Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/204 E. 2021/311 K. 16.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/204 Esas
KARAR NO : 2021/311
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/08/2020
KARAR TARİHİ : 16/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/09/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin İstanbul’un Fatih semtinde bulunan tarihi … … Hamamı’nın mülk sahibi olduğunu, “tarihi … hamam” isminin marka olarak tescili için davalı TÜRKPATENT’e başvurduğunu, 2020/20361 sayı ile işlem gören bu başvurunun TÜRKPATENT tarafından SMK m. 5/l(b) ve (ğ) bentleri uyarınca reddi işleminin haksız olduğunu, zira; tarihi … … Hamamı’nın 2010 yılında davacı tarafından restore edilerek aslına uygun olarak kullanıma açıldığını, davacının www…com.tr web sitesi altında tanıtım faaliyetlerini yürüttüğünü, davacının uzun zamandır bu markaya yatırım yaptığını ve bu markanın davacının çabaları sonucunda ayırt edicilik kazandığını, TÜRKPATENT marka kayıtlarında tescili sakıncalı görülmeyen “….” ibareli markaların somut olaya da emsal alınması gerektiğini, bu markalarla ilgili verilen kararlar incelendiğinde davacının tescil ettirmek istediği markadaki kullanımının da kültürel değerlerin istismarı anlamına gelemeyeceğini iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı red kararının iptalini ve davacının 2020/20361 numaralı markasının tescilini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 21/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Marka olarak tescili talep edilen “tarihi … hamam” ibaresinin Mimar Sinan tarafından yapılan önemli bir tarihi yapıya işaret etmekte olmasından dolayı, özel mülkiyete konu olsa dahi halka ve tarihe mal olmuş bir yapı olduğunu, “tarihi … hamam” ibaresinin işaret ettiği yapının bu özelliği sebebiyle bu ibare üzerinde davacıya marka hakkı tanınmasının kamu yararına ve mevzuatın açık hükmüne aykırı olacağını, bu tür yapıların ortak mirasa dahil olduğunu ve bunları ifade eden işaretlerin de marka olarak seçilemeyeceğini, marka tescil süreçlerinde TÜRKPATENT’in münhasıran yetkili olduğunu, mahkemelerin marka tesciline dair hüküm kuramayacağını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2020/20361 sayılı “Tarihi … Hamam” ibareli marka başvurusunun SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmadığı, söz konusu başvurunun SMK m.5/1-ğ hükmü bağlamında mutlak tescil engeli barındırıp barındırmadığı, kullanım yolu ile ayırt ediciliğin sağlanıp sağlanmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 18.02.2020 tarihinde “Tarihi … Hamam” ibareli 41 ve 44. sınıflarda bulunan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, 2020/20361 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK m.5/1-b ve ğ bendi uyarınca reddine karar verildiği, davacının 08.07.2020 tarihinde karara itiraz ettiği, ancak söz konusu itirazın 22.07.2020 tarih … sayılı YİDK kararı ile reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 23/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
SMK m.5/1-ğ bendine göre; Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hukuki nitelendirme hariç olmak üzere bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 22.07.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Dava konusu marka başvurusunu oluşturan “Tarihi … Hamam” ibaresi, İstanbul’un Fatih ilçesinde “… … Hamamı” olarak da anılan, Mimar Sinan tarafından yapılmış bir hamam olup, Mimar Sinan’ın yaptığı ilk ve en büyük hamamlardan biridir ve Osmanlı Hamam Mimarisi’nin en seçkin örnekleri arasında yer alır. Dolayısıyla; dava konusu edilen markanın esas unsurunu, zihinde ilk anda oluşturduğu kavramsal algı; “Koca Sinan’ın bilinen bir eseri/hamamıdır. Bu ibarenin, marka olarak tescil edilerek kullanılmak istendiği; “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” bakımından somut ayırt ediciliği ele alındığında; “Tarihi … Hamam” ibaresinin, davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden birini hemen ve ilk bakışta akla getirmediği, bu hususta refleksif bir çağrışım oluşmadığı, her ne kadar mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda; “hamam” olarak inşa edilmiş bir tarihi ve bu nedenle de otantik bir yapının açık ve kapalı alanlarında kültürel/sanatsal etkinlikler ve eğlenceler düzenlenmesinin mümkün ve muhtemel olduğu, ayrıca hamamlarda “güzellik bakımı hizmetleri” sağlandığı gerçeği gözetildiğinde, bu ibarenin söz konusu hizmetleri kavramsal olarak doğrudan çağrıştırması nedeniyle, bu hizmetleri veren diğer ticari kaynakların hizmetlerinden davacının hizmetlerini ayırmasının mümkün olmadığı, şeklinde görüş belirtilmişse de, söz konusu görüşün SMK m.5/1-b bendi uyarınca yapılacak ayırt edicilik incelemesi bakımından zorlama ve dolaylı bir yorum mahiyetinde bulunduğu, çünkü; SMK m.5/1-b bendi uyarınca bir işaretin tescil edilmek istendiği mal ve hizmetler bakımından ayırt edici olup olmadığı incelenirken, marka olarak seçilen işaretin, hemen ve ilk bakışta bu mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerinden birini ilgili tüketicide çağrıştırıp çağrıştırmadığının değerlendirilmesi gerektiği, bu bakış açısından yola çıkıldığında; “Tarihi … Hamam” ibaresini davaya konu “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” üzerinde gören veya işiten ilgili tüketici kesiminin, bu ibareyi, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden birini açıklayan bir ibare olarak değil, marka olarak algılayacağı, dolayısıyla bu ibarenin davaya konu hizmetleri, diğer hizmetlerden ayırt etmeye yeter derecede markasal etkisinin bulunduğu, bu nedenle söz konusu ibarenin davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, dolayısıyla SMK m.5/1-b bendi hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
“… Hamam” olarak da bilinen tarihi mekan, İstanbul’un Fatih ilçe merkezi Kırkçeşme mahallesinde, İtfaiye caddesi ile Çinilihamam sokağının birleştiği noktada yerleşik olup, muhtemelen 1540-1546 yılları arasında Barbaros Hayreddin Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılarak Beşiktaş’taki bugün mevcut olmayan medresesine vakfedilmiş bir hamamdır. Bânisine izâfetle “Hayreddin Paşa” veya “… Hamamı”, içinde ve yakınında bulunduğu semtlere göre de “Tezgâhçılar” veya “… … Hamamı” adlarıyla da tanınmaktadır. Mimar Sinan’ın yaptığı ilk hamamlardan biri olan … hamam, aynı zamanda Sinan’ın en büyük hamamlarından biridir.
Osmanlı hamam mimarisinin en seçkin örnekleri arasında yer alan yapı, çifte hamam olarak inşa edilmiştir ve halen de bu hüviyetiyle kullanılmaktadır. Erkek ve kadın kısımları genel planları itibariyle birbirinin tamamıyla eşidir. Yan yana bitişik inşa edilmiş kubbeli birer soyunmalık, tonoz örtülü birer ılıklık ve haçvari planlı birer sıcaklıktan meydana gelen hamamın külhanı hazne önündedir ve orijinalitesini korumaktadır. Zamanla caddenin yükselmesi sonucu bugün birkaç basamak merdivenle inilen hamamın her iki kısmında da kubbe ile örtülü soyunmalıklara XIX. yüzyılda ikişer katlı camekânlar yapılmış ve erkekler kısmında bu bölümün ortasına yekpâre mermerden fıskiyeli bir havuz konulmuştur. Dört eyvan-dört halvet şeması veren sıcaklık sekizgen bir göbek taşının çevresinde düzenlenmiş, köşelere kare planlı halvetler, aralarına da eyvanlar oturtulmuştur. Eyvanlar aynalı tonozlarla, halvetler ise göbek taşının üzerindeki büyük kubbede olduğu gibi tromplarla geçilen kubbelerle örtülüdür. Sıcaklıklarda toplam yirmi ikişer adet kurna bulunmakta, bunların biri havlu sarınmadan önce son durulama suyunun dökünülmesi için giriş-çıkış eyvanında, diğerleri ise üçer tane olmak üzere öteki eyvanlarla halvetlerde yer almaktadır. Soğuklukların yan taraflarına birer kısa dehlizle girilen helâ ve temizlik hücreleri yerleştirilmiştir. Hamam 1728 ve 1838’deki büyük Cibali yangınlarında epeyce zarar görmüş, fakat sonradan onarılmıştır. Erkekler bölümünün önünde bulunması gereken mermer sütunlu kubbeli revakın bu yangınların birinde harap olduğu ve onarımlar sırasında kaldırıldığı tahmin edilmektedir. Yapıya ismini veren çini süslemeler, bugün sadece erkekler kısmının sıcaklık bölümünde kalmış bulunmaktadır. Halvet kapılarının her iki yanındaki nişlerin üzerinde toplam sekiz adet dikdörtgen levha ve her kapının üzerinde de altıgen, üçgen ve ince şerit şeklindeki levhaların birleşmesinden meydana gelen büyük birer altıgen çini pano dikkat çeker. Aynı biçimde bir pano da girişin karşısındaki eyvanda duvarın ortasına yerleştirilmiştir. Çinilerin hepsi şeffaf-renksiz sır altına beyaz hamurlu olup mavi ve fîrûze boyalarla yapılmış, koyu maviyle tahrirlenmiş süslemelere sahiptir. Bunların tamamı XVI. yüzyılın ilk yarısına ait mavi-beyaz İznik çinilerinin fîrûze eklenmesiyle zenginleştirilmiş en zarif örnekleridir. Kapıların yanlarındaki dikdörtgen levhaların bitkisel zemin süslemelerinin üzerinde, beyaz renkte çok itinalı bir ta’lik yazı ile yazılmış Farsça hammâmiyye mısraları yer almaktadır.(Kaynakça/Bibliyografya; “H. Glück, Die Bader Konstantinopels, Wien 1921, s. 81-82, 170.”, “E. Egli, Sinan, Zürich- Stuttgart 1954, s. 134, nr. 30.”, “Semavi Eyice, İstanbul, Petit guide â travers les monuments byzantins et turcs, İstanbul 1955, s. 57.”, “W. Müller-VVİener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 327.”, “Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986, s. 532.”, “Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 92, 389.”, “Emin Yakıtal, “Büyük Amiral Hayrettin Barbaros’un Vakfiyenamesi”, Deniz Mecmuası, LVII/375, İstanbul 1945, s. 43- 51.” ve R. Ekrem Koçu, “… Hamam”, İst.A, VII, 4014-4019.)
… Hamam’ın tarihi özelliklerini ve güzelliklerini keşfeden bir çok dizi yapımcısı ve fotoğrafçılar bu hamamda çekimler yapmış, bu hamam filmlere ve dergilere konu olmuştur. … Hamam’ın tamamen doğal bir ısıtma sistemi vardır. İki kubbenin ortasında bulunan, kadınlar tarafına daha yakın olan bölümün altında büyük bir kazan vardır ve bu kazana atılan büyük odunlar sayesinde hamam ısıtılır. Kış aylarında yaklaşık 1 ton odun yakılan hamamın tabanından ve duvarlardan geçen borular sayesinde sıcaklık akışı sağlanır, “Tüfeklik” adı verilen bacalardan duman dışarıya atılır. Genellikle hamamların basık ve kapalı bir atmosferi vardır. Ancak … Hamam’da basık bir hava yoktur. Bunun nedeni ise, geniş bir alana sahip olması ve kubbelerinin oldukça yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Hamamın kubbelerindeki delikler ışığın içeri girmesini sağlar. İçerisinin çok sıcak olduğu zamanlarda ise, kubbelerdeki 370 yıllık fanuslar çıkartılıp hamamın hava alması sağlanır.
Belirtilen açıklamalara göre; “TARİHİ … HAMAM”, herşeyden öte, Mimar Sinan’ın bir eseri olması nedeniyle, tek başına bu özelliği ile dahi, ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerinden bir tanesidir. Üstelik Koca Sinan’ın “sıradan” bir eseri değil, yaptığı ilk ve en büyük hamamlardan biridir ve bu niteliği itibariyle dahi, halka mal olmuş bir yapıdır. Her ne kadar davacı taraf, bu yapının “mülk sahibi” olsa da, böyle bir tarihsel ve kültürel öneme sahip bir yapının adının, marka olarak tek bir kişinin tekeline verilmesi mümkün değildir. Zira; “TARİHİ … HAMAM”, ülkemizin hamam mimarisine ilişkin önemli bir kültürel mirası olup, bu kültürel mirasın adı, marka korumasından yararlandırılarak başkalarının kullanılmasını engelleme hakkını mülk sahibi olsa da, davacıya bahşetmez. Ayrıca; dava konusu marka başvurusunun tescil edilmesi halinde, bu ibarenin tarihselliği ve kültürel özelliğinden davacının yararlanma ihtimali bulunmaktadır. Dolayısıyla; davaya konu marka başvurusunun SMK m.5/1-ğ hükmü uyarınca marka olamayacak bir işaret olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf her ne kadar, “Tarihi … Hamam”ın mülk sahibi olduğunu iddia edip, “www…com.tr” alan adını tescil ettirdiğini ve markasal kullanıma dair 2 adet basın haberi ibraz etmişse de, SMK m.5/1-ğ hükmü uyarınca mutlak tescil engeline tabi davaya konu “Tarihi … Hamam” ibaresinin, SMK m.5/2 hükmü uyarınca mutlak tescil engelinin bertaraf edilme imkânının yasal olarak bulunmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın kullanım yolu ile ayırt edicilik engelinin aşıldığı ve dolayısıyla davaya konu marka başvurusunun mutlak tescil engelinin bertaraf edildiği iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu marka başvurusunun SMK m.5/1-b hükmü uyarınca mutlak tescil engeline tabi bir işaret olmadığı tespit edilmişse de, bu işaretin SMK m.5/1-ğ hükmü uyarınca tarihi ve kültürel değeri bakımından halka mal olmuş bir işaret olduğu, bu niteliği dolayısıyla marka olarak davacı lehine tesciline izin verilemeyeceği, zira bu işaretin; tekel olarak kimsenin hakimiyet alanına dahil edilemeyecek bir işaret olduğu anlaşıldığından, sonucu itibariyle dava konusu marka başvurusunun reddedilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığından, davaya konu YİDK kararının iptali isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 7,80 TL vekalet harcı, 66,00 TL posta, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.982,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davacı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
16/07/2021