Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/274 E. 2021/385 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/274 Esas – 2021/385
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/274 Esas
KARAR NO : 2021/385

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/10/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı …’un … sayılı … ibareli marka başvurusuna diğer davalı TÜRKPATENT nezdinde müvekkili tarafından yapılan itirazların reddedildiğini, müvekkilinin 35.000 metrekare kapalı alanı olmak üzere toplam 45.000 metrekare alana kurulan fabrikada deterjan üretimi gerçekleştirdiğini, çeşitli ödüller aldığını, … ve … markalarının sahibi olduğunu, davalı şahsa ait marka ile müvekkiline ait bu markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, … ve … ibareli markaların dikkat çekici yazılış ve okunuş bakımından tabiatı gereği yüksek bir ayırt edici özelliğe sahip olup olduğu gibi uzun yıllardan bu yana kullanılması nedeniyle tanınmışlık mertebesine ulaştığını, yüksek ayırt edici özellik kazandığını, tanınmış müvekkili markalarının varlığı karşısında davalı şahıs tarafından yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunu belirterek; dava konusu 08.08.2020 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptali ile davaya konu … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 28/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Hükümsüzlük talebi bakımından müvekkili kurum lehine husumet yönünden red kararı verilmesi gerektiğini, SMK m.6/1 hükmü uyarınca davaya konu marka başvurusu ile itiraza mesnet markalar arasında benzerlik bulunmadığını, haksız rekabete ilişkin ileri sürülen iddiaların ispatlanamadığını, marka işlem dosyasında davacı tarafın kötü niyet itiraz sebebini ileri sürmediğini, karıştırılma tehlikesi olduğundan bahsedilmesi veya tanınmışlık iddiasının ileri sürülmesinin, kötü niyetin ispatı için yeterli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 05/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddiasının aksine … kelimesinin başka sözcüklerle kullanımı halinde “ileri, yerine geçen, öte” anlamlarında değil “için, lehinde, yandaş, taraftar, profesyonel” anlamlarına geldiğini, hücre anlamına gelen … ibaresinin ise Türkiye’de yaygın olarak kullanıldığını, bu sebeple kimsenin tekeline bırakılamayacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ve “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edildi.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin talimat mahkemesi aracılığıyla ve mahkememizce bilirkişi raporları aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 02.10.2019 tarihinde … sayılı “…” ibareli 03. sınıfta bulunan “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. ” emtiaları bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 28.10.2019 tarih ve 335 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davacının 22.11.2019 tarihinde 2005/52505, 2010/04227 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şahıs tarafından 26.02.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 05.05.2020 tarihli itirazın yeniden incelenmesine ilişkin itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şahıs tarafından 02.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile davacı itirazının reddine karar verildiği, verilen kararın davacı marka vekiline 11.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 19.12.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı tarafın itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterdiği markaların kullanım hacmini tespit etmek amacıyla ilk olarak davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yerinde inceleme yapılması suretiyle talimat mahkemesi kanalı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Adana 3.Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla mahkememize iletilen 27/05/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespitlere göre;
Davacıya ait ticari defterlerin bulunduğu mahalde yerinde yapılan incelemede, davacının “…” markalı iki ayrı ürünün (biri elde yıkama toz deterjan, diğeri matik toz deterjan) üretimini yaptığı, davacı yanın 2015-2019 yılları arasındaki ticari kayıtlarının incelendiği, “…” markalı ürünlerle ilgili her ay içerisinde satış yapıldığı, “…” markalı ürünlerin her yıl içinde satışının yapıldığı, “…” markalı ürünün 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarına ilişkin satış fatura dökümleri incelendiğinde; toplam satış hacminin 1.213.118,69 TL olduğu, “…” markalı ürünün 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarına ilişkin satış fatura dökümleri incelendiğinde; toplam satış hacminin 4.250,35 TL olduğu, belirtilen bu maddi tespitlere göre; davacının, davaya konu marka başvuru tarihinden önceki dönem dikkate alındığında, özellikle “…” ibareli markasını, “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler.” bakımından yoğun surette kullandığı, bu emtialar bakımından, “…” ibaresinin kullanım yolu ile ayırt ediciliğini güçlendirdiği, “…” markasının kullanım yoğunluğunun, “…” markalı kullanımlara göre oldukça yüzeysel düzeyde kaldığı, 2015-2019 yılları arasındaki dönem dikkate alındığında, toplam 4.250,35 TL satış hacimli markasal kullanımların yoğun ve sıkı surette olduğunun söylenemeyeceği, dolayısıyla davacının “…” markasına kullanım yolu ile ayrıca somut ayırt edici güç kattığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan 11/08/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Davalı şahsa ait … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan; “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. ” emtiaları ile davacıya ait 2005/52505 sayılı marka kapsamında yer alan “Deterjanlar ( sanayi ve tıbbi amaçlı olanlar hariç), çamaşırsuyu, çamaşır kolası, çivit, arap sabunu, yumuşatıcılar, kireçlenmeyi önleyiciler, granül sabun, cam silme maddeleri, ağartma ve parlatma maddeleri… Parfümler; uçucu yağlar (esans yağları), kolonyalar, losyonlar, deodorantlar, gülsuyu, traş losyonları, ter önleyici deodorantlar… Ojeler, rujlar, rimeller, kremler, saç boyaları, şampuanlar, saç bakımı ile ilgili maddeler; kaş kalemleri (eyeliner), pudralar; kozmetik amaçlı aseton; traş kremleri, duş jelleri, petrolyum jeli, epilasyon ürünleri, kınalar; zayıflatıcı kozmetik ürünler; dolu kozmetik çantaları (kozmetik setleri)… ; Kozmetik maddeleri emdirilmiş kağıt mendiller;kulak temizleme çubukları; kozmetik amaçlı pamuk; ıslak mendiller… Sabunlar: Tıbbi amaçlı ve koku giderici olanlar da dahil kişisel kullanım için sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, terlemeye karşı sabunlar… Diş bakımı ürünleri: Diş macunları, diş pastaları, tıbbi diş temizleme maddeleri, diş temizleme tozları, diş suları , diş protezleri için temizleme maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları, anti tartar diş macunları… ; Aşındırıcı ürünler: Zımpara bezleri, zımpara kağıtları, zımpara tozları ve macunları, pomza taşları, pastalar… Cilalar: Deri eşyalar için cilalar; madeni eşyalar için cilalar; ahşap eşyalar için cilalar, zeminler için cilalar…” emtiaları ile AYNI/AYNI TÜRDÜR. Zira bunlar; aynı tüketici kesimine hitap ederler, aynı ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, dağıtım kanalları ortaktır, market veya mağazalarda aynı ya da benzer reyon/raflarda bulunurlar.
Davacıya ait 2010/04227 sayılı marka kapsamında 5.sınıfta yer alan emtialar ile dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar arasında ise benzerlik bulunmamaktadır.
Davaya konu 3.sınıfta yer alan mallar; sıradan tüketicilere yönelik, hiçbir sofistike özellik içermeyen temel ürünler niteliğindedir. Bu ürünlerin tüketicileri, sınıf farkı gözetilmeksizin toplumun her kesiminden gençler ve yetişkin kimselerdir.
Dava konusu … sayılı “…” markası incelendiğinde; siyah zemin üzerinde sarı renkli … ibaresi kullanılmış, başlangıçtaki PR ve sonraki X harfi stilize edilmiş, ayrıca X harfi bütünden kopuk şekilde tasarlanmıştır. Markayı oluşturan “…-” ibaresi “…” ibaresine göre daha kalın yazılmış olup, bu şekildeki yazım tarzında, markanın genel görünümünde, ortalama tüketici nezdinde “…” ve “…” ibarelerinin ayrı ayrı algılanabilmesi sağlanmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “…” ve “…” ibarelerinden müteşekkil kelime markaları olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu marka kapsamında yer alan 3.sınıf emtialarla davacıya ait 2010/04227 sayılı marka kapsamında yer alan 5.sınıf emtialar arasında benzerlik bulunmadığından, davacıya ait bu marka ile dava konusu marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığının hemen ve ilk bakışta söylenebileceği, zira emtiaların benzer olmadığı bir durumda, işaretlerin benzer olup olmadıkları dikkate alınmaksızın ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin mevcut olmadığının söylenebileceği, davacıya ait 2005/52505 sayılı “…” markası ile dava konusu marka arasında emtialar bakımından AYNI/AYNI TÜR düzeyinde benzerlik bulunduğu, dava konusu markanın “…” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait marka ile dava konusu marka arasında müşterek olan unsurun “…” ibaresi olduğu, İngilizce bir kelime olan “…” sözcüğünün yaygın olarak kullanılan anlamı “HÜCRE” olmakla birlikte “KÜÇÜK ODA, ÜNİTE, GÖZ, CEP” anlamlarına da geldiği, yabancı bir kelime olmakla birlikte TÜRKPATENT’in https://online.turkpatent.gov.tr/ adresinde “…” ibaresi için sınıfsız yapılan aramada 3965 kayıt tespit edildiği, bu tespitin, “…” ibaresinin farklı kişiler ve sektörlerde yaygın olarak kullanıldığına işaret ettiği, diğer yandan “…” ibaresinin 03. sınıfın bilhassa 02, 03, 04. alt sınıflarında yer alan emtialar bakımından cilt, ağız ve diş sağlığı için “hücresel bakıma” hizmet eden ürünler kapsamında algılandığı ve 03. sınıfla sınırlı aramada 324 kaydın bulunduğu, bununla birlikte, yukarıda ifade edildiği şekli ile davacı yanın “…” markasını özellikle “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler.” bakımından yoğun surette kullandığı, bu emtialar üzerinde yapılan yoğun kullanım neticesinde, davacının “…” ibaresinin başlangıçtaki mevcut zayıf karakterini gidererek, markanın somut ayırt edici niteliğini güçlendirdiği, dava konusu marka başvuru tarihinden önce, davacı yanın “…” ibaresine kullanım yolu ile kattığı somut ayırt edici etkiyi dikkate almaksızın ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinin yapılamayacağı, bu hale göre; davacı markasının “…” olarak, dava konusu markanın ise “…” olarak telaffuz edileceği, soldan sağa okuma prensibi gereğince davacı markasında “…” ibaresi baskın olmakla birlikte davalı markasında “ sesinin aynı şekilde seçilmediği, bir bütün olarak söylendiğinde kulakta bıraktığı tını bakımından davacı markasından uzaklaştığı değerlendirilmekle aralarında işitsel bir benzerlik bulunmadığı, diğer yandan kapsadıkları malların aynı/aynı tür olması ve bu anlamda aynı raflarda yan yana benzer tüketicilerin beğenisine sunulacak olmaları hasebiyle aralarında bir görsel benzerlik ilişkisi kurulacağı, şöyle ki, işaretin başlangıç kısmında bulunan ve “…” sözcüğüne göre nispeten kalın ve karakterize edilmiş şekilde kullanılan “…” ibaresinin bir ön ek olarak ve “profesyonel” kelimesinin kısaltması olarak seçileceği, işaretin sonunda yer alan bağımsız “X” harfinin ise “…” markasının bir çeşidi olarak algılanabileceği dikkate alındığında, daha önce davacıya ait “…” markalı ürünleri gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaların detaylarını analiz etmeyen, markaların gözünde ve kulağında kalan izi ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, gerek markaların kapsamlarındaki emtiaların ayniyet derecesinde benzer olması, gerek davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markasını kullanım yolu ile ayırt edici etkisini güçlendirmesi, gerekse de markaları oluşturan işaretler arasında “…” kelimesinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait “…” markasının yeni bir versiyonu olarak algılayabileceği, seri marka yanılsamasına düşebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla davacıya ait 2005/52505 sayılı “…” markası ile davaya konu … sayılı “…” markası arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır,
Davacı taraf her ne kadar marka işlem dosyasında tanınmışlık ve kötü niyet iddialarını itiraz sebebi olarak ileri sürmemişse de, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, eldeki davada bu iddialara, hükümsüzlük sebebi olarak dayanmıştır. Her ne kadar yargılamanın sonucunu etkilemese de, herhangi bir eksikliğe mahal vermemek adına, bu iddialar, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir:
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacının T/03395 sayı ile tanınmış markalar siciline kayıtlı … markası ve bu markaya ilişkin olarak görseller sunduğu, davacının … markası ile davaya konu … markası arasında işaret benzerliği bulunmadığı, dolayısıyla davacı yanın … markasından kaynaklı olarak eldeki uyuşmazlıkta SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluştuğunun söylenemeyeceği, davacının “…” markasının tanınmışlık mertebesine ulaşmış bir marka olduğunun söylenemeyeceği, davacının “…” markasını özellikle “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler.” bakımından yoğun surette kullandığı, davacı yanın ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde söylenebilirse de, davacının “…” markalı ürünleri ile ilgili satışların davacı yanın 40’tan fazla markalı ürün satışı yapan firma cirosu içerisinde %1’den az olduğunun 27/05/2021 havale tarihli bilirkişi raporu içeriği ile sabit olduğu, her ne kadar davacının bu markasını ciddi surette kullandığı mahkememizin kabulünde olsa bile, davacının “…” markasını, tescilli olduğu emtialar üzerinde ciddi surette kullanmasının yanı sıra, bu markalı ürünlerin sirayet ettiği tüketici kitlesinin niceliğinin ve davacının bu markasının etki alanının ne kadarlık bir tüketici kesimine ulaştığının somut dayanakları gösterilmek suretiyle dosya kapsamında tespit edilemediği, başka bir deyişle; davacı yanın “…” markalı ürünlerin kullanıldığı coğrafi alanın büyüklüğü, bu markalı ürünlerin sektörde yer alan diğer markalı ürünlerle kıyaslandığında pazar payının yüzde kaçlık dilimini oluşturduğu, reklam ve promosyon yolu ile bilinirliğinin arttırılıp arttırılmadığı gibi hususlarda yeter derecede ispat aracı ibraz etmediği anlaşıldığından, davacının “…” markasının da tanınmışlık mertebesine ulaştığının söylenemeyeceği, bir markanın kullanım yolu ile ayırt ediciliğinin arttırılmış olması olgusu ile tanınmışlık mertebesine ulaşmış olduğu olgusunun farklı hukuki kavramlara işaret ettiği, somut olayda davacı yanın “…” markasını özellikle “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler.” üzerinde kullanarak ayırt edici etkisini arttırdığı, ancak bu markayı tanınmışlık mertebesine yükseltecek derecede ispat aracını ibraz edemediği anlaşıldığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet bir markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı anlaşıldığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 3.200,00 TL bilirkişi ücreti, 243,50 TL posta, tebligat ve dosya gönderme masrafına esas olmak üzere toplam 3.560,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve davalı …’un yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/10/2021