Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/332 E. 2021/216 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/332 Esas – 2021/216
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/332 Esas
KARAR NO : 2021/216

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 03/12/2020
KARAR TARİHİ : 09/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/06/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin ilk olarak 1982 yılında kurulduğunu ve et, tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, 2000’li yıllarda et ihracatı alanında bilinir hale geldiğini, eskiye dayalı kullanım sebebiyle de “…” ismi üzerinde hak sahibi olduğunu, dava konusu “… … Kasap” markasının davacıya ait “…” ibaresini içeren tescilli markalarla ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğunu, davacının tanınmışlık düzeyinden ve müşteri çevresinden haksız ve kötü niyetli olarak yararlanmayı amaçladığını, davacının itirazları sonucu dava konusu başvurudan 35, 36, 37, 40, 43. sınıfların tamamının ve ayrıca 29. sınıfta yalnızca “süt ve süt ürünlerinin” çıkarılmasına karar verildiğini, davalı Kurum tarafından da markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açabileceğinin kabul edildiğini, bu konuda ihtilaf bulunmadığını, davacının … Holding markasının 29. Sınıfta ve 29.sınıtaki tüm malların satışına özgülenmiş 35/6. Sınıf hizmetlerde tescilli olduğunu, 29.sınıf mallar ile bu malların satışına özgülenmiş 35/6 alt gruptaki hizmetlerin benzer olarak nitelendirilmesi gerektiğini, davacının “… holding” markasının davalı markası ile hem aynı sınıfta (29.sınıf) hem de aynı/benzer türdeki mal ve hizmet (35. Ve 43.sınıf) sınıflarında tescilli olduğunu, benzer markaların da bu sınıflar yönünden iltibasa sebebiyet vereceğini, bu sebeple dava konusu başvurunun tümden reddinin gerektiğini, Yüksek Mahkeme’nin de mal sınıfları ile bu malların perakendeciliği hizmetlerinin benzer iştigal konuları olduğu ve özellikle yiyecek ve içecek niteliğindeki malların 43.sınıftaki yiyecek ve içecek hizmetleri yönünden benzerlik oluşturduğu kanaatinde olduğunu, dava dışı 2017/02870 nolu “…” markası için de davacının itirazlarda bulunduğunu, YİDK tarafından aynı gerekçelerle itirazların reddedildiğini, buna ilişkin olarak davacı tarafından bu markanın hükümsüzlüğü ve YİDK kararının iptali için dava açıldığını, Ankara 3. FSHHM …. sayılı kararı ile markalar arasında benzerliğin mevcut olması ve 35/6 kapsamında perakendecilik hizmetine konu olması durumunda benzerlik oluştuğunun kabul edilmesi gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verildiğini, davalı tarafından dosyanın istinafa götürüldüğünü Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin sınıflar arasında benzerlik bulunduğu gerekçesiyle talebin esas yönünden reddine karar verdiğini, “… … … kasap” markasının davacı markaları ile seri marka olarak algılanıp karışıklığa yol açacağını, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğundan bu durumun orta seviyedeki bir tüketicide her iki markanın aynı kaynaktan geldiği izlenimi uyandırarak karışıklığa sebep olacağını, dava konusu markanın asli unsurunun “…” olduğunu, davacı markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu markanın 5/1-ç.madde gereği de mutlak reddinin gerektiğini beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline, davalıya ait … nolu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 20/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların benzerliği değerlendirmesinde markaların bütünü itibariyle bıraktıkları izlenimin nazara alınması gerektiğini, itiraza mesnet 2017/52274 sayılı “… vakfı” markası ile dava konusu markanın benzer olduğu görülmekle birlikte farklı mal/hizmeti kapsadığından, başvuru ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, itiraza dayanak olan 2015/83521 sayılı “… holding” markası ile dava konusu başvurunun iltibasa yol açabilecek derecede benzer olduğunu, itiraz gerekçesi marka kapsamında 29.sınıf bakımından sadece “süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil)” mallarının yer aldığı gerekçesiyle, dava konusu başvurunun 29.sınıf tüm mallar yönünden tümden reddi talebinin haklı bulunmadığını, ihtilaf konusu ibareler arasındaki tüketici algısını etkileyecek nitelikte farklılıklar ve “…” ibaresinin yaygın kullanılan bir soy isim oluşu nedeniyle ayırt edicilik vasfının nispeten zayıf bir unsur olması da dikkate alındığında başvurunun tümden reddi talebinin haklı bulunmadığını, başvurunun kötü niyete ilişkin emareler taşımadığını, bunu ispata yönelik kanıtların sunulmadığını, başvurunun kötü niyetli olarak nitelendirilemeyeceğini, her markanın kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm unsurların birlikte değerlendirilmesi sonucunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğini, bu sebeple dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesinin haklı olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ORHAN … 28/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu markanın kelime+şekil+renk unsurlarından oluştuğunu, davacı markalarından farklı olduğunu, ortak olan tek unsurun ülkemizde çok sık kullanılan “…” soyadı olduğunu, bu ismin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, yalnızca bu kelimeye dayalı benzerlik iddiasının hakkaniyete aykırı olduğunu, Kurum kararında yalnızca markaların kapsadıkları sınıfların aynı olmasına yönelik tespitler bulunduğunu, davacının “…” ismini kullanan başka markalara açtığı davaların eldeki davada delil olmasının mümkün olmadığını, dava konusu başvurunun son aşamada davacı markaları ile aynı sınıfta yer almadığını ve markalar arasında benzerlik de bulunmadığını, dava konusu markanın yerel ölçekte bir marka olduğunu, davacının markası ile arasında hiçbir bağ bulunmadığını, davacı markaları ile arasında ekonomik veya idari bir bağlantı olduğu, markaların ticari kaynağının aynı olduğu yanılgısına kapılma ihtimalinin tüketiciler nezdinde ortaya çıkmayacağını, davacıyı ve markasını tanımadığını, kendilerinden ancak bu dava sebebiyle haberdar olduğunu, davacı markasından faydalanmak gayesinde olmadığını ve kötü niyetli olmadığını, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının ancak kuruma itiraz sürecinde kullanılabileceğini ve bu iddianın eldeki davada dinlenemeyeceğini beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “… … Kasap+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.5/1-ç ve m.6/1 hükümleri uyarınca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı ORHAN …’in “… … Kasap+Şekil” ibaresinin 29. ve 35. sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 09.11.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2019 tarih ve 337 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 20.01.2020 tarihinde 2015/83521, 2017/52274 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 10.03.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK m.6/1 hükmü gereği 29.sınıf “hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil)” malları ile 35.sınıf hizmetlerin tamamı bakımından kabul edildiği, bu mal ve hizmetlerin başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, redde mesnet olarak 2015/83521 sayılı markanın gösterildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 17.06.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, başvuru kapsamında kalan diğer emtiaların da başvurudan çıkartılmasının talep edildiği, davalı şahsın 23.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.10.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 06.11.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 5.maddesinin 1-ç fıkrasına göre; Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan ve eldeki davaya konu olan “29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” emtiaları ile marka işlem dosyasında itiraza mesnet gösterilen 2015/83521 sayılı marka kapsamında yer alan “35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetleri arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira bunlar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları karşılarlar, benzer yerlerde satışa sunulurlar, aralarında rekabet ya da birbiri yerine ikame ilişkisi bulunur, aralarında birbirini tamamlayıcı işlev bulunur.

İtiraza mesnet 2017/52274 sayılı marka, 41 ve 42.sınıfta yer alan hizmetler bakımından tescilli olup, bu hizmetler ile dava konusu marka kapsamında yer alan 29.sınıfta yer alan gıda emtiaları arasında benzerlik bulunmamaktadır. Zira bunlar; benzer tüketici kesimine hitap etmezler, benzer ihtiyaçları karşılamazlar, benzer yerlerde satışa sunulmazlar, aralarında rekabet ya da birbiri yerine ikame ilişkisi bulunmaz.
Davacı taraf, marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapmasa da, dava aşamasında iddialarına mesnet gösterdiği ilave markalarını delil olarak bildirmiştir. Bu ilave markalar, YİDK kararının iptali istemi bakımından hükmü esas alınamasa da, davalı markasının hükümsüzlüğü istemi bakımından ayrıca değerlendirilmeleri gerekmektedir. Her ne kadar mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda, dava aşamasında ileri sürülen davacı markaları dikkate alınmamışsa da, bu husustaki eksiklik mahkememizce re’sen giderilmiş ve bu markalar da mahkememizce re’sen değerlendirmeye alınmıştır.
Buna göre; Davacı vekilinin dava aşamasında mesnet gösterdiği ve markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından değerlendirme kapsamına alınması gereken itiraz markalarından; 2002/22596 sayılı marka kapsamında yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri: Restoran hizmetleri, self-servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri, kafeterya hizmetleri, cafe hizmetleri, kantin hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri snack-bar hizmetleri, bar hizmetleri, ikram hizmetleri (catering).”, 2002/22597 sayılı marka kapsamında yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri: Restoran hizmetleri, self-servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri, kafeterya hizmetleri, cafe hizmetleri, kantin hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri snack-bar hizmetleri, bar hizmetleri, ikram hizmetleri (catering)” ve 2009/18045 sayılı marka kapsamında yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” hizmetleri ile dava konusu marka kapsamında yer alan 29.sınıftaki gıda emtiaları arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira bunlar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları karşılarlar, benzer yerlerde satışa sunulurlar, aralarında rekabet ya da birbiri yerine ikame ilişkisi bulunur, aralarında birbirini tamamlayıcı işlev bulunur.
Davacı vekilinin dava aşamasında mesnet gösterdiği ve markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından değerlendirme kapsamına alınması gereken 2007/46452 sayılı marka kapsamında yer alan hizmetlerin hiçbiri dava konusu marka kapsamındaki 29.sınıfta yer alan gıda emtiaları ile benzer değildir. Zira bunlar; benzer tüketici kesimine hitap etmezler, benzer ihtiyaçları karşılamazlar, benzer yerlerde satışa sunulmazlar, aralarında rekabet ya da birbiri yerine ikame ilişkisi bulunmaz.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan 29.sınıftaki emtialar, davacının marka işlem dosyasında itiraza mesnet gösterdiği 2015/83521 sayılı marka ve dava aşamasında ilave olarak hükümsüzlük istemine mesnet gösterdiği 2002/22596, 2002/22597 ve 2009/18045 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan ve yukarıda detaylı olarak ifade edilen hizmetlerle benzerdir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; kırmızı, siyah ve kahverengi renkler kullanılarak dizayn edilmiştir. Orta kısımda kırmızı renkle dizayn edilmiş, et ve et ürünleri imalatı ve satışı yapan işletmelerce sıkça kullanılan bir “büyükbaş hayvan kafası” figürü yer almaktadır. “…” harf kombinasyonunu üzerinde taşıyan bu figür, kenarları kalın, kahverengi hat ile çizilmiş, içi siyah renk dolgulu bir oval şeklin ortasında yer almaktadır. Şekli bu unsurların alt kısmında ise düz bir yazı karakteri ile “… Kasap” ibareleri yer almaktadır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “… HOLDİNG”, “Şekil+… VAKFI”, “… CENTER”, “… PLAZA”, “Şekil+… GRUBU”, “Şekil+…” ibarelerinden oluştuğu, bu markalarda yer alan ve ayırt ediciliği bulunmayan “Holding, Vakfı, Center, Plaza, Grubu” kelimelerinin markaların tali unsurlarını oluşturduğu, bir kısım markalarda yer alan şekil unsurlarının özgün ve baskın bir mizanpajının bulunmaması nedeniyle “…” kelimesine göre arka planda kaldığı, bu nedenle davacıya ait itiraza mesnet markaların tamamında “…” kelimesinin markaların esaslı unsurunu oluşturduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu 29.sınıftaki emtialar ile itiraza mesnet markalar kapsamındaki 35.sınıf içinde yer alan 29.sınıf emtiaların pazarlanması ve 43/1 alt sınıftaki hizmetler arasında benzerlik bulunduğu, dava konusu marka ile itiraza mesnet markalar arasında ayniyet bulunmadığı, bu nedenle karşılaştırılan mal ve hizmetler arasındaki benzerlik derecesinin oldukça yüksek olduğunun söylenemeyeceği, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik derecesinin ayniyetten uzaklaşması halinde markalar arasında iltibas tehlikesi oluşabilmesi için markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik derecesinin yükselmesi gerektiği, somut olayda davalıya ait markanın kelime, renk ve şekil unsurlarından oluşan karma bir marka olduğu, markada yer alan “Kasap” ibaresinin davaya konu emtialar ile yakın ilişkili, 29.sınıfta yer alan et ürünlerinin satıldığı işletmeye verilen ad olması nedeniyle ayırt ediciliği bulunmayan tali bir unsur olduğu, markada yer alan koçbaşı şekil unsurunun da özellikle et ürünleri bakımından ayırt edici niteliği bulunmadığı, ancak markada yer alan “…” ibaresinin makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici nezdinde “…” soyisimli kardeşlerin oluşturduğu bir marka algısı yarattığı, markayı oluşturan genel görünüm içinde “…” ibaresinin markasal ayırt edicilik incelemesinde birlikte dikkate alınması gerektiği, her ne kadar davalı markası ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında “…” ibaresinden kaynaklı müşterek bir birliktelik söz konusu ise de, “…” ibaresinin “SÜZMEK” fiilinin çekimli hali olduğu, bu kelimenin “Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek” anlamına geldiği, kelime anlamı itibariyle bu fiilin çekimli halini oluşturan “…” sözcüğünün, gıda emtiaları ile yakın ilişkili, anlamı herkesçe yaygın olarak bilinen ve gıda emtiaları bakımından başlangıçtaki ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli bir marka olduğu, davacının bu markaları özellikle davaya konu gıda emtiaları bakımından yoğun kullanım, promosyon, tanıtım vb. metodlarla ilgili tüketici nezdinde kendine bağladığına veya somut ayırt edici gücünü arttırarak başlangıçtaki zayıf karakterli marka olgusunu bertaraf ettiğine ilişkin ilişkin yeterli delil bulunmadığı, bu nedenle “…” ibaresinin davacı tarafından kullanım yolu ile ayırt ediciliğinin güçlendirildiğinin de ispat edilemediği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu hale göre daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “Şekil+… … … Kasap” markasını 29.sınıfta yer alan ve davacıya ait bir kısım mal ve hizmetlerle benzer emtialar üzerinde bu markayı gördüğünde ya da işittiğinde, gerek karşılaştırılan emtialar arasında ayniyet derecesinde benzerlik bulunmaması, gerek markalarda müşterek olarak yer alan “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli bir ibare olması, gerek davalıya ait markanın kelime ve şekil unsuru ile birlikte bir bütünlük arz etmesi ve markayı oluşturan kelime unsurundan “…” ibaresinin birlikte algılanması neticesinde markayı oluşturan bu ibarenin ortalama tüketici nezdinde “…” soyisimli kardeşlerin adını verdiği bir markasal çağrışım gücünün bulunması nedeniyle, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca iltibas tehlikesi bulunmadığı kanaatine varıldığından, SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca markalar arasında iltibas bulunmadığı da evleviyetle söylenebilecektir.
Her ne kadar davacı taraf Ankara 3.FSHHM’nin… E sayılı dosyasını iş bu dava bakımından emsal olarak göstermişse de; bu dosyada davaya konu markanın salt kelime markası olan “…” ibaresinden oluştuğu, söz konusu marka ile eldeki davada, davaya konu markayı oluşturan işaretlerin genel görünümleri itibariyle farklı oldukları, davaya konu markanın ortalama tüketici nezdinde oluşturduğu algı ile emsal olduğu iddia edilen davadaki markanın oluşturduğu algının aynı olmadığı, yine adı geçen emsal dosyanın kesinleşmemiş olduğu, dolayısıyla bu dosyanın eldeki dava bakımından emsal teşkil etmeyeceği, ayrıca davalı TÜRKPATENT’in işaret benzerliğine ilişkin olarak yaptığı idari incelemenin, bu idari incelemelerin denetim makamı olan mahkememizi bağlamayacağı, bu nedenle davalı kurumun, markalar arasındaki işaret benzerliğine ilişkin değerlendirmesine bağlı kalınmaksızın, global bir değerlendirme sonucunda mahkememizce yukarıda yer verilen kanaate ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığının ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, kaldı ki markaları oluşturan işaretlerin; görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadıkları, bu nedenle tanınmışlık iddiasına ilişkin olarak, öncelikle işaretler arasındaki benzerliğinin gerçekleşmesi şartı mevcut olmadığından, tanınmışlık iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 142,10 TL harç, 162,00 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 2.054,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı Orhan …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
09/06/2021