Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/205 E. 2022/235 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/205 Esas
KARAR NO : 2022/235

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 17/08/2020
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/08/2020 tarihli dava, 18/09/2020 ve 26/10/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Davacının 1988 yılında başlayan faaliyetleri ile iştigal alanında Türkiye’nin en köklü şirketlerinden biri olduğunu, kurmuş olduğu otel zinciri bünyesinde “iyi ve sağlıklı yaşam”a önem verdiğini, “…” ibaresini de ihtiva eden tescilli markalarının olduğunu, davacının “…” işletme adı ve markası altında sunduğu hizmetlerin davacı ile özdeşleştiğini ve bu markanın yoğun kullanım sonucunda davacı adına ayırt edici nitelik kazanmış, itibarlı ve tanınmış bir marka haline geldiğini, davacının Türkiye’nin ilk ve tek destinasyon spa’sı olan …Otelini 2005 senesinde açtığını, bu işletmenin bugüne kadar pek çok ödüle layık görüldüğünü, davacının aynı zamanda “… Shop” markası altında gerek otelinde, gerekse www.nuashop.com.tr alan adlı internet sitesi üzerinden ürün satışları gerçekleştirdiğini, davalı firmanın tescil ettirmek istediği “…” ibareli markanın davacının 2019 91227, 2019 116144, 2018 100627, 2016 20563, 2016 20561, 2014 88398, 2012 31720, 2011 18714, 2008 37379, 2008 30744, 2006 59463 sayılı tescilli/tanınmış/seri “…”lı markalarının devamı niteliğinde olduğu imajını verdiğini, davalının markasında geçen “…” ibaresinin “örtmek, sarmak” anlamına geldiğini ve ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, dolayısıyla davalı markasının esas unsurunun davacının tescilli/tanınmış/seri “…”lı markalarının esas unsuru ile birebir aynı olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayrıca genel görünümleri itibariyle benzer markalar olduğunu ve aynı/aynı tür mal ve hizmetlerde kullanılacaklarını, bu durumun markalar arasında karıştırılma ihtimalini doğuracağını, davacının “…” ibareli markalar üzerinde müktesep hak sahibi olduğunu, davalı firmanın bir süredir davacının tanınmış markalarının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “…” esas unsurlu marka başvuruları yapageldiğini, bu markalardan “…” ibaresini tek unsur olarak ihtiva eden markanın tesciline karşı davacının açmış olduğu davanın yargılamasının Ankara 3. FSHHM’nde 2019/371 Esas No. tahtında devam ettiğini, davalının esasa cevap dilekçesinde bahsi geçen “kullanmama nedeniyle iptal” davasında Ankara 3. FSHHM’nin “yetkisizlik” kararı verdiğini ve dosyanın yargılamasının devam edip etmediği hususunun net olmadığını, bu nedenlerle davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 04.06.2020 tarihli ve … sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescili talep edilen … sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve edilmediyse tescil işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 26/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusunun kapsamına giren 24, 25 ve 35. Sınıflardaki emtialardan, davacının tescilli markalarının kapsamına giren aynı/aynı tür emtiaların TÜRKPATENT tarafından zaten çıkartılmış olduğunu, başvurunun kapsamında kalan diğer emtialar açısından taraf markaları arasında, markaların benzerlik düzeyi ve içerdikleri farklı unsurlar göz önüne alındığında, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, bir markanın tanınmış marka olması halinde dahi karşılaştırılan bir marka başvurusunun farklı sınıflarda tesciline engel olabilmesi için bu durumun tek başına yeterli olmadığını, somut olayda davacının SMK m.6/5 hükmünün uygulanması koşullarının oluştuğunu ve dahi davalının dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili 05/10/2020 tarihli cevap ve 13/11/2020 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki faaliyetleri ile Türkiye’nin önde gelen tekstil firmalarından biri olduğunu, davacının “…” markasını değil, “Richmond” markasını otelcilik sektöründe kullandığını, yani davacının davasına mesnet aldığı “…” markasını kullanmadığını, dolayısıyla bu markanın tanınmışlığından da söz edilemeyeceğini, davacının kullanmadığı “…” markasının hükümsüzlüğü talebiyle bir dava açılmış olduğunu ve bu davanın yargılamasının devam ettiğini, markaların bir bütün olarak ele alındıklarında benzemediğini, davacının markalarında geçen kelimelerin ayrı ayrı ele alınıp benzerlik incelemesi yapılmasının marka hukukuna aykırı olduğunu, bu yüzden de taraf markalarının görsel ve fonetik açılardan benzemediğini, “…” ibaresinin Latince’de “yeni” anlamına geldiğini ve ayırt edici niteliği zayıf bir marka olduğunu, bu kelimenin marka olarak tek başına kimsenin inhisarına bırakılamayacağını, davalının markasındaki ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğunu, İngilizce olan bu kelimenin Türkçe’deki anlamının tüketiciler tarafından yaygın olarak bilinmesinin söz konusu olmadığını, zaten de bu ibareyi esas unsur olarak ihtiva eden birçok markanın TÜRKPATENT nezdinde tescilli olduğunu, taraf markalarının birbirinden farklı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin hükümsüzlük istemi bakımından ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetlerinden maddi vakıalara ilişkin mahkememizce ve talimat mahkemesi aracılığıyla raporlar alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 24, 25 ve 35.sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 25.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında yayımlanarak ilan edildiği, davacı yanın 10.09.2019 tarihinde 2018 100627, 2016 20563, 2016 20561, 2014 88398, 2012 31720, 2011 56895,2011 18714, 2008 37379, 2008 30744, 2006 59463 ve 2007 57196 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükmü kapsamında yayıma itirazda bulunduğu, davalı şirketin 16.10.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, davacının itirazını inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 21.02.2020 tarih ve E.2020-OE-89255 sayılı kararı ile davacının itirazını SMK m.6/1 hükmü ve davacının 2008 30744 ve 2008 37379 sayılı markaları hasebiyle 24. Sınıfa giren; “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler” ve 35. Sınıfa giren; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” bakımından kabul ettiği, bu mal ve hizmetlerin başvurudan çıkartıldığı, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 22.04.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 7226 sayılı Kanun ile tanzim edilen “durma” süreleri de dikkate alındığında, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 24.02.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporlarının bir kısmı ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da YİDK kararının iptali istemini de barındırdığından YİDK karar tarihi olan 04.06.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler YİDK kararının iptali istemi bakımından değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Bununla birlikte; her ne kadar davacı vekili 17/03/2021 tarihinde iki klasör delil evrakı sunmuşsa da, mahkememizin 23/12/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen 1 nolu ara karar uyarınca; 22/07/2020 tarih 7251 sayılı Kanunun 13.maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK m.139/1-ç hükmü gereği, davacı yanın kendisine tanınan yasal süre geçtikten sonra 17/03/2021 tarihinde delil evrakı ibraz ettiği anlaşıldığından, bu delillere dayanmaktan vazgeçtiği tespit edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile birlikte kullanmama def’i ileri sürdüğünden, bu husus; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ön sorun olarak incelenmiştir. Zira; 6769 sayılı SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. SMK m.25/7 hükmünün atıfta bulunduğu SMK m.19/2 hükmüne göre ise; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından davacı yanın mesnet gösterdiği bir kısım markaların kullanmama def’ine tabi markalardan olduğu anlaşıldığından ve dava dilekçesinde davacı yan delil olarak ticari defterleri de gösterdiğinden; davacı yanın ticari defterlerinin de bilirkişi marifetiyle yerinde incelenmesi suretiyle ileri sürülen kullanmama def’i değerlendirilmiştir.
Huzurdaki davanın açıldığı tarih olan 17.08.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında; ulaşılan 17.08.2015 tarihinden önce davacının tescile bağlanmış olan markaları; 2014/88398, 2012/31720, 2011/18714, …, 2008/30744 ve 2006/59463 sayılı markalardır.
İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne yazılan talimat sonucu tanzim edilen 17/09/2021 havale tarihli bilirkişi raporu, kullanmama def’ine yönelik tespitler bakımından incelendiğinde; davacı yanın yasal süre sona erdikten sonra mahkememize ibraz ettiği 17/03/2021 tarihli delil evrakının kullanım ispat aracı olarak dikkate alındığı, bu nedenle söz konusu bilirkişi raporunun kullanmama def’i bakımından mahkememizce dikkate alınamayacağı kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte; söz konusu bilirkişi raporunda davacıya ait “www…com” uzantılı web adresinin web archieve uygulaması üzerinden incelendiği, buna göre; “… ….” ibareli 26/01/2019 tarihli markasal kullanımlar bulunduğu, bu kullanımların “otelcilik” hizmetine ilişkin olduğu müşahede olunmuştur. Yine davacı yana ait ticari defterlerin de bilirkişi heyeti marifetiyle incelendiği, buna göre; davacı firmanın otelcilik ve konaklama sektöründe hizmet verdiği, vermiş olduğu konaklama hizmetleri kapsamında müşterilerine çeşitli tekstil ürünleri (el yüz havlusu, banyo havlusu, bornoz, kimono, terlik gibi) ile destek sağladığı, davacı firma yetkililerinin konaklama için gelen müşterilerinin hizmeti kapsamında yer alan tekstil ürünlerinden, talep edilmesi halinde müşterilerine satışlarının yapıldığı, bu satışların faturalandırıldığı, ayrıca Sakarya’da bulunan otel bünyesinde açmış oldukları “… Shop” markası ile satış yaptıkları, bunun dışında ayrıca bir satışlarının olmadığını beyan ettikleri şeklinde görüş bildirildiği tespit edilmiştir.
Davalı şirketin dava aşamasında ileri sürdüğü kullanmama def’inin değerlendirilmesini de içinde barındıracak şekilde talimat yolu ile aldırılan 17/09/2021 havale tarihli bilirkişi raporunun dayanaklarının belirtilmemesi ve iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kalan evrakın incelenerek görüş belirtilmesi nedeniyle hükme esas alınamayacağı anlaşıldığından mahkememizce davacı tarafın ticari kayıtlarının incelenmesi suretiyle yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne yazılan talimat sonucu tanzim edilen 13/01/2022 havale tarihli bilirkişi raporu, kullanmama def’ine yönelik tespitler bakımından incelendiğinde; “…Davacının 600.80.07.0101 kod numaralı Wellnes Tekstil Satışlarının satış mağazasından yapılan aralıksız olarak “…” ibareli markanın kullanıldığı “Bornoz, Kimono” satışlarını kapsadığı, ayrıca, otel müşterilerinin ihtiyaç duyduğu çorap, mayo gibi “…” markalı olmayan ticari mal satışlarının da bulunduğu, 600.80.06.0010 kod numaralı Otel Tekstili Satış Gelirlerinin de, otel girişi ön bürodan yapılan … tescil numaralı ve “…” ibareli markanın kullanıldığı “Bornoz, Kimono” satışlarını kapsadığı ve satış faturalarında Sapanca’daki otelin ismi olan 2008/30744 tescil numaralı “…-spa” ibareli markanın kullanıldığı tespit edilmiştir. Fiziki ve görsel olarak, üzerinde … tescil numaralı ve “…” ibareli markanın bulunduğu görülen “Bornoz, Kimono, Havlu ve Terlik” ürünlerinin hem satışı, hem de otelcilik hizmetinde müşterilerin kullanımı amacıyla fason olarak üretildikleri kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirildiği görülmüş olup, raporun 38, 39 ve 40.sayfalarında “…” markalı ürünlerin satışına ilişkin, yerinde inceleme esnasında örnek olarak sunulan ve aynı zamanda dosyaya ilave edilen satış faturası örnekleriyle yevmiye defterine kayıt edildikleri yevmiye madde numaraları tablo halinde gösterilmiştir. Yine, raporun 37 ve 38.sayfalarında üzerinde “…” ibaresi bulunan bornoz, kimono, havlu ve terlik ürün görsellerine yer verilmiştir.
Bilirkişi raporu ekinde; davacı yanın ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde tespit edilen ve örnek olarak alınan bir kısım evrakın mahkememize sunulduğu görülmekle; söz konusu evrak mahkememizce bilirkişi raporunda yer verilen tespitlerin sıhhati bakımından re’sen tetkik edilmiştir. Buna göre; davacı yana ait ticari defterler içinde yer alan Maliye Bakanlığı logolu faturalar incelendiğinde; bu faturaların üzerinde “… wellness-spa” ibaresinin yer aldığı, bu fatura içeriklerinde “Konaklama Bedeli”, “Ekstra Harcama Bedeli” gibi ibarelere yer verildiği, bu faturaların hiçbirinde “…” ibareli bornoz, kimono, havlu ve terlik satışı yapıldığına ilişkin herhangi bir kayda yer verilmediği gözlemlenmiştir. “…” ibareli bornoz, kimono, havlu ve terlik satışına ilişkin kayıt bulunan evrakın davacı yanca tek taraflı olarak tanzim edilmiş fatura niteliğini haiz olmayan çıktılar olduğu anlaşılmıştır. Örneğin; bilirkişi raporu ekinde yer alan evrakta; 27/05/2016 tarih NUE2020000004230 fatura no TR1.2 özelleştirme nolu e-arşiv faturada; “… …” ibaresinin yer aldığı, bu faturanın davacı tarafından dava dışı Fuat Yüksel adına “Konaklama Bedeli” ve “Ekstra Harcama Bedeli” olarak tanzim edildiği, bu fatura içeriğinde markasal olarak kullanılan ibarenin “… …” olduğu, “…” ibaresinin bu markada yer almadığı, yine bu fatura içeriğine göre “otel harcamalarına” ilişkin olarak düzenlendiği, bornoz, kimono, havlu ve terlik satışına ilişkin olduğunu kanıtlamadığı anlaşılmakta ise de; davacı tarafından tek taraflı olarak tanzim edilen ve herhangi bir resmi makama takdim zorunluluğu bulunmayan 27/05/2020 tarihli çıktı üzerinde “… Kimono” ibaresine yer verildiği, bu tek taraflı çıktının dava dışı Fuat Yüksel adına tanzim edildiği, bu çıktı üzerinde yer alan toplam tutar ile yukarıda tarih ve sayısı belirtilen fatura tutarının aynı olduğu gözlemlenmiştir. Bilirkişi raporunda yer alan sair evrak da; yukarıdaki örnek gibidir. Bu durumda, davacı yan tarafından tek taraflı olarak tanzim edilen, fatura niteliği taşımayan, herhangi bir resmi makama takdim zorunluluğu bulunmayan çıktı üzerinde “…” ibareli bornoz, kimono, havlu ve terlik satışına ilişkin kayıtlara yer verilmesi eyleminin, davacının “…” ibaresini bu emtialar üzerinde kullandığını ispatlama gücünün bulunup bulunmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
Davacı yan tarafından düzenlenen ve üzerinde “…” ibareli bornoz, kimono, havlu ve terlik satışına ilişkin kayıt bulunan evrakın ne zaman düzenlendiğinin denetiminin yapılmasının teknik olarak mümkün olmadığı, bu evrakın her zaman üzerinde değişiklik yapılabilecek türden olduğu, herhangi bir resmi makam tarafından tasdiklenmediği veya takibinin-denetiminin yapılmadığı, bu nedenle içeriğinde yer alan kayıtların doğruluğunu tek başına ispatlama gücünden uzak olduğu kanaatine varılmıştır. Bilirkişi raporu içeriğinde her ne kadar üzerinde “…” ibaresi bulunan bornoz, kimono, havlu ve terlik ürün görsellerine yer verilmişse de, sadece üzerinde “…” ibaresi bulunan görsellerin de, davacı yana ait özellikle salt “…” ibaresini barındıran … sayılı markanın tescili kapsamında yer alan emtialar bakımından dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde ciddi surette kullanıldığını göstermeyeceği, zira 5 yıllık periyoda sari olacak şekilde bu ürünlerin satışına ilişkin faaliyette bulunulduğu hususunun ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı yana ait 2014/88398, 2012/31720, 2011/18714, …, 2008/30744 ve 2006/59463 numaralı markaların tescilli kapsamlarında yer alan ve dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile aynı veya benzer mal ya da hizmetler bakımından kullanıldığının ispatlanamadığı kanaatine varılmış ve yukarıda izah edilen gerekçelerle talimat yolu ile aldırılan bilirkişi raporlarının kullanmama def’ine ilişkin nihai çıkarımlarına iştirak edilmemiştir.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen kullanmama def’ine ilişkin ön sorun yukarıda izah edildiği şekli ile çözümlendikten sonra gerek YİDK kararının iptali istemi bakımından, gerekse markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dava konusu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı hususu aşağıdaki şekilde irdelenmiş olup, hemen belirtilmelidir ki; YİDK kararının iptali bakımından ileri sürülen kullanmama def’i bulunmadığından, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından kullanımı ispatlanamayan emtialar da YİDK kararının iptali istemi bakımından değerlendirme içine alınmıştır.
Davacı ve davalı markalarında 24. Sınıf kapsamında ortak emtia bulunmamaktadır. Davacı markasında “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil).” emtiaları yer almakta iken davalı markasında “Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları.” emtiaları yer almaktadır. Davalı markasındaki “Kampçılar için uyku tulumları” emtiası bilinç düzeyi yüksek tüketiciler tarafından tercih edilmektedir. Bu tür ürünler outdoor mağazalardan ya da internet üzerinden satış yapılan online mağazalardan temin edilebilir. Bu tarz ürünleri talep eden tüketicilerin dikkat düzeyi göz önüne alındığında … ve …. markalı ürünleri kolayca ayırt edebilecektir. Davalı markasındaki “Bebekler için kundak örtüleri” emtiası ortalama bilinç düzeyine sahip tüketiciler tarafından tercih edilmektedir. İlgili ürünler ev tekstili mağazalarında ya da internet üzerinden satış yapılan online mağazalardan temin edilebilir. İlgili ürünler mağazalarda ya da online satış sitelerinde aynı stant/sayfa içeriğinde satışa sunulmaktadır. Davalı markasındaki “Bebekler için kundak örtüleri” emtiası ile davacı markasındaki “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil).” emtiaları birbirini tamamlar nitelikte olup benzerdirler.
Davacı ve davalı tarafın ortak tescilleri 35. Sınıf kapsamındaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi” hizmetleridir.
Davacı markaları; “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Davacı yanın 2019/91227 sayılı “…” markası dava konusu … sayılı markadan sonraki tarihli olduğundan değerlendirme dışı tutulmuştur.
Davalı şirkete ait dava konusu marka; “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzer olduklarının söylenemeyeceği, dava konusu markanın bir bütün halinde “…” ibaresinden oluştuğu, markalar arasında “…” harflerinden kaynaklı ortaklık bulunsa da, umumi intiba olarak markaların farklı harf, kelime ve hecelerden oluştukları, “…” kelimesinin İngilizce bir sözcük olup Türkçe’de “Sargı, Paket vb.” anlamına geldiği, ancak dava konusu markada “…” sözcüğünün markanın genel görünümü içinde bağımsız ayırt edici karakterinin bulunmadığı, başka bir deyişle; dava konusu marka ile karşılaşan ilgili tüketici kesiminin markayı “… …” şeklinde değil, “…” şeklinde bir bütün olarak algılayacağı, “…” ibaresinin ise bilinen bir anlamının olmadığı, buna göre; daha önce davacı markaları ile karşılaşan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra dava konusu marka ile karşılaştığında, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafın “…” markasını otelcilik sektöründe sadece tek bir kanaldan (Sapanca Richmond Otel) otel müşterilerine arz ettiğine ilişkin kanaat oluştuğu, davacı markalarının ilgili sektörde yoğun kullanım, tanıtım, promosyon ile ulusal ölçekte ün yapmış ve iyi bilinen markalar mertebesine ulaştığı hususunun ispatlanamadığı anlaşılmakla; tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engelinin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Her ne kadar itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterilen … sayılı markanın kullanılmadığı iddiasıyla dosyamız davalı şirketi tarafından dosyamız davacısına karşı dava açılmışsa da, yukarıda izah edilen gerekçelerle; dava konusu marka ile 2008/37339 sayılı marka arasında da ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varıldığından usul ekonomisi ilkesi uyarınca mezkûr markanın iptal davasının sonucu iş bu dava bakımından bekletici mesele yapılmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 372,90 TL posta-tebligat masrafı, 5.300,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 5.789,50 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … ‘ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2022
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza