Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/244 E. 2021/305 K. 16.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/244 Esas
KARAR NO : 2021/305

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 17/09/2020
KARAR TARİHİ : 16/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının Türkiye’nin online alışveriş sektörünün en eskisi ve lideri konumunda olan … markasının sahibi olduğunu, sitenin yüksek bilinirlik seviyesine ulaştığını, davacı tarafından … … TEKNOLOJİ GÜCÜ markasının yanı sıra … … – … KADIN ibarelerinin de yaygın şekilde kullanıldığını ve bilinir hale geldiğini, Google arama motorunda … … ibaresiyle yapılan aramada ilk sıralarda davacının resmi web sitesi olan www…com adresinin yer aldığını, … … kategorisinde 86000 den fazla ürün yer aldığını, her bir ürünün kenarında … KADIN vinyetinin kullanıldığını, davacının bu ibareleri dava konusu markanın başvuru tarihinden daha önce aktif şekilde kullanarak maruf hale getirdiğini, dava konusu … … marka başvurusunun davacının tescilli … … TEKNOLOJİ GÜCÜ ibareli markası ile aynı ürünler ve ilişkili mal/hizmetler için tescil edilmek istendiğini, davacı markasında … çatı markasının değerlendirmeye alınmaması gerektiğini, … … ibaresinin koyu renkle ve belirgin şekilde yazıldığını ve ayırt edici unsur olduğunu, TEKNOLOJİ GÜCÜ ibarelerinin ise silik renkle yazıldığını, davalı başvurusu ile davacı markasının daire şeklinde konumlandığını ve bu durumun benzerliği arttırdığını, kelime+şekil kombinasyonuyla oluşturulan markalarda kelime unsurunun dikkat çeken unsur olduğunu, markaların başlangıç kelimelerinin aynı olduğunu, markaların ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılacağını, davacının internet sitesinde kategorileştirilmiş … … markasal kullanımının da dikkate alınması gerektiğini, dava konusu markanın davacının bu ibareleri aktif bir şekilde kullandığı 35.sınıf “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” için tescil ettirilmek istendiği düşünüldüğünde 6769s. SMK md.6/1 anlamında markalar arası iltibas ihtimalinin yüksek olacağını, davacının internet sitesinde … … platformunda “… tarafından üretilen, tasarlanan” ürünlerin yer aldığını ve nispeten yüksek meblağlı, çok sık satın alınmayan, titiz alıcılara hitap eden ürünler olduğunu, başvuru kapsamındaki 35. Ve 41.sınıf emtiaların davacının yoğun emek harcayarak markalarının tüketici nezdinde tanınmasını sağladığı emtialar olduğunu, bu ürün ve hizmetler açısından davacının hak sahibi olduğunu, davacının 2018/94992 sayılı markasının aktif bir şekilde kullanmasının yanında … KADIN vinyetini internet sitesinde kategori ismi olarak 19.05.2017 tarihinden bu yana aktif bir şekilde kullandığını, müvekkilinin SMK md.6/3 anlamında eskiye dayalı hak sahibi olduğunu, davacı markasının tanınmış olduğunu, dava konusu başvurunun md.6/5 anlamında bu tanınmışlıktan haksız yarar elde edeceğini, davacı markasının sulandırılmasına sebep olacağını, ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, başvurunun iltibas ve haksız rekabete konu teşkil ettiğini, bu gerekçelerle … sayılı … … ibareli başvuruya yapılan itirazları reddeden YİDK 2020-M-6068 sayılı kararının iptalini ve davalı şahsın … sayılı markasının tescili halinde hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 29/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, dava konusu markadaki konumu ve kullanılışı göz önüne alındığında, genel görünümü doğrudan doğruya değiştiren baskın ve ayırt edici logo şekil ve renk unsurlarının incelemede göz ardı edilemeyeceğini, söz konusu kullanımların esas unsur konumunda olduğunu, markanın yarattığı bütünsel algı ve imajını tamamen değiştirdiğini, davalı markasının ayırt edici ve özgün bir bütünsellikle tüketiciye sunulduğunu, başvuruda yer alan “… …” ibaresinin yaratılmış fantezi bir ibare olmadığını, ayırt edici gücünün görece düşük olduğunu, çekişme konusu sınıflarda … kadın ve erkeklerin yer alabileceğini, bu yönüyle de tescil edilebilirlik sınırını aşmakla beraber ayırt edici gücünün düşük kabul edilmesi gerektiğini, koruma kapsamının bu husus çerçevesince belirlenmesi gerektiğini, ortalama tüketicilerin markalar arasında bir ilişki kurmayacağını, markaları karıştırmayacağını, iltibasa düşmeyeceğini, davacı markasında yer alan esas unsurların davalı markasında yer almadığını, davalı markasındaki baskın unsur olan logo, şekil ve renk unsurlarının da davacı markasında bulunmadığını, markalar arasında belirgin farklar olduğunu ve tüketicilerin bu farkları algılayabileceğini, 6/1 md.sayılan şartların oluşmadığını, sunulan delillerin md. 6/3 uygulanması koşullarının oluştuğunu ispatlamaya yeterli olmadığını, davacının çekişme konusu sınıflarda tescilsiz kullanımla kazanılmış bir hakkının olmadığını, markaların benzer olmaması sebebiyle md. 6/5 uygulanması için şartların oluşmadığını, davacı tarafça bunu ispata yönelik bilgi ve belge sunulmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının tescilli markası ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi olmadığını, her iki markanın da tüketiciyi bir diğerinden farklı kaynağa götürdüğünü, markaların kullanıldığı mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduğunu, aynı veya benzer mal/hizmetlerde kullanılmayan markaların birbirleri ile iltibas oluşturmayacağını, davacı markasının 35, 38 ve 42.sınıflarda tescilli olduğunu, davalı markasının ise 35 ve 41.sınıflarda tescil edilmek istendiğini, 35.sınıf haricinde ortak bir sınıfın olmadığını, markalar arasında benzerlik olmadığından 35.sınıftaki hizmetler açısından da iltibasın söz konusu olmadığını, davacının markayı kullandığı hizmetin, sahibi olduğu e-ticaret sistemi üzerinden kadın girişimcilerin ürünlerin satışının yapılması olduğunu, hitap ettiği kitlenin yalnızca e-ticaret yapan kişilerle sınırlı olduğunu, davalının başvuru markasının altında gerçekleştirdiği hizmetin ise … kadınları bir çatı altında toplayarak network ağını genişletmek, iş alanlarında firmaların sürdürülebilirliklerini ve planlı büyümelerini sağlamak, kadın girişimcilere eğitim, rehberlik, mentörlük, network desteği veren, etkinlik ve organizasyonlar düzenleyen bir kadın topluluğu olduğunu, hitap ettiği kitlenin toplum içerisinde güçlenmek amacıyla ekonomik hayatta kendine yer edinmeye çalışan tüm … olduğunu, davacı markası ile davalı başvurusu kapsamındaki hizmetlerin farklı olduğunu, hitap ettikleri tüketici kitlesinin farklı olduğunu, “… …” ibaresinin tek başına ayırt ediciliğinin düşük olduğunu ve kimsenin tekeline bırakılamayacak bir ibare olduğunu, … KADIN ibaresini ilk olarak üretenin davacı taraf olmadığını, KADIN … veya … KADIN şeklindeki kullanımların yaygın olduğunu, bu ibarenin doğrudan bir firmayı çağrıştırmadığını, taraf markalarının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davalı başvurusunun renk, şekil, yazı karakteri ve genel görünüm olarak davacı markasından farklı olduğunu, davacının “…” markasının tanınmış sayılabileceğini, ancak “… … teknoloji gücü …” markasının tanınmışlığından söz edilemeyeceğini, eskiye dayalı kullanım hakkından söz edebilmek için markaların benzer olması gerektiğini, markaların benzer olmaması sebebiyle bu iddianın dinlenemeyeceğini, davalının www.girisimcikadinlargrubu.com internet sitesinin davalı tarafından 2017 yılında kurulduğunu, davacı markasının ise 12.11.2018 tarihli olduğunu, davalının … … ibareli markasını kullanıma başladığı tarihin davacının tescilinden çok daha önce olduğunu, … … Grubu isimli instagram sayfasının 2015 yılından bu yana davalı tarafından kullanıldığını, katılım tarihinin 09.09.2015 olduğunu, davalı markasının yazılı ve görsel basında kendisinden sıklıkla bahsettirdiğini belirterek; bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği 2020-M-6068 sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… … TEKNOLOJİ GÜCÜ …” ibareli marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “Şekil+… …” ibaresinin 35. ve 41.sınıfta bulunan “35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. 41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, fotomuhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerinin tescili amacıyla 24.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.07.2019 tarih ve 328 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.09.2019 tarihinde 2018/94992 sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3 ve 6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 23.12.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahıs tarafından 30.06.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-6068 sayılı YİDK kararı ile itirazın tüm gerekçeler açısından reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 20.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 29.12.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı markanın; “Şekil+… …” şeklinde, kelime ve şekilden oluşan karma bir marka olduğu, bu markanın genel görünü itibariyle SMK m.4 hükmünde ifade edilen marka tanımına uygun ve SMK m.5/1-a hükmü uyarınca soyut ayırt edici niteliği haiz bir işaret olduğu, bu işaretin genel görünümü itibariyle tescili kapsamındaki hizmetleri hemen ve ilk bakışta tanımlamadığı, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerini refleksif olarak ilgili tüketicinin zihnine getirmediği, bu nedenle SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, tescilli olduğu hizmetler bakımından SMK m.5/1-c hükmü uyarınca tasviri-tanımlayıcı bir işaret olmadığı, belirtilen nedenlerle; davaya konu hizmetler bakımından mutlak tescil engeli barındırmayan bir işaret olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı markanın kapsamında yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” davacıya ait itiraza mesnet 2018/94992 sayılı marka kapsamında aynen yer almaktadır. Dolayısıyla bu hizmetler açısından somut olayda emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan sair hizmetler bakımından ise; bu hizmetlerle itiraza mesnet marka kapsamında yer alan hizmetler arasında, ayniyet/benzerlik şartının gerçekleşmediği ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın söylenebilecektir. Zira bu hizmetler; benzer ihtiyaçları gidermezler, benzer alıcı çevresine hitap etmezler, birbirleri yerine ikame edilemezler ve birbirlerini tamamlayamazlar, dağıtım kanalları ve satış yerleri yakın değildir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; renk, şekil ve kelime öbeğinden oluşan karma bir marka olduğu görülmektedir. Bu markada geçen “… …” ibareleri iki ayrı satırda, aynı puntolarda, aynı siyah renkli büyük ve özel bir yazı karakterli harflerle yazılmıştır ve ilk anda biri diğerinden daha baskın/ön planda algılanmamaktadır. Başvuru görseli incelendiğinde, mavi renkli bir küre içerisinde siyah bir renk ile yazılmış “… …” ibaresi, küre şeklinin dış kısımlarına doğru düzensiz serpiştirilmiş yıldız/ışıltı figürleri, küre şeklini avucunda tutan bir kadın eli figüründen oluşan karma bir marka olduğu görülmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet marka incelendiğinde; kelime öbeğinden, şekillerden ve renklerden oluşmuş karma marka olduğu, kelime unsurunun harflerinin her birinde, harfi oluşturan çizgilerden bir tanesinin kırmızı veya turuncu renkle çizilmiş olduğu görülmektedir. Tüm bunları çevreleyen, yuvarlak, gri renkli bir fon bulunmaktadır. Kelime unsurları incelendiğinde; markanın “… … TEKNOLOJİ GÜCÜ …” kelime öbeğinin kullanıldığı görülmektedir. … … kelimeleri, TEKNOLOJİ GÜCÜ kelimelerine görece daha koyu renkle yazılmıştır. Tek başlarına ayırt ediciliği oldukça düşük olan “… …” ve “TEKNOLOJİ GÜCÜ” ibarelerinin bir araya gelerek oluşturdukları bu tamlama, bir bütün olarak ayırt edici hale gelmiştir. Bu ibareler ile kullanılan “…” ibaresi sayesinde de davacıya ve davacı markalarına işaret eder şekilde bu kelime öbeğinin en alt kısmında davacı firmanın bilinen “…” markası turuncu renkle yazılmıştır. Davacının “… … TEKNOLOJİ GÜCÜ …” markasında kullanılan birden fazla unsurdan herhangi birinin tek başına öne çıkarak, baskın karakteriyle markanın esas unsuru haline geldiği söylenememektedir.
Taraf markaları kapsamına giren 35. Ve 41. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesi incelendiğinde; bu alıcıların söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği düşünülmekle, söz konusu alıcı kitlesinin bu hizmetleri satın alırken sahip olduğu seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin ortalamanın üzerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Davacının 2018/94992 sayılı “… … TEKNOLOJİ GÜCÜ hepsi burada” markası ile dava konusu … sayılı “Şekil+… …” markası açısından, karşılaştırılan markaların bütünsel olarak değerlendirilmesi sonucunda yeterli derecede farklılaşmış olduğu değerlendirilmiştir. Dava konusu markanın, davacının yukarıda bahsi geçen markasının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olmadığı ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olmadığı görülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “… …” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğurmayacağı değerlendirilmiştir. Zira davacı markasında, dava konusu markadan farklı olarak “…” işareti, markanın işletmesel kaynağını işaret eder şekilde yer almakta ve tüketicileri “… platformu altında yer alan … …” olgusuna yönlendirmektedir. Oysaki dava konusu markada bu yönlendirmeyi yapacak herhangi bir unsur, davacı markasını çağrıştıracak herhangi bir oluşum yer almamaktadır. Diğer yandan “… …” kelime öbeğinin, herhangi bir firmanın ürün ya da faaliyetlerini doğrudan işaret etmeyi tek başına sağlayacak güçte bir marka olmadığı, ibarenin hayatın olağan akışı içerisinde farklı alanlarda sıkça kullanılageldiği, “kadın …”, “… kadın” ibarelerinin yaygın olarak ticari ve günlük hayatta zaten var olduğu, tek başına kullanıldığında, markadan beklenen “kaynak gösterme” fonksiyonunu yerine getirme işlevinin oldukça düşük olduğu, ayırt ediciliği, yanına eklenen unsurlarla sağlayabilecek nitelikte bir kelime olduğu, taraf markalarında da yan unsurlarla ve şekil/renk unsurlarıyla desteklenen farklı kompozisyonlar içerisinde yer aldığı, bu haliyle ayırt edicilik vasfına haiz olduğu değerlendirilmiştir. Bütünsel olarak yapılan değerlendirme sonucunda da taraf markalarının genel görünüm itibariyle birbirlerinden farklılaştığı ve aralarında benzerlik veya bu benzerliğin sebep olacağı iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf dava aşamasında 1 adet USB bellek içerisinde aşağıdaki belgeleri dosyaya sunmuştur:
– …TV kanalında yayınlanan 04:25 dakikalık video: Videoda tarih yer almamaktadır. Videoda “… … Teknoloji Gücü” programından bir defa bahsedilmiştir.
– www…com adresinin web arşiv görüntüleri,
– www…com adresinin “… …” ibareli içeriklerinin ziyaret oranlarını içerir excel tablosu:Tablodaki verilerin hangi tarihe ait olduğu tespit edilememiştir.
– “Hepsi burada 08 Mart 2018” başlıklı video: Videoda “… … teknoloji gücü” markası kullanılmıştır.
– 2 sayfalık broşür: Tarih tespit edilememiştir. Broşürde “… … teknoloji gücü” markası kullanılmış, … … ibaresi ise markasal olarak kullanılmamış, “… Kadın Olarak …’da Nasıl Satıcı Olabilirim?” şeklinde cümle içinde kullanılmıştır.
– …’nın Instagram, Facebook, Linkedin adreslerinde yayınlanan görseller: Sosyal medya hesaplarında “… … teknoloji gücü” markası kullanılmış, “… …” ibaresi ise markasal olarak kullanılmamış, “… … başarıyor, biz gurur duyuyoruz” şeklinde cümle içinde kullanılmıştır.
– “… … … Teknoloji Gücüne Katılan Kadın Hikayeleri” başlıklı video: Videoda tarih yer almamaktadır. Videoda “… … teknoloji gücü” markası kullanılmıştır.
– “Kadın Girişimciler E Ticaret Sınıf Eğitimi” başlıklı video: Videoda tarih yer almamaktadır. Videoda “… … teknoloji gücü” markası kullanılmıştır.
– kanalında yayınlanan “özel sektör” başlıklı programda yayınlanan haber: Videoda tarih yer almamaktadır. Videoda “… … teknoloji gücü” markası kullanılmıştır.
– ….ana haber programında yayınlanan haber: Videoda tarih yer almamaktadır. Videoda “… … teknoloji gücü” markası kullanılmıştır.
– Gazete ve dergilerde yayınlanan haberlere ilişkin excel listesi ve haber görselleri: 17.05.2017-16.03.2019 tarih aralığına ilişkin 99 adet haber yer almaktadır.
Yukarıda listelenen belgelerden, haberler ve www…com adresinin arşiv görüntüleri, itiraz aşamasında Türk Patent ve Marka Kurumu’na da sunulmuştur.
Davacı taraf yukarıda listelenen belgeler haricinde, “gerçek hak sahipliği” iddiası bakımından, yayına itiraz dilekçesi ve dava dilekçesi içeriğinde, 19.05.2017 tarihinden bu yana “… …” vinyetini ve kategori ismini www…com adresli internet sitesinde kullandığını iddia etmiş olup, www…com adresinden alınan web arşiv görüntüleri bilirkişi heyeti aracılığıyla ek rapor içinde kayıt altına alınmıştır.
Buna göre; İnternet sitesinde kategori ismi olarak “… …” ibaresi, hem üst sekmede hem de sol sekmede kullanılmıştır. Gerek bilirkişi ek raporunda görseli yer alan kullanım, gerekse dosyaya sunulan deliller içeriğinde yer alan “… …” ibareli kullanım, mahkememizce SMK m.6/3 hükmü uyarınca üstün hak elde edecek nitelikte yoğun ve sıkı markasal kullanım olarak kabul edilmemiştir. “… …” ibaresi, anlamı olan bir ibare olup, davacı tarafın kullanımları da ibarenin anlamını karşılayacak nitelikte ve genel olarak cümle içerisinde yer alan kullanımlardır.
Belirtilen açıklamalara göre; somut olayda, dava konusu marka başvurusu ile benzer tescilsiz bir işaretin, davaya konu marka başvuru tarihinden önce, davacı tarafından, dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerle aynı veya benzer mal ya da hizmetler üzerinde yoğun ve sıkı kullanarak gerçek hak sahipliği elde ettiği ve bundan kaynaklı olarak SMK m.6/3 hükmü uyarınca dava konusu markanın tescil edilmesini engelleyebileceği/hükümsüzlüğünü isteyebileceği iddialarının ispatlanmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafça gerekçe gösterilen markanın tanınmışlığının ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin olarak, yukarıda sayılan belgeler dosyaya sunulmuştur. Dosyaya sunulan belgelerin davacıya ait “… … teknoloji gücü” markasının tanınmışlığın ispatı için yeterli olmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğu kabul edilse dahi, taraf markalarının benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait markaların ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı, 304,00 TL posta, tebligat, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.520,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
16/07/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza