Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/348 E. 2021/365 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/348 Esas – 2021/365
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/348 Esas
KARAR NO : 2021/365

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 21/12/2020
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 21/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2019/04667 başvuru numaralı “…” ibareli markasının
tesciline davalı şirket tarafından gerçekleştirilen itirazların kabulü üzerine
başvurunun “Dondurmalar, yenilebilir buzlar” emtiaları bakımından
reddedildiğini, müvekkilinin “…” markalarını ilk olarak 1986 yılında
tescil ettirmiş olduğunu, o tarihten beri çok sayıda tescilinin mevcut
olduğunu, müvekkilin 1986 tarihinden bu yana “…” markasını
aralıksız olarak kullandığını ve bu ibareyi doğrudan müvekkili şirketle
özdeşleştirdiğini, bağımsız araştırma şirketlerine yaptırılan araştırmalarda
da tüketicilerin “…” markasını müvekkili ile özdeş gördüğünün
tespit edildiğini, müvekkili markasının tanınmış olduğuna dair verilmiş
mahkeme kararlarının bulunduğunu, dava konusu “dondurmalar,
yenilebilir buzlar” emtiaları bakımından … markasının herhangi bir
tanımlayıcılığının bulunmadığını, tanımlayıcılık için muhakkak ve
muhakkak bir ürünün olmazsa olmaz malzemelerinden biri olması ve
hiçbir yoruma ihtiyaç duymaksızın, yaratıcılık gerektirmeksizin doğrudan
akla getirmesi gerektiğini, müvekkilinin markasını 1986 yılından beri
kullanarak kullanım sonucunda da ayırt edici hale getirdiğini, müvekkili
markalarının 1986 yılından itibaren yaygın satış, reklam ve pazarlama
çalışmalarıyla bilinir hale getirildiğini, bu konuda verilmiş çok sayıda
mahkeme kararının mevcut olduğunu, müvekkili marka başvurusunun
aynı zamanda seri marka niteliğinde olduğunu, müvekkilinin bu ibare ile
43 ayrı tescilinin bulunduğunu, bu markaların dava konusu
“dondurmalar, yenilebilir buzlar” malların da tescilli olduğunu,
müvekkilinin … markaları üzerinde müktesep hakkının da
bulunduğunu, 2000/03884 başvuru no.lu … markasının
mevcudiyeti ve bu markanın da “dondurmalar, yenilebilir buzlar”
emtialar bakımından tescilli olduğu da görüleceğinden işbu ibare
üzerinde müktesep hak bulunduğunun kabulünün gerekeceğini, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali istemiyle işbu davayı
ikame ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 06/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 2019/04667 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına … HOLDİNG AŞ adına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı aynı firma adına yeniden yapılan itirazda özetle başvuru ile tescili talep edilen “…” ibaresinin “küçük kahverengi kek” anlamına gelen İngilizce bir kelime olduğunu, bu anlamı itibariyle vasıf bildiren genele açık ve marka özelliğinden yoksun bir ibare olduğunu, ayrıca tüketiciyi yanıltıcı nitelikte olduğunu, itirazda ileri sürülen kötü niyet iddiasının yeterli bilgi ve delille ispatlanamadığını, davacı vekili iddialarına hukuken katılmadıklarını müvekkili Kurum Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından alınan dava konusu kararının usule ve hukuka uygun olduğunu, haksız ve mesnetsiz olan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Holding A.Ş vekili 22/01/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; “…” ibaresinin “küçük kahverengi kek” anlamına gelen İngilizce bir
kelime olduğunu, bu anlamı itibariyle vasıf bildiren, genele açık ve marka
özelliğinden yoksun bir ibare olduğunu, ayrıca tüketiciyi yanıltıcı nitelikte
olduğunu, diğer taraftan Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde
görülmüş olan … K. sayılı dava kapsamında
kesinleşen hükümlerden birisinin de davalının …, …,
… ibareleri üzerinde bunların münhasıran kendilerine ait olduğu
yönünde hak iddia edemeyeceğinin tespiti olduğunu, bu davalarda
“…, …, …” ibarelerinin bir kek cinsi anlamına geldiğini,
genel birer ibare olduğunu, söz konusu ibarelerin sadece başvuru sahibine
inhisar edilemeyeceği ve başvuru sahibinin tekelinde olamayacağı
kanaatine varıldığını, davacının sunduğu kararların güncelliğini yitirmiş
kararlar olduklarını, Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E.
sayılı dosyasında görülüp Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen
kararında “…” ibaresinin bir tür adı olduğu, küçük kahverengi kek
anlamına geldiği, özellikle ABD’de de olmak üzere İngilizce konuşulan
ülkelerde “küçük kahverengi kek” anlamında kullanıldığını, dolayısı ile
…’nin bu kelimeyi sadece kendisine münhasır edemeyeceğini, Türk
Patent kurumunun önceki yıllarda verdikleri kararlardan döndüğünü,
davacının işbu davayı tamamen kötü niyetle ikame ettiğini, davacının
sadece ve sadece “…” ibaresini kurtarma çabası ile hareket
ettiğini, dava konusu marka başvurusu 30. sınıfı içerir şekilde yapılmış
olup davacının yıllar öncesinden tescili yapılan 2012/27683 ve
2000/03884 sayılı markalarının 30. sınıf emtiaları ile bire bir örtüştüğünü,
bu iki marka varken yeni başvuru yapılmış olunmasının kötü niyetli
olduğunu, davacının şüphesiz buradaki amacının söz konusu eski tarihli
markalarını anılan emtialarda kullanmadığından, kullanmamaya bağlı
iptalden kurtulmak olduğunu, davacının bu teşebbüsünün
korunmaması gerektiğini, müvekkilinin yalnızca davacının kullanım
alanında bulunmayan emtialar açısından itiraz ettiğini, mahkemelerce “…” ibaresi bir tür adı olarak kabul edilip “kek” emtiası için tescil
edilemeyeceğine karar verilmiş iken, aynı şekilde, “kek” emtiası ile
doğrudan ilgili durumda olan “dondurmalar, yenilebilir buzlar”
emtialarının da tescilinin mümkün olmaması gerektiğini, anılan ürünlerin
birbiriyle çok yakın benzerlikler taşıdıklarını, söz konusu ürünlerin tatlı ve
atıştırmalık grubunda yer alıp gerek üretim tarzı, gerek yapımı için
kullanılan malzemeler itibariyle büyük benzerlik gösterdiklerini, Eskişehir
3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E sayılı davasında …
ibaresinin tek başına ayırt edicilik kazanmış bir işaret olmadığı, “…
…” şeklinde bilinir olduğunun teyit edildiğini, yine İstanbul 2. FSHHM
nezdinde 2004 yılından bu yana devam eden 2018/7 E. ve 2018/121 K.
sayılı davada da “…” ibaresinin tür adı olduğunu, … ve Ülker
markalarının ambalajda yeterli ayırt ediciliği sağladığı tespitleri ile
birlikte müvekkili lehine olarak reddedilmiş kararının bulunduğunu,
savunarak davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davalı şirketin itirazının kabulüne ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2019/04667 sayılı “…” ibareli marka başvurusu kapsamından çıkartılan “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” emtiaları bakımından, marka başvurusunu oluşturan işaretin SMK m.5/1-b hükmü gereği somut ayırt edici olup olmadığı, SMK m.5/1-c hükmü gereği doğrudan tanımlayıcı olup olmadığı, dava konusu marka başvurusunun SMK m.5/2 hükmü uyarınca kullanım yolu ile ayırt ediciliğinin sağlanıp sağlanmadığı, davalı şirketin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 29, 30 ve 32.sınıfta yer alan bir kısım emtiaların tescili amacıyla 17.01.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/04667 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereği bir kısım emtianın başvurudan re’sen çıkartıldığı, başvuru kapsamında kalan diğer emtialar bakımından marka başvurusunun 27.06.2019 tarih ve 327 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı şirket tarafından 27/08/2019 tarihinde SMK m.6/9 hükmü kapsamında davalı yanın başvurunun kötü niyet ve sair mutlak ret nedenleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek itiraz edildiği, davacı tarafından bu itiraza karşı 03/10/2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 21/02/2020 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verildiği, davalı şirketin bu karara karşı 06/05/2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davacı şirketin itiraza karşı 15/05/2020 tarihinde karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 20.10.2020 tarih ve … sayılı kararı ile davalı şirketin itirazının SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri uyarınca kısmen kabulü ile “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” emtialarının başvuru kapsamından çıkartılmasına karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 22/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.381)
6769 sayılı SMK m.5/1-f bendi hükmüne göre; Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
Hükme göre; başvurusu yapılan işaretin, re’sen reddi için objektif olarak halkı yanıltıcı nitelikte olması yeterlidir. Yanıltıcılık olgusu belirlenirken başvuranın aldatma kastı ayırca aranmaz. (A.Kaya; Marka Hukuku; İstanbul 2006; s,105)
Marka olarak tescili istenen işaretin; mal veya hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi menşei itibariyle yanıltıcı olması mümkündür. Bir markanın, mal ya da hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı gibi konularda yanıltıcı olup olmayacağı, tescil başvurusuyla birlikte verilen ve markanın kullanılacağı malları veya hizmetleri gösteren liste dikkate alınarak belirlenir. (S.Arkan; Marka Hukuku Cilt I; Ankara 1997; s.87)
SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceğinden (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K), YİDK karar tarihi itibari ile mevcut hukuki ve fiili durum nazara alınarak yargılama yürütülmüştür. Bu nedenle dava konusu marka başvuru dosyası kapsamında kalan bilgi ve belgeler ile sınırlı olarak yargılama yürütülmüş olup, marka başvuru dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ileri sürülen bilgi, belge ve iddialar değerlendirme dışı tutulmuştur.
Dava konusu marka başvurusuna davalı şirketin itiraz ettiği, bu itiraz neticesinde davaya konu YİDK kararı oluşturulduğundan, somut uyuşmazlıkta davalı şirketin pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır.
Dava konusu “…” marka başvurusunun somut ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığı veya
başvuru kapsamında kısmi ret kararına konu emtialar bakımından tasviri
nitelikte değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tespiti öncelikli olarak anılan
ibarenin kavramsal karşılığının incelenmesini gerektirmektedir. “….” ya da İngilizcedeki doğru yazım karşılığı olan “BROWNIE”
ibaresi, tüm dünyada bilinen, hemen her restoranda, kahve dükkânında,
kafelerde, pastanelerde satılan bir çeşit “çikolatalı kek” türüdür. Hatta öyle ki
bu kekin tarihçesi incelendiğinde, 1893’te, … House Hotel’in sahibi olan
tanınmış bir Chicago sosyetesi olan … …, bir pasta şefinden
…’a katılanlar için kutulu öğle yemeğine
dahil edilebilecek, bir dilim pastadan daha küçük, pasta benzeri uygun bir
tatlı istemiş ve şef cevizli, kayısılı … House … isimli tatlıyı
oluşturmuştur. İlgili literatürde “…” kekin ilk olarak 19. yüzyılda ABD ‘de
ortaya çıktığı, 1907’de şimdiki halini aldığına dair bilgilerin de yer aldığı
görülmektedir(http://www…..).
Başka bir kaynakta ise “…” ile ilgili aşağıdaki açıklamalar yer
almaktadır:
“…’nin ortaya çıkış hikayesi oldukça ilginç… Söylentilere göre, her şey
evinde kurabiye yapmaya çalışan bir ev hanımının karbonatı tarife eklemeyi
unutmasıyla başlıyor. Bu teoriye göre fırından çıkan karbonatsız kurabiyeler,
yiyenler tarafından çok seviliyor ve yapılmaya devam ediliyor. Böylece ortaya
çıkan eşsiz lezzete … adı veriliyor. Günümüzde … denince ilk akla
gelen bol çikolatalı zengin lezzeti olan biraz da yapışkan bir tatlıdır. Peki ilk
…’nin içinde hiç çikolata olmadığını biliyor muydunuz? Kısaca tereyağı,
yumurta, şeker ve unun basit bir karışımıydı. Ve aslında buna … değil
‘‘Blondie” diyorlardı. 1905‘te ise tarif çikolatalı olarak değiştirildi. Ve o günden
beri … çok daha popüler oldu…Dünya’da 8 Aralık tarihi Milli …
Günü olarak geçmektedir.”(http://blog…..com/…-gunu/)
Yukarıdaki açıklamalara ek olarak, “…” kelimesi, İngilizcede “izci
küçük kız,; genellikle ceviz, fındık gibi kabuklu yemişler içeren çikolatalı
küçük bisküvi veya kek, çikolatalı kek” gibi anlamlara gelmektedir. Yapılan
araştırmalar neticesinde, kullanılarak küçük
kaplarda yapılan bir kek anlamı olan “…” kelimesine konu olan
ulaşılabilen ilgili literatürler baz alındığında, … kelimesinin ilk basılı
kullanımına ….
Aşcılık Okulunun Yemek Kitabı”nda yer verildiği anlaşılmıştır. (Kitabın İngilizce tam metnine; http://…
erişilebilir. )
Porto Riko
Melasının/Pekmezinin keke verdiği kahverenginden esinlenerek, İngilizce’de
kahverengi anlamına gelen “…” kelimesine “ie” harfi getirilerek
“…” kelimesi oluşturulmuştur.
Hububat ve hububat ürünleri ana grubunda yer alan fırıncılık ürünleri
kendi arasında alt ürünlere ayrılır ve bu ürünler İngilizcede ‘finishedcakes,
cookies, muffins, pies and piecrusts, brownies, cheesecake’ gibi adlar ile
tanımlanırlar. Bu adların çoğu, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede o ürünün
özel adı olması nedeniyle İngilizce adları veya okunuşları ile bilinirler ve
tüketiciler bu ürünleri sahip oldukları özel adlarla talep ederler. Bunun yanı sıra,
çikolatalı …; Avrupa Birliği tarafından da 07 kodu ile “Tahıl ürünleri ve
Fırıncılık ürünleri kategorisinde örnek ürün olarak yer almaktadır.(Bkz; https://www….
Netice itibariyle, “…” ibaresinin özellikle başta ABD’de olmak
üzere İngilizce konuşulan ülkelerde kahverengi, küçük kek anlamında vasıf
bildiren bir ibare olarak 1896 yılından bu yana kullanıldığı görüldüğü gibi
ülkemizde de gıda üretimi yapanlar ve özellikle de pastacılık işi ile uğraşanlar
tarafından en azından 30 yıldan bu yana kakaolu/çikolatalı kek olarak bilinen
bir ürünün adıdır.
Bu nedenle davacı yanın “…” markası altında piyasaya sunmak
istediği ürünlerin hitap ettiği nihai tüketiciler açısından da anılan ibarenin
öncül olarak bu anlamı ile algılanacağı düşünülmektedir. Zira her ne kadar,
orijinal yazımı “…” ise de anılan yazım ile dava konusu markanın
“…” şeklindeki yazımında, sondaki “-e” harfi dışında hiçbir fark
bulunmamakta olup ortalama tüketicilerin de anılan ibarenin yazımındaki bu
küçük farklılığı bilmesi de zaten beklenebilir bir durum değildir. Kaldı ki her iki
kelimenin de telaffuz ayniyeti dolayısıyla “…” ibaresi ile özdeşleştirildiği
tereddütsüzdür.
Bu bağlamda bir kek, kurabiye, çikolatalı tatlı türü olarak
tanımlanabilen ve çok sayıda alternatif versiyonu bulunduğu bilinen böylesi
bir ibare ile ticaret hayatında, ambalajlı bir ürün üzerinde karşı karşıya kalan
tüketicinin, günümüz şartlarında zihninde oluşan ilk algının doğrudan ürünün
kavramsal karşılığındaki “kek” ürününe ilişkin olacağı, zira yukarıda da
değinildiği üzere özellikle 2000’li yıllarla birlikte ülkemizde de yaygınlaşan
kahve kültürü ve buna ilişkin açılan kahve zincirleri/butik kafeler/yeni nesil
kahveciler gibi işletmeler sayesinde “…” isimli bu tatlının yaygın
kullanımının, sadece konuyla ilgilenenlere değil hemen her kesimden
tüketiciye ulaştığı, yine pek çok yemek kitabında, internette yer alan tariflerde anılan ibarenin bir kek türü olarak tarifinin kamuya açık sitelerde yer aldığı
görülmektedir.
Dolayısıyla “…” ya da “…” ibaresinin öncül
anlamının bir kek, kurabiye, çikolatalı tatlı türü olduğu değerlendirilmektedir.
Böyle bir kanaatte ise dava konusu olan “dondurmalar, yenilebilir buzlar”
emtiaları bakımından da “…” kelimesinin sahip olduğu bu anlam
itibariyle markasal bir ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
“Dondurma” ürünü günümüzde ambalajlı bir şekilde nihai tüketime
hazır olarak marketlerde, bakkallarda satılabildiği gibi yine dondurmacı olarak
tabir edilen işletmelerde ve bunun yanı sıra daha da yaygın olarak
pastanecilik hizmeti veren işletmelerde, satış ve servise konu edilen gıda
ürünleridir. Bu ürünler tek başına çeşitli aromatik içeriklerdeki varyasyonları ile
tüketime konu edilebildiği gibi (limonlu, çilekli, vanilyalı, çikolatalı, Hindistan
cevizli vs) özellikle sütlü ve şerbetli tatlılar ile de birlikte yaygın ve olağan bir
tüketimi bulunduğundan zaman içerisinde ambalajlı dondurma ürünlerinde
dahi “oreolu dondurma”, “profiterollü dondurma”, “kadayıflı
dondurma”, “nutellalı dondurma”, “tiramisulu dondurma”, “kurabiyeli
dondurma” vb. şekillerde yaratılan, bu isimler altında ambalajlanarak
piyasaya sürülen ürünler meydana getirilmiştir. Bu şekildeki yaratımlar, tatlı
ürünleri ile dondurma ürünü arasında bir bağlantı kurulmasını da yaygın hale
getirmiş ve ortalama bir tüketicinin dondurma üzerinde bu tür bir isimle
karşılaştığında, ürünün içeriğinde o tatlının bulunduğunu bilerek/düşünerek
ürünü tercih etmesi, dolayısıyla ürün içeriğine/çeşidine dair bir algı edinmesi
sonucunu doğurmuştur.

Somut uyuşmazlık açısından da tüketicinin “…” şeklinde bir markayı
taşıyan dondurma ürünü gördüğünde, zihninde doğrudan ürünün içeriğine,
cinsine, çeşidine yönelik bir algı oluşacağı ve anılan ibareye başkaca bir
markasal algı yüklemeyeceği, her ne kadar “…” ibaresi öncül anlamı
itibariyle çikolatalı bir kek türü olarak bilinmekte ise de dava konusu
mallardaki kullanımı halinde de tüketicinin markasal bir vasfı anılan ibareye
yüklemesinin mümkün olmayacağı düşünülmekte ve değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak “…” ibaresinin davaya konu “dondurmalar, yenilebilir buzlar” malları
bakımından cins – vasıf bildirir, markasal nitelik arz etmeyen bir anlam
taşıyacağı kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın kullanım yolu ile ayırt edicilik iddiası incelendiğinde;

Somut olayda işlem dosyası kapsamına davacı yanca sunulan birçoğu oldukça eski tarihli muhtelif mahkemelerce verilmiş emsal
mahkeme kararlarında “…” ibaresinin, “kek, bisküvi, çikolata” ürünlerinde kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığının kabul edildiği görülmektedir.
Hatta öyle ki dosya kapsamındaki bu karar örneklerinden, anılan ibarenin
doğrudan ayırt edici olarak dahi kabul edildiği değerlendirmelerin mevcut
olduğu ve sonraki başvurularda bu ibarenin kullanımının iltibas ihtimalini de
beraberinde getireceği yönünde çeşitli mahkeme kararlarının yer aldığı da
görülmektedir.
Bununl birlikte yine dosya kapsamına davalı kurum tarafından sunulan
ve daha güncel tarihli içtihatlarda ise “…” ibaresinin bir “kek” cinsi
olduğu ve ülkemiz tüketicisi açısından da bu şekilde algılanacağı yönünde
kanaate varıldığı, kullanım neticesinde ayırt edicilik kazanma halinin her
başvuru açısından ayrıca ispatlanması gerektiğinin işaret olunduğu
görülmektedir.
Nitekim doktrinde de bu yönde bir görüş belirtilmiş olup davacıya ait
“…” markalarını özgüleyerek ele alındığı görülen bir makalede …’a göre “seri markaların her birinin diğerinden bağımsız olduğuna ve her birinin
marka olabilmek için aranan şartları (olayda kullanım sonucu ayırt edicilik
kazanmış olma şartını) sağlaması gerektiğini” ifade eden yüksek yargı kararına
atıfta bulunulduğu görülmüştür (…, Burçak: “Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili – SMK m. 5.1.ç ve m.6.1 Hükümlerine Yargıtay Kararları ile Getirilen İstisna-”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi 2018, C. XXXIV, S. 4, s.109-110.).
Başka bir ifadeyle davacının daha evvelki markası olan “…” için
kullanım sonucu ayırt ediciliği kazanmış olduğunu ispatlamış olması, yeni
yapılan başvuruların ayırt ediciliği için yeterli kabul edilmemiş, bu itibarla dava
konusu başvurunun, önceki başvuruların bir devamı olarak yorumlanması
halinde dahi her bir markanın tescil edilebilirlik şartının somut olay bazında
ayrıca incelenmesi ve irdelenmesi gerektiği ifade olunmuştur. Nitekim bir
başka karara konu olayda da yine davacının tescil ettirmek üzere
başvurduğu seri markası, ayırt edici olmadığı ve tasvirî işaret niteliği taşıdığı
gerekçesiyle reddedilmiştir. (Bkz; Yargıtay 11. HD, 06.03.2017, E. 2015/13596, K. 2017/1282)
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28/11/2017 tarih 2016/4981 E 2017/6649 K sayılı kararına konu emsal bir uyuşmazlıkta da; seri markaların birbirinden bağımsız oldukları açıkça ifade edilerek, “…” ibareli kullanımların önceki tarihli seri markalara ilişkin olup, dava konusu yapılan marka başvurusu bakımından mutlak tescil engellerinin kamu düzeni uyarınca önceki tarihli seri markalar nazara alınmaksızın değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başka bir deyişle; davacının önceki tarihli seri markaları, SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri bakımından, dava konusu marka başvurusuna ilişkin olarak herhangi bir müktesep hak sağlamayacaktır. Somut olayda, davacının, davaya konu marka başvurusunu, “Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” emtiaları bakımından kullanım yolu ile ayırt edici kıldığını ayrıca ve açıkça ispatlaması gerekmektedir.
Bu çerçevede, davacı yanca işlem dosyasına sunulan deliller
incelendiğinde, “…” ibaresinin, markasal bir işaret olarak, kullanım
sonucunda ayırt edicilik kazandığı ve davacı yan ile özdeşleştiğini gösterir
ticari nitelikteki delillere yer verilmediği, işlem dosyasına sunulan delillerin
yalnızca emsal nitelikteki mahkeme kararlarından ibaret olduğu, bu
kararlarda da davacı markalarının “kek, çikolata, bisküvi” gibi mallarda
kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığı yönünde bir kabulün mevcut
olduğu, bununla birlikte mahkemelerce verilmiş muhtelif tarihli kararlarda aksi
yönlü değerlendirmelerin de mevcut olduğu, bu nedenle mezkur delillerin
dava konusu başvurunun, dava konusu olan “dondurmalar, yenilebilir buzlar”
mallarındaki kullanımlarını zaten gösterir nitelikte olmadığı, anılan mallar
açısından davacı yan markalarının kullanım sonucu ayırt edici hale geldiğini
gösterir hiçbir delilin işlem dosyasında bulunmadığı, bu nedenle SMK m.5/2 hükmünün somut marka başvurusu bakımından oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davaya konu … sayılı YİDK kararının iptalini gerektirir hukuka aykırı bir yön bulunmadığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:

1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 129,50 TL posta, tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.996,10 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Holding Anonim Şirketi tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Holding Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/10/2021