Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/269 E. 2021/169 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/269 Esas – 2021/169
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/269 Esas
KARAR NO : 2021/169

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 05/10/2020
KARAR TARİHİ : 14/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/05/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/10/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1989 yılından beri personel ve öğrenci taşımacılığı sektöründe faaliyet gösterdiğini, Türkiye genelinde 500’ü aşkın kuruluşa taşımacılık hizmeti veren tanınmış bir şirket olduğunu, davalı şahsın … numaralı marka başvurusun tescilinin SMK m.6/1 hükmüne aykırı olduğunu, zira davalının “…” ibareli markasının davacının tescilli “…”li markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, ayrıca karşılaştırılan markaların aynı hizmetlerde kullanılacak olduğunu, davacının markalarında esas unsurun “…” ibareleri olduğunu, markalarda geçen diğer unsurların tanımlayıcı nitelikte olduğunu, davalının markasında geçen “…” ibaresinin bu esas unsurlarla yakın derecede benzer olduğunu, karşılaştırılan ibarelerdeki tek farkın, davacının kullandığı işaretin son iki harfinin çıkartılmış olması olduğunu, davalının bu markasını gören her yönden vasat seviyedeki tüketicilerin bu markayı davacının “…”li seri markalarından biri sanma ihtimalinin yüksek olduğunu, davacının “…” ibaresini markasal hüviyette ve ticaret unvanında çok uzun süredir kullanmakta olduğunu ve hizmet verdiği sektörde Türkiye’nin en büyük operasyon ağına sahip iki şirketinden biri olduğunu, davalının marka başvurusunun kapsamına giren hizmetlerin davacının tescilli markalarının da kapsamına girdiğini, yani somut olayda taraf markaları arasında var olan görsel ve işitsel benzerliğe ek olarak sınıfsal benzerliğin de mevcut olduğunu, ayrıca davalının marka başvurusunun davacının ticaret unvanında geçen “…” ibaresiyle de karışıklık yaratacağını, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, davacıya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, davalı şahsın haklı sebep gerekçesi ile/soyadı olduğu için “…” ibaresini kullanma hakkı olduğu savunmalarının dinlenemeyeceğini iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 15/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadığını, davacı markalarının, kullanılan renk ve şekil unsurları gözetildiğinde davalı markasından farklı bir görünüm arz ettiğini, davacı markalarında geçen “…” ibaresinin ülkemizde sıkça kullanılan bir isim olduğunu, davalı markasında geçen “…” ibaresinin ise “kir, açlık, kahkül” gibi anlamları olduğunu, yani markaların anlamsal açıdan da son derece farklı olduğunu, davacının dava konusu edilen markanın kullanımının önceki markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı ve markanın ayırt edici karakterine veya itibarına zarar vereceği iddiasını destekler herhangi bir sav ileri sürmeksizin, bu koşulların peşinen ortaya çıkacağı ön kabulü ile hareket ettiğini, halbuki somut olayda davaya konu markanın kullanımının bu durumlardan herhangi birisinin gerçekleşmesine yol açacağını varsayacak hiçbir haklı sebep bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 07/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ünlü bir şef, tanınmış bir televizyon/medya siması ve restoran sahibi olduğunu, İstanbul’un en ünlü şefi olarak bilindiğini, 2005 yılında açtığı “…” isimli restoranın son beş yıldır dünyanın en iyi 50 restoranı arasına girdiğini, davalı şahsın Türkiye ve dünya çapında pek çok ödüle layık görüldüğünü, Google arama motorunda yapılan bir araştırmada davalı ile ilgili 56.000 sonuç elde ediliyor olduğunu, yani davalının isminin marka değeri bulunduğunu, bu yüzden de davalının soyadını marka olarak tescil ettirmek istemesinin hakkaniyete uygun olduğunu, davalının isminin de 2013 yılından beri “…” şeklinde bir marka tesciline konu olduğunu, davacının markalarının tanınmış marka olmadığını ve taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının markaların harflerine ayırarak incelenmesi gerektiği yönündeki iddialarının markaların bütünsel olarak değerlendirilmesi ilkesine aykırı düştüğünü, taraf markalarının okunuşlarının ve anlamlarının da tamamen farklı olduğunu, tarafların faaliyet alanlarının çok farklı olduğunu, bu yüzden de somut olayda emtia benzerliği şartının da gerçekleşmemiş olduğunu, davacının somut olaydaki tanınmışlık iddialarının da yerinde ve doğru olmadığını belirterek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresini 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45. sınıflarda bulunan hizmetlerin tescili amacıyla 15.12.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.05.2019 tarih ve 324 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 08.07.2019 tarihinde 2016 78592, 2011 34697, 2011 15170, 2007 51493, 2001 25918 ve 99 017224 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 04.09.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 11.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 21.04.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 17.10.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan 39.sınıftaki hizmetlerin tamamı, davacının 2016 78592 ve 2007 51493 sayılı markalarının kapsamında birebir yer almaktadır, davacının 2001 25918 ve 99 017224 sayılı markalarının kapsamında ise kısmen, yani “Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” haricinde birebir yer almaktadır. Bu yüzden de; davacının 2016 78592 ve 2007 51493 sayılı markaları açısından, davalının markasının kapsamına giren 39. sınıftaki hizmetlerin tamamı yönünden, davacının 2001 25918 ve 99 017224 sayılı markaları açısından da aynı hizmetlerin bir kısmı yönünden, somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Davalı markasının kapsamına alınmak istenen ama davacının 2011 34697 sayılı markasının kapsamına giren emtialarla birebir örtüşmeyen emtialar, davalının markasına ait sütunda bilirkişi raporunda koyu renkli harflerle işaretlenmişlerdir. Bu emtialar tek tek incelendiğinde; 35, 37, 41, 42, 43 ve 45. Sınıflar altında koyu renkli harflerle işaretlenen hizmetlerin, davacının markasının kapsamına giren ve aynı sınıflarda bulunan hizmetlerin bir kısmı ile benzer/türdeş hizmetler olarak nitelendirilebilecekleri değerlendirilmektedir. Zira; bu hizmetler benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen alıcı profilleri yakındır, aynı çatı altında/aynı firma tarafından sağlanan hizmetlerdir, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri ve birbirleri yerine ikame imkanları vardır ve benzer markaları bu farklı hizmetler kapsamında kullanılırken gören alıcıların, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür. Bu yüzden de; davacının 2011 34697 sayılı markası açısından, 40 ve 44. Sınıflara giren hizmetler hariç olmak üzere, davalının markası kapsamına alınmak istenen hizmetler açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Davalı markasının kapsamına alınmak istenen ama davacının 2011 15170 sayılı markasının kapsamına giren emtialarla birebir örtüşmeyen emtialar, davalının markasına ait sütunda bilirkişi raporunda koyu renkli harflerle işaretlenmişlerdir. Bu emtialar tek tek incelendiğinde; 37, 41 ve 45. Sınıflar altında koyu renkli harflerle işaretlenen hizmetlerin, davacının markasının kapsamına giren ve aynı sınıflarda bulunan hizmetlerin bir kısmı ile benzer/türdeş hizmetler olarak nitelendirilebilecekleri değerlendirilmektedir. Zira; bu hizmetler benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen alıcı profilleri yakındır, aynı çatı altında/aynı firma tarafından sağlanan hizmetlerdir, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri ve birbirleri yerine ikame imkanları vardır ve benzer markaları bu farklı hizmetler kapsamında kullanılırken gören alıcıların, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür. Bu yüzden de; davacının 2011 15170 sayılı markası açısından, sadece 37, 39, 41 ve 45. Sınıflara giren hizmetler yönünden, davalının markası kapsamına alınmak istenen hizmeter açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; siyah renkli küçük harflerle düz yazı karakterinde ve büyük puntolarla yazılmış “…” ibaresinden oluşmuş, şekil ve renk unsurlarından yoksun bir kelime markası olduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar; “Şekil+… her şey yolunda, …, …, Şekil+… A.Ş., Şekil+… …” ibarelerinden oluşan, bir kısmı kelime, bir kısmı ise renk ve şekil unsurlarını ihtiva eden karma markalardır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Her ne kadar markalar kapsamındaki bir kısım hizmetler aynı veya benzer olsa da, markaları oluşturan işaretlerin iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, markaları oluşturan ayırt edici unsurların ilgili tüketici kesimi nezdinde bir bütün olarak algılandıkları, tüketicinin markaların ayırt edici unsurlarını bölüp parçalamadığı, umumi intiba olarak markaları algıladığı, dava konusu markanın tek ve esaslı unsurunun “…” kelimesinden ibaret olduğu, bu kelimenin Farsça; “Kir, leke, pas. Açlık, sefalet. Zülf, kâhkül.” gibi anlamlarının bulunduğu (Bkz; http://www….com/?k=g%C3%BCrs&t=%40), ancak davaya konu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin, kelimenin bu anlamlarını bilmesinin beklenemeyeceği, zaten bu kelimenin davalı şahsın soyadı olduğu, davalı şahsın soyadını marka olarak tescil ettirmek istediği, dolayısıyla davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin bu ibareyi anlamsız bir kelime olarak algılama ihtimalinin yüksek olduğu, davacıya ait itiraza mesnet markaların esas unsurunu “…” kelimesinin oluşturduğu, bu kelimenin “…” ve “…” hecelerinden meydana geldiği, gerek “…” gerekse “..” kelimelerinin anlamlı ibareler oldukları, “…” ibaresinin bir bütün halinde anlamlı bir bütün oluşturduğu, ayrıca ülkemizde isim olarak kullanılan bir ibare olduğu, dava konusu markanın tek heceli, davacı markalarının esas unsurunun iki heceli olduğu, her ne kadar karşılaştırılan markaların ilk dört harfi aynı olsa da, bir bütün halinde markaların kavramsal olarak farklı çağrışım oluşturdukları, davalı markasının anlamsız bir kelime olarak algılanacağı, davacı markalarının ise bilinen bir insan ismi olarak algılanacağı, dolayısıyla markalar arasındaki kavramsal çağrışım farklılığın markalar arasında kısmen bulunan işitsel ve görsel benzerliği bertaraf ettiği, zira görsel ve işitsel algının, nihayetinde kavramsal algıyı şekillendirmede kullanılan duyusal fonksiyonlarının bulunduğu, somut olayda da, daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını aynı/benzer hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, zira davacı markalarına kavramsal olarak “Ülkemizde bireylerce isim olarak kullanılan bir kelime” kimliği yükleyeceği, oysa davalı markasını ise anlamsız bir kelime olarak algılayacağı, bu nedenle markalar arasında herhangi bir ilişki biçimi kurmayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; her ne kadar davacının “…” markasını, özellikle şehir içi kara taşımacılığı hizmeti alanında, davacı tarafından istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır kullanıldığı, davacının dava dosyasına sunduğu bilgi, belge ve delillerin içeriğinden anlaşılabiliyor ise de, bu marka ile davalı markası işaretsel olarak benzer olmadığından, SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edici ekini “…” ibaresinin oluşturduğu, bu ibare ile dava konusu “…” ibaresinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları anlaşıldığından, SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 211,50 TL posta, tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 2.078,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şahıs vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/04/2021Katip 253268
E İMZA