Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/40 E. 2021/73 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/40 Esas
KARAR NO : 2021/73

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/02/2020
KARAR TARİHİ : 10/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yanın … nolu “…” markasına 2015/16247, 2012/104880, 2001/280553, 99 022757 numaralı markaları mesnet göstererek itiraz ettiklerini, … sayılı YİDK kararı ile markalar arasında SMK m. 6/1 kapsamında karıştırılma ihtimali olmadığı, davalı yanın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığının bildirildiğini, müvekkilinin 1960 yılında kurulduğunu ve yumuşak şekerleme, sert şekerleme, kokolin, çikolata, jöle, şekerleme gibi ürünleri ürettiğini, davalı şirkete ait “…” markası ile müvekkiline ait “…” ibareli seri markaların aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu YİDK kararının iptalinin gerektiğini, markalarda aynı harflerin aynı sıralama ile kullanılmış olması sebebiyle markaların okunuşları ve kulakta bıraktıkları izin aynı olduğunu, markalar arasında mal ve hizmet yönünden ayniyet bulunduğunu, davalıya ait markanın müvekkilinin seri markalarının devamı olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu, SMK’nın 6/5 maddesi çerçevesinde bu markaya daha geniş bir koruma sağlandığını, müvekkilinin ticaret unvanının esas unsurunun “…” olması sebebi ile yaptıkları itirazlar da dikkate alınarak davalının “…” markasının SMK m. 6/6 uyarınca tescil edilmemesi gerektiğini, davalı şirketin “…” marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, söz konusu marka başvurusunun müvekkilinin tanınmışlığından faydalanma gayesiyle yapıldığını iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline, … nolu “…” markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 06/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının marka hukukuna uygun olduğunu, somut dava konusu marka ile mesnet markanın karşılaştırılmasında başvuru konusu markanın asli ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu çerçevede çekişme konusu markanın bazı harfleri ortak olmakla birlikte ortak olan harflerin karıştırma için yeterli olmadığını, markaların ayırt edici unsurları arasındaki farklılık göz önüne alındığında markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden belirgin biçimde farklılaştıklarını, çekişme konusu hizmetlerin niteliği ve bu hizmetler alınırken gösterilen dikkat düzeyi de göz önüne alındığında markalar arasındaki farklılıkların karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmaya yeterli olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaları kabul etmediklerini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Restaurant Gıda Organizasyon Tic. Ltd. Şti., davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış marka olup olmadığı, davalı şirketin marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı marka başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…+Şekil” ibaresinin 30 ve 43. sınıflarda bulunan “30.Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.43.Sınıf:Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” emtialarının tescili amacıyla 10.09.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.10.2018 tarih ve 310 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 12.12.2018 tarihinde 2015/16247, 2012/104880, 2001/28053, 99/022757 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 ve 6/9 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 10.01.2019 ve 18.01.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçeleri ibraz edildiği, akabinde 18.01.2019 tarihli dilekçesinde 2001/28053, 99/022757 sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürüldüğü, davacı şirketin kullanım ispatına ilişkin olarak 21.02.2019 tarihli kullanım ispatı formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 30.07.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 13.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 28.01.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak YİDK kararının iptali istemi bakımından davalı şirketin marka işlem dosyasında itiraza mesnet 2001/28053, 99/022757 sayılı markaların kullanılmadığına ilişkin ileri sürülen def’i incelenmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Muteriz davacı tarafından işlem dosyasına sunulan kullanım ispatına ilişkin CD örneği TÜRKPATENT’ten celp edilerek dosya arasına alınmıştır. Söz konusu CD incelendiğinde aşağıdaki hususlar gözlemlenmiştir:
Öncelikli olarak kullanım ispatı bakımından muteriz davacının işlem dosyasında açıklama olarak yaptığı tasnif yer almamaktadır. CD içinde 35 adet dosya kaydı bulunmakta olup yoğun olarak pdf formatındaki kayıtlardır.
23.05.2011 tarihli faaliyet belgesi ile Konya Ticaret Odası tarafından şirketin talebi üzerine düzenlenen yazının verildiği tarihte şirketin aktif olduğu bilgisi yer almaktadır. 20.07.2018 tarihli faaliyet belgesinde ise “çikolata ve kakao içeren şekerlemelerin imalatı (beyaz çikolata ve sürülerek yenilebilen kakaolu ürünler hariç)” açıklaması yer almaktadır.
2011, 2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 faturaları, yurt dışına (Libya, Mısır, Azerbaycan, Bulgaristan, Fransa, Vietnam, Türkiye-İstanbul, Gürcistan, İran, İsrail, Hong Kong, Nepal, +Çin, Tanzanya,) çikolata, yumuşak-sert şeker, aromalı şeker, kokolin çikolata, şekerleme, jöle şekerleme, mallarının satışına ilişkindir. Ancak, faturaların bir kısmında itirazlara dayanak yapılan “…” markasına ilişkin kayıt bulunmayıp sadece ticaret unvanı unsuru olarak faturalarda yer almaktadır. Nitekim bu şekilde olan faturalarda muteriz davacı tarafından herhangi bir işaretleme yapılmamıştır. Bazı faturalar ise marka içermekle birlikte tarihleri dava konusu yapılan markanın başvuru tarihinden (10.09.2018) sonrasına ilişkindir. Bu nedenle de dikkate alınabilmeleri mümkün değildir. 2019 yılı için sunulmuş olan fatura örneği de dava konusu yapılan marka başvurusundan sonraki tarihlidir.
Çeşitli fuar katılımlarına ilişkin katılım bedelleri hakkındaki faturalar ve fuar katılım sözleşmesi de sunulmuştur. Fuarların bir kısmı yurt dışında olup tamamı gıda ürünleri ile ilgili olan fuarlardır.
2017 katalog adı verilen pdf içerisinde herhangi bir tarih kaydına rastlanmamıştır. Ürünler çikolata ve şekerlemelere ilişkindir.
Bazı fuar fotoğraflarına da CD içinde yer verilmiş olmakla birlikte tarih veya hangi fuara ilişkin olduğu bilgisi bulunmamaktadır. Dosya adının verilmesi sırasında belirtilen fuarın yapıldığı yerin adını teyit etmeye elverişli bilgiye rastlanmamıştır. İstanbul Fuarı tanıtım videosu adı verilen kayıt için de aynı durum geçerlidir.
SMK kapsamında “markanın kullanılması” kavramının tanımı yapılmamıştır. Ancak, kullanmanın kapsamı hakkında açıklama yapılmış ve markayı kullanma sayılan haller üzerinde durulmuştur. SMK’nın 9 uncu maddesinde düzenlenmiş olan markanın kullanılması için aranan temel hususlar; markanın tescil edildiği mal veya hizmetler için, marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmasıdır. Aynı madde de markanın kullanımı olarak kabul edilen hallere ilişkin olarak da düzenlemeler yapılmıştır. Kanun koyucu, SMK’nın 9/2 nci ve 9/3 üncü maddesinde markayı kullanma olarak kabul edilebilecek halleri düzenlemiştir. Bu düzenlemelerin tamamı doğrultusunda; markanın ciddi biçimde, temel işlevine uygun olarak, tescilli olduğu mallar veya hizmetler bakımından (marka sahibi veya marka sahibinin izni ile üçüncü kişiler tarafından), Türkiye’de, markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden, ihracat amacıyla mal veya ambalaj üzerine Türkiye’de konulması şartıyla yahut malın doğasından kaynaklanan zorunluluk durumunda işletme evrakı üzerinde, markayı taşıyan malın ithalatı yoluyla kullanılması halleri markanın kullanımı kapsamında değerlendirilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında marka işlem dosyasında kullanım ispatı için sunulan CD’deki kayıtların kullanım ispatı oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Marka işlem dosyası kapsamında kullanım ispatı talebine konu edilen 2001 28053 tescil numaralı “…” ve 99 022757 tescil numaralı “…” ibareli markalardır. İncelenen delillerde yer alan kullanımlar ise “… 1960” biçimindedir. Söz konusu bu kullanım, markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden gerçekleştirilen kullanımdır. Ayrıca şekerleme ve çikolata mallarına ilişkin olan kullanımlar markalı malların ihracatı yolu ile gerçekleştirilmiştir. Bunlar karşısında çikolata ve şekerleme malları için “…” ibaresinin kullanımının ispat edilmiş olduğu, ancak 99 022757 sayılı marka kapsamında çikolata ve şekerleme emtiaları bulunmadığı, dolayısıyla bu markanın kullanım def’ine takılan bir marka olduğu, 2001/28053 sayılı markanın tescil kapsamında ise bu emtiaların yer aldığı, dolayısıyla çikolata ve şekerleme malları bakımından 2001/28053 sayılı markanın SMK m.6/1 hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Bu tespitler yapıldıktan sonra hemen belirtmek gerekir ki; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dava aşamasında davalı tarafından kullanmama def’i ileri sürülmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak; davacıya ait itiraz markaları tescilli oldukları emtialar bakımından fiilen kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın tescilli olduğu eşya listesi nazara alınarak SMK m.6/1 hükmü incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında yer alan “30.Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.43.Sınıf:Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetleri ile davacı tarafın yayına itiraz aşamasında gerekçe olarak gösterdiği 2015/16247, 2012/104880, 2001/28053, 99/022757, dava aşamasında ayrıca gerekçe olarak gösterdiği 2018/06029, 2016/42922, 2016/06597, 2015/57231, 2014/30862, 2014/27425, 2014/27418, 2013/29936, 2013/29928, 2013/29892, 2013/29865, 2013/29862, 2012/99863, 2012/94573, 2012/92788, 2011/92235, 2011/28527, 2011/28526, 2011/28525, 2011/28524, 2011/28523, 2011/28521, 2011/28517, 2011/28515, 2011/28512, 2010/80696, 2010/79800, 2010/79796, 2010/79792, 2010/79787, 2010/79783, 2010/79778, 2010/79776, 2010/63547, 2010/54604, 2010/54603, 2010/54602, 2010/54100, 2010/54095, 2010/54093, 2010/53910, 2010/53904, 2010/53886, 2010/53371, 2010/53367, 2010/53365, 2010/53364, 2010/53361, 2010/53356, 2010/53354, 2010/53338, 2010/53337, 2008/43858, 2008/43706, 2008/43704, 2008/00048, 2008/00047, 2008/00045, 2007/17389, 2006/37413, 2006/37412, 2006/37411, 2006/37410, 2006/37404, 2004/46303 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan ve bilirkişi raporunda koyu ve altı çizgili olarak gösterilen mal ve hizmetler arasında ayniyet ve benzerlik bulunmaktadır.
Şöyle ki; Kapsam karşılaştırması yapılırken tescil sürecine ilişkin idari prosedürlerin kolaylaştırılmasına hizmet eden sınıf kod numaralarının esas alınmasının mümkün olmadığı yukarıdaki genel açıklamalarda da ifade edilmiştir. Somut olay bakımından 43. sınıftaki yiyecek ve içeceklerin sağlanması hizmetleri, mal grubu olan yiyecek ve içecek ürünlerinin temini veya nihai tüketime uygun hale getirilmesi ile sunulan hizmetlerdendir. Ayrıca 43. sınıftaki hizmetlerin 29, 30, 32. sınıftaki mallarla benzer ve doğrudan bağlantı olduğu hususunda da pek çok karar bulunmaktadır. Dava konusu 43. sınıfında bulunan 43.01 “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” ile davacının markalarında yer alan 32. sınıf “Biralar, Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar” emtiaları düşük düzeyde benzer olarak görülebilir. Bu benzerliğin sebebi, bahsi geçen emtiaların sofra düzeninde kendi paketleriyle birlikte sunulabileceği, bu ürünlerin paketlerinin üzerinde çoğunlukla markalarının yazılı/basılı olduğu şişelerde servis edilme ihtimallerinin değerlendirilmiş olmasıdır. 43.sınıfta bulunan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” 29, 30, 32. sınıfta bulunan gıda ürünlerinin müşterilere sunumu ve hizmeti ile ilgili olduğu için 43. Sınıf hizmetler ile 29, 30, 32. sınıf emtialar birbirleriyle ilişkilidir. Dolayısı ile somut olayda dava konusu markada yer alan 30. sınıfta bulunan tüm mallar yönünden emtia ayniyetinin ve 43. sınıfta yer alan 43.01 “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” yönünden benzerliğin oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; “…+Şekil” ibaresinden müteşekkil, renk, şekil ve sözcük unsurlarından oluşan karma bir markadır. Markada yer alan şekil unsuru, dairesel bir yapıda bordo ve gri renk ayrımı üzerinde yer alan bir kum saati figürünün biçimine uyumlu bir şekil ve bu kum saatinin alt tarafında bir çay demliği biçimi ile kum saatinin üst kısmından demliğin içine doğru akmakta olan yeşil yapraklar ile kahverengi damlacıklardan oluşmaktadır. Markada oldukça dikkat çekici pozisyonda olan bu şekil unsurunun altında ise siyah renkteki “…” ibaresi yer almaktadır.
Davacının marka işlem dosyasında dayanak yaptığı dört adet markası; “… since 1960”, “… 1960”, “…” ve “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Bu markalarda sözcük unsuru ön planda olup renk unsurunu içeren markalarda sözcüklerin renkli olarak yazılması veya elips formundaki çerçevelere ilişkin şekil unsurlarının renkli olması söz konusudur. Şekil unsuru içeren markalardaki şekil, sözcük unsurunun çerçevesi olarak yer almakta ve yaygın olarak tercih konusu olan bir formu içermektedir. Bu nedenle davacının markalarında elips biçimindeki çerçeve şeklinin tüketiciler nezdinde baskın bir algı yaratmayacağı düşünülmektedir. “Since 1960” veya “1960” dan ibaret rakamlar ise markalardaki sözcük unsurlarına nazaran arka planda kalan ve tüketici zihninde markanın var olduğu sürecin veya faaliyetlerin başlangıcına işaret etmektedir. Şu durumda söz konusu markaların asli unsurunun “…” ibaresi olduğu düşünülmektedir.
Belirtilen bu markalara ek olarak dava aşamasında liste sunmak yoluyla dayanak gösterilen 100’e yakın markadan tarih veya hak sahipliği açısından dikkate alınabilecek olanların bilirkişi raporunda tablo halinde dökümü yapılmıştır. Gereksiz tekrardan kaçınmak adına burada ayrıca gösterilmeyen bu markaların bir kısmı çikolata veya şekerleme ambalajına ilişkin şekillerde, renk unsurunu da içeren karma markalardır. Söz konusu markalarda da “…” sözcük unsuruna yer verilmiştir. Ancak, markaların bütününde algılanması son derece zayıf durumda olan sözcük unsurları (since 1960, 1960), küçük puntolarla ve arka planda kalacak şekilde konumlandırılmıştır. Diğer markalarda başkaca sözcük unsurunun bulunması halinde (2018 06029 nolu “cocosswist”, veya 2012 94573 nolu … Cocoss Twist, veya 2012 92788 nolu … jöley gibi) çekişme konusu “…” ibaresinin dışındaki bu sözcük unsurları da en az “…” ibaresi kadar ön plandadır.
Davacının markalarının bazılarında “…” ibaresi ile birlikte başkaca sözcük unsurlarına veya şekil unsurlarına da yer verilmiştir. Belirtilen şekil unsurları arasında çeşitli dörtgen biçimlerindeki çerçeve niteliğindeki şekil unsurları bulunmaktadır. Bu unsurlar, ilgili tüketici zihninde ön planda olacak bir algı yaratacak nitelikte değildir. Bunların yerine markalardaki sözcük unsurları tüketiciler için daha dikkat çekici olacaktır. “… ….gibi” söz dizilerinden oluşan davacı markalarında “…” ibaresi diğer sözcüklerle bir denge içinde konumlandırılmıştır. Bu durum karşısında “…” ibareli markalar için seri marka oluşturulduğundan söz edilebilecektir. Ancak, bu markaların arasında tescil kapsamındaki şeker, çikolata ürünleri için şekil, kullanım yeri, kullanım zamanı gibi bazı (kıtlama, sticks, bayram, meyvelim gibi) özellikleri içeren sözcükler de vardır. Bu sözcüklerin belirtilen ürünler için ayırt ediciliği bulunmadığından böyle markalarda asli unsur tek başına “…” ibaresidir.
Davacının “…” ibaresi ile birlikte başka sözcük unsurlarını da içeren bazı markalarında ise “…” ibaresi küçük bir logo olarak konumlandırılmıştır. Bu nedenle böyle markalarda asli unsurlar; ….etkili gibi ibarelerden oluşmaktadır.
Davacı markalarının arasında slogan markası olan ibareler de yer almaktadır. “… tat sonra anlat”, markası buna örnektir. Davacının renk ve figüratif unsurlardaki sözcüklerden oluşan markasında ön planda tutulan sözcük “…” ibaresidir.
Belirtilen bu hususlar ışığında davacının aşamalarda dayanak yaptığı markaların tamamında olmamakla birlikte büyük kısmında “…” ibaresinin asli unsurlardan biri durumunda olduğu gözlemlenmiştir. Bu durumda davacının “…” ibareli seri markalarının bulunduğunun söylenmesini sağlayabilecektir. Ancak, söz konusu seri markalar, markasal etki oluşturan herhangi bir şekil unsuru ile değil ilave sözcük unsurları içerecek şekilde oluşturulmuştur.
Dava konusu yapılan markada şekil unsuru asli unsurun önemli bir parçası hatta tek başına asli unsur oluşturacak niteliktedir. “…+Şekil” ibaresindeki şekil unsuru, zamanın sembolü olan kum saati figüründen oluşmaktadır. Renk kombinasyonu da dikkate alındığında markadaki çayı temsil eden demlik figürü ana planda olan kum saati figüründe ilk bakışta algılanabilecek durumda değildir. Zira çekişme konusu mallar, hizmetler hızlı kararlarla tüketim tercihine konu olabildiklerinden dava konusu markadaki kum saati figürünü temsil eden şekil unsuru ön planda olup dava konusu markaya davacı markaları karşısında hem görsel hem bütünsel açıdan ciddi bir ayırt edicilik kazandırmaktadır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin “Ermiş” anlamına geldiği ve bu anlamın davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde bilinen bir kavrama çağrışım oluşturduğu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin TDK’de bilinen bir anlamının bulunmadığı, arama motorunda yapılan araştırmada ise bu ibarenin “1-Güzel kokan çiçek, 2-Güzel bayan 3-Çekici insan.” gibi anlamlarının bulunduğu, ancak davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin “…” ibaresinin yukarıda belirtilen anlamsal karşılıklarının bulunduğunu bilme ihtimalinin düşük olduğu, dolayısıyla ortalama tüketici kesiminin çoğunun bu ibareyi anlamsız bir kelime olarak algılayacağı, her halükarda karşılaştırılan “…” ve “…” ibarelerinin kavramsal olarak birbirlerinden farklı oldukları, kavramsal farklılığın kelimeleri oluşturan ses ve harf benzerliklerini bertaraf edecek nitelikte olduğu, kaldı ki dava konusu markanın salt “…” ibaresinden oluşmadığı, yukarıda tasvir edildiği üzere bu ibarenin üstünde bulanan ve görsel olarak markaya ayırt edici etkisi yadsınamaz nitelikte şekil unsurunun da bulunduğu, ortalama tüketicinin markayı bir bütün olarak algıladığı, dolayısıyla görsel olarak davalı markasında yer alan “…” ibaresinin yanı sıra şekil unsurunun da söz konusu tüketici nezdinde markasal ayırt edici etkisinin bulunduğu, bu şekil unsurunun görsel olarak dava konusu markayı davacı markalarından ciddi suretle farklılaştırdığı, buna göre; daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…+Şekil” ibareli markayı aynı veya benzer mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markanın davacı markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşullarının oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Davacı tarafın tanınmışlık ve ticari unvan nedeniyle iltibas iddiaları marka işlem dosyasında itiraz gerekçesi yapılmamışsa da, eldeki davada bu hususlar itiraz gerekçesi yapılmıştır. Eldeki dava YİDK kararının iptali isteminin yanı sıra markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak açılmıştır. Dolayısıyla markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu iddialar aşağıdaki şekilde irdelenmiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafından iptali talep edilen YİDK kararının dayanağını oluşturan marka işlem dosyasına sadece kullanım ispatı için delil sunulmuştur. Söz konusu delilleri tanınmışlık düzeyi bakımından da dikkate alacak olursak, ağırlıklı olarak ihracata ilişkin faturalardan oluşan veya yine yurt dışı ağırlıklı fuarlara katılım ile ilgili olan delillerin Türkiye’de ulaşılan tanınmışlık düzeyi için yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Ayrıca, markayı kullanma sayılan haller, markanın kullanılmamasına ilişkin sonuçlar ile karşı karşıya kalınmasına ilişkindir. Tanınmışlık düzeyi ile ilgili düzenleme ise tüketici nezdinde belli bir bilinirliğe uğraşmış markanın korunması ile ilgilidir. Somut uyuşmazlıkta marka işlem dosyası kapsamında davacının iddia ettiği tanınmışlık düzeyini ispatlayamadığı gözlemlenmiştir.
Dava dosyası kapsamında sunulan deliller ise TÜRKPATENT nezdinde tescilli markalara (dava aşamasında dayanak yapılan) ilişkin bir liste, bazı fuar katılımları nedeniyle organizasyonun yapıldığını da gösteren katılıma ilişkin teşekkür belgeleri, yurt dışındaki tescil sahibi olunan ülkelerle ilgili bazı bilgiler ve çekişme konusu bakımından dikkate alınması gereken tarihlere göre 1 adet faturada (07.03.2016 tarihli) yer alan tek kalemlik satış hakkındaki bilgiler bulunmaktadır.
Belirtilen bu belgeler de davacı markasının Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka olduğunun kabul edilmesine elverişli bulunmamıştır. Zira çikolata, şekerleme gibi ürünler yoğun tüketime konu olan ürünler olduğu için tüketici ile buluşan ürün yoğunluğunu gösterecek nitelikte olmalıdır. Dava kapsamında davacı markasının toplumda bilinirliğine dair araştırma şirketleri tarafından yapılmış herhangi bir anket sonucu veya ilgili rapor / araştırma da görülmemiştir.
Şu halde yukarıda genel açıklamalarda belirtilen kriterler doğrultusunda, davacının aşamalarda tanınmışlık düzeyine ilişkin iddiasının tevsikine elverişli delil ibraz etmediği kanaatine ulaşılmıştır. Buna ek olarak taraf marka işaretleri arasında bütünsel olarak benzerlik ilişkisinin bulunmaması karşısında da tanınmışlık düzeyine ulaşmış olmaktan kaynaklı tescil engelinin ön koşullarından olan marka benzerliğinin de gerçekleşmediği düşünülmektedir. Dolayısıyla dava konusu marka bakımından davacı markalarının tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engelinin ve tanınmışlık düzeyinden haksız yarar sağlaması, markanın itibarına zarar vermesi veya ayırt edici karakterini zedelemesinin söz konusu olmayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının ticaret sicil kayıtları ile ilgili olarak yazılan müzekkere cevaplarına göre ticaret sicilde kayıtlı olan faaliyetlerden çikolata, şekerleme imalatı ve satışı faaliyetlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Başka bir ifadeyle davacının ticaret unvanını fiilen kullandığı mal ve hizmetler; çikolata ve şekerleme ürünleri ile bunların satışı hakkındadır. Belirtilen mallar ve hizmetler, dava konusu markanın tescil kapsamında bulunan SINIF KODU 30: Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. ve SINIF KODU 43: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. ile benzerlik içindedir. Karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerimizde de belirttiğimiz üzere dava konusu markada yer alan şekil unsurunun markaya ayırt edici nitelik katması ve bütünsel olarak taraf markalarının farklılaşmasına olanak sağladığı tespitinden hareketle davacının ticaret unvanındaki “…” ibaresi bakımından da dava konusu marka ile benzerlik bulunmayacağı tespit edilmiştir. Bu durumda davacının ticaret unvanından kaynaklı olarak dava konusu marka bakımından bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 224,50 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.741,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/02/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza