Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/359 E. 2021/343 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/359 Esas
KARAR NO : 2021/343

DAVA : Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 30/12/2020
KARAR TARİHİ : 08/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; … markasının iki yüzyıla yakın süredir, müvekkili şirketin ticari ve kurumsal varlığına ait olarak Türkiye ve Dünya çapında tanınmakta ve bilinmekte olduğunu, TÜRKPATENT nezdinde tescillenmiş olan “…” markasının tüm kullanım haklarının müvekkili … Anonim Şirketi’ne ait olduğunu ve 25.09.2018 tarihinden itibaren on yıl süre ile kurum adına tescil edildiğini, “…” markasının 12.03.2012 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde “tanınmış marka” statüsüne alındığını, müvekkilinin tanınmışlığının kesinlik arz etmekte olduğunu, ancak buna rağmen davalı tarafın “…” markasını sendika adı olarak bilfiil kullandığını, bu sebeple davalının, müvekkili marka hakkını ihlal ettiğini ve söz konusu ihlalden haberdar olunması ile davalı tarafa dava ekinde yer alan 19378 yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek söz konusu ihlali gidermelerinin gerekliliğinin ihtar edildiğini, davalı tarafından, müvekkili şirkete ait “…” markasının, gerek yazılış, gerek söyleyiş, gerek logo kullanımı bakımından, sendika isminde birebir aynı şekilde kullanılarak iltibas suretiyle müvekkiline ait marka hakkına tecavüz edilmekte olduğunu, bu husus 6769 sayılı SMK’nın 30. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup bir tüzel kişi olan davalı tarafın gerçekleştirdiği şekilde birebir aynı ifadenin kullanımının kati suretle yasaklandığını, müvekkili şirketin tanınırlığı sebebiyle 6769 sayılı SMK’da karşılığını bulan iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz durumunun oluştuğunu, müvekkilinin tanınmışlık düzeyinin Türkiye’de en üst sevide olduğunu, davalı tarafından kullanılan sendika adı da müvekkilinin tanınmışlık düzeyinden haksız bir yarar sağlama sonucunu doğurduğunu, söz konusu ihlal ile … markasının itibarının zarar görmekte olup, aynı zamanda ayırt edici karakterinin zedelendiğini, SMK 6/5 düzenlemesi ile, sınıfsal olarak aynı olup olmadığına veya benzerliğine bakılmaksızın iltibasın varlığının kabul edileceğini, davalı tarafın kullanmakta olduğu sendika adı sebebiyle haksız rekabet hükümlerinin de ihlal edildiğini ve davalı tarafın … markasını kullanarak, davalının, müvekkilinin gözetim ve denetiminde olduğu yönünde bir yanlış algılamaya sebebiyet verme durumunda olduğunu, davalı tarafın gerçekleştirdiği hukuka aykırılığın uluslararası hukuk bakımından da ihlal teşkil ettiğini beyan ederek; 6769 sayılı SMK’nın 159 ve devamı ile HMK 389 ve devamı maddeleri anlamında ihtiyati tedbir taleplerinin kabulünü, müvekkili marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden davalı karşı taraf eylemlerinin tespitine, men’ine, durdurulmasına, davalının hukuka aykırı olarak kullandığı, müvekkili adına tescilli “…” markasının davalıya ait sendika adından, tabelalardan, davalı tarafından tüm tanıtım ve reklam ürünlerinden, her türlü yazılı ve görsel belgelerden ve materyallerden(broşür, katalog, ilan vs.) internet ortamı ve tüm sosyal medya hesaplarından ve logoların yer aldığı her türlü içeriğin kaldırılmasına ve toplatılmasına ve bunları teminen duruşma yapılmaksızın teminatsız olarak tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü halinde, kararın Türkiye genelinde yayınlanan tirajı en yüksek gazetede masrafları davalıya ait olmak üzere yayınlattırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … (Posta, Transfer, Taşımacılık ve Kargo İşçileri Sendikası), dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29, m.149 ile 6102 sayılı TTK 54 vd hükümlere göre açılan marka hakkının ihlâli ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı hukuki korunma istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak; marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men-i, durdurulması, fiziki ve sanal ortamda davalı uhdesinde yer aldığı iddia edilen “…” ibaresinin kaldırılması ve toplanması, hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi ibraz etmediğinden dilekçe teatisi tamamlanmış, davacının sunduğu deliller alınmış, davacıya ait marka tescil belgesi celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, teknik konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, davacıya ait marka tescil belgesi, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait … sayılı “Şekil+…” markasının; 9, 35, 36, 38, 39 ve 42.sınıflarda yer alan muhtelif mal ve hizmetler bakımından 18/03/2019 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde tescil edildiği, TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 12/03/2012 tarih … sayılı yazısına göre; “…” markasının, tanınmış marka olma kriterlerini yerine getirdiği, bu nedenle söz konusu markanın tanınmış marka olduğunun TÜRKPATENT tarafından kabul edildiği gözlemlenmiştir.
Davacı vekilinin 30/04/2021 tarihli somutlaştırma dilekçesi ile; davalının, marka hakkı ve haksız rekabet eylemlerinde bulunduğu iddiasına ilişkin olarak, sanal ortam adresleri belirttiğinden, bu adresler üzerinde teknik bilirkişi marifeti ile inceleme yapılmış, davalının kullanım alanı teknik bilirkişi marifeti ile belirlenmiştir.
Dosya kapsamına göre; Davalının taşımacılık iş kolunda faal olan bir işçi sendikası olduğu, davacı tarafın ibraz ettiği dokümanlar ve mahkememizce davalıya ait olduğu ileri sürülen internet sitesi ve sosyal medya hesaplarında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen maddi vakıalara göre; davalının, davacıya ait tescili markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı ya da benzer bir sahada ticari faaliyette bulunmadığı, hatta davalının herhangi bir ticari sahada faaliyette bulunduğuna ilişkin delil bulunmadığı, davalı eylemlerinin sendikal faaliyetleri ile sınırlı olduğu, dava tarihinden önceki maddi vakıalar nazara alınarak yapılan incelemede, “pttkargosen.org.tr” alan adının 30/07/2019 tarihinde davalı Posta, Transfer, Taşımacılık ve Kargo İşçileri Sendikası (…) adına kayıtlı olduğu, alan adında yer alan “org” ibaresinin, kâr amacı gütmeyen, ticari faaliyet kastı olmayan dernek veya vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarının kullandığı bir alan adı uzantısı olduğu, bu alan adı içeriğinde; davalının “…” ibaresini, sendika logosu, olağan kongre duyurusu, ana tüzük, davacı yönetim kurulu başkanı ile gerçekleştirilen görüşmeye dair açıklama, olağan genel kurul faaliyet raporları, olağan genel kurul ilanı paylaşımlarında, facebook ve twitter hesaplarında ise; haber içerikli video paylaşımları, intenet haber gazetesi paylaşımı, kargo çalışanlarının sorunlarına ilişkin tweet paylaşımları, farklı twitter hesaplarında yer alan tweetlerin retweet olarak paylaşımların bulunduğu, ayrıca davacı vekilinin 30/04/2021 tarihli dilekçesi ekinde ibraz edilen “…” isimli gazete haberinde, … işçilerinin eylemlerini Ankara’ya taşıyacaklarına dair bir haber metninin bulunduğu, ancak bu haber metninin dava tarihinden sonraki bir tarihli olduğundan (25 Ocak 2021), eldeki dava tarihi itibari ile yargılamanın konusu olamayacağı, gerek davacı tarafın dava ve delil dilekçeleri ekinde ibraz ettiği davalı faaliyetlerine ilişkin görseller, gerekse mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi ile tespit edilen davalıya ait sanal ortam faaliyetlerinin hiçbirinin ticari faaliyet olarak nitelenemeyeceği, dolayısıyla, davalının sendikal faaliyetlerini yürütürken “… Kargo-Sen”, “…” gibi işaretleri kullanmasının, ilgili tüketici kesimi nezdinde, bu kullanımlarının davacıya ait “…” markası ile ilişkilendirilebilecek nitelikte olmadığı, zira davalının sendikal faaliyetlerinde bu ibareleri kullandığı, ticari faaliyette bulunmadığı, dolayısıyla, davalı eylemleri nedeniyle, davacı markası ile iltibas tehlikesi oluşmadığı gibi, davacı markasının tanınmışlığından haksız yere yararlanma, onun itibarını lekeleme ya da ayırt ediciliği zedeleme ihtimallerinden birinin de somut olayda gerçekleşmediği, bu ihtimallerden birinin gerçekleşebilmesi için ilk olarak davalı eylemlerinin ticari bir faaliyetin yürütülmesi esnasında meydana gelmiş olması gerektiği, ancak somut olayda davalının ticari bir faaliyeti bulunmadığından, davacının tanınmış marka hakkının ihlal edildiğinin söylenemeyeceği, sonuç olarak; davalı eylemlerinin, davacıya ait marka haklarını ihlal etmediği kanaatine varılmıştır. (Aynı yönde bkz; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 18/02/2015 tarih 2014/18266 Esas 2015/2187 Karar)
Davalı eylemlerinin davacı aleyhine haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı hususu irdelendiğinde ise; davalının, davacının faaliyet sahası ile ilgili bir mal veya hizmet sunumunda bulunmadığı, davalının, davacının ana faaliyet alanı olan taşımacılık iş kolunda kurulmuş bir işçi sendikası olarak faaliyetlerini yürüttüğü, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu m.2/ğ hükmüne göre; İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlara sendika dendiği, bu bağlamda işçi sendikasının; işçilerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için kurulan ve faaliyet gösteren örgütlü bir hukuki kurum olduğu, davalının sendikal faaliyetlerinde bulunurken; üye işçilerin bünyesinde çalıştığı davacı işveren ile menfaat çatışması içerisine girmesinin, sendikal faaliyetinin doğal bir sonucu olduğu, davalının kötü niyetli olarak ve sırf davacıya zarar vermek kastıyla faaliyetlerde bulunduğunun tespit edilmediği, davalı eylemlerinin bir kısmı davacıyı rahatsız edecek açıklamalar barındırsa da, bu açıklamaların düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında kalan, haksız rekabet teşkil etmeyen açıklamalar olduğu, esasen davacının toplum nezdinde böylesi faaliyetlerden etkilenmeyecek derecede güçlü bir yapıya sahip olup, güven ve itibarının bulunduğu düşünüldüğünde, kendisine karşı davalı tarafından ileri sürülen bir kısım itham ve olgulara tahammül göstermek durumunda olduğu, aksi düşüncenin; 1982 Anayasası’nın 25.maddesi ile teminat altına alınan düşünce ve ifade hürriyetini, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama anlamına geleceği, ancak bu yöne ilişkin bir çıkarsamanın yine Anayasa’nın 13.maddesi ile engellenerek, kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin teminat altına alındığı, dolayısıyla, dava tarihinden önceki davalı eylemleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde; bu eylemlerin sendikal faaliyetleri çerçevesinde, örgütlenme ve ifade hürriyeti kapsamında kaldığı, davacı aleyhine haksız rekabet oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların sûbut bulmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın talep sonucunda ileri sürdüğü tüm istemlerin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 11/03/2021 tarih 2021/446 Esas 2021/317 Karar sayılı kararı uyarınca 59,30 TL maktu derdest dosyanın istinafı karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, bu hususta ivedilikle harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 24,80 TL vekalet harcı, 750,00 TL bilirkişi ücreti, 202,00 TL posta-tebligat gideri olmak üzere toplam 1.085,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/10/2021