Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/319 E. 2021/258 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/319 Esas – 2021/258
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/319 Esas
KARAR NO : 2021/258

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2020
KARAR TARİHİ : 25/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/07/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/11/2020 tarihli dava ve 11/01/2021 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirkete ait 2017/86623 sayılı “…” ibareli markanın “spor, kültür ve eğlence hizmetleri…” de dahil 21, 41 ve 44. sınıflarda tescilli olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirkete ait markayı izinsiz olarak tescil kapsamında olan eğlence hizmetleri alanında kullanmaya başladığını, davalı şirketin 17.10.2019 tarihinde “…” ibaresinin yanına hiçbir ayırt ediciliği bulunmayan “İstanbul” ibaresini ekleyerek “… İstanbul” ibaresi için 35 ve 43. sınıflarda tescil talebinde bulunduğunu, davalı şirketin amacının haksız kullanımına ve marka tecavüzüne yasal zemin hazırlamak olduğunu, davalı şirket marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından yapılan itiraz neticesinde markaların benzer olduğu ve ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunun tespit edildiğini, ancak mal ve hizmetler yönünden itirazın kısmen kabulüne karar verildiğini, YİDK nezdindeki itirazlarının ise reddedildiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğunu, 2017 yılında “…” markasının Türkiye’de ilk kez müvekkili şirkete ait “… Resort Alaçatı” isimli otelin içerisinde kullanıldığını, kısa sürede geniş bir kitle tarafından tanınırlığa ulaştığını, müvekkili şirketin yatırım, reklam faaliyeti ve hizmet kalitesi sayesinde markanın ticari bir değer kazandığını, marka ile ilgili basında bir çok haberin yer aldığını, müvekkili şirket markasının tescilli olduğu 41. sınıfta yer alan “eğlence hizmetleri” ile 43. sınıfta yer alan tüm hizmetlerin benzer hizmet niteliğinde olduğunu, markaların halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin markayı eskiye dayalı kullanımından doğan hakkı konusunda bilgi sahibi olduğunu, buna rağmen 2019-2020 yıllarında Beşiktaş/İstanbul ve Alaçatı/İzmir’de davalının işlettiği eğlence mekanlarında müvekkili şirketin “…” ibareli markasını kullanmaya başladığını, izinsiz kullanımın durdurulması amacıyla davalı şirkete noter vasıtasıyla ihtarname gönderildiğini, davalı şirketin marka tecavüzüne devam etmesi sebebiyle İstanbul 1. FSHHM …D.İş sayılı dosyalarda tecavüzün tespit edildiğini, … D. İş sayılı dosyada ihtiyati tedbir kararı verildiğini, tedbir kararından sonra davalı şirket aleyhine İstanbul 2. FSHHM … E. sayılı dosyası ile markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, kaldırılması ve önlenmesi talepli dava açıldığını, tedbir kararının İcra Müdürlüğü marifetiyle zorla uygulatıldığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin davalı marka başvurusundan yaklaşık iki buçuk yıl öncesinden dava konusu markayı yeme-içme ve otelcilik hizmetlerinde kullandığını ve markayı maruf hale getirdiğini, müvekkili şirketin eskiye dayalı kullanımdan doğan hakka sahip olduğunu, davalı şirketin tescil talebinin haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirketin eyleminin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalı şirketin kullanım ispatı talebinin yerinde olmadığını ve herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını, markaların benzer alıcı çevresine hitap ettiğini, benzer ihtiyaçları giderdiğini, benzer tüketici profillerine ve hedef kitlesine sahip olduğunu, davalı şirketin cevap dilekçesinde bahsettiği 2017/78692 tescil numaralı “…” ibareli markanın dava dışı üçüncü kişiye ait olduğunu, müvekkili şirketin yatırım girişiminden haberdar olan üçüncü kişinin menfaat sağlamak amacıyla marka başvurusunu yaptığını ve markayı hiç kullanmadığını, davalı şirket ile ihtilaf başladıktan sonra davalı şirket tarafından işbu markanın 07/05/2020 tarihinde üçüncü kişiden devir alındığını beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Kurum tarafından yapılan incelemede markaların benzer olduğunun tespit edildiğini, ancak markaların kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı/benzer olmadıklarından karıştırılma ihtimali bulunmadığını, sunulan bilgi ve belgelerin itiraz gerekçesi markanın Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığı sonucuna ulaşmak için yeterli olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddianın somut delillerle ispatlanamadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … GIDA İŞLETMELERİ HİZMET VE TURİZM ANONİM ŞİRKETİ 22/12/2020 tarihli cevap ve 26/01/2021 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin işletmesinde kullanılmak üzere 2017/78692 sayılı “…” ibareli markasından ayrı olarak 2 ayrı başvuru yapıldığını, davaya konu … sayılı marka başvurusunun davacının itirazının reddi üzerine 35 ve 43. sınıflar yönünden kabul edildiğini, davacı şirkete ait tescilli markanın 21, 41 ve 44. sınıfta tescilli olduğunu, davacı tarafın münhasır hak sahibi olduğu markasının mal hizmet kapsamının müvekkili şirket başvurusu kapsamının dışında kaldığını, davacı markasının tanınmış marka olmadığını, Kurum nezdinde tanınmış marka tescil kaydına rastlanamadığını, sırf davacı beyanı esas alınarak hiçbir delil olmaksızın “…” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunun kabul edilemeyeceğini, müvekkili işletmesine ait sayısı “…” haberi ve reklamı dikkate alındığında müvekkili şirket markasının davacı markasına nazaran daha yüksek tanınmışlık düzeyine sahip olduğunun kabul edilmesinin gerektiğini, davacı tarafça “…” ibaresinin kullanıldığı Alaçatı’da mukim … MEZE&BALIK restoranının yaklaşık 2.5 senedir kapalı olduğunu ve başka bir şubesi bulunmadığını, aktif olarak kullanılmayan bir markanın tanınmış olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğunu, https://biblosresorts.com/yeme-icme/ alan adlı davacı web sitesinde davacıya ait restoranların listelendiğini, yeme içme bölümünde … MEZE BALIK RESTAURANTI adı altında bir işletme bulunmadığını, davacı şirketin markasını tescile uygun olarak kullanmadığını, müvekkili şirkete ait 2017/78692 tescil nolu marka kapsamında yer alan 43. Sınıfta markayı kullanan davacı şirket aleyhine İstanbul 2. FSHHM …sayılı dosyasında tecavüzün tespiti, men’i ve ref’i talepli karşı dava açıldığını, davacı adına tescilli “…” markası ile müvekkili şirkete ait “… İstanbul” ibareli markaların görsel ve bütüncül izleniminde farklılıklar olduğunu, markalar arasında mal/hizmet yönünden benzerlik bulunmadığını, markaların tüketici nezdinde kolaylıkla ayırt edilebilecek nitelikte olduğunu, markaların hitap ettikleri tüketici kesimlerinin farklı olduğunu, müvekkili şirketin kötü niyetli olmadığını, aksine davacı şirketin kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın eskiye dayalı kullanımdan doğan hakka sahip olduğu iddiasının müvekkili şirkete ait 2017/78692 tescil nolu “…” markası dikkate alındığında yersiz olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… İstanbul” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait 2017/86623 sayılı “…” ibareli marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahibi olup olmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin…. sayılı dosyaları UYAP ortamında temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… İstanbul” ibaresini 35. ve 43. sınıflarda yer alan hizmetlerin tescili amacıyla 17.10.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.12.2019 tarih ve 339 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 27.02.2020 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1 hükmü kapsamında 2017/86623 sayılı marka mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 20.04.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın incelenmesi sonucunda marka başvurusundan “35. sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terraryumlar. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan). malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” in çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, davacı yanın 27.07.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 18.09.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 21.09.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 20.12.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; davalı şirket vekili, itiraza mesnet 2017/86623 sayılı markanın kullanılmadığını ileri sürmüşse de, söz konusu markanın 20.09.2018 tarihinde tescil edildiği, bu markanın tescil tarihi ile dava konusu marka başvuru tarihi ve dava tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan, SMK m.25/7 ve m.19/2 hükümleri uyarınca davalı şirket vekilinin ileri sürdüğü kullanmama def’i yerinde bulunmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler, davacıya ait 2017/86623 sayılı markada aynen yer almamakla birlikte, dava konusu marka kapsamında yer alan “35. Sınıf: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.”nin, davacıya ait markada yer alan “41. Sınıf: Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” hizmetleri ile ilişkilendirilebilir nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki; Ticari sergi ve fuarlar bir iletişim aracı olarak görülmekte ve işletmeler tarafından çeşitli amaçlarla (müşteri ilişkilerini geliştirmek, satış yapmak, bilgi toplamak vb.) kullanılmaktadır. Öte yandan sempozyum, konferans, kongre ve seminerler de genellikle eğitim ve bilimsel amaçlı yapılan toplantılardır. Her ne kadar ilk gruptakiler ticari, ikinci gruptakiler ise bilimsel amaçla yapılan organizasyonlar gibi gözükse de günümüzde bu iki tür organizasyon aynı çatı altında, birlikte de sıklıkla gerçekleştirilmektedir. Günümüzde bilimsel amaçlı bir kongrede kongreyi düzenleyen şirketin kongrede kitap standıyla katılımcılara hitap etmesi oldukça yaygın hale gelmiştir. Öte yandan bir kitap fuarında da konusunda uzman kişi/kişilerin yaptığı konuşmalar, toplantılar, çağrılı olarak bir araya gelişler mümkün olabilmektedir. Belirtilen nedenlerle; söz konusu hizmetler arasında ayniyet bulunmamakla birlikte benzerlik ilişkisi mevcuttur.
Bilirkişi raporunda belirtilmemişse de, mahkememizce re’sen yapılan incelemede; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan “43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” ile davacıya ait 2017/86623 sayılı marka kapsamında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” hizmetleri arasında da benzerlik bulunmaktadır. Şöyle ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.02.2020 tarih 2018/4060 E 2020/1278 K sayılı emsal kararında belirtildiği üzere, 43. sınıfta “Yiyecek içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil)” tescilli markalarının muhteviyatı, özellikle geçici konaklama hizmetlerinin günümüzdeki kompleks yapısı, uygulamada geçici konaklama hizmetleri ile birlikte sunulan hizmetler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacı başvurusunda bulunan “eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri” sınıfları ile iltibas yaratacağının benimsendiği, emsal kararda olmayan ancak dava konusu marka başvurusunda yer alan “geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.”nin geçici konaklama hizmetleri kapsamında yer verilen hizmetler oldukları, söz gelimi geçici konaklama hizmetinden yararlanmak isteyen bir tüketicinin öncelikle buna ilişkin rezervasyon hizmetinden faydalanacağı, yine düğün salonu ile konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetlerinin de otel konsepti ile işletilen geçici konaklama tesisleri bünyesinde verilebildiği, dolayısıyla somut olayda künyesi verilen emsal yargıtay kararı da gözetildiğinde; dava konusu marka kapsamında yer alan ve yukarıda belirtilen 43.sınıftaki hizmetler ile yine davacıya ait itiraza mesnet marka kapsamında yer alan ve yukarıda belirtilen 41.sınıftaki hizmetler arasında; özellikle geçici konaklama hizmetlerinin günümüzdeki kompleks yapısı, uygulamada geçici konaklama hizmetleri ile birlikte sunulan hizmetler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, benzerlik bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. 43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” hizmetlerinin davacıya ait itiraza mesnet marka kapsamında yer alan bir kısım hizmetlerle benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; sadece kelime unsurundan oluşmaktadır. Kelime unsuru olarak baş harfleri büyük harflerle yazılmış aynı satırda konumlandırılmış “… İstanbul” kelimelerini ihtiva etmektedir. Marka başvurusu kapsamında başka bir renk/şekil unsuru yer almamaktadır. Kelimeler yazıldığı gibi okunmakta ve telaffuz edilmektedir. Türk Dil Kurumu online sözlüğünde … ibaresi “Tutkun, gönül vermiş, vurgun.” anlamını haizdir. İstanbul ise “Türkiye’nin Marmara Bölgesi’nde yer alan illerinden biri.” olup, coğrafi yer bildirmektedir. Bu nedenle marka vasfı taşımamaktadır. Dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Davacı yanın itiraza mesnet markası incelendiğinde; herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası olup, tek ve esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Her iki markanın da esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu nedenle markalar arasında; görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde benzerlik bulunduğunun tartışmasız olduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan “35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. 43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” hizmetler ile davacıya ait itiraza mesnet marka kapsamındaki bir kısım hizmetlerin benzer oldukları, bu hale göre; daha önce davacıya ait itiraz markasını gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı, davacı markası kapsamındaki hizmetlerle benzer olduğu tespit edilen ve yukarıda dökümü verilen hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait marka zannedebileceği veya onun serisi niteliğinde bir marka olarak algılayabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla; yukarıda benzer olduğu tespit edilen dava konusu hizmetler bakımından, davacı markası ile davalı şirkete ait marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekilinin SMK m.6/1 haricinde ileri sürdüğü SMK m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri iddiaları, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya aşağıdaki belgeleri sunmuştur:
• “… Meze&Balık” ibaresinin yer aldığı işletmeye ait görüntüler (Tarih bilgisi yer almamaktadır),
• Vedat Milor’ın “… Meze&Balık” isimli işyeri hakkında www…..com.tr adresinde yayınlanan 02.09.2017 tarihli köşe yazısı,
• Ebru Erke’nin www……com.tr adresinde yayınlanan 06.08.2017 tarihli köşe yazısında “Öne çıkan mekanlar” başlığı altında “…” isimli mekan belirtilmiştir,
• www…..com.tr sitesinde “Alaçatı’nın yeni gözdesi” isimli başlığı ile yayımlanan 26.07.2017 tarihli haber,
• www…..com sitesinde “Alaçatı’nın yeni gözdesi …” isimli başlığı ile yayımlanan 15.07.2017 tarihli haber.
Davacı şirket, dava aşamasında dosyaya yukarıda sayılan belgelerin haricinde aşağıdaki belgeleri sunmuştur;
• “… Meze&Balık” isimli işyerinin …. sayfası ve sayfada yer alan 2017 tarihli yorumlar ve görüntüler,
• 2017 tarihli Instagram görüntüleri.
Davacının dosyaya sunduğu belgelerin büyük bir kısmının 2017 tarihine ait olduğu tespit edilmiştir. Bu belgeler incelendiğinde, davacının “…” markası ile yiyecek-içecek hizmeti sunan bir işletme açtığı tespit edilmiş olup, bu eylemin “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” alt grubuna dahil hizmet olduğu kanaatine varılmıştır. “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ise, davalıya ait dava konusu markada aynen yer almaktadır.
Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere, öncelik hakkı iddia eden tarafın Türkiye’deki kullanımı yerelden daha geniş bir coğrafyada olmalı, ciddi surette bir markasal kullanım olmalı ve bu kullanım ile markaya belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandırılması gerekmektedir. (Bkz; Yargıtay 11. HD. 13.05.2019 T. 2018/2275 E. 2019/3674 K., Yargıtay 11. HD. 13.02.2019 T. 2017/3943 E. 2019/1154 K., Yargıtay 11. HD. 04.10.2010 T. 2009/3298 E. 2010/9702 K., Yargıtay 11. HD. 28.09.2017 T. 2016/2533 E. 2017/4879 K.) Ayrıca söz konusu kullanım, dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki tarihe ilişkin olmalıdır.
Belirtilen açıklamalara ve davacı tarafından ibraz edilen delillere göre; Davacının, dava konusu marka başvuru tarihinden önce, 2017 yılından itibaren “…” ibaresini 43.sınıfta yer alan yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri üzerinde markasal etki doğuracak şekilde kullandığı, her ne kadar bu marka ile bir işletme açtığı ve bu işletmede söz konusu markayı kullandığı tespit edilmişse de, …gibi ulusal düzeyde yayın yapılan gazetelerde bu işletmenin “…” markası ile Türkiye ölçeğinde tanıtımının yapıldığı, yine “www…..com” ve “www…..com.tr” gibi internet erişiminin olduğu her yerden ulaşılabilecek şekilde bu markanın tanıtımının yapıldığı, dolayısıyla davacının “…” ibaresi üzerinde ve 43.sınıfta yer alan yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri üzerinde, önceki tarihli kullanımının belirli bir bilinirlik düzeyine ulaştığı ve bu hizmetler bakımından davacının önceye dayalı hak üstünlüğü bulunduğu anlaşıldığından; dava konusu “Yiyecek ve İçecek Sağlanması Hizmetleri” bakımından, SMK m.6/3 hükmü uyarınca, davacının, davalı marka başvurusuna itiraz edebileceği, bu hizmetler bakımından tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Davaya konu sair emtialar bakımından, davacının SMK m.6/3 hükmünden kaynaklı üstün hakkı bulunmamaktadır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.

Somut olayda yapılan incelemede; yukarıda SMK m.6/3 kapsamında dökümü yapılan ve davacı tarafından gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında ibraz edilen belgeler birlikte değerlendirildiğinde; davacının tescilli markası kapsamında yer alan hizmetler bakımından, davacı tarafça gerekçe gösterilen markanın tanınmışlığının ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin itiraz aşamasında ve dava aşamasında dosyaya sunduğu belgelerin, markaların tanınmışlığı için yeterli olmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmakla SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı, dosyamız davacısının, dosyamız davalısı hakkında “…” markasını fiili olarak kullanımından kaynaklı olarak delil tespiti ve marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve kaldırılması istemlerine yönelik; İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin….E sayılı dosyaları ile müracaatları bulunmuş olsa da, söz konusu uyuşmazlıkların tamamının dava konusu marka başvuru tarihinden sonraki dönemde ileri sürüldüğü, kötü niyet olgusunun mevcut olup olmadığı olgusunun dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle incelenmesinin gerektiği, dava konusu marka başvuru tarihi olan 17.10.2019 tarihinde, davalı şirketin, engelleme, spekülasyon, şantaj, tuzak vb.gibi ticari dürüstlük kurallarına bağdaşmayacak şekilde dava konusu marka başvurusunda bulunduğuna yönelik somut delil bulunmadığından, davacı vekilinin ileri sürdüğü kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. 43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” hizmetleri bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. 43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” hizmetleri bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin maktu harcın mahsubu ile alınması gereken bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 78,90 TL başvurma ve vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 129,00 TL tebligat, posta masrafı olmak üzere toplam 1.957,90 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 978,95 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 978,95 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … … GIDA İŞLETMELERİ HİZMET VE TURİZM ANONİM ŞİRKETİ tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 1/2′ si olan 3,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 3,90 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
25/06/2021