Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/180 E. 2021/378 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/180 Esas
KARAR NO : 2021/378

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 21/07/2020
KARAR TARİHİ : 22/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 21/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının 2019/80032 sayılı başvurusuna yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketin 80’li yılların başında kurulduğunu, bünyesinde çok sayıda firmanın yer aldığını, özellikle petrol dağıtım, gayrimenkul geliştirme, turizm, lojistik, tarım, madencilik ve evcil hayvan ürünlerinde 11 milyar dolar cirolu şirketleri yönettiğini, müvekkili holdingin kendi tanınmışlığının yanında çok sayıda tanınmış markasının da bulunduğunu, taraf markaları arasında iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunduğunun davalı kurumca da kabul edildiğini, dolayısıyla benzerliğin mal ve hizmetler yönünden yapılması gerektiğini, tüketicilerin davaya konu markayı gördüklerinde, müvekkili markalarını anımsayacaklarını, taraf markalarının benzer ve ilişkili mal ve hizmetleri kapsadıklarını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, dolayısıyla tescilli olsun olmasın geniş bir korumadan yararlanması gerektiğini, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarını uzun yıllardır, kesintisiz bir şekilde kullandığını ve tanınmış hale getirdiğini, müvekkilinin aynı zamanda SMK m.6/6 düzenlemesi uyarınca da üstün bir hakkının bulunduğunu, müvekkilinin ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin, www…com.tr ve www…com.tr alan adlarının sahibi olduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2019/80032 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 23/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin başvuruya konu “…” ibareli işaret ile davacı adına tescilli “… ” ibaresini münhasır ya da esas unsur olarak içeren markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu, bu durumun iltibasa neden olacağı iddiası, başvuru kapsamından çıkarılmayan hizmetler bakımından yerinde olmadığını, karıştırılma olasılığının davanın tüm koşulları dikkate alınarak geniş çaplı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, tescili talep edilen dava konusu işaretin, tanınmışlığı iddia edilen “…” ibaresini esas ya da münhasır unsur olarak içeren markalar ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmadığını, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet marka arasında belirtilen nitelikte bir hukuki ilişki bulunmadığını, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 21/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin kötü niyetli olmadığını, müvekkilinin 14. sınıf mallarda 2005/25233 sayılı “…” markasının zaten tescil sahibi olduğunu, davacı yanın markalarının sonraki tarihli olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğu iddiasının yerinde olmadığını, taraf markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, asıl olarak müvekkilinin hakkının korunması gerektiğini savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2019/80032 nolu “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin önceki tarihli marka hakkından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, davacı ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+…” ibaresinin 35/05. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri, değerli metalden heykeller ve biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri: (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin tescili amacıyla 27.08.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/80032 sayılı marka başvurusunun incelemesi üzerine 13.09.2019 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı kararı ile 6769 sayılı SMK m.5/1-ç hükmü gereği başvurunun “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri, değerli metalden heykeller ve biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Tespihler. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri: (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından kısmen reddine karar verildiği, başvurunun kalan hizmetler bakımından 12.09.2019 tarih ve 332 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı, davacının 08.11.2019 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6, m.6/9 hükümleri uyarınca 2014/103921 sayılı markayı mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 04.02.2020 tarihli kararı ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 18 inci maddesine dayanılarak yapılan itirazın haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 20.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, karara yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 01.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içerisinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, eldeki uyuşmazlıkta YİDK kararının iptali istemi bakımından işin esası incelenmiştir.
Buna göre; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep, YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 28.05.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Dava konusu 2019/80032 sayılı marka başvurusu kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan hizmetler; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir. ” şeklindedir.
Marka işlem dosyasında dava konusu marka başvurusuna itiraz eden davacının itiraza mesnet olarak salt 2014/103921 sayılı markayı mesnet gösterdiği anlaşıldığından, YİDK kararının iptali istemli davada salt bu itiraza mesnet marka dikkate alınarak iltibas değerlendirmesi yapılmıştır.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinde sektörden kimselerin de bulunduğu, bu heyetinin tanzim ettiği 22/03/2021 havale tarihli bilirkişi kök raporunda izah edildiği üzere; Dava konusu marka başvurusu kapsamında YİDK kararı sonucunda kalan hizmetler bakımımdan davacı ve davalı taraf markaları arasında hiçbir ortak emtia grubunun bulunmadığı, söz konusu mal-hizmetler arasında bir ilişki bulunmadığı, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin farklı ihtiyaçlara yönelik oldukları, farklı tüketici gruplarına hitap ettikleri, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri ile rekabet içerisinde olan mallar olmadıkları, satış, sunum ve dağıtım kanallarının birbirinden farklı oldukları tespit edilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar kök bilirkişi raporunda yer alan bu tespitlere itiraz etmiş olsa da, bu itirazları değerlendiren 08/07/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda belirtildiği üzere; davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan satış hizmetine özgülenen mal grubu arasında hiçbir benzerlik bulunmamakta olup, dava konusu marka başvurusu kapsamında çok spesifik bir mal grubunun satışı hizmeti yer almaktayken davacı markasında tamamen farklı tüketici kitlelerine hitap eden, tamamen farklı ihtiyaçlara yönelik, satış, sunum ve dağıtım kanalları birbirinden farklı, birbirleri ile rekabet içerisinde olmayan, birbirleri yerine ikame edilebilirlikleri bulunmayan mal ve hizmetler yer aldığından, taraf markalarındaki bu mal ve hizmetlerin benzer görülmeleri mümkün değildir.
Sektörden kimselerin içinde bulunduğu bilirkişi heyetinin tanzim ettiği kök ve ek bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir. ” hizmetler ile davacıya ait 2014/103921 sayılı marka kapsamında yer alan 1, 4, 6, 25, 31, 35, 37, 39 ve 43.sınıflarda yer alan mal ve hizmetler arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca mal veya hizmet benzerliği bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu 2019/80032 sayılı “Şekil+…” ibareli marka başvurusu; şekil, renk ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır. Markada yer alan şekil unsuru “…” ibaresine göre arka planda kalan, markasal ayırt ediciliği sözcük unsuruna göre arka planda kalan tamamlayıcı unsur mahiyetindedir. Bu nedenle dava konusu marka başvurusunun esas unsuru “…” ibaresidir.
Davacıya ait itiraza mesnet 2014/103921 sayılı marka; şekil, renk ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markadır. Bu markada özel karakterli harflerle yazılmış mavi renkli “…” ibaresi ile, ibarenin başına konuşlandırılmış, gri renkli, kıvrılmış bir boruya ve aynı zamanda da “O” harfine benzeyen bir şekil unsuru bulunmaktadır. Bu unsurlar dışında markanın alt kısmında, küçük puntolarla yazılmış, ayırt edici nitelikten yoksun “holding” ibaresi de mevcuttur. Markada yer alan şekil unsurunun, markanın genel görünümü üzerinde asgari düzeyde ayırt edici etkisi bulunsa da, markanın esas unsurunu oluşturan ibarenin “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu markanın esas unsurunu “…” kelimesinin oluşturduğu, davacıya ait itiraza mesnet markanın esas unsurunu da “…” kelimesinin oluşturduğu, bu kelimenin markalar arasında müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak; markaları oluşturan işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde benzerlik bulunduğu tespit edilse bile dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerle itiraza mesnet marka kapsamındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığından, karşılaştırılan bu markalar arasında ilgili tüketici kesimi nezdinde SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu YİDK kararında müktesep hak iddiasına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirme yapılmadığından ve markanın hükümsüzlüğü davası bakımından; markanın tescilli olmaması nedeniyle bu isteme ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, davalı şirket vekilinin eldeki dava aşamasında ileri sürdüğü müktesep hak iddiası bakımından değerlendirme yapılmamıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı yanın işlem dosyasına, dayanak markasının tanınmışlığını gösterir hiçbir delil ibraz etmediği, bu bağlamda davacı taraf markasının tanınmışlığına kanaat getirilmesi mümkün olmadığı gibi dava konusu markanın davacı markasının ayırt edici karakterini zedeleyeceği, davacı markasının itibarından yararlanacağı ya da haksız menfaat elde edeceğine dair herhangi bir koşulun oluşmasının mümkün olmadığı, dolayısı ile SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın dayanak yaptığı alan adlarından ilki www…com.tr şeklindedir. İlgili alan adının dava dışı bir firma adına kayıtlı olduğu görülmüş olup 2008 yılında oluşturulduğu görülmüştür. İlgili site incelendiğinde davacı holdinge dair bilgilere yer verildiği görülmüştür. İlgili web sitesinde davacı … grubuna bağlı şirketler ile ilgili bilgilere ve yine davacı holdinglerin kurucusu Fikret … ve yine bağlı şirketlere dair haberlere yer verildiği görülmektedir. İlgili sitenin geçmiş yıllara dönük bilirkişi kök raporunda yer verilen arşiv kayıtlarında da içeriğinin aynı şekilde olduğu görülebilmektedir.
Davacı yanca dayanak tutulan bir diğer web sitesi olan www…com.tr sitesinin ise; 2014 yılında oluşturulduğu ve yukarıda yer verilen diğer web sitesi ile birebir aynı içerikte olduğu görülmüştür. Anılan web sitesinin en eski arşiv kaydı 01.02.2019 tarihine ait olup arşiv kaydında bilirkişi raporunda yer verilen ilgili görselden farklı bir içerik yer almamaktadır.
Her iki web sitesinin de “…” ibaresini içerecek şekilde oluşturulmuş alan adlarını taşıdığı ve bu itibarla dava konusu marka ile aynı kökensel sözcüğü taşıdığı görülmekte ise de davacı yanın, ilgili web sitelerinde, dava konusu marka başvurusu kapsamındaki hizmet grubunda veya bu hizmet grubu ile benzer başkaca bir mal ya da hizmet alanında faaliyetlerinin bulunduğunu gösterir hiçbir kayıt yer almamakta olup davacı yanın ilgili alan adlarına dayalı bir üstün hakkının mevcut olmadığı tespit edildiğinden, davacının SMK m.6/6 hükmünden kaynaklı nispi tescil engelini ileri süremeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/6 hükmü kapsamında ticaret unvanından kaynaklı olarak ileri sürülen nispi tescil engeli itirazı bakımından somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın … HOLDİNG A.Ş. ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibaresi, aynı zamanda davacı yan markasının da kendisidir. Davacı yanın ticaret unvanının kılavuz unsuru ile dava konusu markanın asli unsuru olan “…” ibaresi benzerlik taşımakta ise de davacı yanın dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların satışına özgü hizmetlerde veya bunlarla benzer mal ya da hizmet gruplarında, unvanının kılavuz unsuru olan “…” ibaresini markasal etki doğuracak yoğunlukta bir kullanıma konu ettiğini gösterir hiçbir delilin mevcut olmadığı, dolayısıyla davacı yanın ticaret unvanından kaynaklı olarak nispi tescil engeli koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava aşamasında iddia edilmemesine rağmen, marka işlem dosyasında davacı tarafın SMK m.6/3 hükmüne dayalı olarak dava konusu marka başvurusuna itiraz ettiği gözetilerek herhangi bir eksikliğe mahal vermemek adına, marka işlem dosyasında ileri sürülen bu itiraz sebebi de aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan hizmetlerle aynı veya benzer mal ya da hizmetler üzerinde, dava konusu marka başvuru tarihinden önce kendisine bağlanmış tescilsiz bir işaret bulunduğunu ispat edememiştir. Dolayısıyla davacının iddiasını ispat edemediğinden dava konusu marka başvurusu bakımından tescilsiz marka veya ticaret sırasında kullanılan işaretten kaynaklı bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyecektir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan incelemede; davaya konu marka başvurusu ile itiraza mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; YİDK kararının iptali isteminin reddine, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 TL vekalet harcı, 114,10 TL posta, tebligat masrafı, 1.400,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 1.630,70 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/10/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza