Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/192 E. 2021/363 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/192 Esas
KARAR NO : 2021/363

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 04/08/2020
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/08/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1979 yılında kurulan; televizyon, uydu alıcısı, süpürge, ısıtıcı, çaycı ve kettle gibi hem elektronik hem de küçük elektrikli ev aletleri sektöründeki geniş ürün yelpazesi ve …gibi markalarıyla Türkiye’nin üçüncü büyük yerli elektronik üreticisi olduğunu, faaliyetinin yalnızca Türkiye içinde sınırlı olmayıp 78 ülkeye ihracat yapan bir şirket olduğunu, müvekkiline ait … markasının TÜRKPATENT nezdinde … başvuru numarası ile 2008 yılından beri 07, 08, 09 ve 11. sınıflarda tescilli bir marka olduğunu, müvekkilinin “…” ve türevi markalarının gerçek hak sahibi olduğunu, “…” markasının ayırt edilemeyecek derecede benzeri olan “…” markasının reddine karar verilmesi gerektiğini, ifade ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline, yargılama sonuna kadar … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 28/01/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu başvuru ile itiraz gerekçesi markanın görsel ve işitsel düzeyde belli düzeyde benzerliklerinin bulunduğu kabul edilmekle birlikte, markalarda yer alan diğer unsurlar ile başvuru/itiraz gerekçesi markalarda yer alan mal/hizmetlerin farklılığı da dikkate alındığında başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağını, somut olayda, markaların benzerliği hususunun itiraza konu Markalar Dairesi Başkanlığı kararında da kabul edilmiş olup, YİDK’nın da markaların benzer olduğu yönündeki tespiti onadığını, ancak, başvuru ile itiraz gerekçesi markanın kullanıma konu olmayan mal/hizmetlerinin aynı veya benzer olmadıkları belirlenmiş olduğundan başvuruya konu mal ve hizmetler bakımından markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığının aşikar olduğunu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunda ( Mülga 556 sayılı KHK’de) “nisbi red sebebi” olarak düzenlenmiş hâle göre; tanınmış markanın başka mal ve hizmetlerde kullanılabilmesinin önlenebilmesi için, 556 sayılı KHK’nin 8/4 üncü maddesinde yer alan üç şarttan birisinin varlığının gerektiğini, bunların; tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılması sonucu haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi olduğunu, tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasının, markanın itibarına zarar verip vermediği ve haksız avantaj sağlayıp sağlamadığı hususunun her somut durumda ayrıca ele alınıp incelenmesinin gerektiğini, bir markanın tanınmış olması, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmeyeceğini ifade ederek; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali isteminin reddine, davalı adına Türk Patent nezdinde tescil başvurusu yapılan başvuru markasının hükümsüzlüğüne ve markalar sicilinden terkinine ilişkin talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının davaya dayanak “…” markası ile müvekkilinin dava konusu “…” ibareli markası arasında iltibas oluşturacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını, kısa kelimelerden oluşan markalarda küçük, tek harf farklılıklarının dahi markaların farklılaşmasına ve markalar arasındaki karışıklık riskinin ortadan kalkmasına yetebileceğini, markaların telaffuzlarının ve vurgunun tamamen farklı olduğunu, farklı “r” harfi, kelimenin özellikle ikinci kısmındaki vurguyu oldukça farklılaştırdığını, müvekkili markasında yer alan “R” harfinin sessel olarak baskın bir harf olup kelimeler arasında özellikle telaffuzda farklılık oluşturduğunu, bu halde müvekkili markasında yer alan “r” harfinin özellikle ve baskın şekilde telaffuz edildiğini, iki markanın görselliğinin, yazı karakterlerinin tamamen farklı olduğunu, markalar arasında anlamsal benzerlik bulunmadığını, itiraz sahibi markasının her bir mal ve hizmet için Türkiye’de ciddi kullanımını ispatlayamamış olduğunu, müvekkilinin özetle bilgisayarlar ve bilgisayar yazılımları malları için kullanım ispatı talep etmiş olup, ancak itiraz sahibinin herhangi bir kullanım delili sunamamış olduğunu, Kurum kayıtlarından görüleceği üzere müvekkilinin markasının 09 / 35 / 36 / 41 / 42 / 45 / sınıflar yönünden tescil talebinde bulunulmuş olduğunu, diğer taraftan ise davacı markasının 07 / 08 / 09 / 11 / sınıfları kapsadığını, bu halde açıktır ki müvekkilinin tescil talebindeki sınıflar ve emtialar ile itiraz edenin markalarının tescilli olduğu sınıflar ve emtiaların çakışmadığını, müvekkilinin önceki tescillere dayalı önceki hak sahibi olduğunu, 2013/35093 başvuru nolu “…” ibareli marka 35 / 36 / 42 / nolu sınıflarda 06.02.2013 başvuru tarihine sahip olarak 5 yıldan uzun süredir çekişmesiz olarak tescilli olduğunu, yine 2011/40368 başvuru nolu “… …” ibareli marka 35 / 36 / 41 / 45 / nolu sınıflarda 09.02.2011 başvuru tarihine sahip olarak 5 yıldan uzun süredir çekişmesiz olarak tescilli olduğunu, yine 2018/102362 başvuru nolu “…” ibareli marka 09 / 35 / 36 / 41 / 42 / 45 / nolu sınıflarda 12.06.2018 başvuru tarihine sahip olarak tescil sürecinin işlediğini, davacı markasının tanınmışlık ve eskiye dayalı kullanım iddialarının ispatlanamamış olduğunu ifade ederek; davanın reddi ile haklı ve hukuka uygun dava konusu YİDK kararının iptali talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet “…” ibareli marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davalı şirketin önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalının Madrid Protokolü hükümleri uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumu’na yaptığı “…” ibareli marka başvurusunun … no. ile işleme alındığı, marka başvurusu kapsamında “9.SINIF: Computer programs and software; computer software for enabling exchange of information; computer software relating to the financial field; software for debt recovery; computer software in the form of apps/applications; application software for cloud computing services; downloadable electronic newsletters and electronic publications. 35.SINIF: Business management; business administration; office functions, business consultancy; financial records management; computerised file management; compilation and systemization of information into computer databases. 36.SINIF: Insurance, financial services; monetary services; real estate affairs; debt collection; debt recovery services; debt counseling services; debt recovery and collection agencies; debt settlement services; computerised debt collection services; financial advice; consultation, advice and information regarding all of the aforesaid services. 41.SINIF: Education; providing of training; entertainment; sporting and cultural activities; organisation of seminars and conferences. 42.SINIF: Hosting services and software as a service and rental of software; IT consultancy, advisory and information services; design, maintenance, development and updating of computer software and database systems. 45.SINIF: Legal services.” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-ç hükmü gereği başvurudan “35.SINIF: Business management; business administration; office functions, business consultancy; financial records management; computerised file management; compilation and systemization of information into computer databases. 36.SINIF: Insurance, financial services; monetary services; real estate affairs; debt collection; debt recovery services; debt counseling services; debt recovery and collection agencies; debt settlement services; computerised debt collection services; financial advice; consultation, advice and information regarding all of the aforesaid services. 45.SINIF: Legal services.” hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, kalan mal ve hizmetler bakımından başvurunun 14.01.2019 tarih ve 316 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı tarafından 13.03.2019 tarihinde SMK m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında … sayılı marka itiraza mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 11.04.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, karşı görüş dilekçesinde itiraza mesnet … sayılı marka bakımından kullanmama def’i ileri sürdüğü, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca yayına itirazın reddine karar verildiği, davacının bu karara karşı 18.12.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davalı şirketin bu itiraza karşı 04.02.2020 tarihinde karşı görüş dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 09.03.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır (7226 sayılı Kanun Geçici 1.maddesinde düzenlenen DURMA süreleri dikkate alınmıştır). Dava konusu marka 25.03.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; davalı şirketin gerek marka işlem dosyasındaki yayına itiraz aşamasında, gerekse eldeki dava aşamasında, itiraza mesnet gösterilen davacı markasının kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürdüğü anlaşıldığından, bu husus ön sorun olarak incelenmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Marka işlem dosyasında, itiraza mesnet … sayılı markanın “Computer programs and software; computer software for enabling exchange of information; computer software relating to the financial field; software for debt recovery; computer software in the form of apps/applications; application software for cloud computing services; downloadable electronic newsletters and electronic publications. (Türkçesi; Bilgisayar programları ve yazılımları; bilgi alışverişini mümkün kılan bilgisayar yazılımı; finans alanıyla ilgili bilgisayar yazılımı; borç tahsilatı için yazılım; uygulamalar biçimindeki bilgisayar yazılımı; bulut bilişim hizmetleri için uygulama yazılımı; indirilebilir elektronik haber bültenleri ve elektronik yayınlar.)” emtiaları bakımından kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürülmüş olup, davalı şirketin, itiraza mesnet markasını bu emtialar üzerinde kullandığına ilişkin ispat aracı sunmadığı, dolayısıyla üzerine düşen kullanım külfetini yerine getiremediği tespit edilmiştir.
Dava aşamasında, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen kullanmama def’i bakımından ise; davacı vekilinin 04/12/2020 tarihli replik dilekçesi ekinde kullanım külfetine istinaden faturalar ibraz ettiği gözlemlenmiştir.
Davacı vekilinin 2013, 2014, 2015, 2016, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ait faturaları, dava tarihi olan 04/08/2020 tarihinden önceki son 5 yıl içinde kalan dönem aralığında incelendiğinde; 04/08/2015-04/08/2020 tarihleri arasında, davacının “…” markasını; uydu alıcısı, LCD monitör, bilgisayar monitörü emtiaları üzerinde ciddi surette, markasal etki doğuracak şekilde kullandığı, bu emtialar bakımından üzerine düşen kullanma külfetini yerine getirdiği, marka kapsamında yer alan sair emtialar bakımından ise üzerine düşen kullanma külfetini yerine getiremediği kanaatine varılmıştır.
Davacının üzerine düşen kullanım külfetini yerine getirdiği uydu alıcısı ve monitör gibi emtiaların, tescil kapsamında yer alan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar, bilgisayar yazılımları ve bilgisayar çevre donanımları dahil.)” emtialarına karşılık geldiği, davacının kullanımını ispatladığı ve tescilli markası kapsamında bulunan bu emtialar ile dava konusu marka kapsamında yer alan “9. SINIF: Computer programs and software; computer software for enabling exchange of information; computer software relating to the financial field; software for debt recovery; computer software in the form of apps/applications; application software for cloud computing services; downloadable electronic newsletters and electronic publications. (Türkçesi; Bilgisayar programları ve yazılımları; bilgi alışverişini mümkün kılan bilgisayar yazılımı; finans alanıyla ilgili bilgisayar yazılımı; borç tahsilatı için yazılım; uygulamalar biçimindeki bilgisayar yazılımı; bulut bilişim hizmetleri için uygulama yazılımı; indirilebilir elektronik haber bültenleri ve elektronik yayınlar.) 35. SINIF: Computerised file management; compilation and systemization of information into computer databases. (Türkçesi; Bilgisayarlı dosya yönetimi; bilgilerin bilgisayar veri tabanlarında derlenmesi ve sistemleştirilmesi.)” mal ve hizmetlerin benzer olduğu, zira; karşılaştırılan bu mal ve hizmetlerin benzer alıcı kesimine hitap ettikleri, birbirlerini tamamladıkları, şöyle ki; “…” ın, elektronik cihazların çalışmasını sağlayan yazılımlara verilen isim olduğu, bilgisayar, cep telefonu gibi cihazların çalışması için işletim sistemine ihtiyaç olduğu gibi elektronik devrelerin çalışması ve kullanıcı / yazılımcı ile etkileşime geçebilmesi için kendisine özel olarak üretilmiş bir yazılım yani …’e ihtiyaçları olduğu, firmwareların cihazların ROM(Sadece okunabilir bellek) belleklerine yüklendiği, günümüzde elektronik cihazların pek çoğunun … ile kontrol edildiği, bir Lcd ekran açıldığında görünen animasyon, marka, logosu, ekran parlaklığı ayarı vb. gibi gezinti yapabildiğimiz menüler ya da uydu alıcı içerisinde kanal değiştirmek, frekans taraması yapmak, ses açıp kapatmak gibi işlemlerin ancak … ile yapılabildiği, firmwareların, donanımların arayüzleri olarak düşünülebileceği, “Lcd ekran ve uydu alıcısı” mallarının da bilgisayar yazılımları ile arayüz aracılığı ile çalışan mallar olduğu, dolayısıyla, yazılım olmadan bu malların kullanılmasının mümkün olmadığı, yine; kullanımı ispatlanan monitörün, bilgisayarın bileşenlerinden birini oluşturduğu, bilgisayarlı hizmetlerin, bilgisayar bileşeni olan monitör olmaksızın verilemeyeceği, dolayısıyla karşılaştırılan bu mal ve hizmetler arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu markanın kapsamında yer alan diğer mal ve hizmetlerin ise davacı markasının kapsamında yer alan ve kullanımı ispatlanan mallarla benzer alıcı çevresine hitap etmediği, benzer ihtiyaçları karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olmadığı dolayısıyla söz konusu mal ve hizmetlerle davacıya ait markanın kapsamındaki kullanımı ispatlanan malların aynı tür/benzer/ilişkili olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka ve itiraza mesnet … sayılı marka incelendiğinde; Davaya konu “…” ibareli marka ile davacıya ait “…” ibareli marka siyah renkte, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markalarıdır. Dava konusu “…” ibaresinin Fince’de “giriş” anlamına geldiği, davacının redde gerekçe “…” ibaresinin ise herhangi bir anlamının olmadığı tespit edilmiştir. Dava konusu marka ile davacı markasının ilk üç harfi “INT” ve son iki harfinin “UM”aynı olduğu, dava konusu markada, davacı markasında yer almayan “R” harfinin ibarenin ortasında yer aldığı tespit edilmiştir. Fince’nin ülkemizde yaygın bilinen bir dil olmadığı düşünüldüğünde, dava konusu markanın da ülkemiz ilgili tüketicisi nezdinde anlamı bilinmeyen bir ibare olarak algılanması kuvvetle muhtemeldir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu marka ile davacı markasının ilk üç harfi “INT” ve son iki harfinin “UM”aynı olması, dava konusu markada, davacı markasında yer almayan “R” harfinin yer almasının markalar arasında işitsel ve görsel olarak yeter düzeyde farklılık oluşturmadığı, işitsel ve görsel bakımdan dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olmadığı, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açmayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacı markası arasında marka işaretleri bakımından görsel ve işitsel olarak karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunduğu, dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet marka arasında marka işaretleri bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde işitsel ve görsel benzerlik bulunması ve dava konusu markanın kapsamında yer alan; “09. Sınıf: Computer programs and software; computer software for enabling exchange of information; computer software relating to the financial field; software for debt recovery; computer software in the form of apps/applications; application software for cloud computing services; downloadable electronic newsletters and electronic publications. (Bilgisayar programları ve yazılımları; bilgi alışverişini mümkün kılan bilgisayar yazılımı; finans alanıyla ilgili bilgisayar yazılımı; borç tahsilatı için yazılım; uygulamalar biçimindeki bilgisayar yazılımı; bulut bilişim hizmetleri için uygulama yazılımı; indirilebilir elektronik haber bültenleri ve elektronik yayınlar.)” malları ile “35. Sınıf: computerised file management; compilation and systemization of information into computer databases. (bilgisayarlı dosya yönetimi; bilgilerin bilgisayar veri tabanlarında derlenmesi ve sistemleştirilmesi.)” hizmetlerinin davacıya ait itiraza mesnet markanın kapsamındaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar, bilgisayar yazılımları ve bilgisayar çevre donanımları dahil)” malları ile aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olması nedeniyle dava konusu marka ile davacıya ait itiraza mesnet marka arasında belirtilen mallar/hizmetler bakımından karıştırılma ihtimalinin söz konusu olduğu, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü uyarınca karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıda yer verilen ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu belirtilen dava konusu mal ve hizmetler, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından geçerli olup, YİDK kararının iptali istemi bakımından; marka işlem dosyasında, davacının üzerine düşen kullanma külfetini yerine getiremediği anlaşıldığından, YİDK kararının iptali istemi bakımından SMK m.6/1 hükmü koşulunun, SMK m.19/2 hükmü uyarınca somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Davalı şirket vekili önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davalının müktesep hak iddia ettiği markalardan “… …” ibareli markanın bütüncül olarak “… …” ibaresi olduğu, dolayısıyla esas unsuru “…” ibareli dava konusu marka için müktesep hakka konu edilemeyeceği, ancak davalının diğer markası “ …” ibareli markasının dava konusu marka ile esas unsurunun aynı olması nedeniyle müktesep hakka konu edilebileceği, ancak davalıya ait söz konusu markaların kapsamlarında karıştırılma ihtimali olan mallar/hizmetler bulunmadığından, yani dava konusu markanın kapsamının genişletildiği anlaşıldığından söz konusu markaların müktesep hakka konu edilemeyeceği, öte yandan, dosya kapsamında, davalının müktesep hak iddiasında bulunduğu markaları için, dava konusu mallar/hizmetler için kullanıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı, dolayısıyla dava konusu marka bakımından davalının müktesep hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Yukarıda yer verilen SMK m.6/1 kapsamındaki değerlendirmeler haricinde, dava konusu marka başvuru tarihinden önceki tarihte, davacının yoğun ve sıkı bir şekilde, dava konusu marka ile aynı veya benzer bir işareti tescilsiz olarak, dava konusu marka kapsamındaki mal veya hizmetlerle aynı ya da benzer mal veya hizmetler üzerinde kullanarak ayırt edicilik sağladığı hususunu ispatlayamadığı anlaşıldığından SMK m.6/3 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafın itiraza mesnet gösterdiği … sayılı markanın yoğun kullanım, promosyon, tanıtım vb metotlarla tanınmış hale geldiği hususunu ispatlayacak yeter derecede ispat aracı ibraz edilmediğinden, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle bir bütün olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Markanın hükümsüzlüğü isteminin KISMEN KABULÜ ile; dava konusu … sayılı markanın “9.SINIF: Computer programs and software; computer software for enabling exchange of information; computer software relating to the financial field; software for debt recovery; computer software in the form of apps/applications; application software for cloud computing services; downloadable electronic newsletters and electronic publications. 35.SINIF: Computerised file management; compilation and systemization of information into computer databases.” mal ve hizmetleri bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-YİDK kararının iptali istemi bakımından; davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
7-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davalı … kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT gereğince hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
8-Davanın kabul ret oranının markanın hükümsüzlüğü istemli dava bakımından takdiren 1/4 olarak kabulüne,
9-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 880,00 TL tercüme ücreti, 140,00 TL posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.891,40 TL yargılama giderinin 1/4 ü olan 722,85 TL’nin davalı ….’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye 2.168,55 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … tarafından yapılan 24,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 3/4 ü olan 18,60 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine, bakiye 6,20 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
12-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/10/2021
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza