalı olarak yapılan başvurusu sonucunda TÜRKPATENT’e sicile tescili işleminde TMK 701. maddesi anlamında kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan bir elbirliği halinde mülkiyet durumu mevcut değildir. Bu nedenle, itiraza mesnet markalar üzerinde davacı ile dava dışı … Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş, TMK 688. maddesi uyarınca eşit oranda (1/2’şer ) paylı mülkiyet hakkına sahiptirler. TMK 688/son fıkrasına göre, paylı mülkiyette paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Belirtilen açıklamalara göre itiraza mesnet markalar üzerinde 1/2 oranında paylı malik olan davacının gerek TÜRKPATENT nezdinde, gerekse dava yolu ile davaya konu marka başvurusuna itiraz edebilir, tescil edilmişse bu markanın hükümsüzlüğünü ileri sürebilir. (TMK m.689) Dolayısıyla eldeki davada davacının tek başına dava açmasına engel yasaklayıcı bir norm bulunmadığından, davalı şirketin aktif husumet itirazına itibar edilmeksizin yargılama yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında yer alan “30.Sınıf:Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül.35.Sınıf:Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)43.Sınıf:Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetleri ile davacıya ait itiraza mesnet 2014/00558, 2013/31875, itiraz aşamasında mesnet gösterilmeyen ancak dava aşamasında mesnet gösterilen ve sadece markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından değerlendirmeye konu edilmesi gereken 97/014894 sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan mal ve hizmetler aynı/aynı tür/benzerdir. Zira davaya konu mal ve hizmetler; gıda ürünleri, bu ürünlerin pazarlanması ve yiyecek-içecek sağlanması hizmetlerine ilişkindir. Davacıya ait itiraza mesnet markalardan da söz gelimi 2013/31875 sayılı marka yiyecek-içecek sağlanması hizmetlerine ilişkindir. 2014/00558 sayılı marka 30.sınıfta yer alan emtiaları kapsamaktadır. Yine 35/5.sınıfta 30.sınıfa giren emtiaların pazarlanması hizmetini de içermektedir. 97/014894 sayılı marka da 30.sınıfa giren emtiaları kapsamaktadır. Davacının 2002/04211 sayılı marka 35.sınıfta emtia sınırlaması yapılmaksızın genel olarak mağazacılık hizmetinde tescillidir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/8877 E 2018/171 K, 2015/8504 E 2016/3492 K, 2015/12715 E 2017/1112 K, 2011/15502 E 2013/461 K, 2017/3588 E 2019/642 K sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mağazacılık hizmetinin daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür hizmetler olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının “Çoğun içinde az da vardır.” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, bu minvalde, davacı şirketin 35.sınıfta bulunan genel perakendecilik hizmeti altında, davaya konu marka kapsamında somutlaştırılan emtiaların fiilen pazarlanmasına ilişkin olarak delil ibraz etmediği, bu nedenle davacı şirketin genel perakendecilik hizmeti tescilinin, davaya konu somutlaştırılan emtialar bakımından emtia benzerliği şartını sağlama gücünden yoksun olduğu tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle emtia benzerliği değerlendirmelerine ilişkin olarak 2002/04211 sayılı marka hakkında bilirkişi raporunda belirtilen kanaate itibar edilmemiş, yukarıda izah edilen gerekçelerle bu marka kapsamındaki hizmetlerin dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerle benzer olmadığı, ancak davacıya ait 2014/00558, 2013/31875 ve 97/014894 sayılı diğer markaların kapsamı altında yer alan mal ve hizmetlerin dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer olduğu kabul edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; düz yazı karakterindeki siyah harflerle, hepsi aynı puntolarda yazılmış “… … Künefe” ibarelerinden müteşekkil bir kelime markasıdır ve renk/şekil unsurlarından yoksundur.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “…+Şekil”, “…+Şekil”, “…+Şekil+Türk Malı” ve “…+şekil” görselli olanlar, “…” ibaresinin yanında bir fil şeklini, “JJ … Junior”, “… 1947” ve “www…..com.tr” görselli olanlar da, “…” ibaresinin yanında başkaca ibareleri ihtiva etmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, markalar arasında “…” ibaresinin müşterek olarak bulunduğu, bu ibarenin İngilizce olduğu, ancak ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve “İri, Kocaman, Çok büyük” gibi anlamlara gelen bir ibare olduğu, anlamı itibariyle “…” ibaresinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği oldukça düşük, oldukça zayıf karakterli bir kelime olduğu, zira “İri, Kocaman, Çok büyük” gibi anlamları dolayısıyla davaya konu mal ve hizmetleri niteleyen, tanımlayan anlamsal bir karşılığının bulunduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu nedenle her ne kadar karşılaştırılan markalar arasında zayıf karakterli “…” ibaresi ortak olsa da, dava konusu markada bu ibarenin hemen başında “…” ibaresinin de yer aldığı, “Künefe” ibaresinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği bulunmasa da, “…” ibaresinin başında yer alan “…” ibaresinin davaya konu markaya asgari düzeyde ayırt edicilik katan bir unsur olduğu, bu hale göre daha önce davacıya ait “…” ibaresini içinde barındıran markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… … Künefe” markasını aynı/aynı tür/benzer mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacının “…”lu markalarının davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markaya ciddi yatırımlar yapıldığına, markanın uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair, gerek TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı itirazlar esnasında, gerekse dava dosyasına yeterli nitelikte ve nicelikte delil sunulmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir.Dolayısıyla somut olayda, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması şartlarının oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 132,20 TL harç, 152,00 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.684,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … Künefecilik Gıda ve Pazarlama Ltd. Şti.’nin yapmış olduğu 15,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … Künefecilik Gıda ve Pazarlama Ltd. Şti.’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/02/2021