Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/252 E. 2021/165 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/252 Esas
KARAR NO : 2021/165
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 24/09/2020
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 24/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı …’un, 03.03.2019 tarihinde, 2019/21483 sayısı ile işlem gören “… CAFE&BISTRO POWERED BY …” markasını tescil ettirmek amacıyla Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde başvuruda bulunduğunu, 30 ve 43. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenen marka başvurusunun, 12.03.2019 tarihli 320. Sayılı bültende yayınlandığını, işbu yayına müvekkili şirket tarafından 2016/75384 ve 2016/75544 sayılı “fincan şekli kafe …”, “kafe … şekil” ibareli markalar gerekçe gösterilerek “benzerlik/iltibas”, “tanınmışlık” ve “kötüniyet” gerekçeli olarak itiraz edildiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu iş bu itirazın reddine karar vermişse de, ret kararına da yine müvekkili şirket tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini ve bu itiraz 27.07.2020 tarihli … sayılı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından kısmen kabul edildiğini, dava konusu marka kapsamından 30. Sınıfta yer alan bir kısım emtia ile 43. Sınıf mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, “KAFE …” ibaresinin, müvekkili şirketin “…” mağazaları ile özdeşleştiğini, tüketici nezdinde bilinir hale geldiğini, taraf markaları arasında, iltibas oluşturacak derecede benzerlik mevcut olduğunu, dava konusu marka başvurusunun, kötü niyetin göstergesi olduğunu beyan ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının müvekkili itirazlarının reddine ilişkin kısmının iptaline, diğer davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 03.03.2019 tarih ve 2019/21483 sayısı ile tescil başvurusu yapılan ve tescil işlemleri devam eden “… CAFE&BISTRO POWERED BY …” ibareli markanın dava devam ederken tescil edilmesi halinde hükümsüz sayılmasına ve markalar sicilinden terkinine, dava konusu 2019/21483 sayılı markanın huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Tescil kapsamında bulunan kalan mal/hizmetlerin 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi şartlarını taşımadığı, davacının kötü niyet iddialarını destekleyen delil sunamadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.

UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/21483 nolu “Şekil+… cafe&bistro powered by …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyası getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’un “Şekil+… cafe&bistro powered by …” ibaresinin 30. ve 43. Sınıfta bulunan mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 03.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/21483 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında, SMK m.5/1-ç hükmü gereği “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin başvurudan çıkartılmasına karar verildiği, akabinde kalan emtialar bakımından başvurunun 12.03.2019 tarih ve 320 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.05.2019 tarihinde 2016/75384, 2016/75544 sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1, 6/5, 6/9 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 04.12.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; başvuru markası ile itiraza mesnet markalar arasında benzerlik bulunduğu gerekçesiyle, itirazın kısmen kabulüne ve başvurunun “SINIF 30: Kahve, kakao, kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” bakımından kısmen reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu, yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet gösterilen markalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan emtialar 30.sınıfta yer alan; “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” gıda mamüllerine ilişkindir.
Dava konusu marka kapsamında 30.sınıfta yer alan bu gıda emtiaları ile itiraza mesnet 2016/75384 ve 2016/75544 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan 43.sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira; yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri bağlamında, işletmelerin kendi ürettikleri gıda mamüllerini de tüketiciye servis ettiği bilinen ticari teamüllerdendir. Bu hizmetler ile 30.sınıfta yer alan gıda emtiaları; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında tamamlayıcılık ilişkisi bulunur. Nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 02/03/2020 tarih 2019/3835 E 2020/2264 K sayılı kararında da; 43.sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” ile 30.sınıftaki gıda emtiaları arasında benzerlik bulunduğu kabul edilmiştir.
Dava konusu 2019/21483 sayılı marka başvurusu incelendiğinde; Kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürünün yanında, büyük punto ile … kelimesi, bu kelime altında yer alan daha küçük puntolu “CAFE&BISTRO” ifadesi, bu ifadenin de altında ve oldukça küçük punto ile yazılı “powered by …” ibarelerinden oluştuğu, markayı oluşturan esas unsurun “…” kelimesi olduğu, “CAFE&BISTRO” kelimesinin gıda emtiaları bakımından telmih edici olduğu ve ayırt ediciliğinin düşük olduğu, “powered by …” kelimesinin oldukça küçük punto ile markasal mizanpajda bulunduğu ve markasal ayırt edici etkinliğinin bulunmadığı, markada yer alan şekil figürünün de gıda emtiaları bakımından telmih edici olduğu ve ayırt ediciliğinin düşük olduğu, bu hale göre dava konusu marka başvurusunun genel görünümü itibariyle esas unsurunu oluşturan ibarenin anlamsız “…” kelimesi olduğu tespit edilmiştir.
İtiraza mesnet 2016/75384 sayılı marka incelendiğinde; Kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürünün altında “kafe” ibaresi, bu ibarenin de altında markasal mizanpajda ön planda olacak şekilde “…” ibarelerinden oluştuğu, kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürünün marka kapsamında yer alan 43/1 alt sınıftaki hizmetler bakımından tasviri nitelikte bulunduğu ve ayırt edici etkinliğinin olmadığı, “kafe” ibaresinin de 43/1 alt sınıftaki hizmetler bakımından tasviri nitelikte bulunduğu ve ayırt edici etkinliğinin olmadığı, bu hale göre markanın genel görünümü itibariyle ayırt ediciliğini oluşturan esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, itiraza mesnet 2016/75544 sayılı marka incelendiğinde; Kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürünün yanında “kafe” ibaresi, bu ibarenin de altında markasal mizanpajda ön planda olacak şekilde “…” ibarelerinden oluştuğu, kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürünün marka kapsamında yer alan 43/1 alt sınıftaki hizmetler bakımından tasviri nitelikte bulunduğu ve ayırt edici etkinliğinin olmadığı, “kafe” ibaresinin de 43/1 alt sınıftaki hizmetler bakımından tasviri nitelikte bulunduğu ve ayırt edici etkinliğinin olmadığı, bu hale göre markanın genel görünümü itibariyle ayırt ediciliğini oluşturan esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, tespit edilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; davacı markaları kapsamındaki 43/1 alt sınıftaki hizmetlerle davaya konu 30.sınıftaki gıda emtialarının benzer olduğu, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi, davacı markalarının esas unsurunun ise “…” ibaresi olduğu, kahve fincanı ve bu fincan içinde sıcak içecek bulunduğunu belirtir buhar figürlerinin de müşterek olduğu, bu hususun özellikle görsel olarak markalar arasındaki benzerliği arttırdığı, her iki kelime ibaresinin de ortalama tüketici nezdinde bilinen bir anlamının bulunmadığı, markalar arasında sadece tek harf farklılığının bulunduğu, her iki markada da “…” ibaresinin birebir aynı dizilimle bulunduğu, tek harf farklılığının iltibas tehlikesini bertaraf etmeye yeterli olmadığı, nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 14/01/2019 tarih 2017/2988 E 2019/292 K sayılı kararında da; eldeki davaya emsal teşkil edebilecek başka bir uyuşmazlıkta, karşılaştırılan markalar arasında sadece ilk harflerde farklılık olduğu, özel bir anlam ifade etmeyen markaların sadece ilk harflerinde farklılık olmasının iltibas tehlikesini bertaraf etmeyeceğinin benimsendiği, somut olayda da karşılaştırılan “…” ve “…” esas unsurlu kelimelerin her ikisinin de bilinen bir anlamının olmadığı, anlamsız kelimeler oldukları, son dört harflerinin birebir aynı olduğu, sadece davacı markalarının ilk harfinde ayrıca “V” harfinin bulunduğu, ancak bu “V” harfinin markalar arasındaki umumi benzerliği bertaraf edemediği, zira markaların ayırt edici unsurları ile birlikte bir bütün halinde algılanacağı, dolayısıyla daha önce davacıya ait itiraza mesnet “Şekil+kafe …” markalarını gören, işiten, bu markalı yiyecek ve içecek hizmetlerinden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları bir arada görme ve karşılaştırma imkânından yoksun, markaların detaylarını analiz etmeyen, gözünde ve kulağında kalan zihin algısı ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “Şekil+… cafe&bistro powered by …” markasını 43/1 alt sınıftaki hizmetlerle benzer davaya konu 30.sınıfta yer alan emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, markalarda yer alan esas unsurlu kelimelerin benzerliği ve figüratif şekil unsurlarının benzerliği karşısında, bu markayı davacıya ait markalardan biri ya da bu markaların serisi zannedebileceği, markalar arasında ilişki kurabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan bu markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının tescilli markalarının davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markaya ciddi yatırımlar yapıldığına, markanın uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava/TÜRKPATENT işlem dosyalarına yeterli nitelikte ve nicelikte delil sunulmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi mümkün görülmemektedir. Davacı tarafın “…” markalarının tanınmış olduğunu iddia etmesi, itiraza mesnet “…” esas unsurlu markaların da tanınmış olduğu sonucunda yol açmayacaktır. Davacı taraf “…” esas unsurlu markaların ayrıca tanınmışlık mertebesine ulaştığını ispatlama külfeti altında olmasına rağmen, bu ispat külfetini yerine getirmediğinden SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı anlaşıldığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan ve somut olayda, çözülmesi gereken özel ya da teknik bir sorun da söz konusu olmadığından, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılama yürütülmüştür.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan, davanın kabulü ile; … sayılı YİDK kararının davacının itirazının reddine ilişkin kısmının iptaline, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının davacının itirazının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 147,00 TL posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 263,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’un yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/04/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA