Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/240 E. 2021/63 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/240 Esas – 2021/63
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/240 Esas
KARAR NO : 2021/63

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/09/2020
KARAR TARİHİ : 05/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından 16/08/2019 tarihinde … sayılı “…” ibareli markanın 35, 36, 37, 41.sınıflarda mevcut hizmetler bakımından tescili için başvuruda bulunulduğunu, davalı … Bankası A.Ş. tarafından itiraz edildiğini, itirazın 36.sınıf yönünden kabul edildiğini, müvekkilinin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kuruluna itiraz ettiğini, kurulun müvekkilinin itirazını … sayılı kararı ile reddettiğini, bu kararın müvekkiline 26/06/2020 tarihinden tebliğ olduğunu, verilen YİDK kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yapılan itirazlarda davalı tarafın tüm dilekçelerinin dayanağı olan belgelerde kullanımı gösterilen markanın “…” değil “… Bankası” olduğunu, dayanak hiçbir belgede “…” ibaresi içeren bir kullanım sunulmadığını, “…” markasının Türkiye … Bankası tarafından 2004 yılında devir alındığını daha sonra bütün şubelerinin kapatıldığını, tüm faaliyetlerinin durdurulduğunu, günümüze kadar gelen zaman içinde hiçbir suretle kullanılmadığını, itiraz aşamasında müvekkili tarafından marka kullanmama savunması yapıldığını, davalı bankanın etkin kullanımıni ispat etmesinin istendiğini, Yargıtayın yerleşik birçok içtihadında belirtmiş olduğu üzere 5 yıl boyunca markanın kullanılmasına sessiz kalan kişinin markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremeyeceğini, markalarda yer alan “…” ibaresi ile “bank” ibaresinin tali unsur olduğunun belirtildiğini, ancak söz konusu markaların iki ayrı kelimeden oluşmamakta olup bir bütün olarak anlam ifade ettiğini, bu anlamda asli ve tali unsur ayrımı yapılarak markaların benzer olduğu savunmasının yanlış olduğunu, markaların yazı sitiliyle, rengiyle, görünüşüyle, tasarımı, logosu ve seslendirmesiyle bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, 16 yıldır kullanılmayan bir markanın tüketici nezdinde hatırlanması ve itiraza mesnet marka ile ilişkilendirilmesinin mantık ve hukuk dışı olduğunu beyan ederek; YİDK’nın … sayılı kısmi red kararının iptaline ve tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; “…” ve “…” ibareli markaların birbirine son derece benzer markalar olduğunu, farklılıklarını sağlayacak başkaca ek unsur da ihtiva etmediklerini, kapsadıkları mal ve hizmetler dikkate alındığında ortalama dikkat sahibi tüketici kitlesi üzerinde aynı ticari kaynaktan geliyor algısının oluşacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TÜRKİYE … BANKASI A.Ş. 25/09/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından hem müvekkili Banka hem de Türkpatent kurumu aleyhine açılan davaya konu … başvuru numaralı 36. Sınıf bakımından … ibareli başvuruya dair 6769 sayılı SMK’nın 18. maddesine göre yapmış oldukları itirazın markalar arasında ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalininin bulunduğu sonucuna varılarak kabul edildiğini, müvekkili bankaya ait “…” markası ile “…” ibareli başvurusu yapılan talebin iltibas yaratır düzeyde benzerlik taşıdığını, bahse konu marka ile başvurusu yapılan ibarede “…” ibareleri esaslı “bank” ve “…” ibarelerinin ise tali unsur niteliğinde olduğunu, benzerlik ve karıştırılma olasılıklarının değerlendirilmesinde esaslı unsurların dikkate alınması gerektiğini, “…” ibaresinin esaslı unsur olmasından dolayı benzerlik değerlendirmesinde önem arz ettiğini, tali unsurların dikkate alınmayacağını, tüketiciler tarafından birbiri ile karıştırılması, ya da bağlantı kurulması dolayısıyla talep edilen hizmette yanılmaya sebebiyet vereceğini, davacının 6469 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi gereğince kötü niyetli kabul edilmesi gerektiğini beyan ederek; haksız menfaat ve rekabete sebebiyet vermemek adına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan davalı şirkete ait … sayılı “…+Şekil” ibareli marka arasında “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler.” i bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı, davacı tarafından dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin nisbi tescil engelini aşma gerekçesi olup olamayacağı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 16.08.2019 tarihinde “Şekil+…” ibareli … sayılı başvuru ile 35, 36, 37 ve 41. sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil talebinde bulunduğu, başvurunun 14.10.2019 tarih ve 334 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirketin 16.12.2019 tarihinde SMK m.6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri uyarınca … sayılı markayı mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, davacının 22.01.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların incelenmesi sonucunda Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 inci maddesi hükmünce marka tescil başvurusundan “SINIF KODU:36 Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler.” in çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, davacının 21.05.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davalı şirketin 16.06.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.06.2020 tarih … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, kararın davacı marka vekiline 14.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile … tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/01/2010 tarih 2008/4266 E. 2010/586 K. Ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19/11/2003 T. 2003/11-578 E. 2003/703 K.) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilebileceği, YİDK kararının verilmesinden sonra gerçekleşen olguların YİDK kararının iptali için açılan davalarda önemi haiz olmadığı, zira kurumun karar aldığı tarihteki koşulları değerlendirmek suretiyle dava konusu yapılan kararı oluşturduğundan hareketle; davacının marka işlem dosyasında itiraza mesnet markanın kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmediğinden, dava aşamasında itiraza mesnet markanın kullanılmadığına ilişkin ileri sürülen itirazı dinlenemez. Kaldı ki; redde mesnet … sayılı markanın 08.06.2018 tarihinde tescil edildiği, dava konusu markanın ise 16.08.2019 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği, SMK m.19/2 hükmü uyarınca redde mesnet markanın tescil tarihi ile dava konusu marka başvuru tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunmadığından, redde mesnet markanın kullanmama def’ine tabi bir marka olmadığı da sabittir. Dolayısıyla redde mesnet markanın tescilli olduğu emtialar bakımından fiilen kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın, dava konusu marka ile SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi oluşturup oluşturmadığı irdelenmelidir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler.” in redde mesnet alınan … sayılı marka kapsamındaki “Finansal ve parasal hizmetler.” ile aynı, aynı tür ve benzer hizmetler oldukları tespit edilmiştir. Şöyle ki; dava konusu marka başvurusunda bulunan “Finansal ve parasal hizmetler.” in redde mesnet … sayılı marka kapsamında birebir bulunduğu, her iki hizmet türünün aynı olduğu, dava konusu marka başvurusunda bulunan “Sigorta hizmetleri.” nin redde mesnet markada aynısının bulunmadığı, ancak bu hizmet türü ile redde mesnet markada bulunan “Finansal ve parasal hizmetler.” in benzer hizmetler oldukları, söz gelimi finansal ve parasal hizmet sunan bankaların aynı zamanda sigorta hizmeti de verdikleri veya idari/ekonomik açıdan bağlı diğer teşebbüslerce bu hizmetin verilebildiği, her iki hizmet türü arasında tamamlayıcılık ilişkisinin bulunduğu, söz gelimi finansal ve parasal hizmet türünden yararlanarak menkul veya gayrimenkul bir eşya edinen tüketici kesiminin aynı zamanda bu eşyayı sigortalama hizmetine de ihtiyaç duyduğu, dolayısıyla her iki hizmet türünden birbirini tamamlar şekilde yararlandığının ticari yaşamdaki mal ve hizmet alışverişinde yaygın bir uygulama olduğu, bu nedenle davaya konu marka başvurusundan çıkartılan hizmetlerin redde mesnet marka kapsamında hizmetler ile aynı, aynı tür ve benzer hizmetler oldukları tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu “Şekil+…” ibaresinden oluşan şekil, renk ve kelime unsurlarından müteşekkil karma bir markadır.
Redde mesnet … sayılı marka “…+Şekil” ibaresinden oluşan şekil, renk ve kelime unsurlarından müteşekkil karma bir markadır.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın ev çatısı figürü ile “…” ibaresinden oluştuğu, kelime unsurlarının farklı renklendirilmesi ve “…” ibaresinin kelimenin başlangıç kısmını oluşturması nedeniyle markanın genel görünümünde “…” ibaresinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak bağımsızlığını koruduğu, “…” ibaresinin davaya konu hizmetler bakımından yaygın kullanıma konu bir ibare olması nedeniyle ayırt ediciliğinin düşük olduğu, zira finansal ve parasal hizmetlerden yararlanarak ev ediniminin yaygın bir tüketici alışkanlığı olduğu, bir çok bankanın konut kredisi hizmeti verdiği, yine evlerin özellikle DASK gibi zorunlu sigorta yolu ile sigortalanması hizmetlerinin de yaygın olduğu, dolayısıyla markayı oluşturan esas unsurun “…” ibaresi üzerinde toplandığı, redde mesnet markadaki şekil unsurunun kelime unsuruna göre arka planda kaldığı, “BANK” ibaresinin tanımlayıcı olduğu, redde mesnet markanın esas unsurunun da “…” ibaresi olduğu, bu nedenle ilgili tüketici kesimi dikkatli ve seçici kimselerden oluşsa bile, emtia aynılığı ve benzerliğinin yanı sıra markaların yüksek düzeyde benzerliği karşısında iltibas tehlikesinin kaçınılmaz olduğu, bu hale göre daha önce “…” markasını gören veya işiten ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını aynı veya benzer hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu markayı önceki tarihli markanın serisi niteliğinde yeni bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında kısmen reddedilen hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 60,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 177,10 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …. … BANKASI A.Ş. tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı TÜRKİYE … BANKASI A.Ş. ‘ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/02/2021