Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/242 E. 2022/31 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/242 Esas
KARAR NO : 2022/31

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 16/09/2020
KARAR TARİHİ : 02/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 16/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Türkiye’nin öncü moda merkezi olan müvekkili şirket …’nun temelinin … HAKKO tarafından 1934 yılında atıldığını, ilk … moda mağazasının 1962 yılında Beyoğlu’nda açıldığını, 1968 yılında Merter’de 36.000 m2’lik … fabrikası inşa edildiğini, ikinci moda mağazasının 1973 yılında Ankara’da açıldığını, 1982 yılında ise Türkiye’nin ilk gençlik mağazası …’nın açıldığını, 2003 yılında Frankfurt, 2007 yılında Bakü, 2008’de Kahire City Stars AVM’de, 2010’da Erbil Irak ve Girne’de butik … mağazalarının açıldığını, müvekkili şirketin “…” adlı mağazaları aracılığıyla “…” ve “… …” markalarını aktif olarak kullandığını, müvekkili şirket adına tescilli “…” ibareli birden çok marka bulunduğunu, müvekkili şirketin hem işletme adı hem de markasal olarak “…” ibaresinin sunduğu hizmetler ile özdeşleştiğini ve yoğun kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış itibarlı bir marka olduğunu, müvekkili şirketin “www…com.tr” alan adlı internet sitesinin sahibi olduğunu, internet ortamında müvekkili şirketin “… …” markası ile ilgili bir çok yorum ve haber bulunduğunu, markaya yapılan yatırımlar ve tanıtımlar sonucunda markanın tanınmış hale geldiğini ve tanınmış marka olarak korunması gerektiğini, davalı şirket tarafından yapılan 2018/68896 sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna TÜRKPATENT nezdinde itiraz edildiğini, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiğini, ret kararı üzerine YİDK nezdinde itirazda bulunulduğunu, YİDK’nın da itirazı reddetmesi üzerine iş bu davanın ikame edildiğini, davalı markasının müvekkili şirket markası ile iltibasa mahal verdiğini, markalar arasında görsel, biçimsel, anlamsal ve sesçil benzerlik bulunduğunu, davalı markasının müvekkili şirkete ait markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, esas unsurlarının ise birebir aynı olduğunu, esas unsur olan “…” ibaresinin bir anlama gelmemesi sebebiyle anlamsal benzerlik bulunduğunu, markaların başlangıç sesi olan esaslı unsuru aynı olduğundan markalar arası sessel benzerlik olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibareli seri markaları bulunduğunu, aynı sınıflarda tescil edilmek istenen davalı markasının müvekkili şirkete ait seri markaların devamı olarak algılanacağını, markalar arasında sınıfsal benzerlik olduğunu ve aynı tüketici grubuna hitap ettiklerini, markaların aynı mal sınıfını kapsaması ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaları sebebiyle halk tarafından karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, müvekkili şirkete ait “…”, “… WOMEN, “… MEN” ve “… …” markalarının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 3, 9, 14, 18, 24, 25 ve 35. sınıflarda tescilli olduğunu, davalı başvurusunun 35. sınıfta tescil edilmek istendiğini, 35. sınıfın satışa konu emtiaları bakımından markalar arasında benzerlik olduğunu, davalının müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının itibarından yararlanmak istediğini, davalı markası oluşturulurken ayniyet arz edecek biçimlendirilmeler kullanıldığını, markaların telaffuzlarının birebir aynı olduğunu, dava konusu markaların kullanıldığı ürünlerin geniş kitlelere hitap ettiğini, ürünlerin tüketicilerinden çok spesifik olmasının ya da fazlaca dikkatli olmasının beklenemeyeceğini, tüketici nezdinde davalı şirket ile müvekkili şirket arasında idari/organik/ ekonomik işbirliği olduğu kanısının oluşacağını, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, davalı şirketin daha evvel de 2018/68887, 2018/68881 sayılı “… woman collection”, “… wende+şekil” ibareli marka başvurularında bulunduğunu, bu başvurulara müvekkili şirketin itirazı üzerine başvuruların reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalar üzerinde müktesep hak sahibi olduğunu, davalı markasında yer alan su damlası ve “…” ibaresinin asli unsur olmadığını, davalı markasının esas unsuru konumunda “…” ibaresinin bulunduğunu, “…” ibaresinin müvekkili şirket markalarına benzetilerek kullanıldığını beyanla; YİDK kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarındaki tek ortak unsurun “…” harfi olduğunu, başvuru markasında yer alan “…” harfinin aynı zamanda başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin baş harfi olduğunu, İngilizce “…” ibaresinin dilimizde “su” anlamına geldiğini, başvuru markasında hem “…” harfinde hem de “…” ibaresinde su damlası şeklinin bulunduğunu, davacı markalarında ise farklı bir stilde yazılmış “…” harfi ile baskın lacivert renk unsurunun kullanıldığını, “…” harfinin yanında farklı ibarelerin yazıldığını, taraf markalarının genel izlenimi ve görünümünün oldukça farklı olduğunu, markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak da farklı olduğunu, 6769 sayılı SMK madde 6/1 anlamında karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, taraf markaları işaret anlamında benzer olmadıkları için tanınmışlık şartlarının oluşmadığını, başvuru markasının davacı markalarının çıkarlarına zarar vermesi ve itibarından haksız yararlanmasının da söz konusu olmayacağını, davacı tarafından davalının başvurusunun kötü niyetli olduğunun ispat edilemediğini, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 08/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı şirketin mal ve hizmet yönünden benzer hiçbir yanı bulunmadığını, iltibas koşulundan söz etmenin mümkün olmadığını, karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, müvekkili şirkete ait 2018/68896 sayılı markada “…” şekil ibaresinde su damlası ve alt kısmında “…” ibaresinin yer aldığını, bu ibarelerin ve/veya benzer şeklin hiçbirinin davacı markalarında yer almadığını, davacının gerekçe gösterdiği markalar ile müvekkiline ait markanın 6769 sayılı SMK madde 6/1 anlamında benzer olmadığını, müvekkilinin tescil başvurusunda bulunmuş olduğu marka ile davacı şirkete ait markaların ne barındırdığı ibareler, ne markanın tasarımsal oluşturuluş şekli, ne de tescil kapsamında yer alan emtialar ile hiçbir şekilde benzerlik arz etmediğini, taraf markalarının birebir aynı olmadıkları gibi orta seviyedeki tüketici nezdinde de birbirinin tıpkısının aynısı şeklinde muamele göremeyecek derecede farklı unsurlar ihtiva ettiğini, markaların farklı tasarımsal unsurlardan ve yazı karakterinden oluştuğunu, markalarda yer alan görsel özellik ve farklılıkların söz konusu markaları birbirinden tefrik etmeye yetecek düzeyde farklı olduklarını, müvekkili şirkete ait markanın özel bir tasarım ve yazı karakteri ile yazıldığını, davacının mesnet gösterilen markalarının müvekkiline ait markalar ile göze hitabetleri açısından benzerlikten uzak bir tasarım ile donatıldığını, ortalama tüketicinin taraf markalarını karıştırmasının mümkün olmadığını, itiraz edilen emtialar açısından bilinçli tüketicinin söz konusu olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği 2020-M-4779 sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2018/68896 nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… …” ibaresinin 35. Sınıf hizmetlerin tescili amacıyla 24.07.2018 tarihinde gerçekleştirdiği 2018/68896 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 30.10.2018 tarih ve 311 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.12.2018 tarihinde 2012/98879, 2012/55629, 2011/42273, 2011/42260, 2000/13741, 2008/57042, 2010/24643, 2007/20293, 2007/14101, 2002/24666 sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/3, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 07.02.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunulduğu, dilekçesinde itiraza mesnet markalara ilişkin 35. Sınıfın tamamı bakımından kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacı tarafın 13.03.2019 tarihli kullanım ispat formu ibraz edildiği, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 20.02.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-4779 sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 17.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 14.12.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının YİDK nezdinde yaptığı itirazlar aşamasında gerekçe olarak gösterdiği 2000/13741 sayılı markanın koruma süresi 05.07.2020 tarihinde bitmiştir. İşbu davaya konu YİDK’nın verildiği tarihte geçerliliği bulunmamaktadır. Bu nedenle ilgili marka aşağıda yapılacak değerlendirmede dikkate alınmamıştır.
Dava dilekçesinde gerekçe olarak gösterilen 2007/14100, 2006/52363, 2006/38502 ve 2006/23347 sayılı markalar, tescilli markalar olmamaları nedeniyle, 2019/50374 ve 2019/50285 sayılı markalar ise, dava konusu markadan sonraki tarihte başvuruya konu edilmiş olmaları sebebiyle aşağıda yapılacak değerlendirmede dikkate alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Dava konusu 2018/68896 sayılı marka kapsamında yer alan “35. Sınıf:Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (3, 9, 18, 24, 25, 26. Sınıf emtia) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri, davacının gerekçe olarak gösterdiği 2012/55629 sayılı markada aynen yer almaktadır. Esasen bu hizmetler, davacının gerekçe olarak gösterdiği markalarda genel olarak yer alan 3, 9, 18, 24 ve 25. Sınıf emtia ile de benzer nitelikte hizmetlerdir. Zira dava konusu markada 3, 9, 18, 24 ve 25. Sınıf emtiaların satışı yer almakta iken, davacının gerekçe olarak gösterdiği markalarda 3, 9, 18, 24 ve 25. emtialar yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan “35. Sınıf:Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (3, 9, 18, 24, 25, 26. Sınıf emtia) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)”mal ve hizmetleri yönünden “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka; beyaz zemin üzerine mavi renk ile yazılmış, üst satırda “…”, alt satırda “…” ibaresini barındırmaktadır. “…” harfinin ortasında ve “…” kelimesinin “A” harfi yerine su damlası şekli yer almaktadır. Satırlar arasına yine aynı renk ile bir çizgi çekilmiştir. “…” harfi, “…” ibaresine nazaran daha büyük punto ile yazılmıştır. Markanın etrafında bir kare şekli çizilmiştir. “… …” ibaresi, bu kare şeklin ortasında yer almaktadır. Farklı satırlarda yazılmış olmalarına karşın, bütün olarak “… …” ibaresinin markanın esaslı unsuru olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait dayanak markalar ise; genel olarak lacivert renkli kare bir zemin üzerine beyaz renk ile yazılmıştır. Bu markalar genel olarak üstte “…”, altta “…”, “CARD” ya da “BUSINESS” ibaresini barındırmaktadır. Lacivert zemin üzerine yazılmış markalardan ikisi ise (2007/20293, 2007/14101), “…” harfinin tam ortasına yazılmış ve “…” harfi ile iç içe geçmiş şekilde “MEN” ve “WOMEN” ibarelerini barındırmaktadır. Davacıya ait markalardan sadece biri (2002/24666), lacivert kare zemin üzerinde “…” harfinden oluşmakta olup, marka kapsamında başkaca bir kelime unsuru bulunmamaktadır. Davacıya ait markalardan bir diğeri ise (2011/42273), beyaz zemin üzerine lacivert renk ile yazılmış, “… BUSINESS” ibaresini barındırmaktadır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Markalar arasında müşterek olarak bulunan unsurun “…” harfi olduğu, harflerin yalnız başına tescilinin mümkün olduğu kabul edilse bile salt harflerden oluşan markaların ayırt ediciliklerinin oldukça düşük olduğunun kabul edilmesi gerektiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.12.2019 tarih 2019/1606 E 2019/8091 K sayılı kararının da aynı yönde olduğu, dava konusu markada yer alan “…” harfi ile davacı markalarında yer alan “…” harfinin tertip tarzlarının birbirlerine benzemediği, ayrıca dava konusu markada yer alan “su damlası”nı andırır şekil unsuru ile “…” ibaresinin de markanın genel görünümüne etki eden ve davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edicilikleri bulunan diğer unsurlar oldukları, davacı markalarında yer alan “MEN”, “WOMEN”, “BUSINESS”, “…”, “… CARD” gibi ibarelerin markasal fonksiyon icra etmedikleri kabul edilse bile dava konusu “… …” ibaresinin umumi intiba olarak davacı markalarından görsel, işitsel ve kavramsal olarak yeter düzeyde farklılaştığı, bu hale göre daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… …” ibaresini davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalarla bağdaştırmayacağı, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığının ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmakla birlikte tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engelinin somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.

Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç, 36,30 TL vekalet harcı, 129,50 TL posta – tebligat masrafı, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.974,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’nin yapmış olduğu 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı ve Davalı Şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
02/02/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza