Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/233 E. 2022/143 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/233 Esas
KARAR NO : 2022/143

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 07/09/2020
KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının Türkiye çapında, veteriner klinik ve hayvan hastaneleri ile üniversitelerin veterinerlik fakültelerine yazılım, program, uygulama, bilişim sistemleri ile teknik alt yapı ve teknik servis hizmetleri veren “…” tanıtma vasıtası ile sektörde tanınmış bir firma olduğunu, bu faaliyetler doğrultusunda davacının müşterilerinin iletişimini kolaylaştırmak ve profesyonel bilgilerine daha rahat erişmelerini sağlamak amacıyla bir uygulama geliştirdiğini, bu uygulamaya marka olarak da huzurda dava konusu edilen “şekil” işaretini seçtiğini, bu markanın tescili için dosyaladığı başvurunun davalı firmanın tescilli ve tanınmış markalarına dayalı itirazları neticesinde diğer davalı TÜRKPATENT tarafından bütünüyle ve nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının karıştırılma ihtimalini doğuracak şekilde benzer olmadıklarını, markaların genel görünümlerinin ve toplu intibalarının farklı olduğunu, ayrıca karşılaştırılan markaların farklı tüketicilere hitap ettiğini, davalının markasının ücretsiz bir haberleşme hizmetinde kullanıldığını, davacının markasının ise üyelik şartlarını kabul eden veterinerlikle ilgili kesime hitap ettiğini, bu sebeplerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının markasının genelleme yoluyla davalının markasıyla ilişkilendirilmesi halinde davalının mesajlaşma programları hususunda tekel olacağını ve serbest rekabet ortamının ortadan kalkacağını ileri sürerek; TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 03.07.2020 tarihli ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 14/07/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, davacının markasında geçen “…” ibaresinin davalının redde mesnet alınan markalarının tek unsuru olan “…” ibaresinden sadece birkaç harf açısından farklı olduğunu, bu farklılığın markaların yakınlaşmasının önüne geçemediğini, davacının marka başvurusunun reddedildiği emtialar açısından, taraf markalarının aynı veya ilişkili emtialarda kullanılacağını, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, redde mesnet alınan markaların tanınmışlığı sebebiyle de dava konusu markanın reddi kararının yerinde ve doğru olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili davaya cevap verme süresi sona erdikten sonra ibraz ettiği 17/01/2022 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının son yılların en tanınmış mesajlaşma hizmetlerinden bir olan … markalı uygulamayı geliştiren firma olduğunu, bu uygulamanın yaklaşık 180 ülkede 2 milyardan fazla aktif kullanıcısının bulunduğunu, bu uygulamanın ülkemizde de kullanıcılar tarafından çok tercih edilmekte olduğunu, …’ın tanınmışlığının Meta şirketi tarafından satın alınmasından sonra daha da arttığını, davalının Türkiye’de tescilli bir çok markasının bulunduğunu, aynı zamanda davalının markasının TÜRKPATENT nezdinde T/03476 sayı ile tanınmış marka statüsüne de alınmış olduğunu, dava konusu edilen markanın davalının bu tescilli/tanınmış markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer bir marka olduğunu, zira markalarda geçen kelime unsurlarının son beş harfinin, dizinleri de dahil olacak şekilde birebir aynı olduğunu, taraf markalarının okunuşlarının da birbirlerine çok benzediğini, davalının konuşma balonu içerisinde yer alan telefon logosu ile dava konusu markada geçen yine konuşma balonu içinde yer alan hayvan patisi figürünün de yakın benzer olduğunu, bu benzerlikler ve davalının markalarının tanınmışlığı göz önüne alındığında, dava konusu markanın tescilinin davalının markalarının tanınmışlığına zarar vereceğini, davacının haksız olarak davalının markasının tanınmışlığından fayda sağlayacağını, somut olayda karşılaştırılan markaların aynı/aynı tür emtiaları kapsadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Re’sen gözetilmesi gereken bir sebep olarak hak düşürücü süre noksanlığının mevcut olup olmadığı, davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2019/57571 sayılı “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait 2015/103320 sayılı “…” ve 2011/70159 sayılı “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirket markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait marka başvurusunun, davalı şirkete ait markalardan haksız bir yarar sağlama, onların itibarlarını lekeleme veya ayırt ediciliğini zedeleme risklerini taşıyıp taşımadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 17.06.2019 tarihinde “Şekil+…” ibareli 2019/57571 sayılı başvuru ile 09, 35, 38 ve 42.sınıflarda yer alan mal ve hizmetler bakımından tescil talebinde bulunduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.09.2019 tarih ve 333 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı şirketin 27.11.2019 tarihinde 2015 103320, 2011 70159 ve 2015 103330 sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davacının bu itiraza karşı 09.12.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafından 31.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri ile 2015 103320 ve 2011 70159 sayılı markaların gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 05.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 03.07.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan emtialar ile redde mesnet markaların kapsamlarında yer alan emtialardan aynı veya aynı tür olanlar karşılıklı olarak tablo halinde gösterilmiştir. Dolayısıyla tablo halinde karşılıklı olarak gösterilen bu mal ve hizmetlerin ilave bir inceleme yapılmaksızın aynı ya da aynı tür olduğu söylenebilecektir.
Bununla birlikte; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan “Dürbünler.” emtiaları ile redde mesnet marka kapsamında yer alan “Teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, deney malzeme ve cihazları.” emtiaları benzerdir. Zira bu emtialar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, benzer yerlerde ve benzer raflarda satılırlar.
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan “Giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar)” emtiaları ile redde mesnet marka kapsamında yer alan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları, Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.
” emtiaları benzerdir. Zira bu emtialar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, benzer yerlerde ve benzer raflarda satılırlar.
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan “Manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.” emtiaları ile redde mesnet marka kapsamında yer alan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar.” emtiaları benzerdir. Zira bu emtialar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, benzer yerlerde ve benzer raflarda satılırlar.
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan “Elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri.” emtiaları ile redde mesnet marka kapsamında yer alan “Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları.
” emtiaları benzerdir. Zira bu emtialar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, benzer yerlerde ve benzer raflarda satılırlar.
Davacının marka başvurusundan çıkartılan ve 09. Sınıfa giren; “Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil)” emtiaları ile 42. Sınıfa giren; “Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri” açısından, davalının markalarının tescilli olduğu hiçbir emtia yönünden emtia benzerliği/türdeşliği gerçekleşmemiştir. Zira davalının redde mesnet markalarının kapsamına giren emtialardan hiçbiri, bu emtialar ile benzer alıcı çevresine hitap etmezler, benzer ihtiyaçları gidermezler, aynı kaynaklar tarafından sağlanmazlar, dağıtım kanalları ve satış yerleri farklıdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri yoktur ve birbirleri yerine ikâme de edilemezler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynı değildir, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi dahi bulunmaz ve benzer markaları bu farklı mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin/alıcıların markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan mal ve hizmetlerden 09. Sınıfa giren; “Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil)” emtiaları ile 42. Sınıfa giren; “Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri” hizmetleri haricinde kalan sair mal ve hizmetler bakımından redde mesnet markalar kapsamındaki emtialarla benzerlik şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu 2019/57571 sayılı marka incelendiğinde; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir marka olduğu, işaretin üst kısmında yeşil çerçeveli beyaz zeminli bir konuşma baloncuğu şeklinin içine bir pati figürü konuşlandırıldığı, bu şeklin altına da yeşil renkli düz yazı karakterindeki harflerle baş harfi büyük olacak şekilde “…” ibaresi yazılmıştır. Bu hali ile, dava konusu edilen işarette kullanılan şekil unsurunun varlığına rağmen, işarette markasal hüviyette ayırt ediciliği en yüksek olan ve tüketicinin zihninde ilk planda/baskın olarak algılanan unsurun “…” şeklindeki kelime unsuru olduğu düşünülmektedir. Zira; böyle, basit şekil unsurları yanında dikkat çekici şekilde/puntolarda yazılmış kelime unsurlarını da ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Bu nedenle, dava konusu edilen markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; her iki markanın da şekil ve renk unsurlarından yoksun kelime markaları olduğu ve her iki markada da, biraz farklı yazım karakteriyle yazılmış birebir aynı “…” ibaresinin tek unsur olarak kullanıldığı görükmektedir. Bu yüzden, davalı şirketin redde mesnet alınan markalarında esas unsurun tek başına “…” ibaresi olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” ibarelerinin mevcudiyetinin markaları benzer kılıp kılmaya yetmediğinin tespiti, huzurdaki uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir. Karşılaştırılan ibarelerin bitiş kısmındaki beş harf ve bu harflerin dizinleri aynıdır ve ibarelerin başlangıç kısmında yer alan “vet” ve “vat” şeklinde okunan “what” hecelerinin bilhassa okunuşları, birbirlerine çok yakındır. Aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle “benzer işaretler/sözcükler” sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararı vardır. Bu sebeplerle; davacının dava konusu edilen “…” markasının, davalının “…”lı markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında daha da net bir sonuç vermektedir; dava konusu edilen markalarda son 5 harfin, dizinleri de dahil olacak şekilde aynı olması, ibarelerin başlangıç kısmında geçen hecelerin de “vet” ve “vat” şeklinde, fonetik açıdan son derece yakın bir biçimde okunması, markaların kulakta bıraktıkları “tını”ları fonetik açıdan çok yakınlaştırmaktadır. İşaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, davalının markasında geçen “…” ibaresinin Türkçe’de “ne haber” anlamına gelen “what’s up” şeklindeki İngilizce tamlama ile Türkçe’de “uygulama” anlamına gelen İngilizce “application” kelimesinin “app” şeklindeki yerleşmiş kısaltmasının birleştirilmesinden oluşmuş orijinal bir kelime olduğu, bu anlamının İngilizce bilen tüketici kesimi nezdinde bu şekilde algılandığı göze alındığında, davacının markasında geçen ve Türkçe’de “veteriner” anlamına gelen İngilizce kökenli “vet” ibaresinin, davalının markasındaki kavramsal kompozisyondan esinlenerek aynı tamlama ve kısaltmanın birleştirilmesinden oluşturulmuş yapısı da dikkate alındığında, markalarda geçen kelimelerin tüketici zihninde yarattığı algının da yakınlaşmış olduğu değerlendirilmiştir. İngilizce bilmeyen tüketici kesiminde dahi, anlamları bilinmeyen kelimelerin tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmayacakları düşünülmektedir. Bütün bunlara göre; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. İzah edilen gerekçelerle karşılaştırılan markalar arasında yukarıda aynı veya benzer olduğu tespit edilen emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davalı firmanın TÜRKPATENT nezdindeki davacı marka başvuru işlem dosyasına sunduğu itirazları ekine konulmuş belgelerin, davalının “…” markasının dünya çapında ve Türkiye’de her yaştaki ve her sosyo-ekonomik seviyedeki kişiler tarafından çok iyi bilinen, sektör ayırımı dahi olmaksızın çok geniş bir kitleye hitap eden, büyük bir çoğunluk kitlesi tarafından kullanılan bir cep telefonu uygulamasının tanınmış markası olduğu, bu markanın yani “…” ibaresinin davalı ile özdeşleştiği, bu tanınmışlığın davalı TÜRKPATENT tarafından da T/03476 sayılı kayıt ile kabul edildiği ve taraf markalarının benzediği gerçekleri gözetildiğinde, “…” ibaresinin, herhangi bir emtiada, başka bir kişi/kuruluş tarafından markasal hüviyette kullanılması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşme ihtimalinin söz konusu olabileceği, başka bir deyişle; davalı şirket markalarının oldukça geniş bir kitleye hitap edecek şekilde yoğun ve güçlü bir biçimde iletişim aracı olarak kullanılmasından kaynaklı olarak davalı şirkete ait markalar ile benzer olduğu tespit edilen “…” esas unsurlu dava konusu markanın, davalı şirketin tanınmışlık sağladığı sektör haricinde kullanılması halinde dahi, davalı şirket markalarının tanınmışlığının etki gücü de nazara alındığında, davalı şirket markalarının oluşturduğu olumlu imajın haksız yere davacı markasına devredilme ihtimali bulunduğu, davalı şirket markalarının sulanması ihtimalinin söz konusu olduğu anlaşıldığından somut olayda SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 ve m.6/5 hükmü koşullarının mevcut olduğu anlaşılmakla; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 27,80 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 2.120,00 TL tercüme ücreti, 90,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 95,00 ABD doları, 100,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 95,00 ABD doları, 127,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.574,10 TL ve 190,00 ABD doları yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’nin yapmış olduğu 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/05/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza