Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/223 E. 2022/69 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/223 Esas – 2022/69
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/223 Esas
KARAR NO : 2022/69
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 28/08/2020
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 28/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin 1991 yılından kurulmuş bir şirket olarak süpermarket ve alışveriş merkezi faaliyetlerinde bulunduğunu, müvekkilinin 1993 yılından beri tescilli ticaret unvanı olarak “…” ibaresini kullandığını, ilk olarak 1996 yılında 175704 sayısı ile marka tescili aldığını, 2010 tarihinde kurum nezdinde tanınmış marka olarak tespit edildiğini, dava konusu markanın … sayılı “… …” ibaresini içerdiğini, başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin “…” markasının bir serisi gibi algılanabilecek nitelikte olduğunu, “…” ve “…” ibarelerinin benzer olduklarını, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, her iki markanın birbirileri ile aynı yönde algılar bırakacaklarının tereddütsüz olduğunu, muhatap firmanın bilinçli olarak müvekkili markasını taklit ettiğini, müvekkilinin markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, yine taraf markalarının kapsamlarının da birbirleri ile benzer olduklarını, dava konusu markanın, müvekkili markasından türetilmiş bir marka olduğunu, müvekkili markasının tanınmış olduğunu, bu hususun kurum tarafından da tespit edildiğini, bu nedenle dava konusu markanın tümden reddinin gerektiğini, Kurum tarafından daha evvel müvekkili markaları ile benzer şekilde yapılan başvurulara yönelik itirazların kabul edildiğini, müvekkilinin markasını uzun yıllardır ve bilfiil kullandığını iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 27/12/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Dava konusu … ibaresinin davacı markalarından
tamamen farklı bir çağrışım oluşturduğunu, “…” markasını gören bir tüketicinin, dava
konusu markanın izleniminin görünüşte ve söylenişte davacı markalarından tamamen
farklılaşmış olduğunu, başvuru markasında yer alan farklılıkların belirgin farklılıklar olduğunu, bu
farklılıkların, markaların farklılaşmasını sağlayacak şekilde görünümü ve söylenişini
etkilemekte olduğunu anlayabileceğini, “…” ibaresini gören
tüketicinin aklına davacı markalarının gelmesinin mümkün olmadığını, SMK 6/1
hükmündeki şartların hiçbirinin somut olayda gerçekleşmediğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … LOGİSTİCS GROUP LTD vekili 04/10/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın müvekkili markasının tesciline yönelik davaya konu kararın iptalini 39 ve 42. sınıfta isterken kendisinin ilgili sınıftaki tüm emtialar için dayanak yaptığı markalar açısından kullanımını ispatlaması gerektiğini, müvekkili markasının bir bütün olduğunu, dolayısıyla da incelemenin bütün üzerinden yapılması gerektiğini, taraf markaları arasında müvekkili markasında ikinci sırada yer alan kelimenin ilk dört harfinden kaynaklı bir benzerlik bulunduğundan bahisle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin 2007/44388 sayılı “…” markasının zaten tescilli olduğunu, müvekkili markasının da gerek ABD gerekse de AB ülkelerinde 1998 yılından bu yana korunduğunu, müvekkilinin Türkiye’de bir ikameti dahi bulunmamakta, faaliyet alanının da “yüklerin birleştirilmesi ve dağıtılması hizmetleri” olduğu gözetildiğinde, aslen davacı markasından esinlenme ya da iltibas yaratma amacı bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, müvekkilin 39 ve 42. sınıflardaki tescilinin, davacı markalarına zarar vermeyeceğini, müvekkilinin markalarını yıllardır pek çok ülkede tescil ettirdiğini, Yüksek Yargının benzer uyuşmazlıklarda vermiş olduğu kararlarında bütünsel değerlendirmeden bahsettiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalının Madrid Protokolü hükümleri uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumuna yaptığı “… …” ibareli marka başvurusunun … no. ile işleme alındığı, marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.07.2019 tarih ve 329 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 30.09.2019 tarihinde T/01943, 2014/56225 sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 06.11.2019 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi sunduğu, 2014/56225, T/01943 sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 07.02.2020 tarihli kararı ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 18 inci maddesine dayanılarak yapılan itirazın incelenmesi sonucunda haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 30.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin bu itiraza karşı 08.06.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, karara yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içerisinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu … sayılı marka başvurusu tescil edilmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu nedenle eldeki uyuşmazlık, salt YİDK kararının iptali istemi bakımından esas yönünden incelenerek sonuçlandırılmıştır.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki davada YİDK kararının iptali istemi bakımından YİDK karar tarihi olan 06.08.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Marka işlem dosyasında davalı şirketin karşı görüş dilekçesi ile davacıya ait T/01943, 2014/56225 sayılı markaların kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğünden, SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi yapılmadan önce, SMK m.19/2 hükmü uyarınca bu husus ön sorun olarak incelenmiştir.
Davacı yana ait T/01943 sayılı tanınmış marka belgesi, mal veya hizmet markası olmadığından bu markaya yönelik olarak ileri sürülen kullanmama def’i yerinde görülmemiştir.
Davacıya ait 2014/56225 sayılı markanın 14.06.2016 tarihinde tescil edildiği, bu markanın tescil tarihi ile dava konusu marka başvuru tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan, bu marka bakımından da ileri sürülen kullanmama def’i yerinde bulunmamıştır.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında bulunan “39.Sınıf: Freight consolidation and distribution, namely, pickup and packing for shipment of documents, packages, raw materials, and other freight for others by air, rail, ship or truck, including freight deconsolidation services, namely, unloading of freight containers, parceling and transport of freight to designee, and freight on forwarding services; transportation logistics services, namely, planning and scheduling shipments for users of transportation services and arranging the transportation of goods for others. / Türkçesi; Yük birleştirilmesi ve dağıtımı, diğer bir ifadeyle, belgelerin, paketlerin, hammaddelerin ve diğerleri için hava, demiryolu, gemi veya kamyonla diğer yüklerin taşınması için toplama ve paketleme, yük dekonsolidasyon hizmetleri, yani yük konteynerlerinin boşaltılması, kolileme ve yükün atanan kişiye taşınması ve nakliye hizmetlerinde yük; ulaşım lojistiği hizmetleri, yani ulaşım hizmetleri kullanıcıları için sevkiyatların planlanması ve programlanması ve başkaları için malların taşınmasının düzenlenmesi.) 42.sınıf: Providing temporary use of online non-downloadable computer software for scheduling, arranging, tracking and payment processing of shipments and freight over computer networks, intranets and the internet; hosting a web site featuring online non-downloadable software that enables shippers of freight using truck, rail, ocean or air carriers, arrange payment, and schedule and manage pickup and delivery of shipments. / Türkçesi; Bilgisayar ağları, intranetler ve internet üzerinden gönderilerin ve yüklerin programlanması, düzenlenmesi, izlenmesi ve ödeme işlemleri için çevrimiçi indirilemeyen bilgisayar yazılımının geçici olarak kullanılması; kamyon, demiryolu, deniz veya hava taşıyıcıları kullanarak yük göndericilerine, ödeme düzenlemelerine ve gönderilerin teslim alınmasını ve teslim edilmesini planlamaya ve yönetmeye olanak tanıyan, indirilemeyen çevrimiçi yazılım içeren bir web sitesine ev sahipliği yapmak.” hizmetlerin tamamı, davacı yanın işlem dosyasına dayanak tek markası olan 2014/56225 sayılı markası kapsamında yer alan “39.SINIF: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. 42.SINIF: Bilgisayar hizmetleri; bilgisayar
programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar
sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması,
bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve
güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting,
bilgisayar donanımları alanında danışmanlık ve kiralanması
hizmetleri.” ile aynı/aynı tür/benzer hizmetlerdir. Her ne kadar dava konusu başvuruda ilgili sınıflarda yer alan hizmetler spesifik olarak tanımlanmış hizmetler ise de davacı yanın markasında bu hizmetlerin genel başlıkları yer almakta olup, çoğun içinde az yer alır karinesi kapsamında ilgili hizmetler arasındaki aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu, bu hizmetlerin benzer tüketici gruplarına hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbiri ile rekabet içerisinde yer alan, birbirlerine yerine tercih edilebilir hizmetler oldukları değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları kapsamında benzerliği tespit olunan
39 ve 42. sınıf hizmetlerin ilgili tüketicilerinin genel anlamda yetişkin bireyler
oldukları, bu hizmetlerin tüketicinin günlük hayatında rutin olarak yararlandığı
hizmetler arasında yer almadığı gibi görece de yüksek fiyatlı hizmetler
oldukları, söz gelimi 39. sınıftaki taşıma hizmetlerinin alelade kurye hizmetleri
olmadığı, ticari nitelikte ve daha yüklü mal taşıma hizmetleri oldukları, keza 42.
sınıftaki bilgisayar hizmetleri kategorisinde değerlendirilebilecek hizmetlerin de
yine profesyonel olarak bu hizmeti sunan firmaların ciddi bedeller karşısında
tüketiciye verdikleri hizmetler oldukları, bu haliyle tüketicilerin bu hizmetleri
anlık kararlar ile değil mutlak bir ön araştırma süreci yaşayarak ve yine
ortalamanın daha üstünde dikkat, özen ve seçicilik seviyesinde hareket
ederek tercih edecekleri kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı “… …” şeklindeki başvurunun toplam 14 harf ve iki bağımsız kelimeden oluşan bir sözcük grubu markası olduğu, markanın ön sesinin “…” kelimesinden ikincil kelimesinin ise “…” sözcüğünden oluştuğu, her iki kelimenin de dilimizde somut ve bilinen bir anlamı bulunmadığı gibi yaygın bilinen yabancı kelimelerden de olmadıkları, kelimelerin telaffuzlarının “…” şeklinde olacakları, her iki kelimenin de birbirine nazaran ön plana çıkartılmadığı, ilk sözcük olması nedeniyle “…” ibaresi üzerindeki vurgu nispeten daha yüksek olacak ise de “…” kelimesinin de yine bağımsız olarak varlığını koruyan, telaffuz edilen ve algılanan bir sözcük olduğu değerlendirilmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet 2014/56225 sayılı “…” şeklinde mor renkli harflerle yazılmış tek kelime beş harften oluşan markası; bir kelime markası olup anılan kelimenin de dilimizde bilinen bir anlamı bulunmadığı gibi yabancı dillerde de yine bir karşılığının mevut olmadığı, yazımına uygun şekilde “…” olarak telaffuz edileceği değerlendirilmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu markadaki “…” kelimesi 6 harften oluşmakta olup ilk dört harf olan “…” harfleri aynı şekilde davacı markasının da ilk dört harfini oluşturmakta olup kelimeler arasında yalnızca son seslerdeki “S-O” ve “E” harfleri açısından bir farklılık bulunmaktadır. Bu haliyle taraf markalarının başlangıç seslerini oluşturan “…” harfleri hem görsel hem de fonetik olarak işaretler arasında bir benzerlik mevcut ise de harf diziliminden kaynaklı bu benzerliğe rağmen markaların hecelemeleri … farklılaşmış olduğu gibi yine … ve … kelimelerinin de görsel intibaları açısından güçlü bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmadıkları düşünülmektedir. Kaldı ki dava konusu marka tek başına “…” şeklinde değil bir bütün olarak “… …” şeklinde bir bütünden oluşmaktadır. Benzeştiği iddia edilen sözcük unsurları arasındaki ilişkinin varlığı benzerlik düzeyinde kalmış olup “…” şeklinde başlı başına ayırt ediciliği yüksek bir kelimeyi içerir dava konusu markanın, ilgili tüketici grubu da gözetildiğinde, bir bütün olarak davacı markasını çağrıştırır, davacı markasıyla ilişkilendirilebilir bir sonuca sebebiyet vermeyeceği düşünülmektedir. Başka bir deyişle; taraf markalarında yer alan “…” ve “…” kelimeleri harf dizilimsel açıdan benzerlik taşımakla birlikte dava konusu marka başvurusunun yalnızca bu sözcükten oluşmadığı, “…” ön sözcüğüne sahip olduğu ve iki kelimeden oluşan markanın bu haliyle tüketiciye sunulduğu, dolayısıyla tüketicinin de dava konusu markayı bütün olarak algılayacak olduğu, “…” ibaresine bir çatı marka gibi yaklaşmayacağı, bu haliyle tüketicinin taraf markaları ile farklı zamanlarda karşı karşıya kaldığı durumlarda iki farklı marka karşısında olduğunu anlayarak hem görsel hem de sözel iletişim bakımından markaların farklı kurumsal kimlikler edinmiş oldukları algısını ediniminin mümkün olacağı, markalar arasındaki somut farklılığın, tüketicinin, taraf markalarının aynı veya ilişkili iktisadi ya da idari kaynaktan çıktığı yönünde bir algıya kapılmasını engelleyeceği, bu nedenle, dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet davacı markası arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı yan tarafından sunulan her türlü bilgi ve belge incelendiğinde, davacı yanın işlem dosyası ve dava dosyası kapsamına sunduğu delillerin yeterli olmadığı, işlem dosyasında yer alan “firma durum analiz” raporu ve ayrıca web sitesinden alınma birtakım bilgilerin yeterli mahiyette deliller olmadıkları, davacı yanın çok sayıda tescilinin bulunduğu hususunun da tek başına tanınmışlık iddiasını somutlaştırmaya elverişli olmadığı, bununla birlikte davacı yanın T/01943 sayısı ile kurum kayıtlarında tanınmış markalar sicilinde kayıtlı markası mevcut ise de yine tek başına tanınmış marka kaydının yeterli olmadığı, zira 03.11.2009 tarihli olduğu görülen bu kayda rağmen tanınmışlığın geçici ve değişken bir olgu olması nedeniyle her somut olayda ayrıca ispatlanması gerektiği, kaldı ki tüm bu hususların yanı sıra SMK 6/5 maddesinde düzenlenen koşulların da yine her somut olayda meydana gelme ihtimalinin mevcut olup olmadığının ayrıca incelenmesi gerektiği, hal böyleyken davacı yanın markalarının tanınmışlığı hususunda bir kanaate varılamadığı gibi 39 ve 42. sınıf hizmetler açısından dava konusu marka başvurusunun tescilinin de SMK 6/5 maddesinde düzenlenmiş herhangi bir koşulu ortaya çıkarmayacağı, dolayısı ile tanınmışlık temelli bir tescil engelinin somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf marka işlem dosyasında dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak tescil başvurusuna konu edildiğini ileri sürmediğinden; YİDK kararının iptali istemi bakımından, marka işlem dosyasında ileri sürülmeyen, fakat dava aşamasında ileri sürülen kötü niyet iddiası ayrıca incelenmemiştir. Kaldı ki bir an için bu iddianın incelenebileceği düşünülse dahi, somut olayda; davaya konu marka başvurusu ile itiraza mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 27,80 TL vekalet harcı, 180,50 TL posta, tebligat masrafı, 2.200,00 TL tercüme ücreti, 100,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 4.367,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … LOGİSTİCS GROUP LTD tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
23/02/2022