Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/186 E. 2021/95 K. 19.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/186 Esas – 2021/95
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/186 Esas
KARAR NO : 2021/95

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/07/2020
KARAR TARİHİ : 19/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tanınmış … markasının Türkiye lisansörü olduğunu, … şirketinin ülkemizde üçbinden fazla çalışanı olduğunu, bini aşkın mağazada on altı binden fazla satış noktasında faaliyet gösterdiğini, … markasının dünyanın en tanınmış markalarından olduğunu, davalı tarafından usul ve yasaya aykırı olarak “…” markasının tescili için başvuruda bulunduğunu, bu başvurunun müvekkilinin tescilli ve tanınmış “cep” markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili tarafından yoğun emek ve etkin tanıtım faaliyetleri sonucu tüketiciler nezdinde müvekkili ile özdeşleşmiş olan markalardan birinin “cep” kök markaları olduğunu, dava konusu markanın …. ibaresi taşıyan markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, müvekkilinin “cep” ve “cepte” ibaresine ekli ibare ve şekillerle oluşturulmuş 242 adet tescilli markasının ve devam etmekte olan başvurusunun bulunduğunu, bu markaların seri marka niteliği taşıdığını, tüketicilerin “cep” kök seri mahiyetteki markalarını taşıyan mal ve hizmetlerden satın almak veya yararlanmak isterken başvuru sahibinin “…” işaretini taşıyan mal ve hizmetleri satın alma yönünde tercihte bulunabilecekleri, müvekkili markasının ayırt edici gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına yol açacağını, davalı markanın esas ve ortak unsurlarının müvekkili markaları ile aynı olduğunu, dava konusu marka ile oldukça benzer şekilde “servis cepte” markası ile ilgili olarak Ankara … FSHHM’nin … sayılı dosyasında ve yine Ankara … FSHHM’nin …K sayılı dosyasında “serviscepte aradığım servis cebimde” markaları ile ilgili müvekkili lehine kararlar verildiğini, müvekkili markalarının uzun yıllar boyunca yapılan yatırımlar ve kullanımlar neticesinde neredeyse tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde, müvekkili markalarının üzerindeki ayırt ediciliğin zarar göreceğini, çeşitli yargı kararlarında, müvekkilinin markalarının ortak “cep” unsuru içerir markalar ile benzer görülerek iltibas ihtimalinin varlığının kabul edildiğini, başvuru konusu markanın aynı zamanda kötü niyetle tescil edilmek istenildiğini, bu nedenle tüm mal ve sınıflar yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini, mahkemelerce müvekkili lehine verilmiş kararların bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu beyan ederek; işbu … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğü talepli davayı ikame ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 12/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusu ile davaya mesnet gösterilen markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığından dava konusu olayda tanınmış markadan kaynaklı bir tescil engelinin bulunmadığını, davacı markaları ile benzerlik taşımayan bir marka başvurusunun kötü niyetli olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Servis Elek. Elekt ve Bil Tekn San ve Tic A.Ş. vekili 02/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın çekişmeli markaları kullanmadığını, “cep” ibareli markaların davacı tekeline alınmasının mümkün olmadığını, “cep” ifadesinin gms teknolojisiyle beraber mobil olarak kullanılabilen iletişim cihazlarını ifade ettiğini, ayırt edici özelliğinin son derece zayıf olduğunu, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, “cep”, “cepte”, “servis” gibi ibareilerin hepsinin ayırt edici vasfının düşük olduğunu,davacının taraf olduğu yüksek mahkeme kararlarında da vurgulandığı üzere davacı markalarının tanınmış olup olmamasının da bu durumu değiştirmeyeceğini, müvekkili şirketin kötü niyetli olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “CEP, CEPTE…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 09, 35 ve 37. sınıfta bulunan “09.Sınıf: Haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.35.Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makinelerinin bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).37.Sınıf:Haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri.” mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 04.02.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2019 tarih ve 318 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.04.2019 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 31.05.2019 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, itiraza karşı görüş dilekçesinde … sayılı davacı markalarının kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğü, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 31.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 07.05.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 27.05.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 11.08.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamındaki; “09.Sınıf: Haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.35.Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makinelerinin bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).37.Sınıf:Haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri.” mal ve hizmetler ile davacıya ait bilirkişi raporunda altı çizili ve koyu renk ile renklendirilen ve başvuru numaraları belirtilen davacı markaları kapsamındaki hizmetlerin aynı, aynı tür ve benzer oldukları tespit edilmiştir. Zira söz konusu mal ve hizmetler; benzer ihtiyaçları karşılayan, benzer tüketici kitlelerine hitap eden, birbirlerini tamamlayan veya birbirleri ile rekabet içerisinde olan, satış, sunum ve dağıtım kanalları benzer mahiyettedir.
Davalı yanın işlem dosyası kapsamında … sayılı markalar bakımından kullanım ispatı talebinde bulunurken, davaya cevap dilekçesinde ise davacının tüm markaları bakımından bu iddiasını genişletmiştir. Bununla birlikte davacı yanın işlem dosyasındaki dayanak markaları olan 2013/32512 sayılı markasının tescil tarihi 11.11.2014, 2014/05584 sayılı markasının tescil tarihi ise 01.09.2015 olduğundan kullanım ispatı talebine konu edilmeleri zaten mümkün değildir. Sair markalar bakımından ise davacı yanın işlem dosyasında, yayına itirazda bulunurken çok sayıda delil ibrazında da bulunduğu, sunulan bu deliller incelendiklerinde delilin büyük çoğunluğunun tarihsiz dokümanlar oldukları, reklam ve satış miktarlarına yönelik harcamaları gösterir tarihsiz ve resmiyeti bulunmayan kayıtların bulunduğu, “cep” ibareli hizmetlerine dair açıklamaların yer aldığı tarihsiz dokümanların bulunduğu, 2006- 2007 yıllarına ait birtakım webarchieve kayıtlarının bulunduğu, … Freezone markalarına ait tanıtıcı dokümanların yer aldığı, yine 2010-2011 yıllarına ait bazı gazete haberlerine yer verildiği, dolayısıyla sunulan bu delillerin hiçbirinin dava konusu markanın başvuru tarihi olan 04.02.2019 tarihi itibariyle, davacı yan markalarının ciddi kullanımı ortaya koyar deliller olmadığı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü uyarınca nisbi tescil engeli oluşturacak markalar olmadıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte taraf markaları aşağıda izah edileceği üzere zaten benzer görülmediklerinden varılan bu kanaatin karıştırılma ihtimali bakımından yargılamanın sonucuna etkisinin bulunmadığı da belirtilmelidir.
Davaya konu “…” ibareli markanın “CEPTE”, “PRO” ve “SERVİS” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş, görsel bir unsura haiz olmayan, “cep telefonları için profesyonel servis” algısını tüketiciye verecek nitelikte, ayırt edici vasfı son derece zayıf bir kelime grubu markası olduğu görülmektedir.
Davacıya ait gerek yayına itiraz aşamasında gerekse dava dosyasında gerekçe olarak gösterilen markalar incelendiğinde; “CEP” kök sözcük unsuru ve bu unsur etrafına eklenen ek sözcük unsurları veya şekil unsurları ile oluşturulmuş işaretlerden ibaret olduğu görülmüştür. Davacı yan markalarında, genel anlamda markaya karakteristik özellik kazandıracak herhangi bir şekil unsuru görülmemekle birlikte davacının tamamı büyük harflerden oluşan markalarında “CEP” sözcüğünün yazımında genel olarak “C-E” harfleri daha büyük punto ile yazılmakta iken “P” harfinin yarı boyutta yazıldığı görülmekte olup bu şekildeki bir yazım karakterinin, davacı yan markalarının belki de tek karakteristik özelliği olarak kabulü mümkündür. Bununla birlikte davacının markaları arasında “cep service” şeklinde tescilli bir markası da bulunmaktadır.
Taraf markalarının bu anlamda “cep” ortak unsurunu içerdiği, bunun dışında herhangi bir görsel unsurda yakınlaşma göstermediği görülmektedir.
“CEP” ibaresi, günümüzde cep telefonu olarak tanımlanan mobil telefonlar için halk arasında yaygın olarak kullanılmakta olan bir ibaredir. Yine örneğin PDA (Personal Data Assistant) olarak da bilinen taşınabilir küçük bilgisayarlar için de “cep bilgisayarı” tabiri halk arasında bilinen ve yaygın olarak kullanılan başka bir ibaredir. Başka bir örnekte ise yine günümüzde cep telefonları aracılığıyla erişilebilen bankacılık hizmetleri için de “cep bankacılığı” adının yaygın bir isim haline geldiği bilinmektedir. Dolayısıyla gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkan ve “akıllı cihazlar” olarak tabir edilen cep telefonları, cep bilgisayarları, tabletler vb. elektronik iletişim cihazlarının yaygınlaşması ile birlikte bu cihazlar için çok daha fazla uygulama ve programlar geliştirilmeye başlanmış ve ticaret hayatında faaliyet gösteren firmalar, verdikleri hizmetlere tüketicinin daha kolay, hızlı ve istedikleri yerden anında ulaşabilmesini sağlamak adına geliştirdikleri bu programlara genel olarak “cep” ibaresini de ekleyerek isimler tercih etmişlerdir. Dolayısıyla “cep” ibaresinin günümüz şartlarında elektronik cihazlar, haberleşme, bilişim, telekomünikasyon ve iletişim alanındaki mal ve hizmetler başta olmak üzere bankacılık hizmetleri, market alışverişi, yayıncılık hizmetleri, e-ticaret sitelerinin mobil uygulamaları, elektronik kitaplar, restoran faaliyetleri, temizlik hizmetleri, araç kiralama ve makine kiralama, satış hizmetleri vs. hemen her türlü mal ve hizmette ticari işletmelerce oldukça yaygın olarak kullanıldığı ve ileride de kullanılacağı, başka bir ifadeyle ticaret hayatında herkesin kullanımına açık olması gereken “cep” ibaresinin tüketici algısında son derece zayıf ve kimsenin tekeline bırakılmaması gereken bir ibare olduğu tespit edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16.11.2017 tarih 2016/3172 E 2017/6257 K sayılı kararında da; “CEP” ibaresinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu belirtilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesinin bulunmadığı, her ne kadar taraf markaları, başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin tamamı açısından aynı tür ya da benzer hizmetleri kapsamakta iseler de bahsi geçen mal ve hizmetlerin ilgili tüketici kitlesinin niteliği de gözetildiğinde, tüketicinin, davacıya ait markayı taşıyan mal ya da hizmetlerden yararlanmak isterken, davalıya ait markayı taşıyan mal ve hizmetleri satın alma olasılığının bulunmadığı, kaldı ki sadece “cep” ibaresinin varlığından kaynaklı olarak önceki ve sonraki markalar arasında bir ilişki kurulma ihtimalinin yukarıda açıklanan nedenlerle mevcut olmadığı, davacının “cep” şeklinde bir seri marka ailesi var ise de bu seri marka ailesinin her bir üyesinin zayıf ayırt edici nitelikte olduğu, dolayısıyla sonraki yaratılan markanın herhangi bir şekilde önceki markadan imaj teminine neden olacak özellikle taşımaması halinde, günümüz koşullarında, “cep” ibaresinin, herhangi bir hak sahibine münhasır bir aidiyet taşımayacağı ve tüketicinin de bu bilinç ile hareket ederken salt “cep” ibareleri nedeniyle herhangi iki marka arasında iktisadi – idari bir bağlantı kurmayacağı ve “cep+sözcük” şeklindeki kombinasyonları “cep telefonları aracılığıyla verilen bir hizmetin adı” olarak algılayacağı, dava konusu markanın da bir bütün olarak davacı markaları ile herhangi bir şekilde benzerlik taşımadığı, dolayısıyla taraf markaları arasında, ilgili tüketici algısında iltibasa neden olabilecek, iktisadi – idari bağlantı tesisi yanılgısı doğurabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça ibraz edilen bilgi ve belgeler kapsamında davacı yanın “cep” ibareli markalarının, “…” lider markasından bağımsız bir şekilde tanınmış olduğu ya da kullanım sonucunda yüksek bilinirlik elde ettiği yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle tanınmışlık iddiaları temelindeki SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 323,00 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.839,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Servis Elek. Elekt ve Bil Tekn San ve Tic A.Ş. tarafından yapılan 23,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Servis Elek. Elekt ve Bil Tekn San ve Tic A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/02/2021