Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/339 E. 2021/328 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/339 Esas
KARAR NO : 2021/328

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 15/12/2020
KARAR TARİHİ : 03/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/09/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 15/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; … ibareli tescilli markalarının bulunduğunu ve bu ibarenin ticaret unvanı olarak da tescilli olduğunu, … markasının müvekkili ile özdeşleştiğini, markalarının yurt dışında da bir çok ülkede tescil edildiğini, müvekkili tarafından dava konusu … sayılı “… life” marka başvurusuna yaptıkları itirazın markalar benzer görülmeyerek reddedildiğini, dava konusu YİDK kararının SMK m. 6/1 hükmüne aykırı olduğunu, davaya konu markanın müvekkilinin … esas unsurlu seri markalarına ayniyet derecesinde benzediğini, … … markasının … markası ile benzer olduğuna ilişkin Ankara 2. FSHHM’ nin … E. ve … K. sayılı kararının onandığını, benzer başka bir durumda … numaralı marka başvurusuna yaptıkları itirazın da TÜRKPATENT tarafından kabul edildiğini ve itiraza konu markanın tescil edilmediğini, davalı markasında esaslı unsurun … ibaresi olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin markası ile seri marka izlenimi oluşturduğunu ve müvekkilinin markaları ile karıştırılacak derecede benzer olduğunu, müvekkilinin … markalarının tanınmış olduğunu, davaya konu YİDK kararının gerçek hak sahipliği uyarınca da iptalinin gerektiğini, müvekkilinin 1935 yılından bu yana ticari hayatta faaliyet göstermekte olduğunu, davaya konu YİDK kararının SMK m. 6/9 uyarınca da iptalinin gerektiğini, davaya konu YİDK kararının iptalinde SMK m. 6/6 hükmünün de dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin ticaret unvanının esas unsurunun … ibaresi olduğunu ve … LİFE markasının bu nedenle de reddedilmesi gerektiğini iddia ederek; 15.10.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline, … sayılı markanın tescil edilmesi durumunda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 05/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Hükümsüzlük talebi bakımından kurumun lehine davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 6769 s. SMK 6/1 hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleşmediğini, SMK m. 6/3 hükmü kapsamında davaya konu markanın eskiye dayalı kullanımının başvuruya itiraz sürecinde ispatlanamadığını, SMK m. 6/5 hükmü kapsamında ret koşullarının oluşmadığını, dava konusu marka başvurusu ile davacının ticaret unvanının aynı olmadığını ve itiraz sürecinde bu yönde itiraz ve talepte bulunulmadığını, YİDK karar aşamasında Kurulda bu iddiayı ispata ilişkin somut delil ileri sürülmediği gibi mevcut davada da bu yönde bir olgu bulunmadığını, kötü niyete dayalı iddiaların ispatlanamadığını, dolayısı ile sadece karıştırılma tehlikesi olduğundan bahsedilmesi ya da tanınmışlık iddiasının ileri sürülmesinin, kötü niyetin ispatı için yeterli olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … 22/03/2021 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Kendi soy ismi olarak işyeri açmak için dava konusu başvuruyu yaptığını, tarafların işlerinin farklı olduğunu, kendisinin işyerinin porselen ve cam eşyalar ile toprak seramikten yapılan ürünlerin toptan ticareti ile ilgili olduğunu, kendisinin işyerinin … ZÜCCACİYE iken davacının … GIDA olduğunu, isimlerin açıkça farklı olduğunu, davacının faaliyetlerinin ise gıda üzerine olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “… LİFE” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “….” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı … başvurusu arasında iltibas bulunup bulunmadıığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacının ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Dava konusu … no’lu “… LİFE” ibareli marka başvurusunun 18.03.2019 tarihinde 08, 21, 35. sınıf mal ve hizmet emtiaları bakımından yapıldığı, bu başvurunun 321 sayı ve 27.03.2019 tarihli Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, davacı tarafından 27.05.2019 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında … sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazın reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının aynı gerekçelerle yeniden itiraz ettiği, itirazı inceleyen … YİDK’nin 15.10.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı … vekiline 16.10.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 04.03.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusunda yer alan mal ve hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda koyu renk ile gösterilen mal ve hizmetler ile aynı veya benzer oldukları, zira; bu mal/hizmetlerin kullanım amaçlarının veya alanlarının aynı/benzer olduğu, kullanıcılarının, satış yollarının benzer olduğu, birbiriyle rekabet eder nitelikte oldukları, tespit edilmiştir.
Dava kapsamında çekişme konusu, … tescil numaralı davalı şahıs markasının tescil edildiği 08, 21 ve 35. sınıftaki mallar/hizmetlerle ilgilidir.
08. sınıftaki mallar arasında; günlük yaşam esnasında kullanılan çatal, kaşık, bıçak gibi malların yanı sıra manikür-pedikür aletleri, kesici ve dürtücü silahlar vs. kullanımı dikkat gerektirdiği gibi bazı düzenlemeler gereği ruhsat vb. belge sahipleri tarafından kullanılabilen mallar da bulunmaktadır. Dolayısıyla bu sınıftaki malların hitap ettiği tüketici kitlesi; ortalama seviyedeki tüketiciler ile bilinçli tüketicilerden oluşmaktadır.
Dava konusu markanın tescil edildiği 21. sınıftaki mallar arasında; günlük hayatta kullanımı söz konusu olan mallar bulunmaktadır. Ancak, bu malların bazı ilgi alanları veya mesleklerle ilişkili olması da söz konusudur. Örneğin temizlik gereçleri arasında yer alan fırçalar, silme bezleri gibi mallar kolay tüketime konu olabilen ve temizlik sırasında yaygın kullanımı olan mallardır. Ancak, yine temizlik alatleri arasında yer alan çelik talaşları, çelik yünleri, üstüpüler gibi mallar oto sanayiindeki temizlik süreçlerinde tercih edilen mallar olduğu için ustalık veya ilgi alanıyla bağlantılı mallardır. Benzer şekilde ev hayvanları için kafesler gibi mallar da ev hayvanı besleyen kişilere hitap edecektir. Onlar da besledikleri hayvanların özelliklerini veya ihtiyaçlarını dikkate alarak tüketim tercihlerini belirleyeceklerdir. Verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere 21. sınıftaki mallar arasında hızlı tüketime konu olabilecek ürünler olduğu gibi ilgi alanı veya bilgiyi de dahil ederek üzerinde düşünmek veya dikkat göstermek yoluyla da tüketime konu olan ürünler bulunmaktadır. Bu nedenle bu mallar açısından da ortalama seviyedeki tüketiciler ile bilinçli tüketicilerin dikkate alınması yerinde olacaktır.
35. sınıftaki hizmetler ise; profesyonel iş yaşantısı ile ilgili olan reklamcılık, pazarlama, büro hizmetleri, açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetlerinin yanı sarı perakendecilik hizmetleri kapsamında 01-34. sınıftaki malların tamamının bir araya getirilerek tüketicilere sunulması hizmetini içermektedir. Belirtilen mallar arasındaysa günlük ve temel ihtiyaçlara yönelik olan kişisel bakım, yiyecek, içecek gibi mallar bulunduğu gibi son derece teknik niteliği haiz veya özel mesleki alanlarla ilgili olan döküm işleri için madeni kalıplar, kara taşıtları için motorlar, cerrahi aletler, raylı taşıtlar, kum, çakıl, çimento, kireç gibi inşaat malzemeleri vb. yer almaktadır. Bu nedenle söz konusu hizmetler bakımından da tüketici kitlesinin geniş tutularak ortalama seviyedeki tüketiciler ile bilinçli tüketicilerin dikkate alınması gerekmektedir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; renk ile sözcük unsurları barındıran karma bir marka olduğu, markadaki sözcük unsurlarından bir tanesi Türkçe “…” olup, “beden gelişimini tamamlanmış olan” anlamına geldiği, diğer sözcük, İngilizce “LİFE” olup, “yaşam, hayat” anlamına geldiği, bu İngilizce sözcüğün, yaygın olarak bilinen sözcüklerden olup, ilgili tüketicilerin de anlamını bileceği düşünülmektedir.
Davacının dayanak yaptığı markaları arasında yer alan … tescil numaralı şekil markası her ne kadar “… usta şekil” olarak belirtilse de bu ibare, markadaki şekil unsurunun yakasında yazan “… usta” ibaresinin kolay fark edilebilecek boyutta olmaması nedeniyle ilgili tüketiciler tarafından salt şekil markası olarak algılanacaktır. Davacıya ait diğer itiraza mesnet markaların; “Şekil+…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “Şekil+…”, “Şekil+… group”, “Çabuk Erişte … Erişte”, “Şekil+…”, “Anadolu’dan … Erişte”, “Şekil+… un platinium özel amaçlı buğday unu”, “Şekil+… un üç ceylan özel amaçlı baklavalık böreklik buğday unu”, “… CARD”, “… BİS”, “… GOLD”, “… UN BİS”, “… UN GOLD”, “…”, “…”, “… YAĞ”, “… UN”, “Şekil+ …” ibarelerinden oluştuğu, taraflar arasındaki çekişmenin; davacı markalarında yer alan “…” ibaresi ile dava konusu “… LİFE” markası arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırma tehlikesi bulunacak derecede benzerlik bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu markanın “… LİFE” kelimesinden oluştuğu, markada bulunan “LİFE” kelimesinin anlamının ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından yaygın olarak bilinen ingilizce bir ibare olduğu ve “Hayat, Yaşam” anlamlarına geldiği, bu anlamı itibariyle “LİFE” kelimesinin ticaret alanında herkes tarafından kullanılan ve kimsenin tekeline verilemeyecek tamamlayıcı bir unsur olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 21.10.2020 tarih 2019/5190 E 2020/4321 K ve 22.01.2020 tarih 2019/2370 E 2020/640 K sayılı kararlarının da aynı yönde olduğu, bu hale göre dava konusu markanın esaslı unsurunun “…” kelimesi olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu kelimenin “Beden gelişimi tamamlanmış olan kimse.” anlamına geldiği (Bkz; TDK Güncel Sözlük, sozluk.gov.tr), davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “Logo+…, …, …, …, …, Logo+…, Şekil+… usta, Logo+… group, Çabuk Erişte-… Erişte, Logo+…, Anadolu’dan … Erişte, Logo+… un platinium özel amaçlı buğday unu şekil, Logo+… un üç ceylan özel amaçlı baklavalık böreklik buğday unu şekil, … CARD, … BİS, … GOLD, … UN BİS, … UN GOLD, …, …, ERİŞYAĞ, … UN ve …+Şekil” ibarelerinden oluştukları, davacı markalarında “…, …, …” gibi anlamsız kelimeler bulunduğu gibi, “…” kelimesi etrafında kümelenen seri markalarının da bulunduğu, yine davacının tek başına “…” ibareli müstakil markasının da bulunduğu, davacı markalarında “…” kelimesi etrafında kümelenen ve tasviri unsurlar içeren kelime öbeklerinin ayırt edicilik incelemesinde arka planda tutulması gerektiği, davacının “Şekil+… usta” markasında şekil unsurunun kelime unsuruna göre markasal mizanpajda ön planda olduğu, davacı markalarında yer alan “…” esas unsurlu kelimenin “Erme işi” anlamına geldiği (Bkz; TDK Güncel Sözlük, sozluk.gov.tr), markaların kavramsal olarak farklı çağrışımlar oluşturduklarının açık olduğu, her ne kadar dava konusu marka içinde davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” kelimesi birebir bulunuyorsa da, markaların ayırt edici unsurlarının bütüncül bir şekilde ortalama tüketici kesimi nezdinde algılandığı, bu nedenle dava konusu markayı gören veya işiten ortalama tüketici kesiminin markayı “…-KİN” olarak değil, bir bütün halinde “…” olarak algılayacağı, bu nedenle dava konusu markada yer alan “…-” hecesine ayrı ve bağımsız bir somut ayırt edici etki atfetmeyeceği, nitekim kavramsal olarak davacı markaları ile dava konusu markanın farklı olgulara çağrışım oluşturdukları, aksi yöndeki kabulün ortalama tüketici kesiminin “Aceleci bir gerizekalı” olduğunun kabul edilmesini gerektirdiği, oysa ortalama tüketici kesiminin aceleci bir gerizekalı olmadığı, makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı olduğu, markaların ayırt edici unsurlarını bir bütün halinde algıladığı, bu algılama neticesinde; davacıya ait önceki tarihli “Logo+…, …, …, …, …, Logo+…, Şekil+… usta, Logo+… group, Çabuk Erişte-… Erişte, Logo+…, Anadolu’dan … Erişte, Logo+… un platinium özel amaçlı buğday unu şekil, Logo+… un üç ceylan özel amaçlı baklavalık böreklik buğday unu şekil, … CARD, … BİS, … GOLD, … UN BİS, … UN GOLD, …, …, ERİŞYAĞ, … UN ve …+Şekil” markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan, davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse nispeten daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… LİFE” markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayabileceği, markaların kavramsal olarak farklı çağrışımlarının bulunmasının, markalar arasında doğrudan ya da dolaylı ilişki kurulma ihtimalini bertaraf ettiği, dava konusu markanın davacı seri markalarının içine sızma mahiyetinin bulunmadığı, bu nedenle ilgili tüketici kesiminin markaları birbirinden ayrıştıracağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf her ne kadar dava konusu marka ile benzer başkaca marka başvuruları bakımından açtıkları davaların kabul edildiğini beyan edip bu yönde emsal olduğunu iddia ettiği bir takım kararlar ibraz etse de, ibraz edilen yargı kararlarına konu markaların eldeki davaya konu marka ile birebir aynı olmadığı, kaldı ki başkaca uyuşmazlıklar özelinde verilmiş ve kanun yolu denetiminden geçmiş yargı kararlarının eldeki dava bakımından kesin delil etkisinin bulunmadığı, her bir marka başvurusunun genel görünümü nazara alınarak iltibas değerlendirmesinin yapılması gerektiği, buna rağmen davacı tarafın lehine olduğunu bildirdiği kararların yanı sıra Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.09.2013 tarih 2012/15892 E 2013/15096 K sayılı kararında; “… ELİŞKİN İLİŞKİN” markası ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığının kabul edildiği, dolayısıyla davacı lehine verilmiş bir takım kararlar bulunsa da, yukarıda künyesi verilen yargı kararında belirtildiği gibi davacı aleyhine verilmiş yargı kararlarının da bulunduğu, dolayısıyla salt başkaca uyuşmazlıklar bakımından verilmiş davacı lehine kararların salt bu sebeple eldeki davaya konu marka bakımından kesin delil mahiyetinin bulunmadığı, yukarıda izah edildiği üzere dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın ibraz ettiği ve emsal olduğunu bildirdiği ancak eldeki davaya konu marka ile aynı olmayan başkaca markalara ilişkin yargı kararlarına itibar edilmeksizin yargılama sonuçlandırılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda davacı yanın markalarının tanınmışlığı iddiası ile ilgili olarak dosya kapsamında yer alan delillere bakıldığında; Davacının marka işlem ve dava dosyası kapsamında sunduğu deliller, ağırlıklı olarak somut olaya benzer nitelikte olduğu ileri sürülen başkaca markalarla ilgili TÜRKPATENT veya yargı kararlarından oluşmaktadır. Tanınmış marka kararı ise 07.12.2010 tarihli tanınmışlık başvurusuna dayanmaktadır. Başka bir ifadeyle dayanak T/02156 sayılı TÜRKPATENT’ in tanınmış marka kararı, 2010 yılındaki başvuru sırasında sunulan deliller dikkate alınarak tesis edilmiştir. Dava konusu marka başvurusunun yapıldığı (18.02.2019) zamana kadar yaklaşık 10 yıl zaman geçmiş olduğu için bu kararın tek başına tanınmışlık düzeyini ispat etme kabiliyeti kalmamıştır. Zira tanınmışlık düzeyi, pazarda yer alan başkaca mal veya hizmetler, tüketicilerin algılarındaki değişkenlik, ileri sürülen markanın tüketici nezdinde refleks olarak algılanma derecesi gibi hususlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle tanınmışlık iddiasının güncel olduğunun başvuru tarihine ilişkin olan delillerle desteklenmesi gerekmektedir.
Davacının tanınmışlık iddiasını ispat için sunduğu deliller, dava aşamasında marka işlem dosyasındakilere nazaran genişletilmiş olmakla birlikte “…” markalı herhangi bir mal veya hizmetin tüketicilere arzı veya pazardaki etkisini gösterir veriye rastlanmamıştır. İçerikleri ve barındırdıkları kaşeler de dikkate alındığında doğrudan davacı tarafından hazırlanmış olan bazı yazılar (yatırım, çalışan bilgisi gibi) sunulmuştur. Üstelik söz konusu yazılar da en çok 2010 yılına ilişkindir. Kurumlar vergisi bilgileri de davacı tarafından hazırlanmış bir listeye ilişkin olup, en çok 2009 yılına ilişkin bilgi içermektedir. Sunulan deliller arasında herhangi bir satışı ispata elverişli fatura vs. bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı markalarının hangi coğrafi alanda veya ne boyutta kullanıldığına ilişkin kanaate ulaşılması mümkün olmamıştır.
Davacı tarafından hazırlandığı düşünülen belgelerde davacının sahip olduğu değirmenlerden söz edilmesi ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu başlıklı yazıda herhangi bir onay vs. bulunmamakla birlikte belge içeriğinde sektördeki en büyük oyuncular arasında … Gıda’nın da yer aldığı bilgisinin bulunması karşısında davacının dayanak yaptığı markaların olsa olsa “un” ürünleri için tanınmışlık düzeyine ulaşmış olduğunun söylenebileceği değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla marka işlem dosyası kapsamında tanınmışlık düzeyine ilişkin iddianın ispat edilmediği, dava dosyası kapsamında sunulan deliller bakımından da aynı durumun geçerli olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte dava aşamasında sunulan deliller ile yapılan dayanak genişletmesi kapsamında ancak ve ancak “un” malları için tanınmışlık düzeyine ulaşılmış olmasından söz edilebileceği kanaatine ulaşılmıştır.
Ancak, belirtilen halde dahi taraf markaları arasında benzerlik bulunmaması nedeniyle tanınmışlık düzeyinden kaynaklı olarak herhangi bir imaj transferinin söz konusu olmayacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla somut olayda SMK m.6/4 veya m.6/5 hükmü koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda; davacının, “…” ibareli davalı şahıs markası ile benzer bulunmayan tescilli markaları haricinde, davaya konu marka başvuru tarihinden önce tescilsiz olarak davaya konu markanın aynısı veya benzerini yoğun ve sıkı bir şekilde davaya konu mal ve hizmetlerle benzer mal ya da hizmetler üzerinde kullandığına ilişkin bilgi ve belge bulunmadığından, SMK m.6/3 hükmü şartlarının somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın ticaret unvanının kılavuz unsuru “…” şeklindedir. Söz konusu ibare, davacının karıştırılma ihtimaline ilişkin iddialarının dayandırıldığı “…” sözcüğünün çoğul eki almış halidir. Dava konusu markanın bütünsel izlenimi ve ilgili tüketici kitlesinin algısı dikkate alındığında karıştırılma ihtimaline ilişkin işaret benzerliği kısmında yapılan değerlendirmeler burada da geçerli olacaktır. Ayrıca, davacının ticaret unvanının fiilen kullanımına (hangi mal ve hizmetlere ilişkin olduğunu gösterir nitelikte) dair marka işlem ve dava dosyasında delil ibraz edilmemiştir. Ticari işletme faaliyetleri kapsamındaki bazı yazışmalarda kullanılan ibareler, ticaret unvanının markasal nitelikte kullanımını göstermediği için fiili kullanım koşulunun gerçekleşmediği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla somut olayda SMK m.6/6 hükmü koşulunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 16,30 TL vekalet harcı, 225,50 TL posta, tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.100,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
03/09/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza