Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/173 E. 2021/24 K. 15.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/173 Esas
KARAR NO : 2021/24

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/07/2020
KARAR TARİHİ : 15/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 44. sınıfa giren “tıbbi hizmetler” için tescilli “…”li markalarının bulunduğunu, davalının aynı ibareyi ihtiva eden “… Hastanesi” markasını 43, 44 ve 45. sınıflara giren hizmetlerde kendi adına tescil ettirmek istediğini, davacının bu marka başvurusuna 44. sınıf açısından dosyaladığı itirazın TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini, ancak davalı firmanın itirazı üzerine TÜRKPATENT YİDK’nın bu kısmi red kararından döndüğünü ve markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığı yönünde karar verdiğini, halbuki markaların aynı hizmetlerde kullanılacağını ve aynı “…” ve “HASTANE” ibarelerini içerdiklerini, davalı markasında geçen “Ege” ve “Özel” ibarelerinin markaya ayırt edicilik katmadıklarını, her iki tarafın da Ege Bölgesinin farklı illerinde “özel” hastane işletiyor olmasının da iltibas tehlikesini arttırdığını, davacının İzmir’de “… Hastanesi” ünvanı altında 2004 yılından beri faaliyetlerini sürdürdüğünü, sadece İzmir şehri ve Ege Bölgesi’nde değil tüm Türkiye’de tanınmış bir hastane olduğunu, davalının, davacının bu tanınmışlığından haksız yarar elde etme saikinin/kötü niyetinin açık olduğunu, böyle kötü niyetle yapılmış olan bir marka başvurusunun tescile bağlanmasının haksız rekabet yaratacağını, davalı firmanın davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterirken davacının tanınmış “… Hastanesi” markasını bilmemesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 28.05.2020 tarih ve … sayılı kısmi ret kararından dönülmesine ilişkin kararının iptaline ve davalı firma adına tescili talep edilen … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, davalı firmanın markası ile davacı markalarının bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabileceğini ve karşılaştırılan markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, bu nedenle ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili 22/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının bütüncül açıdan ele alınması durumunda markalar arasında bir benzerlik olmadığının anlaşılacağını, ortalama tüketicilerin markaları bir bütün olarak algılayacaklarını, davalının markasında geçen ibarenin “…” değil, “…” olduğunu, bu itibarla markalar karşılaştırıldığında markaların arasında görsel ve işitsel açılardan hiçbir benzerlik bulunmadığını, davalının dava konusu markayı bir yıldır “…”şeklinde kullandığını, alan adını www.egekenthastanesi.com şeklinde tescil ettirdiğini, bu markaya reklam yatırımları yaptığını ve markanın tüketici nezdinde belirli bir tanınmışlığa ulaştığını, google arama motoruna “… hastanesi” yazıldığında davalıya ait sonuçların çıktığını, davacının iddia ettiğinin aksine, ortalama tüketicinin İzmir ve Denizli gibi iki farklı şehirdeki hastaneleri karıştırmayacağını, davalının markasında geçen şekil/logo unsurunun da markaya ayırt edicilik kattığını, davalının markasının 35 ve 43. sınıflara giren hizmetler için de tescile bağlandığını, davacının hiçbir markasının bu sınıflarda tescilli olmadığını, dolayısıyla davacının bu markalarına dayalı bu hizmetler açısından hükümsüzlük talebinin de dinlenemeyeceğini, TÜRKPATENT nezdinde içinde “…” ibaresi de geçen pek çok markanın 44. sınıfa giren hizmetlerde tescilli olduğunu iddia ederek, davadaki taleplerinin reddinin gerektiğini savunmuştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “Logo+… HASTANESİ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “Logo+…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 01.11.2019 tarihinde … sayılı “Logo+… HASTANESİ” ibareli 35, 43 ve 44 sınıflarda bulunan hizmeler bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.11.2019 tarih ve 336 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davacının 23.12.2019 tarihinde … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayına itiraz ettiği, davalı şirketin itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların incelenmesi sonucunda marka tescil başvurusundan “SINIF KODU44: Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. Veterinerlik ve hayvan üretme, besicilik, nalbantlık ile ilgili hizmetler. Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” nin çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, davalı şirketin 10.04.2020 tarihinde karara itiraz ettiği, davacı şirketin 05.05.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne, SMK m.6/1 hükmü uyarınca verilen kısmi red kararından dönülmesine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 01.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 18.08.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu tablolaştırıldığı üzere; Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamından çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “SINIF KODU44: Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. Veterinerlik ve hayvan üretme, besicilik, nalbantlık ile ilgili hizmetler. Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri.” hizmetleri ile redde mesnet alınan … sayılı marka kapsamındaki 44.sınıf hizmetler; aynı ve aynı türdür. Zira bunlar; aynı tüketici kesimine hitap ederler, aynı ihtiyaçları giderirler, aynı yerlerde satılırlar, aralarında rekabet ve birbiri yerine ikame ilişkisi bulunur.
Davalının dava konusu edilen markasının kapsamına giren 35 ve 43. sınıflara giren hizmetler açısından ise; bu hizmetler davacının markaları kapsamında yer almadığından, emtia benzerliği şartının gerçekleştiği söylenemeyecektir, zira; 44. sınıfa giren hizmetler ile 35-43. sınıflara giren hizmetlerin hiçbiri benzer alıcı çevresine hitap etmez, benzer ihtiyaçları gidermez, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici/alıcı profilleri çok farklıdır, dağıtım kanalları/satış sunuldukları yerler alakasızdır, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri hiç yoktur ve benzer markaları bu farklı hizmetlerde gören tüketicilerin/alıcıların herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir.
Sonuç olarak; davaya konu marka kapsamında yer alan ve yukarıda detayları belirtilen 44. sınıftaki hizmetler ile itiraza mesnet olarak gösterilen davacı markaları kapsamındaki 44. sınıf hizmetler arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, davaya konu diğer hizmetler bakımından ise emtia benzerliği şartının gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu; karma markadır; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva etmektedir. Markanın üst kısmında yer alan iki renkli “kalp şekli” içerisine “e” ve “k” harfleri, yerleştirilmiştir ve bunun altına büyük puntolarla “…” ibaresi ve bunun altına ve üstüne de küçük puntolarla “özel” ve “hastanesi” kelimeleri yazılmıştır. Bu markada yer alan “özel” ve “hastanesi” kelimelerinin markasal anlamda ayırt edici nitelikleri yoktur ve bir markada sadece tali unsur olarak kullanılabilirler. Dolayısıyla davalının markasında esas unsurun “…” ibaresi olduğu söylenebilecektir.
İtiraza mesnet alınan davacı markaları; şekil, renk ve kelime unsurlarından müteşekkil karma markalardır. Markaların sol tarafında bir daire içerisinde altlı üstlü iki el figürü konuşlandırılmış, markaların kelime unsurlarının bulunduğu bölümde “…” ibaresi büyük puntolarla yazılmış, bu ibarenin altına da çok daha küçük puntolarla “hastanesi”, “health group”, “hospital”, “sağlık grubu”, “tıp merkezi” gibi tasviri/tamamlayıcı tali unsurlar ile “Bayraklı”, “Balçova”, “Alsancak” gibi, marka olarak ayırt ediciliği bulunmayan, bilinen/tanınmış semt isimleri/coğrafi yer adları konuşlandırılmıştır.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin Türkçe’deki yerleşik anlamının “Şehir” olduğu, sağlık sektöründe bilhassa son yıllarda Türkiye’de yaygınlaşan “Şehir Hastaneleri” konsepti itibariyle “Şehir” kavramının tanımlayıcı bir ibare olarak da kullanıldığı, “Şehir” anlamına da gelen “…” ibaresinin sağlık sektöründeki yerleşik kullanımı itibariyle markaları benzer kılmak için yeterli bir “ortaklık” sayılamayacağı, zira bu ibarenin dava konusu edilen markada, başkaca renk, kelime ve şekil unsurlarıyla bir arada kullanıldığı, dolayısıyla markalarda ortak olarak “…” ibaresinin geçmesinin, karşılaştırılan markaları görsel/işitsel/anlamsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer kılmaya yetmediği, tüketicilerin davalının markasında ayırt edici unsurun bir bütün olarak “…” kelimesi olduğunu kavrayabilecek seviyede oldukları, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorlarsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisinin önem kazanacağı, sadece düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun örtüşmesinin, markaların ihtiva ettiği diğer unsurlarla beraber ortaya çıkan genel izlenimin son derece benzer olması gibi istisnalar hariç olmak üzere, normalde kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, buna göre; her ne kadar karşılaştırılan markalar kısmen, yani 44. Sınıfa giren hizmetler gözetildiğinde, aynı hizmetlerde kullanılacak ise de, hitap ettikleri ortalama tüketici kitlesinin, yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli alıcılar olması, bu hizmetleri satın almadan önce ciddi bir araştırma ve inceleme aşamasından geçerek seçici davranmaları ve dahi markaların benzememesi hali, halkın söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini ortadan kaldırdığı, halkı yanıltması ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, dolayısıyla somut olayda markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacının tescilli markalarının davacı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığına ve bu markaya ciddi yatırımlar yapıldığına, markanın uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığına ve dahi tanındığına dair dava/TÜRKPATENT işlem dosyalarına yeterli nitelikte ve nicelikte delil sunulmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi mümkün görülmemektedir. Ayrıca da davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddialarını ispat edebilse bile, somut olayda SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine dair de, dava/TÜRKPATENT işlem dosyalarına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde ve bundan da öncelikli olarak taraf markalarının birbirine benzemediği tespit edilmiş olmakla, somut olayda, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının da, dava konusu markanın tesciline bir etkisinin/engelinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 124,40 TL harç, 142,00 TL posta, tebligat, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti masrafı olmak üzere toplam 1.666,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yapmış olduğu 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/01/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza