Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/324 E. 2021/301 K. 14.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/324 Esas
KARAR NO : 2021/301

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/11/2020
KARAR TARİHİ : 14/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/11/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şahsın “… Et ve Gıda Ürt. Tic. Paz. Ltd. Şti.” unvanlı firmanın ortağı ve yetkilisi olduğunu, söz konusu firmanın 1973 yılında Ankara’da sucuk ve pastırma üretimi ile başladığı ticari faaliyetlerini zaman içinde tüm şarküteri ve et ürünlerini kapsayacak şekilde genişlettiğini, son 4 yılda en büyük 1000 sanayi kuruluşu listesinde kendine yer edindiğini, huzurdaki davaya mesnet aldığı markaları dahil olmak üzere tüm markalarını 1980’li yıllardan beri kesintisiz olarak kullandığını, dava konusu edilen … sayılı “… kaz entegre tesisleri” ibareli markanın, davacının tescilli ve tanınmış “…” ibareli markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer bir marka olduğunu, davacının 30 yılı aşkın süredir kullandığı “…”lu markalarının seri ve tanınmış markalar haline geldiğini, dava konusu edilen markanın davacının söz konusu markaları ile aynı/benzer emtialar için tescil edilmek istendiğini, bu durumun da davalının marka tescilinin kötü niyetli yapıldığının açık bir tezahürü olduğunu, taraf markalarının esas unsurlarının birebir aynı “…” ibaresi olduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının davacının aleyhine olan hususlar bakımından iptalini ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 27/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadığını, zira davalının markasında kullanılmış olan renk ve şekil unsurlarının markaların genel görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, markalarda ortak olan “…” ibaresinin, maruf bir coğrafi yer adı olması nedeniyle davacının tekelinde olamayacak bir ibare olduğunu, davalının markasında bu ibarenin ne konumlanış biçimi ne de sesçil olarak ön plana çıkan bir ibare olmadığını, taraf markalarında bu ibarenin ortaklığından hareketle markaların benzer olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, bu nedenlerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının SMK m.6/5 hükmü kapsamındaki şartların gerçekleştiğine dair bir delil sunamadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … Tekstil Tuhafiye İm. İt. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. 20/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının ilişkili olduğu şirketin ve ürünlerinin, bu meyanda davacının davasına mesnet aldığı “…” markasının tanınmış olmadığını, bir işletmenin 80’li yıllarda faaliyete başlamış olmasının salt bu nedenle markasının tanınmışlığına delalet etmeyeceğini, tanınmış bir markanın sadece ilgili çevrede/sektörde tanınmış olmasının da yetmediğini, ilgili olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini, davacının dava konusu edilen markanın tescilinden zarar gördüğünün veya davalının davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar elde ettiğinin de somut olayda ispat edilemediğini, karşılaştırılan markaların birbirlerini çağrıştırmadığını, ortalama seviyedeki tüketicilerin bu markalar arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olmadığını, davalının markasının esas unsurunun bir bütün olarak “kaz entegre tesisleri” olduğunu, taraf markalarının genel görünüşlerinin hiç benzemediğini, taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin bir coğrafi yer adı olduğundan markasal anlamda kimsenin tekeline verilemeyeceğini, zaten TÜRKPATENT nezdinde tescilli 3026 adet “…”lu marka bulunduğunu, davacının kötü niyet iddialarını da ispat edemediğini, bu nedenlerle de davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… KAZ entegre tesisleri+ŞEKİL” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticaret sicil kayıt bilgileri temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… KAZ entegre tesisleri+ŞEKİL” ibaresinin 29, 35 ve 40. sınıfta bulunan “29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat.Hazır çorbalar, bulyonlar.Zeytin, zeytin ezmeleri.Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar.Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.Kuru yemişler.Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.Yumurtalar, yumurta tozları.Patates cipsleri.Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Hayvan yemleri.Malt (insan tüketimi için olmayan). mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 40.SINIF: Adi metallerin işleme hizmetleri. Değerli metallerin işlenmesi hizmetleri. Fotografik ve sinematografik ürünlerin işlenmesi hizmetleri, banyo, baskı ve foto gravür hizmetleri. Gıdaların kurutulması, konservelenmesi, dondurulması, pişirilmesi, tütsülenmesi, salamura edilmesi hizmetleri; gıda işleme ve üretimi konularında bilgi verilmesi hizmetleri. Hayvan kesim hizmetleri. Deri ve kürk işleme hizmetleri. Saraçlık hizmetleri. Kumaş işleme hizmetleri, yün işleme hizmetleri. Terzilik hizmetleri, nakış işleme hizmetleri. Ahşap ve kereste işleme hizmetleri. Sanat eserlerinin çerçevelenmesi hizmetleri. Sıvı, kimyasal madde, gaz, hava işleme hizmetleri. Cam ve optik cam işleme hizmetleri. Malzemelerin montajı (üçüncü şahıslar adına) hizmetleri. Diş teknisyenliği (döküm) hizmetleri. Çömlekçilik hizmetleri. Enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri. Kağıdın işlenmesi. Baskı hizmetleri, ciltçilik hizmetleri. Plastik işleme hizmetleri.” mal ve hizmetlerinin tescili amacıyla 06.09.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.10.2019 tarih ve 334 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 27.11.2019 tarihinde 2007/34060, 84/080136, 2007/66882, 2010/41718, 2010/33738, 2011/29389, 2010/44119 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 20.05.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.10.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 13.11.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının muhtelif markaları, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıfa giren emtiaların tamamını veya bir kısmını kapsamaktadır. Ayrıca, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 35. Sınıf altındaki perakende/toptan satış hizmetlerine konu emtiaların bir kısmı da, davacının markalarının kapsamı içindedir. Son olarak da, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 40. Sınıftaki hizmetlerden; “Gıdaların kurutulması, konservelenmesi, dondurulması, pişirilmesi, tütsülenmesi, salamura edilmesi hizmetleri; gıda işleme ve üretimi konularında bilgi verilmesi hizmetleri. Hayvan kesim hizmetleri”nin, davacının markalarının tescil kapsamına giren 29. Sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin ezmeleri. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları” emtiaları ile ortak/ilişkili yönleri vardır.
Bir önceki paragrafta belirtilmiş olan emtialar dışında kalan ve davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, bilirkişi raporunda belirtilen tabloda küçük puntolarla yazılmış 40. Sınıfa giren; “Adi metallerin işleme hizmetleri. Değerli metallerin işlenmesi hizmetleri. Fotografik ve sinematografik ürünlerin işlenmesi hizmetleri, banyo, baskı ve foto gravür hizmetleri. Deri ve kürk işleme hizmetleri. Saraçlık hizmetleri. Kumaş işleme hizmetleri, yün işleme hizmetleri. Terzilik hizmetleri, nakış işleme hizmetleri. Ahşap ve kereste işleme hizmetleri. Sanat eserlerinin çerçevelenmesi hizmetleri. Sıvı, kimyasal madde, gaz, hava işleme hizmetleri. Cam ve optik cam işleme hizmetleri. Malzemelerin montajı (üçüncü şahıslar adına) hizmetleri. Diş teknisyenliği (döküm) hizmetleri. Çömlekçilik hizmetleri. Enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri. Kağıdın işlenmesi. Baskı hizmetleri, ciltçilik hizmetleri. Plastik işleme hizmetleri.” ise, davacının markalarının tescilli olduğu gıda ürünleri ile benzer veya türdeş hizmetler değildir, zira bunların hiçbiri; benzer alıcı çevresine hitap etmez, benzer ihtiyaçları gidermez, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri çok farklıdır, dağıtım kanalları/satış sunuldukları yerler alakasızdır, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri hiç yoktur ve benzer markaları bu farklı mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir, aralarında herhangi bir ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi de bulunmaz.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıftaki emtiaların tamamının, davacının 2010 41718 sayılı markasının tescili kapsamında yer aldığı görülmektedir. Ayrıca davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markaların tamamı da, 29. Sınıftaki “işlenmiş et ürünleri” için tescillidir. 29. Sınıfa giren gıda ürünlerinin tamamının benzer alıcı çevresine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları giderdiği, son kullanıcılarının ve hedeflenen tüketici profillerinin yakın olduğu, dağıtım kanallarının/satışa sunuldukları yerlerin aynı olduğu, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunduğu ve benzer markaları bu farklı gıda ürünlerinde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması ihtimalinin olduğu gözetildiğinde, davalının markasının kapsamına giren 29. Sınıftaki emtialar açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenen 35. Sınıf altında, 29. Sınıftaki ve bir kısım da 31. Sınıftaki emtiaların toptan/perakende satışı hizmetleri açısından taraf markaları değerlendirildiğinde; bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtia sayılması gerektiği, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” Zaten de bu hizmetlerin, tüketiciler tarafından dava konusu olan 29. Sınıfa giren emtiaların “pazarlanması” olarak algılanacağı düşünülmektedir. Çünkü; mal üreten kişiler, ayrıca hizmet markası almalarına gerek olmaksızın, ürettikleri malları emtia markaları ile “mal satım hizmeti” ile satabilmektedir. Bu tip satış biçimi her ne kadar farklı mal ve markaların bir araya getirilmesi yolu ile gerçekleştirilen perakende satış hizmeti olmasa da bu tür bir satış hizmetinin söz konusu olduğu durumlarda hizmet sınıfında tescilli markanın tescilli olduğu mallar gibi algılanması da söz konusu olabilecektir. Davalının markasının kapsamında bulunan “31. Sınıfa giren canlı hayvanların (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil), hayvan yemlerinin ve insan tüketimi için olmayan maltın perakende/toptan satış hizmetleri”nin de, davacının markalarının tescilli olduğu “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri”ve “yumartalar” ile ilişkili emtialar olduğundan, bunların perakende/toptan satış hizmetleri açısından da somut olayda emtia türdeşliği/ilintisi şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Son olarak, davalının markasının kapsamına alınmak istenen, 40. Sınıftaki; “Gıdaların kurutulması, konservelenmesi, dondurulması, pişirilmesi, tütsülenmesi, salamura edilmesi hizmetleri; gıda işleme ve üretimi konularında bilgi verilmesi hizmetleri. Hayvan kesim hizmetleri” özelinde bir değerlendirme yapıldığında; yukarıda da belirtildiği üzere, bu hizmetlerin; gıdaların, yani tarım ve hayvancılık ürünlerinin çeşitli işlemlerden geçirilerek tüketime hazırlanması ile ilintili hizmetler olması ve davacının da markaları kapsamında bu işlemlere konu olan muhtelif gıda ürünlerinin bulunması nedeniyle, bu hizmetler açısından da somut olayda emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; davalının markasının kapsamına alınmak istenen, 29 ve 35. Sınıflardaki mal ve hizmetlerin tamamı ile, 40. Sınıftaki; “Gıdaların kurutulması, konservelenmesi, dondurulması, pişirilmesi, tütsülenmesi, salamura edilmesi hizmetleri; gıda işleme ve üretimi konularında bilgi verilmesi hizmetleri. Hayvan kesim hizmetleri” açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 40. Sınıfa giren diğer hizmetler açısından ise gerçekleşmediği değerlendirilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir marka olduğu, ağaç dallarının ve uçmakta olan iki adet “kaz hayvanı”nın fotoğrafı işaretin zemini olarak kullanıldığı ve bu fotoğrafın altına da büyük puntolu beyaz renkli büyük harflerle “… KAZ” ve bu ibarenin de altına yine beyaz renkli büyük, ancak nispeten daha küçük puntolu harflerle “ENTEGRE TESİSLERİ” ibaresinin konuşlandırıldığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davalının markasında kullanılmış olan zemin fotoğrafının, markanın genel görünümü itibariyle kelime unsurlarının baskınlığı sebebiyle geri planda kaldığı söylenememekte ise de, bu fotoğrafın alelade bir görüntü olması sebebiyle işaretin ayırt ediciliğine katkısının çok da yüksek olmadığı değerlendirilmektedir. İşarette kullanılan kelime unsurlarından da “… KAZ” ibaresinin, “ENTEGRE TESİSLERİ” ibaresinden daha büyük puntolarda yazılmış olması ve “entegre tesisleri” ibaresinin de yerleşik/bilinen tasviri/tanımlayıcı bir kelime olması nedenleriyle, bu kelime unsurlarından ön plana çıkan, işarete en yüksek derecede ayırt edicilik katan unsurun “… KAZ” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; bu markaların bir kısmını sırf kelime markası olduğu, bir kısmının da kelime unsurları yanında şekil ve renk unsurlarını da ihtiva ettiği görülmektedir. Bu markalarda ortak unsur “…” ibaresidir. Hatta davacının 2007/34060 sayılı markasında bu ibare, markanın tek unsurudur. Davacının diğer kelime markalarında “…” ibaresi, tasviri/tanımlayıcı/cins isim olan, yani bir markanın esas/ayırt edici unsuru olma niteliğini haiz olmayan “çiftliği”, “sofrası”, “kangal” ibareleriyle birlikte birer isim tamlaması oluşturacak biçimde kullanılmış ise de, bu sözcükler söz konusu işaretlerde yan unsur olarak kullanıldığından, bu markalardaki esas unsurun da “…” ibaresi olduğunu söylemek mümkündür. Hatta, davacının şekil ve renk unsurlarını ihtiva eden markalarında dahi markadaki esas unsurun “…” ibaresi olduğu söylenebilecektir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Markalar arasında müşterek olarak “…” kelimesinin bulunduğu, “…”nun; “Ön Asya’nın bir parçası olarak Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan toprağı” anlamına geldiği, bu hali ile ülkemiz sınırlarının büyük bir kısmını kaplayan ve coğrafi alan belirten kavramsal bir algısının bulunduğu, davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin; bu ibareyi, yukarıda tanımlanan coğrafi bir kavram olarak hemen ve ilk bakışta kavrayacağı, dolayısıyla markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinin; tek başına kimsenin tekeline verilemeyecek bir ibare olduğu, dolayısıyla salt markalar arasında “…” kelimesinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak; markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğundan bahsedilemeyeceği, dava konusu marka ile davacıya ait itiraza mesnet markalarda “…” kelimesi haricinde bulunan diğer kelime, renk ve şekil unsurları ile birlikte, umumi intiba olarak markalar karşılaştırıldığında, markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede bir benzerlik bulunduğundan söz edilemeyeceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafı gerek kendisinin, gerekse ortağı/mensubu olduğu şirketin, başta iştigal alanı olan “şarküteri ve et ürünüleri” sektöründe “…” markasının yoğun/ciddi kullanım ve tanıtım neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğuna, yani koruma kapsamının artması gerektiğine, “…” markasına korunması gereken ilave bir ekonomik değer kazandırıldığına dair, dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunmamıştır. Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyeti tarafından davacının ortağı/mensubu olduğu firmanın merkezinde, ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde de, her ne kadar davacının ortağı ve yetkilisi olduğu firmanın, “…” lider markası yanında, “…” markasını da, 2000’li yıllardan beri tavuk etinden üretilen şarküteri (salam, sosis, sucuk, jambon) ürünlerinde istikrarlı bir biçimde kullanıyor ise de, bu kullanım sonucu markaya/ayırt ediciliği düşük olan bu ibareye markasal anlamda yatırım ve harcama yapılarak korunması gereken ekonomik bir değer kazandırıldığının “…” markalı ürünlerin piyasa paylarının ve piyasadaki bilinirliklerinin ne olduğunun tevsik edilemediği, dolayısıyla; davacı markalarının tanınmışlık mertebesine ulaşmış olduğunun ispatlanamadığı, ayrıca genel görünüm itibariyle; dava konusu marka ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında benzerlik bulunmadığından; SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 16,30 TL vekalet harcı, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, 178,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.003,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Tekstil Tuhafiye İm. İt. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Tekstil Tuhafiye İm. İt. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
14/07/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza