Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/30 E. 2021/122 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/30 Esas
KARAR NO : 2021/122

DAVA : Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 05/02/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 03 ve 05. sınıflardaki ürünler için tescilli olan … sayılı markanın sahibi olduğunu, dava konusu markanın müvekkili tarafından 2007 yılından bu yana 6769 sayılı SMK’nın 9.maddesi anlamında eylemli olarak kullanıldığını, müvekkili şirket markasının aynısının, ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ya da iltibas veya iltibas tehlikesi yaratacak derecede benzeri olan bir işaretin, müvekkilinin onayı olmadan aynı veya benzer ürünler yönünden kullanılmasının marka hakkı ihlâli olduğunu, …. yevmiye numaralı e-tespit tutanağına göre; davalının ruj ürünlerini “…” markası altında ticai mevkiye çıkarttığının gözlendiği, davalı tarafından tanzim edilen 07/10/2019 tarih ve LRC 2019000033369 nolu fatura ile 08/10/2019 tarih ve LRC 2019000033478 nolu fatura örnekleri ile bu faturalarla satın alınan ürün/ambalaj örneklerinin dilekçe ekinde sunulduğunu, her ne kadar faturalar ve faturalı ürün örnekleri üzerinde açıkça yazılı olmasa da, fatura konusu ürün ambalajları üzerinde açıkça ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde “…” markasının yer aldığı, bu nedenle müvekkiline ait … sayılı markanın davalı tarafça kozmetik ürünler üzerinde kullanıldığının anlaşıldığı, davalı eyleminin müvekkiline ait marka hakkını ihlâl ettiğini, müvekkili markasında iki ayrı esas unsurun bulunduğunu, bunlardan birincisinin “…” ibaresi olduğunu, ikincisinin ise anılan ibarenin altında kalacak şekilde mavi, sarı, kahverengi ve kırmızı renklerin oluşturduğu amorf bir kompozisyon olduğunu, davalı tarafından pazarlanan kozmetik ürün ambalajlarının üzerinde, “…” ibaresinin birçok defa bire bir yazılmak suretiyle yer aldığını, taraf işaretleri arasındaki ortak unsurun “…” olduğunu, “…” sözcüğünün Türkçe karşılığının “Şeker şerbeti içinde kaynatılıp üzeri şekerle kaplanmış meyve-… şekeri;…-… yapan ya da satan kimse” şeklinde tanımlandığını, yine … ibaresinin kullanıldığı kozmetik ürünlerinin herhangi bir karakteristik özelliğini işaret etmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle ibarenin kozmetikler yönünden güçlü bir ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, davalı yan kozmetik ürünlerini gören potansiyel tüketicinin, … ibaresi nedeniyle müvekkili markasını hatırlayıp iltibas ya da en azından iltibas tehlikesi içine düşeceğini de iddia ederek; öncelikle SMK m.159 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilerek marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesine, durdurulmasına, tecavüz oluşturan nesnelere el konmasına, el konan nesnelerde ihlâl oluşturan eylemlerin ortadan kaldırılmasına, bunun mümkün olmaması halinde imhalarına, ihlal suretiyle üretilen ürünlerin satışı, dağıtılması, sergilenmesi, satışa sunulması, ihracı, ithali ve benzeri şekilde ticaret mevkiine çıkartılmasının önlenmesine yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın nihayetinde ise; müvekkili adına tescil ettirilmiş … nolu markanın, ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ya da en azından iltibas veya iltibas tehlikesi yaratacak derecede benzerinin onay alınmadan davalı tarafından kozmetik ürünler üzerinde kullanılması suretiyle gerçekleştirilen marka ihlali ve yaratılan haksız rekabetin 6769 sayılı SMK’nın 6/1-b, 7/1-b, 29/1-a, 149/1-a,b,c,ç,d,f,g ve 150/3.maddeleri ile 6102 sayılı TTK’nın 54, 55/1-a.4, 56/1-a, b, c maddeleri gereğince; davalı …’in iş eylemlerinin marka ihlali ve haksız rekabet olduğunun tespitine, müvekkiline ait … sayılı markanın ayırt edici gücü yüksek “…” ibaresinin kozmetik ürünler yönünden kullanılıp taklit edilmesinin, kısmen veya tamamen taklit edilmiş ürünlerin satılmasının, dağıtılmasının, satışa sunulmasının, bu amaçla sunumunun ve/veya sergilenmesinin, ithalinin, ihracının ve benzeri şekilde her nasıl olursa olsun ticaret mevkiine konulmasının önlenip durdurulmasına (men-ine ve ref’ine), davalının gerçekleştirdiği marka hakkı ihlali ve haksız rekabet eylemlerine konu … ibaresini taşıyan tüm kozmetik ürünlere Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman ya da bölge gibi alanlar dahil bulundukları her yerde el konulmasına, el konulan ürünlerin marka ihlali ve haksız rekabet yaratmayacak şekilde şekillerinin değiştirilmesine, bu hususun mümkün olmaması halinde imhalarına, davalı yanın iş bu davada, müvekkilinin uğramış olduğu zararın miktarının belirlenebilmesi için gerçekleştirdiği marka ihlali ve haksız rekabet ile ilgili belgeleri mahkemeye sunmasına, masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle hükmün ilan edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 19/03/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan ile müvekkili arasında “…” markasına ilişkin devam eden pek çok sayıda dava dosyasının bulunduğunu, “… …” markası altında üretilen, satış, pazarlaması yapılan rujlar ve bu ürünlere ilişkin her türlü kullanımlar ve fiillerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı şirketin markalarına tecavüzün söz konusu olmadığını, davaya konu “… …” markalı ürünler üzerinde yer alan ve sadece renk belirten “Pink …” ifadesinin markasal bir kullanım teşkil etmediğini, “… …” markalı ruj serisinde yer alan tek bir ruj için kullanılan … … ibaresinin “…” veya “…” anlamına gelen ve üzerinde yer aldığı ürünün rengini betimleyen/tanıtan bir ifade olduğunu ve markasal bir kullanımdan söz edilemeyeceğini, “… …” gibi renk belirten “… …” gibi ifadelerin (… … ibaresi, ürünün menşei Fransa’da … anlamına gelmektedir) kozmetik ürünler üzerinde kullanılmasının olağan/normal bir uygulama olduğunu, müvekkiline ait dava konusu ürünün kutusu içerisindeki rujun kapağında dahi sadece … markası ile özdeşleşmiş gül logosu ve … ibaresinin yer aldığını, dolayısıyla dava konusu ürünün üzerinde kullanılan ve markasal niteliği olan markanın … … markası olduğunu, “…” markasının ise 2011 35804 tescil numarası ile 25.02.2011 tarihinden bu yana TÜRKPATENT nezdinde koruma altında olduğunu, yine … … serisindeki rujlardan sadece birisi olan … … rengindeki ruj kaydının ÜTS sistemindeki ürünün ilk ithal edildiği dönemdeki kaydının 361M numarası ile yapıldığını, bahsi geçen ürünün ÜTS sisteminden önce (14.11.2013 tarihinde) bildirimi yapılmış olan bir ürün olduğunu ve 2018 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan bir duyuru ile daha önceden bildirimi yapılan tüm ürünlerin de ÜTS sistemine aktarılmasının talep edildiğini ve yeniden kaydı yapılmak zorunda kalınan bir ürün olduğunu, dava konusu bu ürünün 2013 yılından bu yana piyasada bulunduğunu, sırf bu durumun dahi … … ifadesinin sadece ürünün rengini betimleyen bir ifade olduğunu ve aradan geçen bunca yıl zarfında bu ürünlere ilişkin hiçbir aksiyon almayan davacı yanın sessiz kalma nedeni ile hak kaybına uğradığının da ayrıca kanıtlandığını, müvekkiki …’in davacı yanın markasının kullanıldığı deterjanlar/endüstriyel temizlik temizlik ürünleri ile bağlantılı veya ilgili bir kullanımının bulunmadığını, tüketiciler nezdinde markalar arasında karıştırılma yaşanmayacağını, yine taraflar arasında uyuşmazlık dosyalarından biri kapsamında (İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan 08.03.2017 tarihli bilirkişi raporu) bu hususun tespit edildiğini, müvekkili markası ile davacı yana ait ürünlerin üretim, dağıtım kanalları ve satış noktalarının bambaşka olduğunu, bu ürünlerin birbirleri yerine ikame edilmelerinin söz konusu olamayacağını, davacı yanın … markasını “makyaj ürünleri” üzerinde kullanmadığından markasına tecavüz ya da haksız rekabet fiillerinin işlendiğinden söz edilemeyeceğini, markaların nice sınıflandırmasında dahi farklı sınıf ve farklı alt gruplarda yer aldığını, bu kapsamda davacı yan ürünlerinin 3.sınıfta tescilli olmasının her alt sınıfta yer alan ürünler için kullanıldığına karine teşkil etmeyeceğini, benzer uyuşmazlıklarda verilen Yargıtay kararlarının da bu iddiaları kanıtlar nitelikte olduğunu da beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29, m.149, m.150/3 ile 6102 sayılı TTK 54 vd göre açılan marka hakkının ihlâli ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı hukuki korunma istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait 2007/71094 sayılı marka hakkını ihlal eden ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı (29/01/2018-05/02/2020 tarihleri arasında), davalının ileri sürdüğü kullanmama def’i tahtında davacının dava tarihinden önceki en az 5 yıllık süreç içerisinde tescilli markasını tescil ettirdiği kozmetik ürünler bakımından haklı bir sebep olmaksızın ciddi surette kullanıp kullanmadığı, sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, davacının SMK m.150/3 hükmü uyarınca davalıya ait ve varsa marka ihlali ve haksız rekabete konu belgelerin ibrazını talep edip edemeyeceği, marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin tespiti, ihlalin önlenmesi, durdurulması, tecavüzün giderilmesi ve hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 Esas ve 2019/310 Esas, Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/201 Esas, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/115439 Sor. ve 2016/113582 Sor. sayılı dosyaları celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, teknik konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
SMK m.29/2 hükmüne göre; 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.150/3 hükmüne göre; Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, davacıya ait marka tescil belgesi, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacının dosyamız davacısı, davalının dosyamız davalısı olduğu, davanın konusunu, davalının “…” ibareli markasal kullanımlarının davacıya ait marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men-i, ref’i, maddi ve manevi tazminat istemlerinin oluşturduğu, davanın 29/01/2018 tarihinde açıldığı, 14/09/2020 tarihinde karar verildiği tespit edilmiştir.
Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava tarihi ile eldeki uyuşmazlıkta davacı tarafın somutlaştırdığı ve marka hakkı ihlâli ile haksız rekabet eylemlerine konu olduğunu bildirdiği …. yevmiye numaralı e-tespit tutanağı, davalı tarafından tanzim edilen 07/10/2019 tarih ve LRC 2019000033369 nolu fatura ile 08/10/2019 tarih ve LRC 2019000033478 nolu fatura örnekleri ile bu faturalarla satın alınan ürün/ambalaj örnekleri birlikte değerlendirildiğinde, eldeki davada dava konusu edilen dönemin Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava tarihinden sonraki dönem ile iş bu dava tarihi arasındaki döneme ilişkin maddi vakıalardan ibaret olduğu tespit edilmiş, taraflar arasındaki uyuşmazlık bu dönem aralığında somutlaştırılmış, bu dönem aralığında bulunmayan maddi vakıalar değerlendirme dışı tutularak yargılama yürütülmüştür.
Davacıya ait 2007/71094 sayılı “…” ibareli marka, 02/02/2009 tarihinde tescil edilmiş olup, 3.sınıfta yer alan “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler. Sabunlar. Diş bakımı ürünleri. Aşındırıcı ürünler ( Zımpara bezleri, zımpara kağıtları, pomza taşları, pastalar dahil).Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap v.b.için ).” emtialar ile 5.sınıfta yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler ve elementler. Tıbbi amaçlı diyet maddeleri; zayıflatıcı ürünler; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler.Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç). Hijyen sağlayıcı ürünler ( pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri dahil). Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. Mekanlar için koku gidericiler, koku vericiler (kişisel kullanım amaçlı olanlar hariç). Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar.” emtiaları tescil kapsamına almıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile birlikte davacı markasının kullanılmadığını def’i yolu ile ileri sürdüğünden SMK m.29/2 ve m.19/2 hükmü uyarınca ilk olarak, davacı markasının tescilli olduğu emtialar bakımından dava tarihinden önceki son 5 yıllık süre içerisinde ciddi surette kullanılıp kullanılmadığı irdelenmiştir.
Ankara 2. FSHHM’nin 2017/201 E., 2020/87 K. Sayılı Kararı; … Türkiye Kozmetik San. ve Tic. A.Ş. ile … tarafından, huzurdaki davacı … Temizlik Gıda İş Güvenliği Tekstil ve İnşaat Malzemeleri İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’ye karşı açılan “kullanmama nedeniyle iptal” davası hakkındadır. Dava tarihi 15.06.2017, karar tarihi 11.03.2020 dir. Belirtilen davada talep konusunun; 2007/71094 tescil numaralı markanın 3. Sınıftaki “parfümeri ve kişisel kullanım amaçlı koku verici” ürünlerle ilgili olarak kullanılmama nedeniyle kısmen iptaline ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sonucunda verilen 11.03.2020 tarihli karar; talep konusu mallarla ilgili 2007/71094 kodlu … ibareli markanın dava açıldığı tarihten önceki 5 yıllık süre aralığında (05.02.2009-05.02.2014) ciddi kullanımın tespit edilmiş olması gerekçesiyle davanın reddi yönündedir. 24.06.2020 tarihli kesinleşme şerhinde; “Mahkememizden verilen işbu 11.03.2020 tarihli hüküm taraflara/vekillerine son olarak 09.06.2020 tarihinde tebliğ olunmuş, taraflarca süresi içerisinde yargı yoluna başvurulmamış bulunmakla 24/06/2020 tarihinde kesinleşmiştir.” kaydı yer almaktadır.
Ankara 1. FSHHM’nin 2014/40 E., 2016/40 K. Sayılı Kararı; … S.A ile huzurdaki davacı … Temizlik Gıda İş Güvenliği Tekstil ve İnşaat Malzemeleri İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’ye karşı açılan “marka hükümsüzlüğü” davası hakkındadır. Dava tarihi 05.02.2014, karar tarihi 01.03.2016 dır. Belirtilen davada talep konusunun; 2007/71094 tescil numaralı markanın, tescili kapsamındaki “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler, sabunlar, diş bakım ürünleri” bakımından kullanılmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sonucunda verilen 01.03.2016 tarihli karar; 2007/71094 kodlu … ibareli markanın dava açıldığı tarihten önceki 5 yıllık süre aralığında (05.02.2009-05.02.2014) , talep konusu mallardan “parfümeri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler, kozmetik ürünler ile sabunlar” üzerinde ciddi olarak kullanıldığı, “diş bakım ürünleri” yönünden kullanımı gösteren delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddi yönündedir. 16.01.2019 tarihli kesinleşme şerhinde; kanun yolu aşamalarına ilişkin kayıtlar belirtilerek karar düzeltme talebinin reddine ilişkin Yargıtay 11. HD. Kararı neticesinde 04.11.2019 tarihinde kesinleştiğine ilişkin tasdik bulunmaktadır.
Ankara 4. FSHHM’nin … E. Sayılı Dosyasında 15.04.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davanın açıldığı 29.01.2018 tarihinden geriye yönelik 29.01.2013 tarihleri arasında davacıya ait “…” markasının davacı tarafından “şampuanlar, duş jelleri, el temizleme jelleri, kremleri, solüsyonları, sıvı el temizleyiciler, çok yüksek kokulu konsantre parfümler, hidroalkolik jeller, koku giderici oda sıvıları, otomat deterjanları”nda Türkiye içerisinde ciddi biçimde kullanıldığı yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada, dava tarihi 05/02/2020 olup, davalı tarafından ileri sürülen kullanmama def’i karşısında, davacı taraf 05/02/2015-05/02/2020 tarihleri arasında tescilli markasını tescilli olduğu emtialar üzerinde Türkiye’de ciddi surette kullandığını ispat külfeti altındadır.
Davacı tarafça yukarıda incelenen dava dosyaları ve içerikleri dışında, huzurdaki dava dosyasına herhangi bir kullanım delili sunulmadığından; 29.01.2018 tarihinden (Ankara 4.FSHHM’nin … E. sayılı davasının açıldığı tarih), huzurdaki davanın açıldığı 05.02.2020 tarihine kadar olan son 2 yıllık geçmiş döneme ilişkin herhangi bir kullanım tespit yapılamamıştır. Ancak davacı tarafın dava tarihinden önceki son 2 yıla ilişkin kullanım delili ibraz etmemesi sonuca etkili değildir. Şöyle ki; yukarıda özetlenen dava dosyaları içeriklerinde yer alan saptamalara göre de; davacının … sayılı tescilli markasını, dava tarihinden önceki son 5 yıl içerisinde “Şampuanlar, duş jelleri, el temizleme jelleri, kremleri, solüsyonları, sıvı el temizleyicileri, köpük sabunlar, ıslak mendiller, parfümler, yüksek parfümlü genel temizleyiciler, çok yüksek kokulu konsantre parfümler, hidroalkolik jeller, koku giderici oda sıvıları, otomat deterjanları” emtiaları üzerinde Türkiye içerisinde ciddi biçimde kullandığı, davacının bu emtialar bakımından kullanım külfetini yerine getirdiği kanaatine varılmıştır. Davacının markasını kullandığı parfümeri ürünleri, davalının markasal kullanımına ilişkin ruj emtiaları ile aynı aynı tür emtialardır. Bu nedenle davalının markasal kullanımlarına ilişkin emtialar ile davacının tescilli markasını kullandığını ispatladığı emtialar aynı, aynı tür emtialar olduğundan, ileri bir tahkikat işlemi yapılmasına gerek görülmeksizin, davalı tarafın ileri sürdüğü kullanmama def’inin, dosya kapsamındaki diğer dava dosyaları içerikleri ile yapılan tespitlere göre bertaraf edildiği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda görselleştirildiği üzere; Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasında marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddialarına konu kullanımlar ile eldeki davada marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddialarına konu kullanımlar birbirinden farklı ürün ve mizanpajlar olduğundan, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının neticesi ya da kesinleşmesi beklenmeksizin yargılama yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Somut olayda marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet istemlerine konu davalı eylemleri; ….yevmiye numaralı e-tespit tutanağı içeriği ile 07/10/2019 tarih ve 08/10/2019 tarihli faturalar ile bu faturalara ilişkin ambalaj görsellerinden oluşmaktadır.
Mahkememizce, içerisinde 1 estetisyen ve 1 güzellik uzmanının da bulunduğu 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor aldırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda davaya konu davalı eylemleri görsel olarak rapor içeriğine yansıtılmıştır.
Davalının kullanımına konu ürün “ruj” emtiası olup, ilgili tüketici kesimi; makyaj yapan kadınlardan ya da makyaj hizmeti sunan güzellik uzmanı, makyöz ya da estetisyen gibi profesyonel iş ve meslek sahiplerinden oluşmaktadır. Bu bağlamda, güzellik ve estetik görünüm maksadıyla bu ürünleri satın alan ortalama tüketicilerin marka, renk, fiyat, kalite gibi pek çok faktörü gözeterek tüketim tercihinde bulunacakları ve dolayısıyla tüketim sürecindeki özen ve dikkat seviyelerinin günlük ve sıradan emtialara nazaran (sözgelimi; ekmek, süt, çikolata vb.) görece daha yüksek olacağı değerlendirilmektedir.
Davalı eylemlerine konu “Ruj” emtiası ile davacının tescilli markasını dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde ciddi kullanımını ispatladığı “şampuanlar, duş jelleri, el temizleme jelleri, kremleri, parfümler” emtiaları aynı, aynı tür mallardır. Zira; bunlar benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, benzer yerlerde satışa arz edilirler, aralarında birbirini tamamlayıcı işlev bulunur. Dolayısıyla somut olayda davalıya ait markasal kullanıma konu ruj emtiası ile davacının markasal kullanım külfetini yerine getirdiği emtialar arasında emtia ayniyeti/benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Somut olayda davalının eylemli kullanımları bilirkişi raporunda görselleştirilmiştir. Davalı markasal kullanımları; “…”, ….” gibi ibareleri içermektedir. Davacıya ait marka ise “…” ibaresinden oluşmaktadır. Dolayısıyla somut olayda davacıya ait “…” ibaresi ile davalı eylemleri içinde yer alan “…” ibarelerinin davaya konu ruj emtialarının hitap ettiği ilgili tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturup oluşturmadığı hususunun incelenmesi gerekmektedir.
Davalının fiili kullanımları bir bütün halinde incelediğinde; davalının mezkur “ruj” emtiası üzerinde markasal fonksiyon icra eden unsurların; … … ibaresi olduğu, … … ibaresinin 361M kod numaralı ruj rengini ifade etmek için kullanılan ve tasviri bir pozisyonda bulunan bir ibare olduğu saptanmıştır. Davalı ambalajı üzerinde yer alan “… …” ibaresi de, aynı şekilde tasviri bir anlam taşımakta olup, bu ambalajlar üzerinde de markasal fonksiyon … ve … ibareleri üzerindedir.
TDK Güncel Türkçe Sözlük uyarınca “…” ibaresi; “Şerbet içinde kaynatılarak üzeri şekerle kaplanmış meyve” anlamını haizdir. “… …” ibaresi ise Fransızca “…” anlamına gelmektedir. Bu haliyle … … ibaresi, ruj emtiasının ortalama tüketicisinin algısında “…, tatlı bir pembe tonu” şeklinde algılanabilecek bir anlamsal kompozisyona sahiptir. Zira kozmetik sektöründe “… …” ibaresi bir pembe renk tonunu tanımlamak için çok yaygın şekilde kullanıldığından, tüketiciler … kelimesinin, ruj emtiası bakımından pembe renk tonunu ifade eden tanımlayıcı bir unsur olarak kullanılmasına alışkındırlar. Öyle ki; https://context.reverso.net/ isimli tercüme sitesinde, Fransızca “… …” ibaresinin günlük kullanımına örnek olarak sunulan“Un des fous porte du … …” cümlesi “Manyaklardan biri pembe ruj sürüyor” şeklinde tercüme edilerek , … kelimesinin ruj ürünü üzerindeki fiili yaygın kullanımı tevsik edilmiştir. Kaldı ki kozmetik sektöründe, ürünün renk koduna, o rengi en yakın şekilde çağrıştıran bir nesnenin adının verilmesi yaygın bir piyasa uygulamasıdır. Bu kapsamda “Şeker” anlamındaki … kelimesinin, bir “…” tonunu tasvir etmek için “… …” şeklinde kullanılmış olması, bu kullanımları markasal ayırt edicilikten uzaklaştırarak tasviri bir forma büründürmüştür. Başka bir deyişle; …’un “…” rujunun 361M kodlu ürününün renk adı olan “… …” ibaresi, gerek bu ürünün tüketicileri, gerekse de makyaj ürünleri sektörünün diğer aktörleri (üretici, satıcı, itthalatçı, ihracatçı vb.) bakımından bir marka işareti olarak değil, renk tonu izahı, açıklaması olarak algılanacaktır. İbarenin ürün ambalajındaki kullanımı da, online satış hizmetlerindeki renk skalası seçeneği biçimindeki kullanımı da bu algıyı güçlendirmektedir. Tüketiciler nezdinde … … ibaresi, davalının ürününü başka firmaların ürünlerinden ayırt eden bir işaret olmadığı gibi, ticari kaynak gösterme işlevini de haiz değildir. Aksine bu ibare davacının … rujlarının onlarca renk seçeneğinden sadece biridir. Tüketiciler de davalının mezkur ruj ürününü satın alırken “pink … rengini istiyorum” diyerek, bunu bu şekilde ifade edeceklerdir. Dolayısıyla … ibaresi, kozmetik sektöründe doğrudan doğuya jenerik bir sözcük olmamakla birlikte; somut olayda davalının mevcut kullanımı ile ruj ürünlerindeki yaygın piyasa uygulaması dahilinde, pembe renginin bir tonunu tasvir eden tanımlayıcı bir ibare olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda davalı kullanımının markasal bir kullanım değil, tasviri bir kullanım teşkil ettiği tespit edilmiştir.
Belirtilen açıklamala göre; … ibaresi davalı kullanımında, bir pembe tonunu tasvir etmek üzere kullanılmış tanımlayıcı bir ibare olup, markasal bir algı oluşturmadığından, davalının davaya konu eylemleri ile davacıya ait … ibareli marka arasında, davaya konu ruj emtiasının hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı, ilgili tüketici kesiminin markalar arasında bağlantı kurup yanılgıya kapılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, nitekim; SMK m.7/5-b hükmü uyarınca marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının malların veya niteliklerine ilişkin açıklamalarda kullanılmasını engelleyemeyeceği, davalıya ait markasal kullanımlarda yer alan “… …” ibaresinin de malın niteliğine ilişkin açıklamada kullanıldığından davalının bu eyleminin hukuka aykırı olmadığı, dolayısıyla davalı eylemlerinin davacıya ait “…” marka hakkını ihlâl eder nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda davalı kullanımlarının davacı markasına haksız rekabet teşkil etmesi için davalının, davacının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler alması gerekmektedir. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere; davalının … … ibaresi içindeki kullanım, somut olay bağlamında bir pembe tonunu ifade eden tasviri bir kullanımdır. Bu kapsamda, davalı eylemlerinin davacı markasıyla haksız rekabet teşkil etmediği kanaatine varılmıştır.
Somut olayda davalı eylemlerinin davacıya ait marka hakkını ihlâl ve haksız rekabet oluşturduğu iddialarının ispatlanamadığı, davalı eylemlerinin hukuka uygun kullanım sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, somut olayda ayrıca sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının oluşup oluşmadığı olgusu irdelenmemiştir. Zira somut olayda davalı eylemleri evleviyetle marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturmayan, ticari dürüstlük kurallarına ve hukuka uygun eylemlerdir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların sûbut bulmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın talep sonucunda ileri sürdüğü tüm istemlerin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti, 160,00 TL posta, tebligat gideri olmak üzere toplam 1.876,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
17/03/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA