Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/37 E. 2021/78 K. 12.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/37 Esas – 2021/78
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/37 Esas
KARAR NO : 2021/78
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/02/2020
KARAR TARİHİ : 12/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türkiye’de 65 yıldır modern perakende sektörünün öncülüğünü yapmakta olduğunu, müvekkilinin “…/…” ibareli markalarının, sektörünün en prestijli markalarından biri olan “…” markası adı altında piyasaya sürüldüğünü ve herkes tarafından bilinen markalar olduğunu, davalı yanın “d.r….” ibareli markasının müvekkili markaları ile iltibas yaratacağını ve müvekkili firmanın tanınmışlığından yararlanacağını, markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğuracağını ve haksız rekabet oluşturacak olması gözetilmeden Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından itirazın reddedilmesinin kabul edilemeyeceğini, davaya konu “d.r….” ibareli markanın ortalama tüketici nezdinde müvekkili şirketin seri markalarından biri olarak algılanacağını ve karıştırılacağını, markalar arasında görsel, işitsel ve sınıfsal benzerliğin bulunduğunu, yine davalı yanın “d.r….” ibareli markasının müvekkiline ait www…..com.tr ibareli alan adı ile benzer olduğunu, davaya konu marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığını iddia ederek; 2018/101179 başvuru nolu “d.r….” markası ile mal ve hizmet üretimi, pazarlaması, satış ve dağıtımı, tanıtımı, reklamı yapılmaması ve dava konusu markanın yargılama süresince 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesine, tescil sürecinin devam etmesi halinde TürkPatent nezdindeki 2018/101179 başvuru numaralı “d.r….” marka başvurusunun tescil işlemlerinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, dava konusu marka ile müvekkiline ait itiraza mesnet markalar arasında iltibas oluşturduğunun tespitine, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 13.12.2019 tarihli, … karar sayılı ret kararının iptaline ve 2018/101179 başvuru numaralı “d.r….” marka başvurusunun başvurusu devam eden tüm mal ve hizmetler için tümden reddi ile tescil işlemlerinin durdurulmasına, markanın tescil edilmiş olması durumunda SMK’nın 25.maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 26/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı yanın markası ile davacı yanın itiraza mesnet markalarının ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını ve markaların karıştırılma ihtimallerinin asla bulunmadığını, markalarda geçen “…” ibaresinin sektörde ne kadar tanınmış olursa olsun tek başına ayırt edici niteliğinin düşük bir ibare olduğunu, “…” ve “…” ibaresinin Türkçeye’de girdiğini ve birçok sözcüğe gelerek büyük anlamı veren Yunanca önek olduğunu, Türkçe anlamıyla yaygın olarak kullanıldığını, dava konusu “d.r….’’ ibareli marka başvurusunun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, söz konusu ibareden sadece “…” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemeyeceğini, “d.r….” ibaresinin bu haliyle ayırt ediciliğini oluşturduğunu, başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği yönünde davacı yanca itiraz aşamasında yeterli delil sunulmadığını, kötü niyet iddiasının kötü niyetin varlığı için tek başına yeterli bir sebep olamayacağından bu iddiaya da itibar edilemeyeceğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 09/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından tescil talebinde bulunulan 7.sınıftaki “D.R…. şekil” markası ile davacı yanın daha önceden tescil ettirmiş olduğu aynı sınıftaki “…” ve diğer sınıflarda tescil edilmiş olan … kelimesi ile başlayan markaları arasında, ortalama bir tüketici nezdinde iltibasa ve karışıklığa neden olma durumunun bulunmadığını, “…” ibaresinin günlük hayatta ve her sektörde sıklıkla kullanıldığını, bu nedenle ibarenin her görüldüğünde belli bir firma ile ilişkilendirilmeyeceğini, müvekkilinin tescil talebine konu olan markasında “d.r.” ibaresinin baskın unsur olduğunu ve mevzuattaki şartların hiçbirnin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını, işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığını, iltibasın gerçekleşmediğini ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilmiş olan “…” kelimesini içeren çok sayıda marka bulunduğunu, çok yaygın olan “…” kelimesinin tek bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, yine müvekkilinin tescil talebinde bulunduğu “…” kelimesinin 2011 yılından bu yana iş yeri unvanı olarak da kullanıldığını, müvekkilinin 01.07.2011 tarihinden bu yana … Kalıp Metal Plastik Sanayi işletme adı ile faaliyette bulunduğunu, dolayısıyla müvekkili açısından “…” kelimesinin işletme unvanının klavuz unsuru olduğunu ve bu nedenle müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu, Yargıtay’ın en güncel ve yeni tarihli kararlarına bakıldığında da … kelimesinin yaygın olarak kullanıldığının ve bu durumun her zaman karışıklığa/ iltibasa yol açmayacağının kabul edildiğini ileri sürerek; davanın reddi ile “d.r….+şekil” ibareli markanın tesciline karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2018/100179 nolu “D.r….” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, ……” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile davalı marka başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “D.r….” ibaresinin 07. sınıfta bulunan “07/01 Ahşap, metal, cam ve plastik malzemelerin ve madenlerin işlenmesi, bunlara şekil verilmesi için makineler, takım tezgahları ve bu amaçla kullanılan endüstriyel robotlar, üç boyutlu yazıcılar. 07/02 İş makineleri: dozerler, kepçeler, ekskavatörler, yol yapım ve kaplama makinaları, sondaj makinaları, kaya delme makinaları, süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. 07/03 Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. 07/04 Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar, içecek yapım ve işleme makineleri. 07/05 Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları: hidrolik, pnömatik kontroller, kara taşıtları için olanlar hariç frenler, balatalar, krank milleri, dişliler, silindirler, pistonlar, türbinler, filtreler; kara taşıtlarında kullanılan ve bu sınıfta yer alan parçalar: taşıtlar için yağ, yakıt ve hava filtreleri, egzozlar, egzoz manifoldları, silindirler, silindir başları, pistonlar, karbüratörler, yakıt dönüşüm cihazları, enjektörler, yakıt tasarruf cihazları, pompalar, valfler, marşlar, dinamolar, bujiler 07/06 Rulmanlar, bilyalı veya masuralı yataklar.07/07 Lastik sökme ve takma makineleri. 07/08 Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler. 07/09 Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli, hidrolik ve pnömatik zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskürtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar.07/10 Elektrikli ve gazlı kaynak makineleri, elektrikli ark kaynak cihazları, elektrikli lehim cihazları, elektrikli ark kesme cihazları, elektrikli kaynak makine elektrotları ve bunlarla aynı işleve sahip robotlar.07/11 Matbaa makineleri.07/12 Ambalajlama makineleri, doldurma-tapalama ve kapatma makineleri, etiketleme makineleri, tasnifleme makineleri ve yukarıda sayılan makinelerle aynı işleve sahip robotlar ve robotik mekanizmalar (elektrikli plastik kapama/mühürleme cihazları [paketleme] dahil).07/13 Tekstil makineleri, dikiş makineleri ve bunlarla aynı işleve sahip endüstriyel robotlar.07/14 Makine veya motor parçası olmayan pompalar (akaryakıt dolum ve dağıtım pompaları ve bunların tabancaları dahil). 07/15 Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları.07/16 Otomatik satış makineleri.07/17 Galvanizle kaplama ve elektroliz (akımla kaplama) makineleri.07/18 Elektrikli açma kapama mekanizmaları.07/19 Makine ve motorlar için silindir contaları.” emtialarının tescili amacıyla 09.11.2018 tarihinde gerçekleştirdiği 2018/101179 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2018 tarih ve 313 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 25.01.2019 tarihinde 2004 41535, 99 001458, 99 000296, 99 000295, 99 000293, 2018 83525, 2018 83521, 2018 44367, 2016 53278, 2016 22627, 2016 18427, 2016 18267, 2016 103493, 2015 18474, 2015 09794, 2014 93106, 2014 93101, 2014 46637, 2014 46630, 2014 46615, 2014 46608, 2014 44579, 2014 44575, 2014 44564, 2014 43693, 2014 43688, 2013 13864, 2013 13136, 2012 06560, 2011 32522, 2011 32521, 2011 32520, 2010 60282, 2010 46527, 2009 42374, 2009 42373, 2009 42372, 2009 42371, 99 011019 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 27.03.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 28.06.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 26.08.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 10.03.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2018/101179 sayılı “D.r….” ibareli davalı marka başvurusu ile 2018/83525 sayılı “…” ibareli davacı markası, çekişme konusu 07. sınıf bakımından aynı/aynı tür malları kapsamaktadır. Davacı markalarının kapsadığı 07. sınıftaki malların satışına ilişkin 35/05 alt grubundaki hizmetler bakımından ise taraf markalarının emtia listelerinin benzer/ilişkili mal ve hizmetlerden oluştuğu değerlendirilmektedir. Zira, davacının 2018 83521, 2018 44367, 2016 53278, 2016 103493, 2013 13864 ve 2012 06560 sayılı markaları 07. sınıftaki çekişme konusu malların satışına ilişkin 35/05 alt grubunu kapsamaktadır. Bir emtia ile onun perakende satış hizmeti arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın satılmasıdır. Bu nedenle bir emtia ile onun perakende satış hizmeti arasında birbirini tamamlayıcı bir işlev bulunmaktadır.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/8877 E 2018/171 K, 2015/8504 E 2016/3492 K, 2015/12715 E 2017/1112 K, 2011/15502 E 2013/461 K, 2017/3588 E 2019/642 K sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mağazacılık hizmetinin daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür hizmetler olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının “Çoğun içinde az da vardır.” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, bu minvalde, davacı markaları kapsamında yer alan ve genel ifadelerle düzenlenen 35/05 alt grubu bakımından ise emtia listeleri arasında benzerlik yoktur. Zira, dosya kapsamında yer alan fatura ve sair kullanım belgeleri incelendiğinde; davacının 07. sınıftaki malların satış hizmetleri üzerinde herhangi bir markasal kullanımı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu 2018/101179 sayılı marka incelendiğinde; “D.r….” şeklinde olup, hem “doktor” anlamına gelen DR kısaltması hem … kelimesi markanın ayırt edici esaslı unsurudur.
İtiraza mesnet gösterilen ve yukarıda izah edildiği üzere aynı/benzer emtiaları kapsayan davacı markaları incelendiğinde ise; …. ibareli markalar dışındaki tüm davacı markalarının, … kelimesi etrafında türetilmiş seri markalar olduğu anlaşılmaktadır. İş bu davacı markalarında … kelimesi ayırt edici esaslı unsur konumunda olup, … ibaresinin yanı sıra markalarda yer alan “center, phone, inspiration, fit, service, station, style, news, more, online, tips, trend, friends, cooks, moods” vb. ibareler ise ayırt edicilik sağlamayan tali unsur konumundadırlar. “…/…” ibaresi Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir.(Ankara BAM 12/12/2019 Tarih 2018/1773 E 2019/1290 K) Nitekim bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14005 Esas, 2015/59 Karar sayılı ilamında da kabul edilmiştir. Yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13/09/2017 tarih 2016/1578 Esas 2017/4311 Karar sayılı kararında da “…/…” ibareli davacı markalarının yüksek ayırt ediciliğinin bulunmadığı benimsenmiştir.
Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 25.09.2020 tarih 2019/390 E 2020/763 K sayılı bir kararında da; “…” kelimesinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu belirtildikten sonra,”… SOFT” markası ile “… SUPERCENTER” markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı belirtilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, zira markalarda ortak unsur olarak bulunan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu, davalı markasının “D.r….” ibaresinden oluştuğu, ilgili tüketici kesimi nezdinde bir bütün olarak “D.r….” olarak algılanacağı, somut uyuşmazlıkta çekişme konusu olan 7.sınıftaki malların pek çok iş ve hizmet sektöründe üretimde ve hizmet sunumunda kullanılan makineler oldukları, bu bağlamda söz konusu malların hem pahalı ürünler olmaları, hem de profesyonel iş sahibi olan, özen ve dikkat seviyesi yüksek tüketici kesimine hitap ettikleri, bu durumun iltibas tehlikesini azaltan bir unsur olduğu, taraf markaları arasında salt “…” ibarelerini dikkate alarak, bu markaların aynılığından kaynaklı olarak iltibas tehlikesinin bulunduğundan bahsedilmesi halinde, davacı lehine tek başına ayırt ediciliği oldukça düşük “…” ibaresi nedeniyle haksız rekabet ortamı sağlanacağı, emek ilkesine ve adil rekabet ortamına dayalı, serbest işleyen piyasa ekonomisinde, ayırt ediciliği oldukça düşük ibareler nedeniyle, salt bu ibareleri daha önce tescil ettiren kimse lehine her halükarda marka koruması sağlanmasının, gerek rekabet hukuku gerekse marka hukukunun temel ilkeleri ile bağdaşmayacağı, bu durumun piyasa ekonomisinin işleyişini bozacağı, piyasada tekelleşmenin yolunu açacağı, hakeza davacının salt kelime ibaresinden oluşan “…” veya “…” ibareli markası bulunmadığı, bu ibarelerin yanına eklenen kelime veya şekil unsurları ile birlikte marka korumaları elde ettiği, somut uyuşmazlıkta çekişme konusu olan emtiaların, toplumda her kesime hitap etmeyen, fakat sanayide ve pek çok sektörde kullanılan mallar olduğu, bu yüzden de hedef tüketici/kullanıcı kitlesinin belli bir uzmanlık seviyesine sahip, satın aldığı ürünle ilgili bilinç seviyesi yüksek (profesyonel) tüketiciler/kullanıcılar olduğu, bu nedenle davaya konu emtialar ve başkaca emtialar bakımından ayırt ediciliği oldukça düşük “…” ibareli ürünlerle yaygın olarak karşılaşan, bu nedenle bu ibarenin markasal ayırt edici etkisinin oldukça düşük düzlemde kaldığı ilgili tüketici kesiminin, davaya konu “Dr….” ibareli emtialar ile karşılaştığında, salt “…” ibaresinden kaynaklı olarak bu markayı, davacıya ait “…, ……” ibareli markalarla ilişkilendirmeyeceği, dolayısıyla ilgili tüketici kesiminin markaların farklı ticari kaynakları gösterir ibareler olduklarını algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacakları, bu nedenle somut olayda SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dosyada mübrez bilgi ve belgelere göre, davacının “…” markasının yoğun kullanım neticesinde ülkemizde gıda ürünlerinin perakendeciliği hizmetlerinde bilinir hale geldiğini ve TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka statüsünde olduğunu ortaya koyduğu, ancak yukarıda da açıklandığı üzere; “Dr….” ibareli davalı markası ile “…/…” ibareli davacı markaları arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, bu bağlamda 6769 sayılı SMK m. 6/5 şartlarından ilki olan marka işaretlerinin benzerliği koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, kaldı ki davacının tanınmışlık mertebesine ulaştığı gıda perakendiciliği sektörü ile davaya konu 7.sınıf emtiaların yer aldığı makine sektörünün birbiri ile ilgisiz, aralarında ilişki bulunmayan sektörler oldukları, dolayısıyla da somut olay itibariyle 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesi anlamında bir tescil engeli bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının alan adı 21.12.2000 tarihinde tahsis edilmiş olup, alan adının ayırt edici unsuru … ibaresidir. Sayfa içeriğindeki markasal kullanım “macroonline” şeklindedir. Söz konusu alan adı üzerinden davacı “Meyve & Sebze, Et & Tavuk & Balık, Süt Ürünleri & Kahvaltılık, Temel Gıda, Atıştırmalık, Sağlıklı Yaşam Ürünleri, İçecek, Unlu Mamül & Tatlı, Meze, Ev Yapımı Gıdalar (Sandviç, Tatlı, Turşu vb.), Temizlik, Kozmetik, Bebek Ürünleri, Ev & Yaşam & Evcil Hayvan (Aydınlatma Malzemeleri, Banyo & Çamaşır Ürünleri, Dekorasyon, Ev Tekstili, Evcil Hayvan, Giyim & Aksesuar, Kamp & Piknik, Kırtasiye, Kişisel İlgi & Eğlence, Kitap & Dergi & Gazete, Kullan – At Ürünler, Mutfak Eşya & Gereçleri, Sofra Ürünleri, Pil), Çiçek & Bahçe, Elektronik (Elektrikli Ev Aletleri, Telefon & Aksesuarlar)” ürünlerinin satış ve pazarlamasını yapmaktadır. Görüldüğü üzere davacının alan adı içindeki markasal kullanımı 07. Sınıftaki mallara ilişkin değildir. Kaldı ki; yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, somut olay itibariyle “Dr….” markası ile … ibaresi arasında markasal benzerlik bulunmamaktadır. Zira … kelimesinin piyasada yaygın ve yoğun kullanımı olan zayıf bir marka işareti olması karşısında, söz konusu ibarelerde yer alan farklı sözcük unsurları, işaretleri yeterince birbirinden uzaklaştırmıştır. Dolayısıyla da davacının, 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca, alan adına dayanarak, davalı markasının tescilini engelleme hakkı bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 162,50 TL posta, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.779,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/02/2021