Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/226 E. 2021/417 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/226 Esas
KARAR NO : 2021/417

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 31/08/2020
KARAR TARİHİ : 19/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/12/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
D A V A :
Davacı vekili 31/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markalarını çok uzun süredir kullanmakta olduğunu, yine ürün içeriğinin geliştirilerek “… …” şeklinde de piyasaya sürüldüğünü, müvekkilinin gerek dünyada, gerekse de Türkiye’de tescilli markalarının olduğunu, 95/003862 sayılı markasının yanı sıra 2019/100569 sayılı markasının da mevcut olduğunu, müvekkilinin markasını 1972 yılından beri pek çok ülkede tescil ettirdiğini, davalı yanın kötü niyetli olarak müvekkili markalarını tescil ettirmeye çalıştığını, … sayılı “…” ve 2019/10482 sayılı “… …” markalarının açıkça müvekkili markaları ile benzer olduğu gibi yine aynı malları kapsadığını, dava konusu markanın “…” ibarelerinden oluştuğunu, kurum nezdindeki itirazlarının kısmen kabul edilmiş olduğunu, markalardaki sair unsurların markaları farklılaştırmadığını, markaların görsel olarak benzer olduklarını, yine işitsel olarak da yüksek düzeyli benzerlik bulunduğunu, reddedilmeyen malların da müvekkili markaları kapsamındaki mallar ile benzer olduğunu, müvekkili markalarının herhangi bir etken maddeyi çağrıştırmadığı gibi dünya genelinde de tanınmış olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, hatta müvekkili markalarının birebir aynısını dahi başvuru konusu ettiğini, ayrıca davalının müvekkilinin kullanım biçimini dahi taklit ettiğini, müvekkilinin tanıtım görsellerini dahi kullandığını, davalı ile daha önce de karşı karşıya kalındığını, başvurularının çekilmesini talep ettiklerini ancak bu taleplerinin kabul görmediğini iddia ederek; … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 09/12/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Almanya’da faaliyet gösterdiğini, taraf faaliyetlerine konu ürünlerin farklı olduğunu, müvekkilinin tıbbi ve veterinerlik amaçlı ilaç üretmediğini, davacı markalarının tanınmış olmadığını, müvekkili markası ile davacıya ait markanın farklı olduklarını, müvekkili markasının başlangıç kısmında “…” sesinin yer aldığını, ayrıca yine “o-u” harfleri açısından farklılaştıklarını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Mahkememizin 03/03/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında; davanın YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu belirtilmiş olmakla birlikte, davaya konu YİDK kararının davacı marka vekiline 14/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın 31/08/2020 tarihinde açıldığı, dava konusu markanın ise eldeki dava tarihinden önce 24/04/2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmakla, YİDK kararının iptali istemine ilişkin davada hak düşürücü süre noksanlığı bulunduğundan, YİDK kararının iptali istemli dava, mahkememizin 17/03/2021 tarihli duruşmasında, iş bu dava dosyasından tefrik edilerek mahkememizin 2021/77 Esas sayılı dava dosyasına kaydedilmiştir. Mahkememizin 29/03/2021 tarih 2021/77 Esas 2021/146 Karar sayılı kararı ile; hak düşürücü süre noksanlığı nedeniyle YİDK kararının iptali istemli davanın reddine karar verilmiştir.
Bu nedenle, eldeki dava, sadece, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olarak görülmeye devam edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıya ait … nolu marka ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, bunlara bağlı olarak; davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi heyetlerinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 12.02.2019 tarihinde … sayılı “… …” ibareli 05.sınıfta bulunan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.04.2019 tarih ve 322 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davacının 11.06.2019 tarihinde 95/003862 sayılı markayı itiraza mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri uyarınca yayına itiraz ettiği, davalının 09.07.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazların incelenmesi sonucunda SMK m.6/1 hükmü uyarınca, başvurudan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler.” emtialarının çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan emtialar için devam ettirilmesine karar verildiği, davacının bu karara karşı 12.12.2019 tarihinde yeniden itiraz ettiği, davalının bu itiraza karşı 06.01.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, YİDK nezdinde gerçekleştirilen itiraz üzerine yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda 02.03.2020 tarih ve … sayılı karar ile itirazın reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 14.03.2020 tarihinde tebliğ edildiği, dava konusu markanın 24.04.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markal, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan emtialar “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” şeklindedir.
Hükümsüzlüğe mesnet 95/003862 sayılı marka kapsamında yer alan emtialar ise “İlaçlar” dır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında yer alan emtiaların spesifik olarak ilaç emtiasına ilişkin olduğu açıktır. İlaç, canlı hücre üzerinde meydana getirdiği tesir ile bir hastalığın teşhisini, iyileştirilmesi veya semptomlarının azaltılması amacıyla tedavisini veya bu hastalıktan korunmayı mümkün kılan, canlılara değişik uygulama yöntemleri ile verilen doğal, yarı sentetik veya sentetik kimyasal preparatlardır. İlaçlar genellikle fizyolojik etkilerine göre sınıflandırılır:
1. Sinir sistemini etkileyen ilaçlar
a. Merkezî sinir sistemini etkileyen ilaçlar
ı. Anestetik ilaçlar
ıı. Hipnotik ve sedatif ilaçlar
ııı. Analgesik ilaçlar
b. Perifer sinir sistemini etkileyen ilaçlar
c. Otonom sinir sistemini etkileyen ilaçlar
2. Kalp ve damar sistemini etkileyen ilaçlar
3. Sindirim sistemini ve barsakları etkileyen ilaçlar
4. Solunum sistemini etkileyen ilaçlar
5. Kemoterapik etki gösteren ilaçlar
6. Vitaminler ve hormonlar
7. Dezenfektan ve antiseptik etki gösteren ilaçlar
Bu anlamda davaya konu marka kapsamında kalan emtialardan yalnızca tıbbi içerikli/ilaç etkili içeriğe sahip olma ihtimali bulunan mallar açısından bir benzerlik kurulması mümkün olup sair mallar açısından ise bu kapsamda bir ilişki kurulması doğru ve isabetli olmayacaktır. Zira sair ürünler açısından artık tüketici ihtiyaçları farklılaşmış, ilgili ürünlerin satış noktaları, dağıtım kanalları, tüketiciye sunum biçimleri farklılaşmış, dolayısıyla hitap edilen nihai tüketici kitlesi de birbirinden uzaklaşmıştır.
Buna göre; dava konusu marka kapsamında yer alan Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları ile redde mesnet marka kapsamında yer alan “İlaçlar” emtiaları arasında benzerlik ilişkisi bulunmakta, sair davaya konu emtialar bakımından ise böyle bir benzerlik ilişkisi bulunmamaktadır.
Dava konusu marka incelendiğinde; iki ayrı sözcükten oluştuğu, “…” kelimesinin dilimizde de bilinen Türkçe bir kelime olduğu, bununla birlikte marka içerisinde yer alan diğer sözcüğün yabancı kökenli olmasıı nedeniyle “…” kelimesinin de doğrudan bilinen anlamıyla ilk anda algılanamayabileceği, markadaki ikincil unsurun “…” kelimesi olduğu, bu kelimenin bilinen bir anlamı bulunmadığı gibi yine herhangi bir ilaç etken maddesi veyahut tıbbi bir terim olduğunu gösterir bilginin de dosyada mevcut olmadığı, hal böyleyken marka içerisindeki ayırt edici unsurların birbirinden ayrı şekilde yazılmış “…” ve “…” kelimeleri olduğu değerlendirilebilir ise de gerek sekiz harfli yapısından kaynaklı görsel ve işitsel olarak konumu gerekse de “…” ibaresinin bir ön ses gibi algılanabilir niteliği itibariyle markadaki asli unsurun “…” kelimesi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı yan markasına bakıldığında ise; “…” şeklindeki sözcükten oluşmakta olup anılan kelimenin de bilinen bir anlamı bulunmadığı gibi yine herhangi bir ilaç etken maddesi veyahut tıbbi bir terim olduğunu gösterir bilginin dosyada mevcut olmadığı görülmüştür.
Bu çerçevede tespiti gereken husus “…” ve “…” şeklinde baskın unsurlara sahip taraf markalarının, ilgili tüketici kitlesi nezdinde birbiri ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceğidir.
Taraf markaları global olarak değerlendirildiğinde; Her iki taraf markası da sekiz harften oluşmakta olup markalarda “S-İ(I)-NP-R-E-T” harfleri birebir aynı dizilime haiz olduğu, kelimeler arasındaki tek farkın, yine her iki markanın da dördüncü harfini oluşturan “U” ve “O” harfleri açısından oluşan farklılıktan ibaret olduğu, kelimelerin ikinci harfleri “İ” ve “I” harflerinden oluşsa da, bu harflerin birbirlerine gerek görsel, gerekse işitsel olarak yüksek düzeyde benzer harfler oldukları, dava konusu markanın “…eklinde yazıldığı gibi telaffuz edilmesi ihtimalinde dahi “…” ve “…” kelimelerinin görsel anlamda harf dizilimsel açıdan var olan benzerliği ile birlikte işitsel açıdan sahip oldukları yüksek düzeyli benzerlik karşısında, dava konusu markadaki ön ses olan “…” sesinin, taraf markalarının birbirlerinden yeterince uzaklaşmaları sonucunu meydana getirmeyeceği, hal böyleyken taraf markalarını oluşturan işaretlerin bütünsel algılarda, son derece güçlü bir benzerlik taşıdıkları, bununla birlikte 05. Sınıf mallar bakımından ilgili tüketici kitlesinin niteliğinin yükselmiş olmasının, taraf markaları arasındaki benzerliğin karıştırılma ihtimaline neden olup olmayacağında değerlendirilmesi gereken bir başka husus olduğu, bu anlamda sağlık sektörüne ilişkin olmayan bir ortak/benzer ibareden kaynaklanan benzerliğin, salt tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat seviyesinin yüksek düzeyli oluşu gerekçe gösterilerek, hiçbir koşulda iltibas ihtimaline neden olmayacağı şeklinde bir yorumda bulunulmasının doğru olmayacağı, söz gelimi, ortak unsurun mülkiyete konu edilemeyen ve herkesin ortak kullanımına açık kalması gereken bir … (İnternational Nonproprietary Names) olması halinde bu ortak unsur, farmakolojik olarak ilacın ilintili olduğu etken maddeler ile ilişkisini gösterdiğinden tek başına iltibas oluşturması mümkün olmadığı gibi ilaç markalarında etken maddeden türetilen markaların da birbirlerinin varlığına rağmen tescil edilebilir oldukları, zira ilaç sektöründeki marka tercihi genel olarak, ya ilacın etken maddesine ya da tedavisi hedeflenen hastalığa vurgu yapan jenerik işaretlerden oluşturulduğu, başka bir ifadeyle bu şekilde kombine edilen markalarda … adına veyahut tıbbi bir sözcüğe yer verilmiş olmasının, başvuru sahibinin o ibare üzerinde tekel hakkı oluşturmasını değil, markayı oluşturan sözcüğün bütünü üzerinde bir hak sahibi olmasını sağlamakta ve önceki – sonraki marka arasında bir iltibas ihtimalinden bahsedilmediği, ancak somut olaydaki gibi ortak unsurun tıbbi nitelikte bir ibare ya da hastalık adına ilişkin vurgu yapan bir işaret olmadığı ya da sağlık sektörüne ilişkin terimsel bir kavrama işaret etmediği takdirde, ilgili tüketici kitlesinin niteliği yüksek olsa dahi iltibas ihtimalinin mevcut olma ihtimali bulunduğu, dolayısıyla her ne kadar tüketici kitlesinin niteliği yükselmiş ise de … … ve … şeklindeki taraf markalarının, hakim unsurları olan sözcükler açısından var olan güçlü seviyedeki benzerliğin, tüketicinin her iki markanın birbirinin serisi olarak algılamalarını kuvvetlendirebileceği, dava konusu markadaki “…” ön sesinin taraf markalarının birbirlerinden tamamen bağımsızlaşmaları sonucunu meydana getirmeyeceği, bu anlamda ilgili tüketicinin bir kesiminin aynı iktisadi kaynağa ait iki ayrı marka ile karşı karşıya olduğunu düşünebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, tüm bu nedenlerle marka kapsamındaki “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” malları bakımından taraf markaları arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davaya konu sair mallar bakımından ise bu yönde bir tehlike bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanın dava dilekçesi ekinde dava konusu ibareyi ya da kendisine ait “…” markasını, dava konusu markanın başvuru tarihi olan 12.02.2019 tarihinden daha önceki tarihlerde aktif ve fiili anlamda kullandığını gösterir delillerin yer almadığı, marka işlem dosyasında yer alan deliller incelendiğinde; davacının “…” markalarını, Türkiye’de bir kısım ilaç firması üzerinden satışa sunduğunu gösterir 2011-2014 tarihli faturalar, Sağlık Bakanlığı’ndan alınma 2018 tarihli ruhsat, TİTCK tarafından verilen ruhsatname ek yazısı gibi delillerin mevcut olduğu, bu delillerden davacı yanın “…” markasını, ülkemizde aktif olarak kullandığı kanaatine getirilebileceği, ancak bu kullanımların davacının tescilli markalarına dayalı olduğu, SMK m.6/1 hükmü uyarınca yukarıda yapılan değerlendirmede zaten davacı yanın markasını kullandığı emtialar ile ilişkisi davaya konu bir kısım emtialar bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu hususunun tespit edildiği, sair emtialar bakımından ise, davacı yanın SMK m.6/3 hükmü uyarınca lehine ek bir koruma sağlanamayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanca tarafından “…” markalarının kullanımını gösterir çok sınırlı sayıda delile yer verilmiş, ayrıca davacı markalarının uluslararası tescillerinden bahsedilmiş ise de iş bu delillerin davacı markalarının, tanınmış marka korumasından yararlanmasını sağlayacak yeterlilikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafın kötü niyet iddialarının temelinde, davalı tarafça başvuru konusu edilen işaretin davacı markalarına olan benzerliği temelinde şekillendiği, davalı firmaya davacı yanca daha evvel uyarı metni gönderildiğinden bahsedilmiş ise de bu metne dosya içerisinde rastlanılmadığı gibi dava dilekçesinde belirtilen davalıya ait fiili ekran görüntülerinin tarihsiz olduğu, davalıya ait 2019/100285 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun, dava konusu marka başvuru tarihinden sonraki tarihli bir başvuru olduğu, kötü niyet iddiasının değerlendirilmesinde, dikkate alınması gereken tarihin, kötü niyetli olduğu iddia edilen marka başvuru tarihi olduğu, buna göre, dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle davalı yanın kötü niyetli olup olmadığına ilişkin yapılacak değerlendirmede, sonraki tarihli 2019/100285 sayılı marka başvurusunun dikkate alınamayacağı, buna göre; davaya konu marka ile itiraza mesnet markanın bir kısım mallar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı yanın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı, davalı yanın spekülasyon, engelleme, tuzak, şantaj vb. amaçla ticari dürüstlük kuralına aykırı eylemlerde bulunmak kastıyla marka tescil başvurusunda bulunduğu hususu ispatlanamadığından davacı yanın kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu bir kısım mallar bakımından SMK m.6/1 hükmü koşulunun oluştuğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; dava konusu … sayılı markanın “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği karar kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
7-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin karar ve ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 137,00 TL tebligat-posta masrafı olmak üzere toplam 1.949,20 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 974,60 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 974,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 16,30 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2 si olan 8,15 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 8,15 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/11/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza