Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/237 E. 2021/284 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/237 Esas
KARAR NO : 2021/284

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 09/04/2020
KARAR TARİHİ : 02/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayısına kaydedilen 09/04/2020 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplarla ve verdiği eğitimler neticesinde uyguladığı öğreti, metod ve yöntemler ile ulusal ve uluslararası alanda başarı yakalamış olan uzman eğitmen, enerjist, yazar ve bir çok organizasyon ve etkinliğinin sahibi olduğunu, müvekkilinin markalarından haberdar olan karşı tarafın, müvekkilinin aktif kullandığı … … … Taşlar markası hakkında marka tescil başvuru aşamasında olduğu bir anda müvekkilinin markasını kullanma girişimine girdiğini, diğer davalının müvekkilinin hiç tanımadığı birisi olmayıp, yıllardır müvekkilinin arkadaş ortamının içinde yer alan birisi olduğunu, davalı şahsın müvekkilinin tüm uyarılarına rağmen art niyetli olarak marka başvurusu yaptığını, müvekkilinin “… … … Taşlar” markasının tek hak sahibi olduğunu ve diğer davalı tarafından başvurunun tamamen kötü niyetle yapıldığını, davalı şahsın marka başvurusu yaptığı emtialardan müvekkilinin eskiye dayalı kullanım hakkı söz konusu olduğunu, müvekkilinin markasının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile aynı ve benzer mal ve hizmetler üzerinde müvekkili markasının aynısı olan bir markanın kullanılmasının tüketiciler nezdinde bir karışıklığa sebep verecek ve tüketicilerin kafasında doğrudan müvekkili markasına ve müvekkile bir çağrışım yapacağını, müvekkilinin aldığı ödüller ve yazdığı kitaplar ile gerek ulusal gerekse uluslararası tanınmışlığa sahip olduğunu beyan ederek; davalının 2018/59988 sayılı “… … taşlar” ibareli marka başvurusunun tescil işlemlerinin dava sonuçlanıncaya kadar durdurulması ile söz konusu markanın üçüncü kişilere devredilmesinin ve devrin sicile kaydedilmesinin önlenmesi hususunda takdiren 6769 sayılı SMK m.159 ve HMK m.391 vd. maddeler gereği teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının 2018/59958 sayılı “… … taşlar” marka başvurusunun 41.sınıfta “sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri” açısından tescil edilmesi halinde belirtilen eşya listesi yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalıya ait 2018/59958 sayılı … … … taşlar marka başvurusuna ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.01.2020 tarihli ve … sayılı kararına ilişkin ilgili marka kapsamında bırakılan 41.sınıfta yer alan “sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri” bakımından kısmen iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayısına kaydedilen 06/05/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markası ile redde gerekçe olarak gösterilen markaların; görsel, işitsel ve kavramsal olarak olarak benzer olduğundan söz edilemeyeceğini, karşılaştırılan markalar arasında çağrışım düzeyinde dahi benzerlik bulunmadığını, davacının gerçek hak sahibi olduğuna yönelik somut delil sunamadığını, bu nedenle davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığını, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığını, davalı şahsın kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunduğu hususunun ispatlanamadığını, müvekkili kurum tarafından verilen YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek; öncelikle süre noksanlığı mevcutsa bu sebeple, aksi halde esas bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayısına kaydedilen 30/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarını kabul etmediklerini, davacı ile aynı konuya ilişkin daha evvel Ankara 5.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E sayısı ile açılmış başka bir dava bulunup bu davanın derdest halde olduğunu, eldeki dava, söz konusu dava ile aynı konuya ilişkin olduğundan bu konuda tekrar dava açılmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin Sakarya Üniversitesi 2010-2011 yılları arasında eğitim aldığı, eğitim sonucunda kendisine yaşam koçluğu konusunda sertifika verildiğini, ayrıca … Eğitim ve Danışmanlık Temel Eft Kursu’na 05-06 Aralık 2015 tarihinde katıldığını, bunun gibi bir çok kursa ve seminere katılarak hepsinden belgelerini aldığını, aldığı eğitimler neticesinde yaşam koçluğu üzerinde yoğunlaştığını ve bu işi meslek olarak seçtiğini, bu mesleği ve uğraşları sonucunda “… … … Taşlar” adlı markayı ürettiğini ve kullandığını, kendi ürettiği markayı daha sonra kendi adına tescil ettirmek için 25/06/2018 tarihinde TÜRKPATENT’e başvuru yaptığını, başvuru üzerine, davacı kendisiyle hiçbir ilgisi ve alakası olmadığı halde bu tescilin iptali için başvuru yaptığını, ancak bu başvurunun TÜRKPATENT tarafından reddedildiğini, davacının bu markayı kendisinin ürettiği ve kullandığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının ilgi alanı çiniler ile ilgili olup herhangi bir eğitim, konferans faaliyetinin bulunmadığını, davacının, müvekkili ile birlikte yaşam koçluğu katılım belgesi aldıktan sonra taş konusuna yoğunlaştığını, davacı bioenerji ile ilgilenmekteyken müvekkilinin ilgi alanını ise bilinç altının oluşturduğunu, davacının hiçbir iddiasının doğru olmadığını, “… … … Taşlar” markasının kendisine ait olduğu iddiasının ispatı için ileri sürdüğü iddiaların hiçbirinin de doğru olmadığını, davacı delil olarak; aralarında geçen yazışmalardan bahsetmişse de, yazışmalar detaylı incelendiğinde, müvekkilinin; “Eğer marka sana aitse adını değiştiririm.” demesinin, markanın davacıya ait olduğunu kabullenme manasında yorumlanamayacağını, müvekkili, bu markanın kendisine ait olduğundan, davacının da bu markanın kendisine ait olduğunu iddia etmesi üzerine bu marka sana aitse değiştirelim mesajı ile davacıya iddiasını ispatlama şartıyla markayı kullanmayacağı konusunda iyi niyet göstergesinde bulunduğunu, müvekkilinin “www.thetastoneşifalıtaşlar.com” adında bir sitesinin de bulunduğunu, bu siteyi açtıktan sonra tescil başvurusunda bulunduğunu, davacının bastığı kitaplarda müvekkilinin kullandığı markasına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığını, davacının aynı zamanda bazı kanallara … … bioenerji olarak çıkmasının da müvekkiline ait olan markanın kendisine ait olduğu anlamına gelmeyeceğini, davacı vergi levhasını delil olarak göstermişse de, davacının vergi levhasının, müvekkilinin tescil başvurusundan sonra yapılmış bir başvuru olduğunu, delil niteliği bulunmadığını belirterek; öncelikle derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esas bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının kısmen iptali ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 hükmüne göre açılan davalı markasının kısmen hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Mahkememizin … E sayılı dava dosyası üzerinde yapılan 11/09/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında; Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının iki ayrı zaman dilimi içerisinde mahkememize kayıtlı iş bu esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesi talepli görüş sorulduğu, mahkememizce ayrı ayrı gerekçesi belirtilmek suretiyle bu talebe muvafakat edilmediğinin bildirildiği, ancak mahkemesince 01/07/2020 tarihli gerekçeli karar ile söz konusu dosyanın iş bu esasa kayıtlı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği görülmüştür.
Mahkememizin … E sayılı dava dosyası üzerinde yapılan 11/09/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında, taraflar arasındaki uyuşmazlık;
Asıl dava bakımından:
Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından yerinde olup olmadığı, davacıya ait 2018/60344 sayılı “… … … TAŞLAR+Şekil” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan 2018/59958 sayılı “… … Taşlar” markası arasında “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” hizmetleri bakımından SMK m.5/1-ç bendi bağlamında aynılık/ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunup bulunmadığı, davalı … …’ın iş bu dava bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu,
Birleşen dava bakımından (Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı birleştirilen dosyası):
Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. ” hizmetleri bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2018/59958 sayılı marka ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait telif hakkından kaynaklı üstün hakkı bulunup bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait 2018/59958 sayılı markanın “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” hizmetleri bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizin … E sayılı dava dosyası üzerinde yapılan 11/09/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen ara karar ile; Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin mahkememizin iş bu esasa kayıtlı dava dosyası ile birleştirilen … Esas sayılı dava dosyası ile iş bu dava dosyası arasında bağlantı bulunmadığından söz konusu davanın HMK m.167 hükmü gereği tefrik edilmesine, tefrik edilen dosyanın mahkememizin ayrı esasına kaydedilmesine, HMK m.166/2 hükmü uyarınca tefrik edilen dosyanın Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne iade edilmesinin önünde kanuni engel bulunduğundan ayrı esasa kaydedilmesine karar verilmiş olup, tefrik edilen dosya, yukarıda belirtilen esasa kaydedilerek yargılama yürütülmüştür.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde, davalı … …’ın “… … Taşlar” ibaresinin 41 ve 44. sınıflarda bulunan bir kısım hizmetler bakımından tescili amacıyla 25.06.2018 tarihinde gerçekleştirdiği 2018/59958 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.01.2019 tarih ve 317 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 01.03.2019 tarihinde 2016/15347, 2016/101261, 2016/101263, 2017/86811, 2018/36486, 2018/60344, 2018/60471 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazın incelenmesi sonucunda marka başvurusundan “Sınıf Kodu 41: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sınıf Kodu 44: Tıbbi hizmetler.” in çıkarılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacının 16.08.2019 tarihinde yeniden itiraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 17.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 03/06/2020 tarihinde tescil edilmiştir.
Mahkememizin 01/07/2020 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile; “Dosyanın re’sen seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetine (2 marka uzmanı – 1 Eğitim Sektörü) tevdii ile;
YİDK Kararının İptali İstemi Bakımından Salt Marka İşlem Dosyası ve bu işlem dosyasında itiraza mesnet gösterilen markalar, diğer iddia ve deliller değerlendirilerek,
Hükümsüzlük İstemi Bakımından Marka İşlem Dosyası’nın yanısıra dava, cevap, replik ve düplik dilekçeleri ile ileri sürülen itiraza mesnet markalar, diğer tüm iddia, savunma ve deliller birlikte değerlendirilerek,
Davacıya ait markalar ile davalıya ait marka başvurusu karşılaştırılarak;
a)Marka ve işaretlerin benzer olup olmadığı,
b)Emtiaların aynı veya benzer olup olmadığı,
c)Aralarında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı,
d)Davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markasından haksız yararlanma sağlayıp sağlamadığı, davacı markasının itibarına zarar verip veremeyeceği, ayırt ediciliğini zedeleyip zedelemeyeceği,
e)Davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı,
f)SMK m.6/6 hükmü uyarınca davacıya ait telif hakkından kaynaklı üstün hakkın bulunup bulunmadığı,
Hususlarında mütalaa alınmasına,
Her bir bilirkişi için 600,00’ar TL ücret takdirine,
Bilirkişi ücreti için eksik 1.800,00 TL’yi mahkeme veznesine yatırmak üzere davacı vekiline HMK m.324/2 hükmü gereği iki hafta kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde eksik avansın ikmal edilmemesi, davalıların da bu eksikliği ikmal etmek istememesi halinde davacı tarafın bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtarına, (İHTARAT YAPILDI)” şeklinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmişse de, bilirkişi incelemesi için tespit edilen eksik 1.800,00 TL delil avansının, davacı vekiline verilen kesin sürenin son günü olan 21/10/2020 tarihine kadar mahkeme veznesine yatırılmadığı, bu nedenle bilirkişi incelemesinin yapılamadığı tespit edilmiştir.
HMK m.324/1 ve 2 hükmüne göre; Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
Delil avansının süresi içerisinde yatırılmamasının yaptırımı, tarafın dayandığı delilden vazgeçmiş sayılması, yani o delil incelenmeden karar verilmesidir. (Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.936) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/02/2018 tarih 2017/15-422 Esas 2018/114 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Delil avansının yatırılmaması hâlinde, bu yükümlülüğün üzerine düştüğü tarafın o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı kabul edilerek, yargılamaya devam edilir ve o delille ispatlanacağı düşünülen vakıa ispatlanamamış sayılır. Böyle bir durumda hâkim, mevcut delil durumuna göre karar verir.
Somut olayda; davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içinde eksik delil avansını ikame etmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yargılama yürütülmüştür.
Yukarıda yer verilen açıklamalardan sonra; tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, tarafların süresinde gösterdikleri tanıkların beyanları, HMK m.145 hükmü uyarınca sonradan delil olarak gösterilen soruşturma dosyaları ve tüm dosya kapsamına göre mahkememizce re’sen yürütülen hukuki ve maddi vakıa değerlendirmesine göre;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Dava konusu marka başvuru tarihi 25/06/2018 olup, davacının bu tarihten sonraki tarihli 2018/60344 ve 2018/60471 sayılı markalarının SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak iltibas değerlendirmesinde redde mesnet olamayacakları tespit edildiğinden, bu markalar değerlendirme dışı tutulmuştur.
Davalı şahsa ait 2018/599/58 sayılı markanın gerek YİDK kararının iptali istemi bakımından, gerek hükümsüzlük istemi bakımından dava konusu yapılan emtiaları; “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.”dir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan ve dava konusu yapılan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.”, itiraza mesnet gösterilen 2016/15347, 2017/86811 ve 2018/36486 sayılı marka kapsamında birebir bulunmaktadır. Dolayısıyla dava konusu marka kapsamında yer alan ve dava konusu yapılan hizmetlerle itiraza mesnet gösterilen 2016/15347, 2017/86811 ve 2018/36486 sayılı markaların kapsamında yer alan bir kısım hizmetler aynı/aynı türdür.
Davacıya ait itiraza mesnet; 2016/101261 ve 2016/101263 sayılı markaların kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle dava konusu marka kapsamında yer alan ve dava konusu yapılan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” arasında benzerlik bulunduğu tespit edilememiştir. Zira; karşılaştırılan bu mal ve hizmetlerin; benzer ihtiyaçları karşıladıkları, birbirleri yerine ikame edildikleri, aralarında rekabet bulunduğu, birbirleri ile tamamlayıcılık ilişkisi içerisinde bulundukları, benzer yerlerde satışa arz edildikleri gibi aralarında benzerlik ilişkisi kuracak ilişkinin bu mal ve hizmetler arasında bulunduğuna ilişkin delil dosya kapsamında bulunmamaktadır.
Dava konusu marka; “… … taşlar” şeklinde, “…” ibaresi markanın esas unsurunu oluşturacak şekilde büyük punto ile ön planda olacak şekilde, “… taşlar” ibaresi ise “…” ibaresinin altında ve markasal mizanpajda arka planda kalacak şekilde küçük punto ile yazılmış halde oluşturulmuştur. Markada yer alan “…”, ismini … beyin dalgalarından alır. Genelde gece uyurken, derin hipnoz sırasında ve evrendeki birliğin deneyimlendiği durumlar … dalga boyunda gerçekleşir. Yani … hali çok derin bir gevşeme anıdır. Markada yer alan “…” ibaresi İngilizce bir kelime olup Türkçe’de “Taş” anlamına gelmektedir. Bir bütün halinde “…” ibaresi, davaya konu “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” ni doğrudan tanımlamaz, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden herhangi birini hemen ve ilk bakışta tüketicinin zihnine getirmez. Bu nedenle söz konusu ibarenin somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olduğu ve markanın esas unsurunu oluşturduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalardan davalı markası ile aynı/aynı tür hizmetleri içeren markaların; “Şekil+… bionerji”, “Şekil+…” ve “Şekil+… Köyü” şeklinde, kelime ve şekil unsurlarından oluşan karma markalar oldukları, markalarda yer alan şekil unsurunun; karşılıklı iki elin avucunun bir küreyi tutar şekilde konumlandırılmış hali ile bu avucun içinde yer alan mavi, mor, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil renk şeritleri ile bu şeritlerin oluşturduğu elips şeklinin içinde yer alan ve beyaz yazı karakteri ile yazılmış “S” ve ters “S” harflerinden oluştuğu tespit edilmiştir. Markalarda yer alan bu şekil unsurunun markanın genel görünümü içinde, markanın ayırt edici etkisine katkısı bulunan ayırt edici niteliğinin bulunduğu, bunun yanı sıra; markalarda yer alan “…” ve “… Köyü” kelimelerinin de davaya konu “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.”ni doğrudan tanımlamaları, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerini hemen ve ilk bakışta tüketicinin zihnine yerleştirmemeleri nedeniyle somut ayırt edici nitelikleri bulunan ibareler oldukları tespit edilmiştir. Dolayısıyla itiraza mesnet markaların esas unsurlarının; şekil unsuru ile birlikte “…” ve “… Köyü” kelimeleri olduğu tespit edilmiştir.
Davaya konu 41.sınıfta yer alan hizmetler; yetişkinlere hitap eden, ucuz olarak nitelendirilemeyecek mal ve hizmet grubundan oluşan, mal ve hizmeti satın alan tüketicilerin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunduğu hizmetlerden oluşmaktadır. Bu nedenle, davaya konu bu hizmetlerin dikkatli ve bilinçli tüketici kesimine hitap ettiği kanaatine varılmıştır. Nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarih 2018/3154 E 2019/4816 K sayılı kararında belirtildiği üzere; 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu kabul edilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunmadığı, dava konusu markanın esas unsurunun bütün halinde “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarından hizmet ayniyeti/benzerliği taşıyan itiraz markalarının ise “Şekil+…” ve “Şekil+… Köyü” olarak esas unsurlarının bulunduğu, bu esas unsurlar arasında her na kadar “…” kelimesinden kaynaklı olarak bir benzerlik bulunsa da, ilgili tüketici kesiminin markaları parçalayıp bölerek analiz etmedikleri, markaları oluşturan esas unsurları bir bütün halinde algıladıkları, dava konusu markanın başında yer alan “…” kelimesinin “…” kelimesi ile bütünlük arz edecek şekilde ve bitişik halde yazılmasından kaynaklı olarak ilgili tüketici kesiminin dava konusu markayı bir bütün halinde “…” şeklinde algılayacağı, ayrıca itiraza mesnet markalarda bulunan ancak dava konusu markada yer almayan şekil unsurunun da, görsel olarak markaları birbirinden uzaklaştırdığı, davaya konu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin dikkatli ve bilinçli olduğu da nazara alındığında; daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, markalar arasında doğrudan ya da dolaylı bir ilişki kurmayacağı, marka sahipleri arasında da idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, belirtilen nedenlerle dava konusu marka ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacıya ait itiraza mesnet markalar ile dava konusu marka arasında yukarıda izah edildiği üzere işaret benzerliği bulunmadığından, SMK m.6/5 hükmünün uygulama alanının doğması için gerekli ilk koşul olan, markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik somut olayda mevcut olmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava konusu marka başvuru tarihi olan 25/06/2018 tarihinden sonraki tarihli delil niteliğinde evrak değerlendirme dışı tutulmuştur. Zira; davacı taraf, 25/06/2018 tarihinden önce, dava konusu markaya konu işaretin aynısı veya benzerini, dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerle aynı ya da benzer hizmetler üzerinde yoğun ve sıkı kullandığını ispatladığı takdirde SMK m.6/3 hükmü uyarınca marka başvurusuna itiraz edebilir, SMK m.25 hükmü uyarınca tescil edilmişse markanın hükümsüzlüğünü isteyebilir.
Bu çerçevede davacı tarafından ibraz edilen delil mahiyetindeki evrak incelendiğinde; 25/06/2018 tarihinden sonraki tarihli faturalar SMK m.6/3 hükmü kapsamında yapılan incelemede değerlendirme dışı tutulmuştur. Bu faturalar, davacının gerçek hak sahipliğini ispatlayacak nitelikte deliller değildir. Bunun gibi üzerinde tarih barındırmayan görseller de davacının gerçek hak sahipliğini ispatlayacak nitelikte markasal kullanımlar değildir. Zira; tarihsiz görsellerin, dava konusu marka başvuru tarihinden önce mi yoksa sonraki döneme mi ilişkin olduğu yönünde yeterli kayıt barındırmadığı anlaşıldığından, bu görsellerin, gerçek hak sahipliğine mesnet olamayacakları kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin evrak incelendiğinde; Bu evrakların hiçbirinde dava konusu “… … taşlar” markası ile aynı veya benzer tescilsiz bir işaretin dava konusu hizmetlerle aynı ya da benzer hizmetler bakımından yoğun ve sıkı kullanıldığının ispatlanamadığı anlaşıldığından SMK m.6/3 hükmü koşulunun somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava konusu marka ile itiraza mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin ispatlanamadığı, davacı ile davalı … …’ın önceye dayalı tanışıklıkları bulunduğu, birbirlerini tanıdıkları, davacı tanıkları ….’ın beyanlarına göre; dava konusu “…” markasını ilk olarak davacının oluşturduğu, davalı …’in davacıyı tanıdığı, ancak davacının oluşturduğu “…” markasından önce bu markayı kullanmadığını beyan ettikleri, davalı … … tanıkları…’ın beyanlarına göre; dava konusu “…” markasını ilk olarak davalının bulduğu ve tescil başvurusunda bulunduğunu beyan ettikleri, davacı tanık beyanları ile davalı tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu, başka bir deyişle; davalı tanıklarının, davacı tanık beyanlarını teyit eder mahiyette olmadığı, davacı vekilinin 28/05/2021 tarihli dilekçesi ile davalı şahıs tanıkları hakkında yalan yere tanıklık yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulduğu belirtilen soruşturma dosyaları numaralarının mahkememize bildirildiği, HMK m.145 hükmü uyarınca bildirilen soruşturma dosyalarının bir örneğinin UYAP üzerinden celp edildiği, Sapanca Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….Sor sayılı dosyalarında soruşturma aşamasının devam ettiği, bu dosyaların celp edildiği tarih itibariyle davalı şahıs tanıklarının yalan yere tanıklık yaptıklarına ilişkin aksi yönde yeterli delil bulunmadığı, davalı şahıs tanıklarının yalan yere tanıklık yapıp yapmadıkları hususunda ceza soruşturmasının tamamlanması mahkememiz bakımından bekletici mesele mahiyetinde ise de, davacı vekili Av.Diclehan FIRAT’ın, mahkememizin 02/07/2021 tarihli duruşmasında verdiği ve imzası ile tasdik ettiği beyanı ile; soruşturma dosyalarının sonucu beklenmeksizin yargılamanın yürütülmesi isteminde bulunduğu, HMK m.25/2 hükmü uyarınca davacı vekilinin soruşturma dosyalarının sonucu beklenmeksizin yargılamanın yürütülmesi isteminde bulunması nedeniyle, taraflarca getirilme ilkesinin bir sonucu olarak mahkememizce ceza soruşturmalarının neticesi beklenmeksizin yargılamanın yürütüldüğü, bu hale göre davalı şahıs tanıklarının yalan yere tanıklık yaptıkları hususunun aksini ispat edecek nitelikte yeterli delilin dosya kapsamında bulunmadığı, dava dilekçesinde yer alan ve davacı ile davalı şahıs arasında geçtiği belirtilen facebook yazışmaları incelendiğinde; davalı şahsın, dava konusu markanın davacıya ait olduğunu kayıtsız ve şartsız kabul ettiğini belirtir ikrar mahiyetinde beyanlarının olmadığı, “Ama yine de pazartesi araştıracam, olmuyorsa değiştiririm sorun yok yani”, “Yine de sorar öğreniriz olmuyosa değiştiririm sorun yok. Eğer seni üzdüyse bu isim yine değiştiririm arkadaşım. Senden kıymetli değil altı üstü bir isim.” ve “Bak ben istesem de … olamam ki böyle bir niyetim de yok. İnan sakince işimi yapmak istiyorum ve bu işi seviyorum. Senin yerin ve duruşun belli ve seninle gurur duyuyorum çok yol katettin. Allah daha iyi yerlere getirsin inşallah ama keşke böyle olmasaydı.” gibi davalı şahıs beyanlarının, dava konusu markanın davacıya ait, ilk olarak davacının bulduğu ve davalı şahsın da davacının bulduğu, kullandığı ve belli bir ayırt edicilik kazandırdığı bu markayı davacıdan önce davranarak tescil ettirmek üzere diğer davalı TÜRKPATENT’e kötü niyetle başvuruda bulunduğu şeklinde yorumlanamayacağı, zira davalı şahsın bu yönde açık bir ikrarının bulunmadığı, belli bir araştırma sonucu davacının haklı olması ihtimalinde dava konusu markayı değiştirmeyi taahhüt ettiği, eldeki açılan dava aşamasında ise davalı şahıs vekilinin, davacı iddialarını kabul etmediği ve dava dilekçesinde ileri sürülen müvekkili aleyhine olan vakıaları reddettiği, bunların haricinde; davalı şahsın engelleme, spekülasyon, tuzak, şantaj, haksız menfaat elde etme, davacı tarafın ticari faaliyetlerini dürüstlük kuralına aykırı olarak baltalama amacıyla davaya konu marka başvurusunda bulunduğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığından davalı şahsın kötü niyetli olduğu iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 192,25 TL dosya masrafı ve posta ücreti olmak üzere toplam 308,85 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harcı, 300,00 TL delil masrafı olmak üzere toplam 308,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … … vekilinin yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/07/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza