Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/20 E. 2021/59 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/20 Esas – 2021/59
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/20 Esas
KARAR NO : 2021/59
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/01/2020
KARAR TARİHİ : 05/02/2021
YAZIM TARİHİ : 18/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/01/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1961 yılında kurulmuş olup Türkiye’nin bisküvi sektöründe faaliyet gösteren en önde kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğunu ve … Protokolü uyarınca WIPO nezdinde 23.02.2000 tarihinde 738993 numarası ile tescil edildiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini ilk kez 2000 yılında tescil ettirdiğini ve “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden birçok markasının bulunduğunu, davalı tarafın … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirketin “…” ibareli markaları gerekçe gösterilerek yapılan itirazın gerek Markalar Dairesi, gerekse de bu karara karşı yapılan itirazın YİDK tarafından markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçe gösterilerek reddedildiğini, müvekkili şirket markasının zayıf/tanımlayıcı marka olarak kabul edilmesinin yerleşik içtihatlar çerçevesinde mümkün olmadığını, müvekkili şirketin “…” markasının çok uzun süreden beri piyasada olması nedeniyle ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğunu, dava konusu “…” markası ile müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının aynı sınıfta yer alan mal ve hizmetleri kapsadığını ve ortalama tüketicinin iş bu dava konusu marka ile müvekkili markalarını benzer olarak algılayacağını, taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların kapsadığı mal ve hizmetler ne kadar benzer ise karıştırılma ihtimalinin önlenmesi için yeni markanın eskisinden olabildiğince farklı olması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili şirket markasını birebir içerisinde barındırdığını, bu nedenle markalar arasında kavramsal benzerliği yarattığı gibi dava konusu markanın müvekkili şirket markasının seri markası olarak algılanabileceğini, davalının kötüniyetli olduğunu beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabileceğini, markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, taraf markalarının ortak kelimeler içermelerine rağmen renk seçimleri, yazı karakterleri ve oluşturmak istedikleri logoların birbirlerinden tamamen farklı olduğunu, markalarda ortak olmayan unsurlar birbirine benzemediklerinden markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenimin tamamen farklı olduğunu, dava konusu marka başvurusunun davacının markalarından haksız yarar sağlayacağı iddiasının taraf markalarının benzememesi ve somut delillerin olmaması nedeniyle mesnetsiz olduğunu beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ. vekili 26/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının “…” ibaresini kullanmadığını ve bu kelimeye bir tanınmışlık kazandırdığı iddiasının yerinde olmadığını, “…” ibaresinin kimsenin tekeline bırakılamayacak, ayırt ediciliği olmayan sıradan bir ibare olduğunu, davacı tarafın dosyaya sunduğu kararların eski tarihli olduğunu ve günümüzde “…” ibaresinin gündelik konuşma diline geçmiş bir ibare olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi ile davacı markalarının benzer olmadığını ve hitap ettiği tüketici kitlesi bakımından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin “…” markasının davacının “…” ibareli markalarından farklı ürünlerde kullanılacağını ve hitap ettiği tüketici kitlesinin farklı olduğunu, “…” ibareli markaların birçok firmanın çeşitli ürünlerinde sıklıkla kullanıldığını, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını ve ürününü piyasaya en uygun marka ile sunmak için başka marka başvurularının da bulunduğunu, davacı şirketin dava dilekçesinde Yargıtay tarafından verilen emsal kararları hatalı şekilde paylaşarak mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, Yüksek Mahkeme tarafından “Diefit”, “fitlif formda kalmanın en doğal hali” ve “Jinefit” ibareli markaların “…” ibareli davacı markaları ile benzer olmadığı yönünde verilen kararların dosyaya emsal teşkil ettiğini beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalar bakımından bilirkişi raporu alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 30. sınıflarda bulunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtialarının tescili amacıyla 30/11/2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.01.2019 tarih ve 316 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 01.03.2019 tarihinde 2013/29479, 2013/29468, 2013/32392, 2013/60855, 2018/18599, 2018/18616, 2018/18610, 2018/18606 sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1 hükmü bağlamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 04.04.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunulduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.08.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirket tarafından 13.09.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 04.03.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu, emsal yargı kararları ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/01/2010 tarih 2008/4266 E. 2010/586 K. Ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19/11/2003 T. 2003/11-578 E. 2003/703 K.) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilebileceği, YİDK kararının verilmesinden sonra gerçekleşen olguların YİDK kararının iptali için açılan davalarda önemi haiz olmadığı, zira kurumun karar aldığı tarihteki koşulları değerlendirmek suretiyle dava konusu yapılan kararı oluşturduğundan hareketle; davalı şirketin marka işlem dosyasında itiraza mesnet markaların kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmediğinden, dava aşamasında itiraza mesnet markanın kullanılmadığına ilişkin ileri sürülen itirazı YİDK kararının iptali istemi bakımından dinlenemez. Eldeki dava; YİDK kararının iptali isteminin yanı sıra markanın hükümsüzlüğü istemini de içerdiğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülen kullanmama def’inin değerlendirilmesi gerekmektedir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Belirtilen açıklamalara göre; dava konusu marka başvuru tarihi ve dava tarihi esas alındığında, bu tarihten en az 5 yıl önce tescilli olan davacı markaları; 2007/32835, 2013/29468, 2013/29479, 2013/32392 sayılı markalardır.
Davacı tarafın “…” ibareli markalarını tescil kapsamındaki emtialar bakımından kullandığına yönelik delilleri, 31.08.2020 tarihinde dosyaya ibraz ettiği delil dilekçesi ekindeki evraktan ibarettir. Bu deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının “…” ibareli markasını 30.sınıfta yer alan “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, pastalar, krakerler, gofretler, kekler, tartlar. Hububat (tahıl) ve mamülleri” ve bu mamüllerin pazarlanması hizmetleri bakımından ciddi surette kullandığı tespit edilmiştir. Hal böyle olmakla birlikte; aşağıda açıklanacağı üzere, davacının itiraza mesnet markalarının bir kısmının tescil tarihi nazara alındığında, bu bir kısım markaların kullanmama def’ine tabi markalardan olmadıkları, dolayısıyla eşya listesindeki emtialar bakımından bu markaların fiilen kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas değerlendirmesinde dikkate alınmaları gerektiği, bu bir kısım markaların koruma kapsamı altındaki emtiaların davacının daha önceki tarihli kullanmama def’ine tabi markalarının tescilli oldukları emtiaları kapsadığı (dava konusu markanın 30.sınıfta tescilli olduğu dikkate alınarak 30.sınıfta yer alan davacı markaları nazara alınarak değerlendirme yapılmıştır.), dolayısıyla pratikte davalı şirket vekilinin kullanmama def’i ileri sürmesinin iltibas değerlendirmesine etkisi bulunmadığı tespit edilmiştir. (Zira “…” ibaresini esas unsur olarak içeren bir kısım davacı markası, tescil tarihleri dikkate alındığında kullanmama def’ine tabi markalardan değildir.)
Bu açıklamalardan sonra emtia benzerliği incelemesine geçildiğinde;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı markanın koruma kapsamı altındaki 30.sınıfta yer alan emtialar ile itiraza mesnet 2013/29479, 2013/29468, 2013/32392, 2013/60855, 2018/18599, 2018/18616, 2018/18610, 2018/18606 ve 2007/32835 sayılı markaların koruma kapsamındaki emtialar; aynı/aynı tür/benzer emtialardır. Zira bunlar benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları tatmin ederler, birbirleri yerine ikame edilebilirler, aralarında rekabet ilişkisi vardır, benzer yerlerde satışa sunulurlar.
Dava konusu … sayılı marka; yeşil bir zemin üzerine beyaz küçük harflerle yazılmış … ibaresinin önüne “Bio” ibaresinin eklenmesi ile oluşturulmuş, “Bio” ibaresinin sonunda yer alan “o” harfinin ise ortasında sarı bir nokta bulunan daire şeklinde tasarlandığı bir kelime+şekil markasıdır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar; “…” ibaresi ve bu ibareye eklenmiş “x, indeks, ındex” ibarelerinden oluşan bir kısmı siyah küçük, bir kısmı ise sarı pembe renklerde tasarlanmış kelime markalarıdır. Davacı “…” ibaresi etrafında bir seri marka ailesi oluşturmuş olup, bu markaların esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak düzeyde benzerliğin bulunduğu, davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markası ise “BİO” ve “…” olarak iki kelimeye ayrıldığında, “BİO” ibaresinin Yunanca “hayat” anlamına gelen “BİYO” ön ekinin İngilizce’si olduğu, “Hayat” anlamına gelmesi hasebiyle “BİO” ibaresinin davaya konu emtialardan bakımından ayırt edici niteliğinin oldukça düşük olduğu, “BİO” ibaresinde yer alan “O” harfinin tasarım unsuru içermesi nedeniyle ortalama tüketici kesiminin bu markada “Bio” ibaresinden sonra gelen “…” ibaresini hemen ve ilk bakışta bağımsız bir unsur olarak algılayacağı, “…” ibaresinin “uygun, formda, zinde” gibi anlamsal karşılıklarının bulunduğu, bu ibarenin davaya konu emtialar bakımından soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, bu emtiaları doğrudan tanımlayıcı bir özelliğinin bulunmadığı, davacının “…” ibareli markalarının, değişik markalar etrafında bir seri marka ailesi oluşturduğu, “…” ibaresinin bu markaların esaslı unsuru olduğu, davaya konu emtiaların genel halk kitlesine hitap eden emtialar oldukları, makul derecede bilgili, dikkatli ve tedbirli, markaların detaylarını analiz etmeyen, markaları bir bütün olarak algılayan, önceki tarihli markanın zihninde kalan ve detaylarına vakıf olmadığı imajı ile hareket eden ortalama tüketicinin davalı şirkete ait marka ile karşılaştığında, bu markada yer alan “…” ibaresini hemen ve ilk bakışta fark edeceği, bu nedenle ortalama tüketicinin davacıya ait önceki tarihli “…” esas unsurlu seri markalardan bir uzantısı olarak davalı markasını düşünebileceği, her iki markanın aynı işletmeye ait olduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, bir kısım tüketicinin farklı iki ayrı marka arasında bulunduğunu algılasa bile, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu hususunda yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle karşılaştırılan davaya konu markalar arasında, ortalama tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu mahkememizce kabul edilmiştir.

Somut olayda davaya konu tüm emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü koşulu gerçekleştiğinden, ayrıca SMK m.6/5 hükmü koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmemiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle, somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşulunun oluştuğu tespit edildiğinden, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.558,00 TL posta, tebligat, bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.674,60 yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ. tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/02/2021