Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/321 E. 2021/358 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/321 Esas – 2021/358
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/321 Esas
KARAR NO : 2021/358

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 19/11/2020
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 19/11/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahıs tarafından … başvuru numaralı “…” ibaresinin 03. ve 35.sınıflarda yer alan emtialar üzerinde tescili için başvuru yapıldığını, bu başvurunun ilanına itiraz edildiğini, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 3.sınıf emtiaların çıkarıldığını, bu karara davacı tarafından yapılan itirazın YİDK tarafından markalar arasında iltibasa yol açabilecek derecede bir benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, aynı YİDK kararında başvuru sahibinin MDB kararına yaptığı itirazın ise markaların iltibasa yol açacak düzeyde benzer olmadığı gerekçesiyle kabul edildiğini, … sayılı YİDK kararının iptali için iş bu davanın ikame edildiğini, davalı başvurusunda yer alan “…” ibaresinin davacıya ait “…” markası ve bu ibareyi haiz diğer markaları ile esas unsur yönünden benzer olduğunu, davacının “…” ibaresini haiz markalarının tanınmışlık seviyesinin yüksek olduğunu, dava konusu başvurunun bu tanınmışlık düzeyinden haksız faydalanmaya çalıştığını, davacının “…”, “e … …”, “v-…”, “… sense” ibareli seri markalarından biri olduğu izlenimi yarattığını, davacının “…” ibareli seri markalar yaratmasına engel olabileceğini, dava konusu markanın 8 harften oluşup ilk 4 harfinin davacının “…” markası ile birebir aynı olduğunu, tüketici nezdinde akılda kalıcı kısmın kelimenin baş kısmı olması sebebiyle markalar arası karışıklığın ve ilişkilendirmenin olacağını, başvurunun görselinin davacı markasının görseli ile benzer olduğunu, markalar arasında kelimesel benzerlik yanında sınıfsal benzerlik de olduğunu, her ikisi de 3.sınıfı kapsayan markaların ortalama düzeydeki tüketicileri tarafından karıştırılabileceğini, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu beyan ederek; … sayılı “…” başvurusu ile ilgili alınmış olan … sayılı YİDK kararının iptal edilmesini ve başvurunun tescilinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunmadığının görüleceğini, başvurunun kötü niyetli olduğu iddiasının da yerinde olmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 29/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların bir bütün halde değerlendirildiğinde kulakta ve gözde bıraktıkları izlenimin farklı olduğunu, esas unsurları farklı olan markaların ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılmayacağını, markaların kavramsal olarak da farklı olduğunu, … kelimesinin “duygu” anlamına geldiğini, “…” kelimesinin ise “tatlı duygu” anlamına geldiğini, “…” kelimesi ile başlayan birçok markanın tescilli olduğunu, davacının salt “…” markalı bir ürününün piyasaya sunulmadığını, davacının tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, başvurunun davacı markalarından haksız kazanç elde etme gayesinde olmadığını, bunu ispatlar nitelikte delil sunulmadığını, kötü niyetli bir başvurudan söz edilemeyeceğini, YİDK kararının yerinde olduğunu beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresini 03 ve 35. sınıflarda bulunan bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 19.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2019 tarih ve 325 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 12.07.2019 tarihinde 2019/01261, 2012/03303, 2011/89241 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 26.07.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 2012/03303 ve 2011/89241 sayılı markalara ilişkin kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacı şirketin kullanım ispatına ilişkin olarak 25.10.2019 tarihli kullanım ispatı formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca incelenmesi sonucunda marka başvurusundan “03.sınıf: Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri.Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç).Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç).Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları.Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar.Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks” emtialarının çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, redde mesnet olarak 2019/01261 sayılı markanın gösterildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 06.04.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, başvuru kapsamında kalan sair mal ve hizmetlerin de reddine karar verilmesini talep ettiği, davalı şahsın da aynı karara karşı 29.06.2020 tarihinde itiraz ettiği, başvurudan çıkartılan mallar bakımından tescil işlemlerinin devam ettirilmesine karar verilmesini talep ettiği, davacının yeniden itiraz dilekçesine karşı davalı şahsın aynı zamanda 29.06.2020 tarihinde karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı ve karara itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile davacı itirazının reddine karar verdiği, davalı şahsın itirazının ise kabulüne karar verdiği, buna göre; Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kısmi red kararını kaldırdığı, bu kararın davacı marka vekiline 19.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 14.09.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu … sayılı marka kapsamındaki “03. sınıf: Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks.” emtiaları ile itiraza mesnet 2019/0126, 2012/03303, 2011/89241 sayılı markalarının kapsamında yer alan 03.sınıf emtialar AYNIDIR.
Dava konusu … sayılı marka kapsamındaki “35.sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri.Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç).Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç).Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları.Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar.Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri, davacının itiraz gerekçesi 2019/01261, 2012/03303, 2011/89241 sayılı markalarının kapsamında yer alan 03.sınıf emtialar ile BENZERDİR.
Şöyle ki; Davacı markasının kapsamında yer alan 03.sınıf malların bir mağazada veya online satış kanallarında satılması amacına yönelik olan dava konusu marka kapsamındaki 35/05.alt gruptaki hizmetler ile itiraza gerekçe markların kapsamındaki 3.sınıftaki mallar arasında benzerlik olduğu kabul edilmektedir. Aynı veya benzer marka altında sunulan, bir yanda mal grubu ve diğer yanda bu mal grubunun satışına özgülenmiş 35/5.alt gruptaki hizmetlerin tüketici kitlesi her iki marka arasında idari, ekonomik veya işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünme eğiliminde olacaktır. Zira bu mallar ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı niteliği ve genel olarak aynı yerde tüketiciye sunulmaları nedeniyle aralarında benzerlik ilişkisi doğmaktadır.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetler ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca mal ve hizmet benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; standart karakterlerle yazılmış … ibaresinden oluşan bir kelime markası olduğu görülmektedir. Dava konusu marka … ibaresini münhasıran ve ayırt edici unsur olarak içermektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; … ibaresinden oluştukları, beyaz zemin üzerine lacivert renkle yazılarak dizayn edildikleri, renk, şekil ve kelime unsurlarından oluşan karma markalar oldukları görülmektedir. 2019/01261 sayılı markada; lacivert renkle çizilmiş oval içerisinde yine lacivert renkle … ibaresinin yazıldığı, e ve n harflerinin arasından çıkan pembe renkli damla figürlerinin yer aldığı görülmektedir. 2012/03303 sayılı markada da lacivert yazı rengi kullanılmıştır. Oval şekil yine bulunmaktadır; fakat ovalin alt kısmındaki çizgi yerine … kelimesi yazılmıştır. Sondaki S harfinin kuyruğunda yine pembe renkli damla figürü kullanılmıştır. Bunların üzerinde davacının çatı markası olan “…” markası ve logosu yer almaktadır. 2011/89241 sayılı markada da beyaz emin üzerine düz bir yazı karakteri ile lacivert renkle yazılmış … ibaresi bulunmaktadır. Davacı markalarının ayırt edici karakteri “…” ibaresidir. Bilimizde yaygın bilinen bir anlamı yoktur. 4 harf ve bir heceden oluşan, kısa bir kelimedir ve bu haliyle akılda kalıcılığı oldukça yüksektir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, dava konusu markanın … ibaresini münhasıran ve ayırt edici unsur olarak içerdiği, … kelimesinin dilimizde yaygın bilinen bir anlamı olmadığı, bilinen bir anlamı olmaması nedeniyle, ayırt ediciliği bir bütün halinde sağladığı, markada, ilk üç harf olarak … ibaresine, devamında ise günlük hayatta birçok yerde karşımıza çıkan … (İngilizce; Tatlı anlamına gelmektedir.) kelimesine yer verilmiş olduğu, birçok markada da yer almış olan … kelimesinin, tüketiciler nezdinde öncelikle algılanıp akılda kalacak nitelikte bir kelime olduğu, yani tüketicilerin … kelimesine aşina olduğu ve … markasını gördüklerinde … – … olarak değil, … – … olarak markayı okuma eğiliminde olabileceği, tüketici nezdinde …-… olarak kodlanan markanın, davacının … markalarını çağrıştıracağının söylenmesinin yerinde olmayacağı, kaldı ki markanın ayırt ediciliğini markanın bütün halde bıraktığı izlenimde aramak gerektiği, dava konusu markada hiçbir hecenin, bir diğerinden öne çıkacak şekilde yazılmadığı, “…” ibaresinde tüm harfler yanyana, aynı puntoda ve aynı yazı karakteri ile yazıldığı, davacının itiraza gerekçe markalarının ise farklı bir kompozisyon ile hazırlandığı, markalarda … ibaresi, lacivert renk, pembe damla şekli ve özel yazı karakteri gibi unsurların bir bütün halinde düzenlendiği, bu haliyle dava konusu markanın davacının … ibareli markalarına benzer olduğuna kanaat getirmenin yerinde olmayacağı, dava konusu markanın bir bütün halinde … kelimesinden oluştuğu, ortalama tüketici kesiminin dava konusu markayı bir bütün halinde … olarak algılayacakları, bu hale göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu … markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içinde, bu markayı itiraza mesnet markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, bu markayı bölüp parçalamadan, umumi intibası ile algılayacağından, marka içinde yer alan, ancak markanın genel görünümü içinde ayrı ve otonom bir konumu bulunmayan “…-” hecesinden kaynaklı olarak bu markayı davacı markaları ile ilişkilendirmeyeceği, markayı bütünü ile “…” şeklinde algılayacağı, bu algı nedeniyle markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılayacağı gibi marka sahipleri arasında da idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Marka işlem dosyasında itiraz sebebi olarak ileri sürülmese de, eldeki davada davacı markalarının tanınmışlığı ve davalı şahsın kötü niyetli olduğu iddiaları ileri sürülmüştür. Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu iddialar aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacının “…” ibareli markalarının TÜRKPATENT tarafından tanınmış marka olarak kabul edildiği yönünde bir bilgi veya belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı tarafından sunulan belgelerin de yukarıdaki kriterleri karşılar nitelikte olmadığı, bunun yanında taraf markalarının benzer olmadığı da tespit edildiğinden, davalı markasının, davacıya ait markanın tanınmışlığından haksız yararlanma, onun itibarını lekeleme ya da ayırt ediciliği zedeleme ihtimallerinden birini bünyesinde barındırmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 33,30 TL vekalet harcı, 324,00 TL posta, tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.216,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’… iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/10/2021