Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/208 E. 2021/138 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/208 Esas
KARAR NO : 2021/138

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 17/08/2020
KARAR TARİHİ : 24/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; … Holding’in 1937 yılında kurulduğunu, hızlı tüketim, liman işletmeleri, inşaat, ağaç sanayi, enerji olmak üzere farklı sektörlerde hizmet veren 40 şirketiyle faaliyet göstermekte olduğunu, müvekkili şirketin ev bakım, temizlik kağıtları ve hijyen kategorisi olmak üzere hızlı tüketim sektöründe üç ana kategoride ürünlerini sunmakta olduğunu, ev bakım ürünleri kategorisinde …, Test ve Has markalarını tüketicisiyle buluşturmakta olduğunu, müvekkili şirketin, … ve … lokomotif markasının türevi olan birçok markayı hem yurt içinde hem de yurtdışında birçok ülkede kendi adına tescil ettirerek anılan markalı ürünleri birçok ülkeye ihraç ederek markaları yurt içinde ve yurt dışında yoğun bir şekilde kullanmakta olduğunu, … markasının müvekkili şirket tarafından yoğun emek ve yapılan reklam ve tanıtım kampanyaları neticesinde toplum nezdinde tanınmış bir marka haline gelmiş olduğunu, söz konusu tanınmışlığın TÜRKPATENT kararı ile ayrıca teyit edilerek, markanın tanınmış markalar kapsamına alınmış olduğunu, bu tanınmışlığın ayrıca mahkeme kararlarıyla da tespit edilmiş olduğunu, davalı şirketin, tescil başvusurunda bulunduğu … ibareli marka ile müvekkili şirket adına tescilli bulunan markalar arasında ilk bakışta fark edilemeyecek derecede benzerlik olduğunu, müvekkili şirketin ana markasının … markası olduğunu, diğer markaların da bu markadan türetilmiş, kök … markası kullanılarak seri markalar zinciri oluşturulduğunu, taraf markaları arasında gerek şekil ve görünüş gerekse fonetik ve işitsel olarak benzerlik bulunduğunu, davaya konu markadaki hakim unsurun … ibaresi olduğunu, … ibaresinin markaya bir ayırt edicilik kazandırmadığını, tüketici tarafından … markasının da müvekkili şirketin seri marka grubuna ait olduğunun sanılacağını, … ibareli markanın 6769 sayılı SMK’nın m. 6/5 anlamında gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tanınmış marka olduğundan, bu marka ile ayırt edilemeyecek derecede benzer … markasının, farklı sınıflarda da olsa tescil edilmesinin, müvekkili şirket markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanmasına yol açacağından, markanın itibarına zarar verebileceğinden veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceğinden … markasının farklı mal veya hizmet grupları için de kesinlikle tescil edilmemesi gerektiğini, davalı şirketin marka başvurusunda bulunduğu 32. Sınıftaki ürünlerin müvekkili şirketin tanınmış … markasının satışa sunulduğu market gibi satış noktalarında birbirine çok yakın raflarda konumlandırılabileceği ve sırf bu nedenle dahi bu durumun tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceğini, bu nedenlerle davaya konu … markasının tescilinin tüm mal/hizmet sınıfları bakımından tescilinin reddedilmesi gerektiğini beyan ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 19/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin, başvuruya konu … ibareli işaret ile davacı adına tescilli “…” ibaresini münhasır ya da esas unsur olarak içeren markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu, bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının yerinde olmadığını, karıştırılma olasılığının davanın tüm koşulları dikkate alınarak geniş çaplı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya aynı türden mal ve hizmetler bulunuyor olması koşulunun sağlanamadığı ve “tam isabet” anlamına gelen “…” sözcüğünün ayırt edici vasfı düşük olduğu için başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ortalama tüketici nezdinde iltibasın ortaya çıkmayacağını, SMK m. 6/5 hükmünün uygulanabilmesi için Türkiye tarafından da benimsenmiş olan tanınmış markalarla ilgili WIPO Ortak Tavsiye Metnine göre, markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarının zarar görmesi, markanın ayırt edici karakterini zedelenmesi ihtimallerden en az birinin de gerçekleşme ihtimalinin bulunması gerektiğini, tescili talep edilen dava konusu işaretin, tanınmışlığı iddia edilen “…” ibaresini esas ya da münhasır unsur olarak içeren markalar ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmadığını beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Her ne kadar davacı taraf … markasının müvekkiline ait bir marka olduğunu daha önce tescilinin sağlandığını iddia etmiş ise de burada müvekkili şirketin tescilini aldığı markanın … olduğu ve davacı tarafın tescilini almış olduğu markanın aksine 03. Sınıfa dahil bir marka olmayıp, 32. sınıfta yer alan içecek grubuna dahil bir marka olduğunu, davacı tarafın 32. Sınıfta bir marka tescilinin bulunmadığını, marka tescillerinin büyük çoğunluğunun 03. Sınıfa dahil deterjan sektörüne ait markalar olduğunu, davacı tarafın tüketici tarafından tanınırlığının yalnızca deterjan sektöründe mevcut olduğu, diğer sektörlerde bir tanınmışlığı, tescil almış markası ve kullanımının söz konusu olmadığını, aynı veya benzer isme sahip olup da farklı sınıflarda tescil almış bir çok marka bulunduğunu, müvekkili şirketin tescilini almış olduğu markanın içecek sınıfına ait bir marka olduğu ve üretim alanlarının benzer dahi olmayıp karıştırılma ihtimalleri bulunmadığını, davacı firmanın ticari faaliyet boyutu da dikkate alındığında bu denli bir tanınmışlığı bulunmadığını, ürün raflarının benzer olmadığını, müvekkili şirketin tescilli ettirdiği … kelimesinin kalıp bir kelime olduğunu, davacı tarafın markasından bu yönüyle de ayrıldığını, markaların görsel olarak benzerlik ihtiva etmediğini, tescilli emtiası ve sınıfının tamamen farklılık gösterdiğini, bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, davacının markalarının ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, … ibaresini taşıyan ulusal ve uluslararası pek çok marka kaydının bulunduğunu, davacının … ibaresi üzerinde bir tekel hakkının bulunmadığını, bu nedenle davacı tarafın iddialarının aksine 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların somut olayda oluşmadığını, müvekkili şirketin, … markasını içecek sektöründe markalaştırmış olduğunu, oysa davacı tarafın bu alanda bir üretiminin, markalaşmasının tanınırlığının bulunmadığını, dava konusu markanın davacı firmaca tescili alınmış olsaydı dahi kullanılmadığını, tescili alınan markaların 5 yıl içerisinde kullanılması gerektiğini, oysa davacı tarafın içecek sektöründe konu markayı kullanımı ve faaliyeti bulunmadığını beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresini 32. sınıfta bulunan “32.01 Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. 32.02 Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. 32.03 Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. 32.04 Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” emtialarının tescili amacıyla 19.04.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.05.2019 tarih ve 324 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 12.07.2019 tarihinde T/00114, 2018/35156, 2003/05191, 2002/14209, 95/003114, 87/096459 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4 ve 6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 20.08.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafından 04.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 02.04.2020 tarihli itiraza görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.05.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı (7226 sayılı Kanun Geçici 1.maddesinde yer alan durma süreleri dikkate alınmıştır.) anlaşılmıştır. Dava konusu marka 09.09.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında 32. Sınıfta yer alan “32.01 Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. 32.02 Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. 32.03 Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. 32.04 Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” emtiaları ile bilirkişi raporunda detaylı dökümü verilen davacıya ait itiraza mesnet (gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında davalı markasının hükümsüzlüğü istemi bakımından mesnet gösterilen tüm itiraz markaları) markaların kapsamında yer alan 01, 02, 03, 05, 16, 21 ve 2003/05191 sayılı marka ile sınırlı olmak üzere ilaveten 24, 25, 26, 27, 28, 31 ve 35. Sınıfta yer alan malların/hizmetlerin aynı, aynı tür veya benzer olmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük istemleri bakımından müşterek olarak dikkate alınması gereken 2003/05191 sayılı ibareli markanın tescil kapsamında 35. Sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” nin bulunduğu tespit edilmiştir. 35. sınıfta son alt grupta yer alan bu hizmetler genel ifadeye sahip, belirli bir mal grubuyla sınırlandırılmamış hizmetlerdir. Yargıtay’ın çeşitli kararlarına da konu olduğu üzere 35.son sınıftaki genel nitelikteki perakendecilik hizmetlerinin tek başına Mal Hizmet Sınıflandırmasına konu malların tamamı için hak oluşturması mümkün olmayacaktır. (Bkz; Yargıtay 11. HD., 05.12.2018, E. 2017/1733, K. 2018/7649; Yargıtay 11. HD., 14.05.2018, E. 2016/11785, K. 2018/3516; Yargıtay 11. HD., 07.03.2018, E. 2016/8973, K. 2018/1765; Yargıtay 11. HD., 28.02.2018, E. 2016/7637, K. 2018/1495; Yargıtay 11. HD., 12.09.2017, E. 2016/2278, K. 2017/4224.) Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/8877 E 2018/171 K, 2015/8504 E 2016/3492 K, 2015/12715 E 2017/1112 K, 2011/15502 E 2013/461 K, 2017/3588 E 2019/642 K sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mağazacılık hizmetinin daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür hizmetler olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının “Çoğun içinde az da vardır.” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, ilkeleri benimsenmiştir. Belirtilen açıklamalara göre; davacı tarafın tescil ettirdiği “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” bakımından, bu hizmet altında tescilli markasını 32.sınıfta yer alan emtialarla aynı/benzer emtiaları pazarladığı, markasını aynı/benzer emtialarla kullandığı olgusunu ispatlayamadığından bu hizmetin de dava konusu 32.sınıfta yer alan emtialarla aynı/benzer hizmet olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; içerisinde 1 gıda sektörü ve 1 temizlik sektöründen bilirkişilerin de bulunduğu 26/01/2021 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere; dava konusu marka kapsamındaki 32.sınıf emtialar ile davacıya ait gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında ileri sürülen itiraz markalarının kapsamındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “…” ibaresinden meydana gelmekte olup, herhangi bir şekil unsuru ihtiva etmemektedir. … ve … ibareleri görsel bakımdan markada eşit baskınlıkta yer alıyor olsa da İngilizce … ibaresi Türkçe’de “taze, serin” gibi anlamlara gelmekte olup, başvuru kapsamında yer alan içecek malları için yaygın olarak kullanım sonucu ortalama tüketici tarafından anlamı bilinen, tanımlayıcı nitelikte, markaya ayırt edicilik katmayan bir ibaredir. Dolayısıyla dava konusu markanın esas unsuru Türkçe’de “tam isabet, tombala” anlamlarına gelen ve 32. Sınıfta yer alan mallar bakımından ayırt ediciliği bulunan … ibaresidir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar; tek başına … ibaresinden oluşan markalardan, bu ibareye “…”, …, “…” gibi ibareler eklenerek oluşturulmuş markalardan, çeşitli harf unsurları eklenerek oluşturulmuş …. gibi markalardan, … ibaresinin önüne “pro”, “süper” ibareleri eklenmiş markalardan meydana gelmektedir. Markaların bir kısmı düz kitap harfleri ile yazılmış olmakla birlikte bir kısmında … ibaresi kırmızı renkte yazılmış ve şekil unsurları eklenerek oluşturulmuştur. Davacı şirket markalarının esas unsuru … ibaresi olup, bu ibare markanın tescilli olduğu mal/hizmetler bakımından ayırt ediciliği haiz bir ibaredir. Söz konusu ibareye eklenen diğer kelime ve şekil unsurları markalarda tali unsur niteliğinde olup markaya ayırt edicilik katmamaktadır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; her ne kadar markaların esas unsurları müşterek olarak “…” ibaresinden oluşsa da, markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olmadıkları, birbiri ile ilişkisiz farklı amaçlara hizmet eden, tüketicinin aynı anda ya da birlikte kullanmadığı, aralarında bağlantı, birbiri yerine ikame ya da rekabet ilişkisi bulunmayan mal ve hizmetler oldukları, SMK m.6/1 hükmü uyarınca markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğundan söz edilebilmesi için markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin en azından benzer olmaları gerektiği, ancak somut olayda bu yönde bir mal-hizmet benzerliği bulunmadığı anlaşıldığından, davaya konu 32.sınıf emtiaların hitap ettiği makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici nezdinde, dava konusu marka ile davacıya ait itiraz markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede davacı tarafın “…” ibareli markasının tanınmışlığına ilişkin olarak aşağıdaki delilleri sunmuştur:
1- … ibareli markanın tanınmış marka olduğuna ilişkin 1996 yılına ait TÜRKPATENT kararı
Davacı şirket, 1996 yılında TÜRKPATENT tarafından verilmiş tanınmışlık kararı, 1998 ve 2007 yılında markanın tanınmışlığının kabul edildiği üç adet mahkeme kararı ve 2006 yılında alınmış bilirkişi raporu dışında tanınmışlık iddiasını destekler herhangi bir delil sunmamıştır. Davacıya ait markanın tanınmış marka olarak kabulünden sonra geçen sürede marka sahibi tarafından markanın korunması ve tanıtımı için yapılan çalışmalar da inceleme yapılan tarihte markanın tanınmışlığının kabulü açısından önem arz etmektedir. Zira dava konusu marka başvuru tarihi 19.04.2019 olup, davacının ibraz ettiği tanımışlığa ilişkin idari ve adli merci değerlendirmeleri en son 2007 yılına aittir. Davacı markasının 2007 yılında tanınmışlık statüsüne ulaşmış olması, bu olguyu otomatik olarak 2019 yılına taşımaz. Zira yukarıda yer verilen teorik açıklamalarda izah edildiği üzere; tanınmışlık yıllar içinde değişkenlik gösterebilen dinamik bir olgudur ve 1996 yılında verilmiş TÜRKPATENT tanınmışlık kararı ve en son 2007 yılında verilmiş olan mahkeme kararlarının yıllar sonra yapılan incelemede tanınmışlığın tespiti bakımından tek başına yeterli delil olması mümkün değildir. Davacı şirket, dava dosyasına … markasının geçmiş yıllarda kabul edilen tanınmışlığının dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarih itibariyle halen devam ettiğini destekler güncel herhangi bir delil sunmadığından, … markasının tanınmışlığının devam ettiği, devam ediyorsa bu tanınmışlık seviyesinin tespiti ve bu doğrultuda davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markasından haksız yararlanma sağladığı, davacı markasının itibarına zarar verdiği ya da ayırt ediciliğini zedelediği iddialarının davacı tarafından dava konusu marka başvurusunun yapıldığı 19.04.2019 tarihi itibariyle ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluştuğu iddialarını davacı tarafın ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 122,50 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.639,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı İnger İnşaat ve Gereçleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/03/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA