Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/353 E. 2022/30 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – 2022/30
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : … Esas
KARAR NO : 2022/30

ASIL DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
BİRLEŞEN DAVA (Terditli) : Markanın Hükümsüzlüğü, Olmadığı Takdirde Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali
KARAR TARİHİ : 02/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Asıl Dava; YİDK Kararının İptali / Birleşen Dava (Terditli); Markanın Hükümsüzlüğü, Olmadığı Takdirde Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali
davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
D A V A :
Davacı vekili 25/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından üretimi sağlanan ve satışı yapılan ürününün, marka haklarının korunması amacıyla 26.03.2020 tarihinde 2020/36014 başvuru markası ile “…” markası için 03, 05, 35, 37. sınıflarda davalı kuruma marka tescil başvurusunda bulunduğunu, 2020/36014 başvuru numaralı tescil istemine yönelik yapılan incelemenin 13.05.2020 tarihinde, 6769 SMK 5/1(ç) gereğince 03, 05, 37. sınıflarda kısmen yayınlanmasına karar verildiğini, davalı kurumun, davalı firmanın 2013/08421 nolu “…” markası için 35.sınıf altındaki tüm emtia sınıflarından marka tescili almasını kısmi yayına sebep olarak gösterdiğini, müvekkilinin, başlıca cam, temizlik, tarım, metalürji, tekstil, yalıtım sektörü olmak üzere yüzlerce sektör için konsantre ve rafine … bileşiklerini ürettiğini, kurum olarak yeni … ürünleri tesisleri yatırımlarının devam ettiğini, … ürünlerinin çamaşır, bulaşık gibi temizlik ürünlerinde kullanılmasına yönelik olarak kurum bünyesinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri neticesinde yeni ürünler ve markalar geliştirildiğini ve çamaşır/bulaşık grubunun dışında kişisel ve evsel temizlik grubuna yönelik olarak çalışmalarının bulunduğunu, bu doğrultuda markalar oluşturulduğunu, Türkiye’de birçok kamu kurumunun kendi bünyesinde, hem salgınla mücadeleyi ve salgının etkilerinin azaltılmasına yönelik hem de yaşanan dezenfektan arzındaki sıkıntıların giderilmesine yönelik olarak etkin ürün geliştirme çalışmaları yaptığını, bu kapsamda müvekkili ve Ulusal … Araştırma Enstitüsü (…) işbirliği ile, borun antibakteriyel özelliklerinin dikkate alınarak “… İçerikli … Dezenfektanı” geliştirilmesine yönelik çalışmalar neticesinde dezenfektan olarak kullanılmak üzere yeni bir ürünle “…” markasının oluşturulduğunu, … dezenfektanının … içerikli olduğunu ve ürünün eller için hijyen sağlayan temizleyici bir madde olduğunu, marka sahibinin alanında lider olması ve devlet teşekkülünün verdiği güven rahatlığı ile söz konusu markanın kısa sürede piyasada son derece iyi bir yer edinerek tanınmışlık düzeyini arttırdığını, redde mesnet marka sahibinin 2013/08421 sayılı başvurusunu 29.01.2013 yılında yapmış olduğunu ve kullanmamasına rağmen ek ücret gerektirmediğinden 35.sınıfın tüm alt sınıfları için koruma talebinde bulunduğunu, firmanın isminden ve faaliyet belgesinden de anlaşılacağı üzere “elektrik malzemeleri, toptan ve perakende ticareti, her türlü elektrik panoları, pano mamülleri, aydınlatma armatürleri, tesisat kabloları ve benzer malzemelerin alım satımı, ithalat ve ihracatını, imalat ve pazarlamasını yapmak ve sözleşmede yazılı diğer işlerle iştigal olmak” işlerinde faaliyetlerini sürdürdüğünü, markasındaki “…” ibaresinin elektrik ibaresinin kısaltması olduğunu ve karşılaştırmada dikkate alınmaması gerektiğini, madencilik, temizlik ve dezenfektan işleri ile ilgili bir iş yürütmediğini, mal ve hizmet numaralarının aynı olmasının mal ve hizmetlerin aynı türden ya da benzer olduğunu göstermeyeceğini, müvekkilinin “…” dezenfektanını kullanan ortalama bir tüketicinin bu markayı redde mesnet sunulan marka ile karıştırmasının söz konusu olamayacağını, müvekkilinin söz konusu markayı ambalajlarında dahi kullandığını, ürünlerini Türkiye’nin tamamına pazarladığını ve yurt dışına ihraç ettiğini, davalı firmanın ise ticari faaliyetini Samsun ili ile sınırlı olarak sürdürdüğünü, müvekkili adına tescilin ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağının da gözetilmesi gerektiğini, 26.03.2020 tarihinde yapılan yurtiçi marka başvurusunun, 6 ay geçerli olan rüçhan hakkının kullanılarak, 07.09.2020 tarihinde Madrid Protokolü kapsamında 03, 05, 35, 37. emtia sınıflarında … yurt dışı marka başvurusunun gerçekleştirildiğini, müvekkilinin 35.sınıf başvurusunun bu sebeple de kabul edilmesi gerektiğini iddia ederek; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptali ile … markasının 35.sınıfa tescili, davalı yanın yayıma itirazı hakkında verilecek kararın işbu davanın sonuçlanmasına kadar ertelenmesi, davalı adına kayıtlı “…” markasının devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/01/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın düz bir yazı stiliyle kaleme alındığını, markada “…” hecesinin büyük harfle yazıldığını, bu durumun ibarenin bir bütün olarak “…” şeklinde okunup algılanmasının önüne geçemediğini, başvuru konusu markanın asli ve ayırt edici unsurunun … ibaresi olduğunu ve bir bütün olarak okunup algılanacağını, redde mesnet markada da birebir aynı ifadenin esas unsur olarak yer aldığını, bu benzerliğin yanı sıra davacı markasının, davalı markalarının tescilli olduğu mal/hizmetlerde aynı/ aynı türden ilişkili bir kısım mal/hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, redde mesnet markanın ise “…” ibaresine ve genel görünümü değiştirmeyen, marka algısı yaratmayan, standart bir şekil unsuruna yer verdiğini, özellikle şekil unsurunun … ibaresinin ilk harfinden oluştuğunun göz önüne alındığında, söz konusu kullanımla … ibaresinin vurgulandığını, markaların görsel, işitsel, anlamsal düzeyde birbiri ile ilişkilendirileceğini, markalar arasında tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin de bulunduğunu, başvurunun, SMK’nın 5/1-ç maddesi kapsamında hukuka uygun olarak reddedildiğini ve 5/2 hükmünün uygulanma imkanı bulunmadığını, davacı yanın ibareyi kullanıp kullanmadığının işbu davada inceleme konusu olamayacağını, redde mesnet markanın 35.sınıfta tescilli ve koruma altında olduğunu, hukuken engel bir hal bulunmadığını ileri sürerek; YİDK’nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesi isteminin, 2020/36014 sayılı … ibareli markanın 35.sınıfta tesciline karar verilmesi isteminin ve davacı yanın aleyhe olan sair istemlerinin reddedilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:
Birleşen davacı vekili Samsun …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 2021/56 Esas sayısına kaydedilen 04/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından üretimi sağlanan ve satışı yapılan ürününün marka haklarının korunması amacıyla 26.03.2020 tarihinde 2020/36014 başvuru markası ile “…” markası için 03, 05, 35, 37 sınıflarda marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve söz konusu başvurunun 13.05.2020 tarihinde, 6769 SMK 5/1(ç) gereğince 03., 05, 37.sınıflarda kısmen yayınlanmasına karar verildiğini, TÜRKPATENT tarafından davalı firmanın 2013/08421 nolu “…” markasının 35.sınıfta tescilli olmasının kısmi yayına sebep olarak gösterildiğini, müvekkilinin cam, temizlik, tarım, metalürji, tekstil, yalıtım sektörü başta olmak üzere yüzlerce sektör için konsantre ve rafine … bileşiklerini ürettiğini ve … markasının ülke çapında tanınmış hale getirildiğini, davalı firmanın 2013/08421 sayılı başvurusunu 29.01.2013 yılında yapmış olduğunu ve kullanmamasına rağmen ek ücret gerektirmediğinden 35.sınıfın tüm alt sınıflarında emtia tescil talebinde bulunduğunu, firmanın isminden ve faaliyet belgesinden de anlaşılacağı üzere “elektrik malzemeleri, toptan ve perakende ticareti, her türlü elektrik panoları, pano mamülleri, aydınlatma armatürleri, tesisat kabloları ve benzer malzemelerin alım satımı, ithalat ve ihracatını, imalat ve pazarlamasını yapmak ve sözleşmede yazılı diğer işlerle iştigal olmak” işlerinde faaliyetlerini sürdürdüğünü, madencilik, temizlik ve dezenfektan işleri ile ilgili bir iş yürütmediğini, davalıya ait markanın halkı yanıltıcı nitellikte bir işaret olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, 2013/08421 numaralı davalı markasının 35. sınıf yönünden hükümsüzlüğüne, olanak olmaması halindeyse iptaline karar verilmesi gerektiğini, davalının 35. sınıf kapsamında ticari faaliyet göstermediğini, 11.sınıf kapsamında faaliyet göstermekteyse de bu faaliyetlerinde de 2013/08421 numaralı markayı hiç kullanmadığını, davalının “…” ibaresini sadece ticari unvanında kullandığını iddia ederek; işbu davanın Ankara 5. FSHHM … E. sayılı davası ile birleştirilmesini, davalı adına kayıtlı 2013/08421 numaralı “…” markasının 35.sınıf yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, mümkün olmaması halinde davalının “…” markasının 35.sınıf yönünden 29.01.2018 tarihinden itibaren iptaline ve sicilden terkinine, devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN CEVAP:
Birleşen dava dilekçesi, birleşen davalıya tebliğe çıkarılmasına rağmen birleşen davalı yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca birleşen dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Asıl Dava; YİDK Kararının İptali / Birleşen Dava (Terditli); Markanın Hükümsüzlüğü, Olmadığı Takdirde Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali istemlerine ilişkindir.
Samsun …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12/03/2021 tarih 2021/56 Esas 2021/110 Karar sayılı kararı ile söz konusu dava dosyası, mahkememize ait yukarıda yazılı esas sayılı dava dosyası ile birleştirildiğinden, birleşen dava dosyası, dosyamız arasına alınarak yargılama birlikte yürütülmüştür.

A) Asıl Dava Bakımından Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2020/36014 sayılı marka başvurusu ile redde mesnet alınan 2013/08421 sayılı marka arasında SMK m.5/1-ç anlamında iltibas bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
B) Birleşen Dava Bakımından Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
Birleşen davalıya ait 2013/08421 sayılı markanın 35.sınıfta yer alan hizmetler yönünden SMK m.5/1-f hükmü gereği halkı yanıltıcı işaret barındırıp barındırmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markası ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, davalı markasının hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği, bunun mümkün olmaması halinde; davalı markasının kullanmama nedeniyle 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından iptali koşulunun oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Asıl ve birleşen davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
A) Asıl Dava Bakımından;
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 26.03.2020 tarihinde 2020/36014 sayılı “…” ibareli 03, 05, 35 ve 37.sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetler bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında, SMK m.5/1-ç hükmü gereği “35. Sınıf: 35/01 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. 35/05 Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (03. sınıf) Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. (05. sınıf) Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel … losyonları. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetlerinin başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, davacının 09.07.2020 tarihinde karara itiraz dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 05/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler marka olarak tescil edilmezler. (6769 sayılı SMK m.5/1-ç)
Mutlak red nedenleri, marka olarak seçilmiş bulunan işaretin niteliğinden kaynaklı, yetkili mercilerce re’sen incelenmesi gereken tescil engelleridir. Söz konusu engellerin dayanağı kamu menfaati ve kamu düzenidir. Bu kategori içerisine giren işaretlerin, başka bir kişiye ait oldukları veya üzerlerinde üçüncü kişilerin hakları bulunduğu için değil, aksine herkesin kullanımına açık tutulmaları gerektiğinden üzerlerinde hiç kimsenin hak iddia edemeyeceği mülahazasıyla marka olarak tescilleri reddedilmektedir. Bunun tek istisnasını, daha önce, aynı türdeki mal ya da hizmetler için tescil olunmuş veya tescili için müracaat edilmiş bulunan bir markanın aynısı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzeyen marka başvuruları oluşturmaktadır. Bu olasılık, üçüncü bir kişinin marka hakkı temeline dayanmakla birlikte mutlak red nedenleri arasında sayılmıştır. (Ünal Tekinalp;Fikri Mülkiyet Hukuku; Dördüncü Bası; İstanbul 2005; sh.376) Marka hukukunda öncelik ilkesi hakimdir. Bu ilkeye göre, marka olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret, aynı mal ya da hizmetler için başkası tarafından tescil ettirilemez. Bu ilkenin görünümlerinden birini 6769 sayılı SMK m.5/1-ç bendinde düzenlenen mutlak red nedeni oluşturur.
SMK’nin 5.maddesi mutlak red nedenlerini düzenlemiş olup, bu maddede sayılan hususlar gerek TÜRKPATENT, gerekse mahkemelerce resen gözetilmesi gerekir. SMK’nin 6.maddesi ise, nisbi red sebeplerini düzenlemiş olup, bu maddede düzenlenen hususlar resen gözetilemez, ancak ilgili kişiler tarafından ileri sürülebilir.
SMK’nin 5/1-ç bendinde belirtilen “aynı” olma; karşılaştırılan işaretlerin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit v.b. olmalarını ifade eder. Bunun yanında, işaretlerin örneğin farklı renk veya büyüklükte olması, yazı karakteri ya da tipinin farklılaştırılması gibi değişiklikler de “aynı” olma durumunu etkilemez. “Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik” ise, karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenim itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır. Bu durumda, karşılaştırılan işaretlerin “aynı” ya da “ayırtedilemeyecek kadar benzer” olması halinde, markayı oluşturan işaretler arasında iltibasın varlığı ayrıca bir inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olduğu peşinen kabul edileceğinden; anılan Kanunun 5/1-ç bendinde ayrıca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarının da araştırılması gibi bir koşul yer almamıştır. Bu bakımdan, yukarıda da ifade edildiği gibi bir ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik mevcut ise TÜRKPATENT tarafından re’sen başvurunun 6769 sayılı SMK 5/1-ç bendi uyarınca reddine karar verilebilecektir. Ancak, marka tescilinde nispi ret nedeninin düzenlendiği 6769 sayılı SMK 6/1 fıkrasına göre başvurunun reddedilebilmesi için, başvurunun bültende ilanı üzerine yasal sürede ilgililerin itirazı halinde Kurumca işaretler arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil halk tarafından karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede benzerlik bulunup bulunmadığı hususu incelenecektir. Bir başka deyişle, anılan madde hükmüne göre yapılacak benzerlik incelenmesinde asıl olan karıştırılma ihtimalidir. Bu nedenle, 6769 sayılı SMK m.18. maddesi uyarınca Kurum tarafından 6. madde yönünden inceleme yapılırken, başvuru konusu işaretin üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde sicilde daha önce tescilli bir marka veya marka başvurusu ile karıştırılma ihtimaline yol açılıp açılmayacağının da değerlendirilmesini gerektiren derecede, yani Kurumca takdir yetkisinin kullanılacağı bir benzerlik mevcut ise, bu takdirde işaretler arasında güçlü ve açık bir iltibasın varlığı peşinen kabul edilmiş sayılamayacağından “ayırt edilemeyecek kadar benzerlik” bulunduğundan bahisle re’sen, başvurunun reddine karar verilemez. Çünkü, böyle bir durumda işaretlerin 6769 sayılı SMK m.6/1 fıkrası anlamında bir “benzer”liği söz konusu olacağından, artık bu husus nispi ret nedeni olarak ve ancak başvuruya itiraz halinde Kurumca değerlendirilebilecektir. Zira, nispi red sebepleri kamu menfaati ile ilgili olmadığından, mahkeme veya TÜRKPATENT tarafından re’sen dikkate alınması mümkün değildir. Bunların mutlaka 6769 sayılı SMK’nin düzenlediği prosedür çerçevesinde ilgili kişiler tarafından itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. SMK’nin 6/1 fıkrası kapsamında karıştırılma tehlikesine yol açıp açmadığının değerlendirilebilmesi ise ancak ilgililer tarafından anılan Kanun çerçevesinde itirazda bulunulmasına bağlıdır. Böyle bir değerlendirme yapılırken her tescil başvurusunun somut koşullarının gözetilmesi gerekliliği de göz ardı edilmemelidir. (Mülga KHK dönemine ilişkin değerlendirme; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05/10/2012 tarih 2012/11-154 E 2012/659 K)
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik incelemesinde, markaların kapsadıkları mal veya hizmet gruplarına göre belirlenecek olan ortalama tüketiciler esas alınacak ve yapılacak karşılaştırma sırasında markalardaki ayırt edici özellik taşımayan tali ve jenerik unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Ortalama tüketicinin dikkat ve algı düzeyi, mal veya hizmetin niteliğine, türüne ve fiyatına göre değişebilmektedir. Markaların ortalama tüketici tarafından ne şekilde algılandıkları, ayırt edilemeyecek kadar benzerlik incelemesinde yapılacak global değerlendirme bakımından belirleyici role sahiptir. Ortalama tüketici; “İyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan, makul derecede dikkatli, makul derecede tecrübeli ve makul derecede ihtiyatlı kimse”dir. Bu farazi kişi, markayı bir bütün olarak algılar, değişik markalar arasında karşılaştırma imkanını nadiren bulabilir. Daha çok, markaları, hafızasında tutabildiği kadar görüntüsüne göre değerlendirme yapar, detayların analizine girmez. (Uğur Çolak;Türk Marka Hukuku;4.Baskı;İstanbul; sh.134 vd)
Belirtilen açıklamalar ışığında; tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka tescil belgesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve davaya konu olan “35. Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. 35/05 Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (03. sınıf) Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. (05. sınıf) Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel … losyonları. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetlerinin tamamı, redde mesnet alınan 2013/08421 sayılı marka başvurusu kapsamında aynı ya da aynı tür olarak bulunmaktadır. Bu nedenle, karşılaştırılan markaların kapsamındaki davaya konu hizmetler aynı/ aynı tür hizmetlerden oluşmaktadır.
Dava konusu 2020/36014 sayılı marka başvurusu incelendiğinde; “…” ibaresinden oluşan kelime markası olduğu, redde mesnet 2013/08421 sayılı marka incelendiğinde; kelime ve şekil unsurundan mürekkep karma bir marka olduğu, “Şekil+…” olarak konumlandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet marka arasında “…” ortak ibaresi yer almakla birlikte; davacı markası … ve … sözcüklerinin, ayrı ayrı da algılanabileceği şekilde yazılmıştır. Markaların aynı kelimeyi içermeleri, mevzuat kapsamında ve içtihadi manada “aynı” ya da “ayırt edilemeyecek kadar benzer” olarak nitelendirilmeleri için tek başına yeterli değildir. Somut olayda markaların farklı renkli ve biçimli yazım stillerinin yanı sıra, redde mesnet markada yer alan şekil unsuru dolayısıyla ayırt edilebilir oldukları değerlendirilmektedir. Zira redde mesnet markada, kelime unsurunun önünde bulunan ve daha ilk bakışta göze çarpan kırmızı çerçeveli, mavi yuvarlak zemine yazılmış, beyaz B harfinden ve bu harfin üzerindeki şimşek figüründen oluşan şekil unsuru, logo görünümü ile markanın genel görünümü üzerinde asgari düzeyde ayırt ediciliği haizdir. Davacı markasının “…” şeklindeki yazım tarzı ile redde mesnet markadaki şekil unsuru ve kırmızı renk kullanımı markaları yeterli düzeyde uzaklaştırıp “aynı” ya da “ayırt edilemeyecek kadar benzer” olmaktan çıkarmıştır.
Başka bir deyişle; dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet marka bir bütün halinde karşılaştırıldığında; “…” ibaresinin müşterek bulunmasından kaynaklı yüksek düzeyde benzerlik bulunsa da, karşılaştırılan markalar tıpa tıp aynı değildir. Dava konusu marka başvurusu salt kelime markasıyken, redde mesnet marka ise kelime ve şekil unsurlarından oluşan karma bir markadır. Redde mesnet markada yer alan ve yukarıda tasvir edilen “şekil” unsuru, bu markanın genel görünümüne asgari düzeyde somut ayırt edicilik katmaktadır. Kelime ibaresinden kaynaklı benzerliğin ilgili tüketiciler nezdinde bağlantı kurma ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine yol açabileceği düşünülse bile, bu husus SMK m.6/1 hükmü bağlamında ancak nispi tescil engeli oluşturabilecektir. Bu durumda, davalı TÜRKPATENT’in SMK m.6/1 hükmü kapsamı içerisine girecek şekilde benzerlik değerlendirmesi yapması, gerek SMK m.5/1-ç bendinde belirtilen düzenlemeye, gerekse SMK m.5/1-ç bendinin uygulanmasını gösterir yerleşik yargı içtihatlarına aykırılık teşkil etmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; SMK m.5/1-ç bendinde belirtilen mutlak tescil engeline ilişkin düzenleme, SMK’nin genel gerekçesinde AB mevzuatıyla uyumunun arttırılmasını amaçladığını belirten açıklama karşısında, AB’nin 2015/2436 sayılı topluluk marka direktifi ile 2017/1001 sayılı topluluk marka tüzüğünde mutlak tescil engeli olarak değil, nispi tescil engeli olarak düzenlenmiştir. SMK’nin AB mevzuatıyla uyumunun arttırılmasına ilişkin Kanun Koyucunun amacı doğrultusunda SMK m.5/1-ç bendinin dar yorumlanması, Kanun Koyucunun amacına uygundur. Esasında markaların benzerliği problemi, içerisinde subjektif unsurları barındırdığından SMK m.5/1-ç bendi kapsamında yapılacak değerlendirmede ilk bakışta ve hemen aynılık veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olgularının mevcudiyetinin aranması elzemdir. Somut olayda, yukarıda yer verilen maddi tespitler karşısında, ilk bakışta ve hemen markaların aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunmadıkları, markalar arasında bulunan ve yukarıda açıklanan farklılıkların, marka başvurusunun yayıma çıkartılmasını zaruri kıldığı, davalı TÜRKPATENT’ce SMK m.5/1-ç bendi dayanak gösterilerek yapılan değerlendirmenin belirtilen gerekçelerle hatalı olduğu kabul edilmiştir.
Belirtilen gerekçelerle; asıl davada, davanın kabulü ile … sayılı YİDK kararının iptaline, karar verilmiştir.
B) Birleşen Dava Bakımından;
6100 sayılı HMK m.111 hükmüne göre; Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
Davacı, birleşen dava dilekçesini terditli olarak tanzim ettiğinden, ilk olarak asli talebi olan markanın hükümsüzlüğü istemi irdelenmiş olup, aşağıda detaylandırılacağı üzere, asli talebi reddedildiğinden, bu kez fer’i talebi olan markanın kullanmama nedeniyle iptali istemi irdelenerek yargılama sonuçlandırılmıştır.
6769 sayılı SMK m.5/1-f bendi hükmüne göre; Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
Hükme göre; başvurusu yapılan işaretin, re’sen reddi için objektif olarak halkı yanıltıcı nitelikte olması yeterlidir. Yanıltıcılık olgusu belirlenirken başvuranın aldatma kastı ayırca aranmaz. (A.Kaya; Marka Hukuku; İstanbul 2006; s,105)
Marka olarak tescili istenen işaretin; mal veya hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi menşei itibariyle yanıltıcı olması mümkündür. Bir markanın, mal ya da hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı gibi konularda yanıltıcı olup olmayacağı, tescil başvurusuyla birlikte verilen ve markanın kullanılacağı malları veya hizmetleri gösteren liste dikkate alınarak belirlenir. (S.Arkan; Marka Hukuku Cilt I; Ankara 1997; s.87)
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; Davacı yan, “…” markasında yer alan “…” ibaresinin “…” madenini işaret ettiğini ve davalının … markalı ürünlerinin “…” içerdiği yönünde bir algı ve tüketici nezdinde yanılgı yaratacağını ileri sürmektedir. Marka hukukunda temel prensip, marka işaretlerinin parçalara ve kendisini oluşturan unsurlara bölünmeden, bütün halinde incelenmesidir. Somut olayda davalı markası bütünsel olarak “Şekil+…” ibaresinden oluşmaktadır. Marka bütünü içinde “…” ibaresi ayrı biçimde yazılıp vurgulanmadığı gibi, “…” şeklinde okunan marka sözcüğünde de bu ibare müstakilen seçilip algılanmamaktadır. Marka sözcüğü “…” kelimesine yönelik doğrudan herhangi bir telmih ya da çağrışım yaratmamaktadır. Davalı markasını şekil ve sözcükten oluşan, bütünsel imajı itibariyle görüp algılayan bir tüketicinin aklına … madeninin gelmesi mümkün değildir. Ayrıca, SMK 5/1-f bendi kapsamında yanıltıcılık, mutlak şekilde gerçekleşmeli; tüketicinin yorumla, dolaylı kanaatle varacağı bir sonuç olmamalıdır. Bu anlamda “…” ibaresinin dava konusu 35. sınıftaki hizmetler yönünden herhangi bir yanıltıcılığı yoktur. Öte yandan, ortalama bir tüketicinin salt markanın başında … ibaresi var diye, yanılgıya düşmesi ve … madeni içeren bir ürünü almak isterken yanılıp davalının mağazasına gitmesi ve aslında satın almayacağı bir hizmeti satın alması hayatın olağan akışı içinde mümkün değildir. Bu kapsamda SMK’nun 5/1-f bendi anlamında bir yanıltıcılık somut olayda söz konusu değildir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; Davacının TÜRKPATENT nezdinde kayıtlı “…” ibareli markaları bilirkişi raporunda listelenmiştir. Bu tescillerden en eskisi 2014 tarihlidir. “…. ibaresini içeren 2014 tarihli markalarda … kelimesi, “…” madenini tanımlayan bir tali unsur olarak kullanılmıştır. Bu anlamda markasal ayırt ediciliği haiz değildir. Öte yandan, davacının “…” ibareli markalarının tamamı, davalının 2013 08421 sayılı … markasından sonraki tarihlidir. Yani, SMK 6-1 maddesi anlamında tarihsel öncelik-sonralık durumu somut olayda bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının … ibareli markalarının, kendilerinden önce başvurusu yapılmış davalı markasının hükümsüzlüğüne dayanak olmaları mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle; davalının hükümsüzlük istemine konu 2013 08421 sayılı markası bakımından, davacı markaları karşısında iltibasa dayalı hükümsüzlük nedeni bulunmadığı ve SMK 6/1 maddesinde sayılan şartların somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Öncelik-sonralık şartının sağlanmaması nedeniyle, davacı yanın markalarının tanınmışlığı iddiasından kaynaklı hükümsüzlük koşulunun da somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; Davacı yan … ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmakla birlikte, kullanımı ispata yönelik olarak sunduğu faturalar ve haberler incelendiğinde; çoğunlukla 2020 yılına ait olduğu görülmektedir. Hükümsüzlüğü istenen davalı markasının ise 2013 yılında başvurusu yapılmış, marka 2014 yılında tescil edilmiştir. Dosya kapsamında davacının … ibaresini, davacı marka tescilinden önce kullandığını ve bu kullanım sonucu belli bir bilinirliği haiz olduğunu gösterir herhangi bir belge bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile davacı beyanlarından da anlaşılacağı üzere … markası, davacı tarafından 2020 yılından itibaren yaratılıp 05. Sınıftaki dezenfektan emtiası üzerinde kullanılmış bir marka işaretidir. Sonuç itibariyle; dosya kapsamında, davacının … markası üzerinde, dava konusu 35. sınıftaki hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nun 6/3 maddesi kapsamında, davalı tescilinden önce ülkemizde üstün (gerçek) hak sahibi olduğunu ispatlayan herhangi bir belge bulunmadığından; somut olayda gerçek hak sahipliğinden kaynaklı bir hükümsüzlük nedeninin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davalının kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda detaylı olarak izah edilen gerekçelerle; davacı yanın, davalıya ait 2013 08421 sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin asli talebinin reddine karar verilmiş ve HMK m.111 hükmü uyarınca fer’i talebi olan markanın kullanılmama nedeniyle kısmen iptali istemi aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
6769 sayılı SMK m.9 hükmüne göre; Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.
Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fıkra anlamında markayı kullanma kabul edilir:
a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması.
b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması.
Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.
SMK m.26/1-a hükmüne göre; 9 uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması halinde TÜRKPATENT tarafından markanın iptaline karar verillir.
SMK m.27/2 hükmüne göre; 26 ncı madde gereğince markanın iptaline karar verilmesi hâlinde ise bu karar, iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarihten itibaren etkilidir. Ancak talep üzerine, iptal hâllerinin daha önceki bir tarihte doğmuş olması hâlinde iptal kararının bu tarihten itibaren etkili olacağına karar verilebilir.
SMK Geçici 4.madde hükmüne göre; 26 ncı madde hükmü yürürlüğe girene kadar, iptal yetkisi, anılan maddedeki usul ve esaslara göre mahkemeler tarafından kullanılır.
SMK m.192/1-a hükmü uyarınca, dava tarihi itibariyle SMK m.26 hükmü henüz yürürlüğe girmediğinden, markanın kullanmama nedeniyle iptali istemleri SMK Geçici 4.madde hükmüne göre mahkemelerce değerlendirilecektir.
Dava, davalıya ait markanın kullanılmama sebebiyle kısmen iptaline ilişkindir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicili’ni kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğü anlaşılmaktadır. Anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edilmiştir. Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazete’de yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği kabul edilmelidir. (Yargıtay 11.HD, 14.06.2019 tarih, 2019/1765 E 2019/4421 K)
Yukarıda izah edilen gerekçeler ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Huzurdaki davada 2013 08421 sayılı … ibareli davalı markasının 35. sınıfta yer alan hizmetler yönünden kullanmama nedeniyle iptali istenmektedir. Tespit edilmesi gereken husus, dava konusu markanın tescil tarihinden (21.02.2014) itibaren 5 yıl içinde ya da dava tarihinden (04.02.2021) geriye doğru 5 yıl içinde 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından ciddi surette kullanılıp kullanılmadığıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere davalı şirket huzurdaki (birleşen) davaya cevap vermemiş ve herhangi bir delil sunmamıştır. Markanın kullanıldığına ilişkin ispat külfeti davalı üzerinde olup, davalının üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediği anlaşıldığından; davalı markasının kısmen iptali isteminin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle ve davalı yanın üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediği anlaşılmış olmakla; davaya konu 2013/08421 sayılı markanın tescili kapsamında yer alan 35.sınıftaki tüm hizmetler bakımından 21/02/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere İPTALİNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-Asıl Dava Bakımından; Davanın KABULÜ ile … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Birleşen Dava Bakımından; Terditli olarak açılan davada markanın hükümsüzlüğüne yönelik asli istemin REDDİNE, markanın kısmen iptaline ilişkin fer’i istemin KABULÜ ile davaya konu 2013/08421 sayılı markanın tescili kapsamında yer alan 35.sınıftaki tüm hizmetler bakımından 21/02/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere İPTALİNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK Geçici 4.madde hükmü gereği karar kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Asıl dava bakımından; Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından davacının peşin olarak yatırdığı 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davalı TÜRKPATENT’ten alınarak hazineye gelir kaydına, davacının peşin yatırdığı 54,40 TL harcın davalı TÜRKPATENT’ten alınarak davacıya verilmesine,
5-Birleşen dava bakımından; Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından birleşen davacının peşin olarak yatırdığı 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin birleşen davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, birleşen davacının peşin yatırdığı 59,30 TL harcın birleşen davalıdan alınarak birleşen davacıya verilmesine,
6-Asıl dava bakımından; Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı TÜRKPATENT’ten alınarak davacıya verilmesine,
7-Birleşen dava bakımından; Birleşen davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin birleşen davalıdan alınarak birleşen davacıya verilmesine,
8-Davacı-birleşen davacı tarafından yapılan 113,70 TL başvurma harcı, 16,30 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 272,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.152,50 TL yargılama giderinin davalı TÜRKPATENT ve birleşen davalıdan eşit olarak alınarak davacı-birleşen davacıya verilmesine,
9-Birleşen davalı tarafından yapılan 25,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin birleşen davalı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı- Birleşen Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Birleşen Davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/02/2022